İran’ın ensesindeki ABD tehdidi ve istihbarat savaşı

Bir İranlı, dün Tahran’da bir camideki Cuma namazı sırasında ‘Amerika’ya Ölüm’ yazılı bir bayrak taşırken (Reuters)
Bir İranlı, dün Tahran’da bir camideki Cuma namazı sırasında ‘Amerika’ya Ölüm’ yazılı bir bayrak taşırken (Reuters)
TT

İran’ın ensesindeki ABD tehdidi ve istihbarat savaşı

Bir İranlı, dün Tahran’da bir camideki Cuma namazı sırasında ‘Amerika’ya Ölüm’ yazılı bir bayrak taşırken (Reuters)
Bir İranlı, dün Tahran’da bir camideki Cuma namazı sırasında ‘Amerika’ya Ölüm’ yazılı bir bayrak taşırken (Reuters)

İran, geçtiğimiz ay İran Devrim Muhafızları’na (DMO) bağlı istihbarat teşkilâtına dair yeni bir karar aldı. Teşkilâtın yurtdışında ABD’ye odaklanan faaliyet alanının genişletilmesine ilişkin karar, ‘kapsamlı bir istihbarat savaşına’ girildiği anlamını taşıyor.
DMO, Stratejik İstihbarat Müdürlüğü’nün, teşkilâtın genişletilmiş misyonunun bileşenlerinden biri olarak DMO İstihbarat Teşkilâtı şemsiyesi altına girdiğine vurgu yaptı.
Resmî İran kanalları, geçtiğimiz 18 Mayıs’ta, DMO İstihbarat Teşkilâtı Başkanı Hüseyin Tayyib’in görevine devam ettiğini, daha önce DMO Stratejik İstihbarat Müdürlüğü’nün başında olan Hasan Mahacgi’nin ise başkan yardımcısı olarak atandığını duyurdu. Karara göre önceki yardımcı Hasan Necat ise, DMO Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığı yardımcılığına getirildi.
İran’da devrimin yapıldığı 1979 yılından bu yana DMO istihbarat topluluğu, bir dizi değişikliğe uğrayarak Resmî İstihbarat Bakanlığı aleyhine daha fazla güç kazandı. İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki ve ruhani lideri Ayetullah Humeyni’nin ülkenin yönetim dizginlerini ele almasından sonra DMO İstihbarat ve Soruşturma Birimi, ülkenin istihbarat faaliyetlerinin baş sorumlusu oldu. 1980 yılında DMO, Irak-İran Savaşı’ndan ötürü askerî istihbarat alanında faaliyet alanını genişletti. Daha sonra, 1983 yılında DMO’ya bağlı iç güvenlik birimlerinden İstihbarat Bakanlığı oluşturuldu. Bu bakanlık daha sonra dış operasyon görevleri üstlendi. Sonra DMO’ya bağlı istihbarat biriminin adı İstihbarat Müdürlüğü olarak değiştirildi.
İran suikastları
İstihbarat Bakanlığı, Hizbullah ve Devrim Muhafızları ile işbirliği içinde, bir dizi suikastın gerçekleştirilmesinde kilit bir rol oynadı ve 80’li ve 90’lı yıllar arasındaki dönemde yurtdışında yaklaşık 60 operasyon gerçekleştirdi.
Savaşın ardından yaklaşık 1990 yılında İran, DMO’ya bağlı dış operasyon birimi olarak Kudüs Gücü’nü kurdu. Yeni kurulan bu yapı, sıra dışı askerî operasyonlar gerçekleştirmek ve yurtdışındaki radikal ve silahlı gruplarla olan ilişkileri güçlendirmekten sorumlu. Bu yeni gücün üyeleri arasında İstihbarat Müdürlüğü ve Ramazan Üssü’nün kıdemli subayları da bulunuyordu. Sözü edilen Ramazan Üssü, Irak-İran Savaşı sırasında ‘düşman hatları ardında’ özel operasyonlar planlama ve yönetmenin yanı sıra Irak rejimine muhalif isyancıları destekleme faaliyeti de yürüten bir merkezdir.
Ilımlı Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin seçilmesi ve 1999 yılında düşünürler, entelektüeller ve rejim muhaliflerine uygulanan yoğun suikast eylemlerinin ortaya çıkmasından sonra “Yüce Rehber” Ali Hamaney, İstihbarat Bakanlığı’na güvensizlik duyarak Devrim Muhafızları İstihbarat Müdürlüğünü paralel bir istihbarat bakanlığı seviyesine çıkardı. 2005-2006 yılları arasında ise DMO Strateji Merkezi’nin rahminden Stratejik İstihbarat Müdürlüğü doğdu. 2009 seçimlerinden sonra patlak veren protestoların ardından İranlı yetkililer, protestoları önleme konusundaki başarısızlığından dolayı İstihbarat Bakanlığı’nı eleştirerek bakanlık içerisindeki belirgin bölünmeleri söz konusu ettiler. Bunun sonucunda istihbarat subaylarına yönelik bir temizlik operasyonu gerçekleşti. İslam Cumhuriyeti, DMO İstihbarat Müdürlüğü’nü bir teşkilât düzeyine yükseltme kararı alarak bütçesini ve faaliyet alanını genişletti. Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilâtının faaliyetleri temelde karşı istihbarata ve iç güvenliğe odaklandı.
Bu cümleden olarak Kudüs Gücü, İstihbarat Bakanlığı aleyhinde daha fazla önem kazandı. 2010 yılı başlarında nükleer programına yönelik ABD ve İsrail saldırılarına karşılık olarak İran Kudüs Gücü, 400 Birliği adı ile bilinen kendisine özgü dış operasyon ekibi kurdu. Bu birlik, Lübnanlı Hizbullah ve Filistinli İslamî Cihat örgütleri ile 2010 yılı başlarında ABD ve İsrail hedeflerine yönelik gerçekleştirdikleri bir dizi saldırıda oldukça düşük başarı oranları elde etti.
İran’ın istihbarat hedefinde ABD var
Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, DMO’nun özellikle ABD’ye odaklanarak görev alanının genişletildiğine işaret etti. DMO Komutanı ve Yardımcısına görev takdimi töreninde konuşma yapan Selami, DMO İstihbarat Teşkilâtının yurtdışı istihbaratına yönelik faaliyet alanını genişleteceğini, teşkilâtın çalışma alanının tüm rejim, İslam Devrimi ve İran’a yönelik tehdit coğrafyası olacağını ifade etti. Konuşmasının devamında, “Biz bugün Amerika’ya karşı kapsamlı bir istihbarat savaşı içerisindeyiz. Bu ortam, psikolojik ve elektronik operasyonların, askerî harekâtların, kamu diplomasisinin ve korku yayma eylemlerinin birleşimini kapsar” ifadeleri kullanan Selami’ye göre Devrim Muhafızlarının, istihbarat ve ABD’nin davranışlarını analiz etmekten bir an bile vazgeçmemesi gerekiyor. Selami, başarı ölçüsünü ise şu sözlerle belirledi: “İstihbarat savaşında düşmanı yenebiliriz. Düşmanın güç kullanma isteğinin önünü alırsak bu, onun gücünün yönünü değiştirme konusunda başarılı olduğumuz anlamına gelir.”
Stratejik İstihbarat Müdürlüğü’nün DMO İstihbarat Teşkilâtına katılması, epey yankı uyandırdı. Devrim Muhafızları ile bağlantılı basın, bu birleştirme eyleminin, Hasan Mahacgi’nin DMO İstihbarat Teşkilâtının yeni yardımcısı olarak atanması ile eş zamanlı uygulamalardan biri olduğunu belirtti. Muhtemeldir ki bu birleştirme adımı, mevcut rekabeti sınırlandırmak ve istihbarat birimlerini yeni görevleri yerine getirmek adına daha iyi bir şekilde düzenlemek için atıldı. Bununla beraber birtakım sürtüşmelerin baş göstermesi uzak bir ihtimal değil. Nitekim Hasan Mahacgi, alışkanlık üzere Muhafız subaylarını beraberinde İstihbarat Teşkilâtına götürüyor. Stratejik İstihbarat Müdürlüğü hakkında kamuya açık pek fazla bilgi bulunmamakla birlikte DMO’ya bağlı raporlar, Müdürlüğün faaliyetlerini, General Selami’nin DMO’nun karşılaştığı karmaşık ve çok yönlü ortama dair açıklaması ile ilişkilendirdi. Bu durum, Müdürlüğün görevinin, stratejik istihbarat kavramının genel tarifini kapsadığına işaret ediyor. Yani operasyonel ve taktiksel tarzlarla ulusal düzeyde mevcut olan tehditleri belirlemek.
ABD’nin adımına İran’dan karşı hamle
DMO İstihbarat Teşkilâtının izlenen yaklaşıma odaklanması ve yurtdışındaki faaliyet portföyünü genişletmekle birlikte daha önemli istihbarat görevlerini üstlenmesi söz konusu olabilir. Teşkilâtın, DMO’da ABD’yi hedef alan böylesi faaliyetlerin düzenlenmesinde daha büyük bir rol oynaması mümkün. DMO’nun İslam Cumhuriyeti’nin güvenlik ve askerî kararlar ayağı üzerindeki egemenliğine bakılırsa DMO İstihbarat Teşkilâtının, İran’ın yurtdışında izlediği politikaları desteklemek bakımından daha merkezî bir rol oynayacağı söylenebilir.
DMO İstihbarat yapısındaki son değişikliklere ABD’den gelen olası tehditler yol açtı. 2017 yılında Amerikan basını, Merkezi İstihbarat Teşkilâtının (CIA) İran’a dair kaynak ve bilgi toplamak adına İran misyon merkezi kurduğunu belirtti. General Selami, DMO’nun ABD’ye karşı açık bir istihbarat savaşı içerisinde olduğu düşüncesini dile getirirken oldukça netti. Bu durum, DMO’nun, kendisine uygulanan baskının miktarını hissettiğini gösterir. DMO İstihbarat Teşkilâtının yeniden yapılanması ayrıca, DMO’nun ABD tarafından yabancı terör örgütleri listesine dahil edilmesinden sonra gerçekleşiyor. General Selami’nin General Muhammed Ali Caferi’nin yerine almasındaki sebep de buydu. Nitekim General Caferi, ABD’ye doğrudan tehditler savurdu. Bu tehditlerden biri de ABD’nin İran’a yaklaşık 1000 kilometre mesafedeki askerî üslerini boşaltması gerekeceği yönündeydi. Bu durum, tehdide arka çıkma ve destek çıkmaya yönelmesi halinde Tahran’ı, ABD’ye karşı doğrudan askerî çatışmaya girme tehlikeleri ile dolu bir duruma düşürdü.
DMO İstihbarat Teşkilâtının görevlerinin, İran İstihbarat Bakanlığı görevleri ile iç içe geçmesi, bunun da yetki karışıklığı ve aralarında kayda değer bir rekabete yol açması mümkün. General Selami’nin geçtiğimiz Mayıs ayında İstihbarat Bakanlığı ile DMO İstihbarat Teşkilâtı arasında bir toplantı düzenlemesinin sebebi de muhtemelen mevcut ve önceki rekabet haliydi. Selami, toplantı konuşmasında bu iki büyük teşkilâtın, İran rejiminin gözlerini temsil ettiğini ve birbirinin mütemmim cüzü olduğunu söyledi. DMO İstihbarat Teşkilâtının sahip olduğu üstünlük göz önünde bulundurulduğunda iki kurumun yurtdışındaki ortak eylemlerinin bir işbirliği içerisinde olması muhtemel.
Başarısızlıklar ve etkileri
İstihbarat Bakanlığı son zamanlarda birçok başarısız operasyonda yer aldı ki bu durumun, DMO İstihbarat Teşkilâtının rolünü güçlendirme kararı üzerinde de bariz bir etkisi oldu. 2018 yılında Arnavutluk, Danimarka ve Fransa’daki yetkililer, komplo veya casusluk suçlamaları ile İran İstihbarat Bakanlığı’nda çalışan ajanları ya tutukladı ya da ülkeden kovdu. Söz konusu operasyonlardan en bilineni ise Paris yakınlarında rejime yönelik bir muhalefet topluluğunun hedef alınması idi. Aynı şekilde Hollandalı yetkililer de, 2015 yılında İran’ın birine suikast uygulamak için iki suçludan yardım istediği sonucuna vardıktan sonra İranlı iki diplomatı sınır dışı etti. Yetkililer, suçlulardan yardım isteyen kurumun adını zikretmedi. Daha sonraki tutuklama operasyonları, görevlerin yerine getirilmesinde dış kaynakların yardımına başvurulduğu konusuna daha fazla ışık tuttu. Bu durum, 80’li ve 90’lı yıllar arasındaki dönemde yurtdışında gerek yürütme gerekse de desteklemede çoğunlukla Hizbullah ajanları kullanılarak yapılan yaklaşık 60 suikast operasyonu ile karşılaştırıldığında Bakanlığın gücünde belirgin bir gerilemeyi gözler önüne serdi.
DMO İstihbarat Teşkilâtı, her ne kadar rekabet ihtimalini artırsa da bilhassa ABD hedefleri konusunda görevlerin birbiri ile bağlantısı ölçüsünde Kudüs Gücü ile birlikte çalışabilir. Belirtmekte fayda var ki 2010 yılı başlarında birtakım başarısızlıklara imza atan Kudüs Gücü’nün Almanya’da şüpheli ajanları yetkililer tarafından tutuklanırken Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de bir hücresi ortaya çıkarıldı. DMO İstihbarat Teşkilâtının operasyonlarda Kudüs Gücü’ne mi dayanacağı yoksa kendisine özgü dış operasyon birimi oluşturmaya mı başvuracağı henüz belli değil.
DMO İstihbarat Teşkilâtının görev alanının genişletilmesi, İran Devrim Muhafızlarının İslam Cumhuriyeti’ndeki istihbarat topluluğuna egemen olduğunu gösterdi. Hâlihazırdaki çabalar, İran’ın ABD’ye karşı asimetrik istihbarat hamlesini genişletme konusundaki özenini ve açık hedefin ABD’yi İran’a karşı askerî güç kullanmaktan men etmek olduğunu yansıtıyor.



Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
TT

Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)

İsrail’in, askeri kapasitesini yeniden inşa ettiği gerekçesiyle Lübnan’daki Hizbullaha karşı geniş çaplı bir operasyon başlatabileceğine ilişkin endişeler giderek artıyor. Son haftalarda İsrail medyasında sıkça dile getirilen bu iddialar, pazar günü Beyrut’un güney banliyölerinden Haret Hreik’te Hizbullah’ın bir numaralı askeri yetkilisi Heysem Tabtabain’in hedef alınmasıyla sahada da kendini gösterdi.

Aynı zamanda İsrail’in atacağı olası adımlar hem Lübnan içinde hem de uluslararası çevrelerde ciddi kaygılara yol açıyor. Bu bağlamda, her zamanki gibi en hızlı tepkiyi veren ülke Fransa oldu. Paris, ismini vermeden Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını hedef alan saldırıdan duyduğu endişeyi açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen cumartesi CNBC Arabiya’ya verdiği röportajda Lübnan’daki durumun “son derece kırılgan” olduğunu ve önümüzdeki dönemin “belirleyici” nitelikte olacağını vurgulamıştı.

Fransız Dışişleri Sözcüsü Pascal Confavreux, pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “23 Kasım Pazar günü Beyrut’u hedef alan İsrail saldırısının, zaten son derece gergin olan ortamda tırmanma riskini artırdığı için Fransa’da derin bir endişe yarattığını” söyledi.

Fransa, her açıklamasında olduğu gibi tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak, tehditlerin raporlanması için oluşturulan ateşkes izleme mekanizmasının önemine dikkat çekti. Paris, geçen yıl kurulan ve bir ABD’li generalin başkanlık ettiği, bir Fransız subayın ise başkan yardımcılığı görevini üstlendiği bu mekanizmada aktif rol oynuyor. Mekanizmada Lübnan, İsrail ve Birleşmiş Milletler de yer alıyor.

fgth
Güney Lübnan'da İsrail'in Manara yerleşim birimine bakan bir UNIFIL gözlem noktası (EPA)

Fransa, bu mekanizmayı “taraflarca tanınan ve tek taraflı adımların engellenmesi ile hem Lübnan hem de İsrail’de sivillerin güvenliğinin sağlanması için gerekli çerçeve” olarak değerlendiriyor. Ancak mekanizmanın temel sorunu, geçen yıl imzalanan 27 Kasım 2024 Ateşkes Anlaşmasından bu yana İsrail’in günlük askeri operasyonlarını durdurmasını sağlayamaması. İsrail bu operasyonları, Hizbullah’ın ateşkese uymadığı ve askeri altyapısını yeniden inşa ettiği gerekçesiyle sürdürüyor. Fransız açıklaması, Paris’in “Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yeniden teyit ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Macron’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika danışmanı Anne-Claire Legendre, iki günlük bir ziyaret için Beyrut’a giderek üç üst düzey yetkili, Lübnan ordusu komutanı ve UNIFIL temsilcileriyle görüşmüştü


AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
TT

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan’la iş birliğinin ‘sınırı olmadığını’ belirterek, Riyad’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkeze dönüştüğünü, reform hızının yüksek olduğunu, değişime açık bir tutum sergilediğini ve net bir vizyona sahip olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Brüksel’in Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için geniş ufuklar gördüğünü vurguladı. Sikela, bu iş birliğinin yalnızca ikili düzeyde değil; Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de de güçlü bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

yhju
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Sikela, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Küresel Sanayi Zirvesi’ne katılımı sırasında yaptığı açıklamada, sürdürülebilir sanayi kalkınması, istihdam yaratma ve katma değer üretme başlıklarının küresel ekonominin ihtiyaçlarıyla örtüştüğünü belirtti.

UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi

Jozef Sikela, Suudi Arabistan’ın UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasının yerinde bir adım olduğunu belirterek, AB’nin UNIDO ile toplam taahhüt tutarı 350 milyon dolara yaklaşan 38 aktif program yürüttüğünü açıkladı. Sikela, “UNIDO’nun en büyük ortağı ve en büyük gönüllü katkı sağlayanı biziz” ifadesini kullandı.

Sikela, sanayi, ticaret ve enerji bakanlığı geçmişine de atıfta bulunarak, zirveyi Suudi yetkililerle görüşme fırsatı olarak değerlendirdiğini belirtti. Suudi bakanlarla, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) temsilcileriyle ve şirketlerle bir araya geldiğini ifade eden Sikela, iş birliğinin yalnızca AB ile Suudi Arabistan arasında değil, dünyanın başka bölgelerinde de derinleştirilebileceğini söyledi. Sikela, “Yenilenebilir enerji, hidrojen, madencilik, çevrenin korunması, eğitim ve mesleki gelişim gibi alanlarda aynı önceliklere sahibiz” dedi.

Suudi Arabistan’la ilişkiler hız kazanıyor

Sikela, Suudi Arabistan ile ilişkilerin ‘çok güçlü bir ivme kazandığını’ vurguladı. Geçen yıl Brüksel’de AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki ilk zirvenin düzenlendiğini hatırlatan Sikela sözlerini şöyle sürdürdü: “Krallık, Körfez’deki en büyük ticaret ortağımız ve ekonomisini çeşitlendiren, net vizyona sahip bir ülke.”

sdefrgt
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin sınırları olmadığını vurguladı. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’nun ülkeyi Avrupa şirketleri ve yatırımcıları için çok cazip bir merkez haline getirdiğini belirterek, “Neden? Çünkü net bir vizyona sahip olmak, net bir yön anlamına geliyor ve yatırımcıların aradığı da bu: istikrar ve öngörülebilirlik. 2030 Vizyonu, yatırımcılara gelecek konusunda güven veriyor” şeklinde konuştu.

Sikela, “Bu vizyonu Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki bakış açımız ve bölge ile dünya konusundaki sorumluluğumuzla birleştirebilirsek, iş birliğinin sınırı olmaz; çünkü ortak gündemimiz çok geniş” ifadelerini kullandı.

Jozef Sikela’ya göre Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye odaklanıyor; bu öncelikler Avrupa’nın aynı alanlara gösterdiği ilgiyle örtüşüyor. Aynı durum, ortak çalışma alanı olarak görülen Orta Asya için de geçerli.

Sikela sözlerine şöyle devam etti: “Bu perspektiften bakıldığında Brüksel, Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için güney ülkelerinde geniş fırsatlar görüyor. PIF, Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de aktif; bu bölgeler aynı zamanda AB’nin ‘Global Gateway’ (Küresel Geçit) girişimi kapsamında değerlendiriliyor.”

‘Global Gateway’… Geleceğe yatırım

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, AB’nin benimsediği Global Gateway girişiminin, partner ülkelerde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla yatırım, teknoloji ve Avrupa standartlarını kullanarak uygulanan stratejik bir yatırım programı olduğunu vurguladı.

ty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Vizyon 2030'un yatırımcılara gelecek konusunda güven verdiğini söyledi. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Temel hedef geleceğe yatırım yapmak, bu da varlıklara yatırım yapmadan önce insanlara yatırım yapmayı içeriyor” dedi.

Sikela’ya göre AB ve üye ülkeler, dünyadaki kalkınma harcamalarının en büyük kaynağı; küresel harcamaların yüzde 40’ından fazlasını sağlıyorlar, oysa ekonomileri dünya üretiminin yalnızca yüzde 16’sını oluşturuyor.

Sikela, başlangıçta 2027’ye kadar 300 milyar euro hedeflendiğini, bu hedefin neredeyse bu yıl gerçekleştirildiğini ve bu nedenle hedefin 2027’ye kadar 400 milyar euroya yükseltildiğini belirtti.

Jozef Sikela, girişimin ‘eşit ortaklığa dayandığını ve ülkelere şart dayatmak veya dengesiz ilişkilere çekmek yerine güç kazandırmayı hedeflediğini’ ifade ederek, bunun giderek parçalanan bir dünyada geniş kabul gördüğünü söyledi.

İş birliğinin derinleştirilmesi

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri, Global Gateway girişimini Suudi yetkililerle görüştüğünü ve iki tarafın çıkarına hizmet edecek iş birliği fırsatlarını ele aldıklarını belirtti.

Sikela, “Girişim, ortak çıkarı olan partnerler için kapalı değil. Suudi kurumlarının ve özel sektör yatırımlarının katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. AB ile Suudi Arabistan arasında iş ortamının iyileştirilmesi konusunu da tartıştık. İlişkileri derinleştirecek ek adımlar bekliyoruz. Yapılacak çok iş var, ancak ilerleme hızlı ve doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

Gelecek için büyük potansiyel

Sikela, Avrupa-Suudi Arabistan ilişkilerinin önümüzdeki beş yıldaki perspektifi sorulduğunda, Suudi Arabistan’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini vurguladı. Sikela, “Bugün bir bankacı olsaydım, Avrupa şirketlerine Suudi Arabistan’a ilgilerini artırmalarını tavsiye ederdim. Çünkü burası istikrarlı, öngörülebilir ve geleceğe yönelik büyük bir potansiyele sahip bir ortam” ifadelerini kullandı.

gty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat'a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Suudi Arabistan’daki en büyük çekim unsurları, reformların hızı, değişime açıklık ve net vizyondur. Siz bir vizyon belirlediniz ve hükümetin bu vizyona bağlı olduğuna eminim; bunu her gün gösteriyorlar” dedi.

Jozef Sikela sözlerini şu ifadeyle tamamladı: “İşte AB ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğini tamamen farklı bir seviyeye taşımak için üzerine inşa etmek istediğimiz temel budur.”


Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.