Sudanlı partiler performanslarını artırmaları yönündeki çağrılara cevap veriyor mu?

Geçtiğimiz Şubat ayında başkent Hartum'da bir araya gelen Sudan Millet Partisi destekçileri (AFP)
Geçtiğimiz Şubat ayında başkent Hartum'da bir araya gelen Sudan Millet Partisi destekçileri (AFP)
TT

Sudanlı partiler performanslarını artırmaları yönündeki çağrılara cevap veriyor mu?

Geçtiğimiz Şubat ayında başkent Hartum'da bir araya gelen Sudan Millet Partisi destekçileri (AFP)
Geçtiğimiz Şubat ayında başkent Hartum'da bir araya gelen Sudan Millet Partisi destekçileri (AFP)

Sudanlı siyasetçiler, ülkedeki siyasi partiler içerisinde demokrasi pratiğine odaklanılmasının yanı sıra vatandaşın asgari ihtiyaçlarını karşılayacakları yönünde onları ikna etmeleri için performanslarını ve programlarını geliştirmelerinin ehemmiyetine vurgu yaptı. Ayrıca özellikle çok karmaşık ve hızla değişen bir dünyada yaşayan genç nesil ile ilgili olarak, toplumun bir parçası olmaları dolayısıyla yeterliliklerinin güçlendirilmesi ve yenilikçi fikirler ve girişimlerle onları desteklemeleri çağrısında bulundular.
Yeni liderler
Sudan Reform Hareketi Başkanı Dr. Gazi Selahaddin, siyasi partilerin en önemli işlevlerinden birinin, nitelikli liderler hazırlayarak bu kimselerin ülkeye önderlik etmelerini sağlamak olduğunu söylüyor.
Kanlarını tazeleyebilecek ve yeniden inşa edebilecek nitelikli ve deneyimli liderlere yer verecek bir siyasi hareket bulunmadığı takdirde devletin felç olacağını ve hayatın yavaş yavaş donacağını kaydeden Selahaddin, böylece muhafazakar eğilimlerin ülke arenasına hakim olacağını ve yaratıcılığın ve yeniliğin sahneden çekileceğini belirtti.
Reform Hareketi’nin parti içerisinde atmış olduğu adımların, demokrasi pratiğinin hayata geçirilmesi başta olmak üzere bir dizi nokta üzerinde uzlaşıyı ve buna bağlılığı gerektirdiğini ifade eden Selahaddin, bunun yanı sıra toplumsal bir mekanizma olması hasebiyle partinin işlevsel yeterliliğinin güçlendirilmesi ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunulmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.
Selahaddin, Sudanlı siyasi partilerin tarih boyunca -özellikle totaliter rejimler altında uygulanan, onları zayıflatan ve yeteneklerini felç eden- adaletsizliğe maruz kaldığını düşünüyor. Ancak partilerin sadece kendilerine yönelik zararlı planlar, marjinalleştirme çalışmaları ve parti içerisine atılan fitne tohumları dolayısıyla sıkıntılar yaşamadığını ifade eden Selahaddin, bilakis partilerin halihazırda muztarip olduğu durumdan kendi zayıflıklarının ve kusurlarının sorumlu olduğunu söyledi.
Siyasi partiler tarafından iki temel işlevin yerine getirilmesi gerektiğini belirten Selahaddin, bunlardan birincisinin devletin devamlılığını ve refahını sağlamada başarılı olacak yeni liderlerin ortaya çıkarılması, ikincisinin ise sorunlar ve krizler karşısında yeni fikirlerin, vizyonların ve girişimlerin ortaya atılması olduğunu söyledi. Ayrıca bu iki temel işlevin yerine getirilmemesi halinde partilerin kaçınılmaz olarak tarihe karışacağını belirtti.
Kalkınma devrimi
Umma Partisi Siyasi Bürosu Başkanı Dr. Muhammed el-Mehdi, Sudanlı siyasi partilerin önümüzdeki dönemde vatandaşların asgari ihtiyaçlarını karşılayacakları hususunda onları ikna etmeleri için kendi araçlarını, programlarını, programlarının içeriklerini ve mesajlarını geliştirmeleri gerektiğini düşünüyor.
Tüm tarafların geleneksel konuşmalarını değiştirmesinin önemli olduğunu vurgulayan el-Mehdi, neslin çoğunun yüksek arzulara sahip olduğunu, böylece kendisini yönetecek partinin sorunları anlamada ve bunların üstesinden nasıl gelineceği hususunda ciddi olmasını istediğini ve yaşadıkları sorunları çözmek üzere çalışacak bir program içeriğine sahip olmasını talep ettiğini belirtiyor. Ayrıca el-Mehdi, siyasi partilerin, işsizlik ve yoksulluk gibi gençlerin mustarip olduğu sorunlara pratik çözümler sağlamalarının gerekli olduğunu ifade ediyor.
Bütün bunlarla birlikte partiler, yüksek arzulara sahip bu nesli kuşatamadıkları ve halk devrimi sırasında ortaya çıkan arzularının tavanına ulaşmaya çalışmadıkları takdirde bir geleceklerinin olmayacağını dile getiriyorlar.
Independent Arabia’nın haberine göre, Mehdi, siyasi partilerin gençleri karar alma pozisyonlarına götürebilecek tek kurum olması dolayısıyla gençliğin görüşünün parti çalışmalarını şekillendireceğini belirterek, bu gerçekleştiği takdirde gençlerin parti çalışmalarına bütün güçleriyle sarılacaklarını ve partileri kalkındıracaklarını söyledi.
Umma Partisi Siyasi Bürosu Başkanı el-Mehdi partisinin bu konudaki deneyimine değinerek, partisinin bu adımı uzun zaman önce attığını söyledi. Gençlerin partinin çeşitli alanlarında ve kurumlarında temsil edilmesi yoluyla liderlik etmelerini sağlayacak geniş bir alanın kendilerine sağlandığını belirten Mehdi, bazı gençlerin liderlik etmek üzere eğitilmeleri için başkanlık düzeyinde görevlerde bulunduklarını ifade etti. Gençlik sorunlarının ve taleplerinin en karmaşık konulardan biri olduğunu kaydeden Mehdi, bunun sebebinin ‘bu arzuların acil olmalarıyla birlikte acil plan ve programlara ihtiyaç duymaları’ olduğunu söyledi.
Parti kararlarının toplumun tüm kesimlerinin arzularını karşılayacağını beklediğini ifade eden el-Mehdi, çünkü parti tüzüğünün, parti kurumlarına genç katılım ve kadın katılım oranının yüzde 25’er olmasını öngördüğünü belirtti.



Kanada, Suriye'yi terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
TT

Kanada, Suriye'yi terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)

Kanada hükümeti, dün yaptığı açıklamada, Suriye'yi terörü destekleyen yabancı devletler listesinden çıkardığını ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilmesine yardımcı olan muhalif ittifakın lideri olan Heyet Tahrir el-Şam'ı da terör örgütleri listesinden çıkardığını bildirdi.

Hükümet yaptığı açıklamada, "Bu önlemler, Birleşik Krallık ve ABD de dahil olmak üzere müttefiklerimiz tarafından yakın zamanda alınan kararlarla uyumlu olup, Suriye geçiş hükümetinin Suriye'de istikrarı teşvik etme ve vatandaşları için kapsayıcı ve güvenli bir gelecek inşa etme, bölgesel istikrarı teşvik etmek ve terörizmle mücadele etmek için küresel ortaklarla çalışma çabalarını takip etmektedir" ifadelerine yer verdi.


Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.