Libya’da uzlaşı için Mısır devrede

Libya’da uzlaşı için Mısır devrede
TT

Libya’da uzlaşı için Mısır devrede

Libya’da uzlaşı için Mısır devrede

Mısır’ın Libya Büyükelçisi Muhammed Ebu Bekir, Libyalı tarafları yeniden birleştirmek için Afrika Birliği (AfB) dönem başkanı olan Mısır’ın yeni girişimi kapsamında Libya’nın tüm siyasi liderleriyle görüşmeye devam ediyor.
Öte yandan Libya Ulusal Ordusu (LUO), “başkenti kurtarma savaşını devam ettirmeye kararlı olduğunu” açıkladı.
Libya Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na (İhvan) mensup bazı milletvekilleri, Mısır’ın davetini boykot ettiklerini duyururken, bazıları da askeri tırmanış çerçevesinde mevcut siyasi çabaların beklenen sonuçlarını eleştirdi.
Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nden milletvekilleri, Libya kriziyle ilgili Mısır Ulusal Komitesi’nin yanı sıra, Mısır Meclisi ve Arap Birliği (AL) yetkilileriyle görüşmek üzere 3 günlük bir ziyaret için Kahire’ye ulaştı.
Libya’daki 2 Meclis’in birleştirilmesi
Mısır’ın yaptığı davete yönelik çeşitli tepkiler gelirken, toplantının amacının “karmaşık askeri sonuçlar dolayısıyla ülkede artan siyasi krizden çıkış yolu bulmak” olduğu belirtildi.
Görüşmelerin Libya’nın Trablus ve Tobruk şehirlerinde kurulan 2 ayrı meclisi birleştirme amaçlı olduğu da belirtildi.
Cumartesi günü Temsilciler Meclisi’nden bir heyet, Libya’yla ilgili Mısır Ulusal Komitesi öncülüğünde toplantılara katılmak üzere Mısır parlamentosuna ziyarette bulundu.
Mısır Temsilciler Meclisi üyesi ve Arap Parlamentosu Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Saad el-Cemal, “Toplantı, Mısır’ın Libya milletvekillerinin Libya parlamentosunun üstlendiği siyasi bir çözüme dair görüşlerini birleştirme çerçevesinde Mısır parlamentosunun Libya halkına desteğini vurgulamak için düzenlendi” açıklamasında bulundu.
Cemal, görüşmelerin ise parlamentoları birleştiren bir çözüme ulaşmak, ülkenin birliğini ve bütünlüğünü sağlamak için farklılıkları sonlandırmayı amaçladığını vurguladı.
“Libya’nın güvenliği Mısır’ın ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır” diyen Tuğgeneral Saad el-Cemal, Libya’nın bölünmesine asla izin verilmeyeceğini de söyledi.
Aynı şekilde Mısır TM Başkanı Ali Abdul Al, Libya’nın ulusal güvenliğinin Mısır’ın öncelikleri arasında olduğunu, krizi çözmek ve tüm Libyalı taraflar arasında fikir birliği sağlamak için her türlü çabayı sarf edeceklerini vurguladı.
TM Milletvekili İsa el-Ureybi de “Kahire’de iki ülke milletvekilleri arasındaki dayanışma toplantısı, Mısır tarafının bir girişimi ve Libya’daki Trablus ve Tobruk Meclislerinin birleşmesine doğru ilk adımdır” dedi. Parlamento üyelerinin, Libya krizinin çözümüne katkı sağlamak için iki Meclisi birleştirmeye çalıştığını belirten Ureybi, gelecek dönemde Kahire’de düzenlenecek dayanışma toplantılarına dair de iyimserliğini dile getirdi.
Ureybi, görüşmelerin oturum aralarında yaptığı basın toplantısında, “Uluslararası açıdan tanınmış Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz el-Serrac, Trablus’u kontrol eden silahlı milisler tarafından rehin tutuluyor. Bu durum ise Libya’daki tek yasama organı olarak TM’nin aktif bir rol üstlenmesini gerektiriyor” dedi.
TM Kufra (Güneydoğu Libya) Milletvekili Muhammed Adem Lino, yaptığı açıklamada “Kahire toplantıları, siyasi bir çözümle yeniden bir araya gelmek ve ülkedeki egemen kuruluşları birleştirmek amacıyla bir dizi görüşme ve danışma toplantısının başlangıcıdır” ifadelerini kullandı.
Libya’da son sözü silahlar söylüyor
“Libya’daki çözüm milletvekillerinin elinde değil, silah taşıyıcılarında ve savaş liderlerinde”. Ulusal Kongre Hazırlık Komitesi Başkanı Muhammed Abdusselam el-Abani, Independent Arabia’dan Baha Emin’e yaptığı açıklamada, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutanı Halife Hafter’in organize bir orduyu yönetmesi dolayısıyla konuşulabilecek tek tarafın da o olduğunu belirtti.
Tüm Doğu Libya (Sirenayka) bölgesinin Hafter’in elinde olduğunu ve Batı Libya (Tripolitanya) bölgesinin de birleşik olmadığını ifade eden Abani, “Hafter, birkaç farklı yönden emir veriyor. Batı bölgesini birleşmeye, milisleri dağıtmaya, ordu ve polise katılmak isteyenlerle devlet kuruluşlarını birleştirmeye ve olağanüstü hükümeti kurmaya çalışıyor” şeklinde konuştu. Muhammed Abdusselam el-Abani, Mısır’ın batı bölgesindeki tarafların tepkisiz kalmasının da önemli olduğunu belirtti.
Trablus kuşatmasında sürprizler yaşanabilir
LUO’nun başkent Trablus’u kuşatmasıyla ülkedeki silahlı çatışma sahnesine hakim olan askeri çıkmaz hususunda ise Libya Stratejik ve Geleceğe Yönelik Araştırmalar Merkezi’nde Araştırmacı Dr. Abdullah Hadid, “100 gün geçmesine rağmen askeri çatışmalar, belirli pozisyonları korudu. Saldırgan taraf, başlangıçta zafer kazandı, ardından başkentin eteklerine yerleşti. Şu an Tarhuna kontrol ediliyor ve Trablus’a kadar ilerlendi. Önemli bir konum olan Giryan da kaybedildi. Savunan taraf, başkenti ikinci bir saldırıdan korudu ancak hücum yapamadı. Belki de net bir lider bulunmuyor. Ama savaşın coğrafyasına bağlı olarak sürpriz gelebilir” ifadelerini kullandı.
Hadid, “Siyasi diyaloğun geri dönüşünün imkansız olmadığı gerçeği çerçevesinde bugünlerde, siyasi diyaloğun geri döndüğü hakkında konuşmak zor. Çünkü bu savaş gerçekleşti ve herkes, sonuçları üzerinde uzlaşı sağlanan, tarafları tatmin eden ve istekleri gerçekleştiren bir diyalog bekliyor. Birleşmiş Milletler (BM) misyonu UNSMIL, özellikle Tripolitanya savaşçıları ve liderleriyle, güvenin yenilenmesine ihtiyaç duyuyor” dedi.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre katılımcılar, Kahire toplantılarının, siyasi bir çözümle yeniden bir araya getirme amacıyla bir dizi toplantının başlangıcı olduğunu düşünüyor (Libya Temsilciler Meclisi resmi internet sitesi)
Dr. Abdullah Hadid, “Bence şeklen başarılı ve temelde kusurlu bir diyalogla karşı karşıyayız. Siyasi temsili olan gerçek aktörler dışındaki kişiler arasında bu diyalog, şeklen başarılı olabilir. Ancak çoğu zaman sonuca ulaşmayacak” ifadelerini kullandı.
Serrac ve Hafter arasında diyalog imkanı yok
Fayiz el-Serrac başkanlığındaki UMH ve General Halife Hafter arasında diyalog fırsatı bulunmadığını da ifade eden Hadid, “Bunun, karmaşık bir sahnenin önünde olduğumuz için gerçekleşmesi zor ve net bir faydası da olmayacak. Ancak belki de diyalog, politik, ekonomik, sosyal ve güvenli çözüm vizyonuyla gerçekleştirilirse, siyasi farklılıklar ve mevcut bölünmeler aşılabilir. Kalıcı bir çözüm çekirdeğine ulaşılacak, ama çalışmak için zamana ihtiyaç var” dedi.
Libya Cumhuriyet Koalisyonu Başkanı, yazar ve Hafter’e yakın siyasi analist İzzeddin Akil, “Böyle bir toplantı için geç kalındığını düşünüyorum. İki üye grup arasındaki pozisyon farkı oldukça derin. Orduya yakın milletvekilleri, Trablus’un kurtarılmadığı ve istisnasız olarak tüm milisler ortadan kaldırılmadığı sürece memnun olmayacak. Milislere yakın milletvekilleri de çoğu büyük yolsuzluklara adı karışan savaş ağalarıyla tehlikeli ilişkiler kurmayı başardılar” şeklinde konuştu.
Mısır’ın Libyalı milletvekillerine yönelik davetine de değinen Akil, “Mısır, terör ve kaosa karşı ordunun yanında durduğunu ilan etmesine rağmen bu adımla siyasi çatışma taraflarına daha dengeli bir pozisyon göstererek kendine dair ön yargı şüphesini ortadan kaldırmak istemiş olabilir” ifadelerini kullandı.
Meclis, “Kararlarının efendisi” değil
“Meclis, kararlarının efendisidir” ifadesi, TM’nin geleneklerinde köklü bir ifade. Ancak diğer Libya kurumları gibi bölünmüş olan TM için geçerli değil. Eski Libya Geçici Hükümeti’nde Enformasyon ve Kültür Bakanlığı yapan Dr. Ömer el-Kuveyri, yaptığı açıklamada “TM, Libya’daki diğer siyasi kuruluşlar ve hizmet kuruluşları olarak kendisini böldü. Ayrıca Trablus’ta toplanan Meclis ve Tobruk’ta toplanan Temsilciler Meclisi’ne sahibiz. Her ikisi de yasal sürenin sonunda meşruiyetini kaybetti ve toplantıları için yasal bir düzey bulunmuyor. Bu nedenle Libya’nın Temsilciler Meclisi (TM) hakkında konuşmak, medya organları dışında gerçek bir anlam ifade etmiyor. Tek bir parlamento çatısı altında kendi aralarında bile bir olamayan milletvekilleri nasıl bir çözüm getirilebilir?” ifadelerini kullandı.
Kuveyri, “Libya’da toplumun genel kültürü, sorunların silah yoluyla çözümünü destekliyor. Tüm taraflar, haklı olduğuna, diğerinin yanıldığına, zorla kazanacaklarına ve gündemlerini dayatacaklarına inanıyor. Libyalı partilerin düzenlediği tüm toplantılar, konferanslar ve diyaloglar, durumu yerinde çözebilecekleri düşüncesiyle kazanmak için yapılmış birer manevradır. Elbette güç dengesini sağlamak, bölgesel müdahaleyi netleştirmek imkansız. Libya’daki milletvekilleri, kendilerini, inançlarını ve kişisel çıkarlarını temsil ediyor, halkı ve aday oldukları seçim dairelerini değil. Bu da sorunun bir parçasıdır, Libya çözümünün değil. Çok sayıda aktör, mali yolsuzluk ve pozisyonun kişisel sömürüsü durumuna dahil oldu. Kamuoyunda milletvekilleri hakkında bir araştırma yapılsa, milletvekillerine ve genel olarak politikacılara karşı olumsuz ve düşmanca bir tutumla karşılaşılır” dedi.
Uzlaşma çabalarına Türkiye ve Katar müdahale ediyor
Mısır adımı, son aylarda ele geçirilen silah gemilerinin sevkiyatıyla sınırlı kalmayan, milislerin Trablus’u kontrol etmesi için yapılan Türkiye müdahalesi çerçevesinde atıldı. Libya ordusuna göre, denetleme amacıyla uzmanlar, askeri danışmanlar ve operasyon birimleriyle de Türkiye, savaşa sahaya inerek destek verdi. Ankara da bu bağlamda, Kahire’nin açıkça destek verdiği LUO ile mücadele eden Libya’daki müttefiklerini desteklemek için mümkün olan her türlü aracı kullanacaklarını ifade etmişti.
Libyalı Milletvekili Ali el-Saidi, yaptığı açıklamada, “Mısır; Türkiye ve Katar müdahalelerinin yolunu keserek siyasi ve güvenlik konularındaki gerçek desteğinin ve Libya askeri kuruluşlarına desteğinin yanı sıra Temsilciler Meclisi’ni toparlamaya ve Libya halkının tek meşru temsilcisi olarak bir araya getirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Mısır’ın Libya ile tarihi ve komşuluk ilişkileri olduğuna, Libya’daki gelişmelere doğrudan etki ettiğine ve Kahire’nin inşa ve anlaşma yoluna katkı sağladığına değinen Saidi, Türkiye ve Katar’ın yaptığı gibi Libya’nın toplumsal dokusunu tahrip etmediğini ve parçalamadığını vurguladı. Saidi, “Kahire’deki danışma toplantılarının, mevcut aşamada çıkmazı bozan bir uzlaşı sağlamasını umuyoruz” dedi.
Libyalı siyasi analist Muhammed el-Zubeydi ise “Toplantı, İhvan milletvekilleri ve TM’den ayrılan müttefikleri tarafından boykot edildi. Toplantının amacı, milletvekillerini bir araya getirmekti. Ancak Türkiye ve Katar’ın desteklediği İhvan ve müttefikleri, boykot kararlarını açıkladı” değerlendirmesinde bulundu.
“LUO, Trablus’un çevresinde büyük zaferlere imza atıyor ve başkentin merkezinden sadece birkaç kilometre uzakta” diyen Zubeydi, “Bazı terör gruplarının Bingazi’de LUO’nun arka saflarına ulaşma yeteneklerini kanıtlamak için saldırı girişimleri, başkenti milislerden kurtaracak operasyonlarını etkilemiyor” ifadelerini kullandı.
Mısır, Libyalılara karşı eşit mesafede
Libyalı siyasi analist İbrahim Belkasım, “Bu toplantı, Mısır’ın ‘Libyalılara karşı eşit mesafede olduğunu göstermek için’ uluslararası topluma gönderdiği bir mesajdır. Tehlikeli bir şiddet düzeyine ve başkentin banliyölerine kadar uzanmış askeri operasyona tırmanan boğucu krizi sonlandırmak için bir çözüm ve siyasi bir uzlaşı bulmaya, Libyalılara yardım etmeye çalışıyor. Öte yandan Mısır, ordu ve seçilmiş parlamento da dahil olmak üzere Libya devlet kuruluşlarına verdiği desteği vurguluyor. Temsilciler Meclisi üyelerine ve Libya’nın tüm bölgelerindeki milletvekillerine de davet gönderildi. Bu toplantı, yalnız başına yüksek ulusal çıkarlara öncelik verilmesi için uluslararası topluma yönelik önemli bir mesajdır” dedi.
Belkasım, “Mısır girişimi, BM misyonu UNSMIL’in Libya’daki rol ve çabalarını desteklemeyi amaçlıyor. Son aşamada, Libya’nın yaşadığı ciddi tıkanıklık sonrasında siyasi çözümlere yönelik ulusal sesi canlandırıyor. Parlamento, meşruiyete sahiptir. Parlamento, iki parlamentoya bölünmesinden dolayı zayıf olsa da tüm Libyalıların beklediği genel seçimler yoluyla barışçıl bir geçiş süreci ortaya koymak için iyi bir adımdır” açıklamasında bulundu. “BM, Libya’daki siyasi tıkanıklık sebeplerinden birinin de parlamentonun kararlarının ve siyasi çözümlerinin bozulması olduğunu düşünüyor” diyen İbrahim Belkasım, aynı şekilde anayasa referandumunun aksamasının yanı sıra parlamentonun geçiş dönemindeki tüm taslak kararları reddederek seçimlere gitmeyi kabul etmemesinin de mevcut tıkanıklığın sebeplerinden biri olduğunu ifade etti.



Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
TT

Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in İran'a karşı başlattığı saldırıdan önce, ABD, İsrail, Hamas ve İran arasında Gazze konusunda geniş kapsamlı müzakereler yürütüldüğünü açıklamıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Gazze'de tutulan rehinelerin durumuyla ilgili ciddi ilerlemeler kaydedildiğini doğruladı.

Ancak İsrail'in İran'a sert bir askeri darbe indirmesi, Gazze meselesinin çözülmesine ve ateşkes anlaşmasına varılmasına katkıda mı bulunacak, yoksa bölgedeki ateşkes müzakerelerini olumsuz yönde mi etkileyecek?

Darbe öncesi çabalar

İsrail, İran'ı 7 Ekim 2023 saldırılarını finanse etmekle suçluyor. Bu suçlamayı dayandırdığı nedenlerden biri Hamas Hareketi’nin Tahran'ın bölgedeki uzantılarından biri olarak görmesi ve Hamas ile İran arasında uzun soluklu ve güçlü ilişkiler olmasıdır.

Mevcut bilgilere göre ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Filistin asıllı Amerikalı akademisyen ve siyasi aktivist Bishara Bahbah, İsrail İran'a ağır bir darbe indirmeden önce, ABD ile İran arasında İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerle eş zamanlı olarak Gazze konusunda bir anlaşma metni üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmışlardı. Bu çabalar, ABD ile İran arasındaki müzakerelerle eş zamanlı olarak yürütülüyordu.

İsrail'in İran'a yönelik askeri saldırısı öncesinde, arabulucular Katar ve Mısır, ABD ile Gazze ve İran meselelerine dair görüşmeler yaptılar. Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, Washington ile Tahran arasındaki müzakerelerin gelişmeleri ve Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varılması için Witkoff ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Tüm bu çabalar, Katar'ın Witkoff'un ateşkes önerisine ilişkin yenilikçi ve değiştirilmiş bir formül sunmasının ardından gerçekleşti. O sırada Hamas'ın geçici lideri Halil el-Hayya, "Gazze'deki savaşı durdurmaya yönelik bir dizi fikir aldık. Witkoff'un önerisine açığız. Ancak savaşı kalıcı olarak sona erdirmek ve İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesini sağlamak için daha güçlü güvenlik garantileri gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bu çabalar Tahran'ın doğrudan bilgisi dahilinde gerçekleştirildi. Trump, ilk kez Gazze'de ateşkes dosyasına doğrudan müdahale ederken bunu, “Gazze şu anda bizim, Hamas ve İsrail arasında yürütülen büyük müzakerelerin ortasında ve İran da bu müzakerelere katılıyor. Gazze'de neler olacağını göreceğiz. Rehineleri geri almak istiyoruz” şeklindeki heyecan verici açıklamasıyla duyurdu.

Ardından Netanyahu, esir takası ve Gazze'deki ateşkes müzakerelerinde önemli ilerleme kaydedildiğini söyledi ve ardından üst düzey bakanlarıyla bir toplantı yaptı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, rehinelerle ilgili anlaşmayı sağlamaya kararlı olduklarını ve ilerleme kaydedildiğini söyledi.

İsrail şartlarını koyuyor

Ancak İsrail'in İran'a saldırmasının ardından Gazze dosyasıyla ilgili tüm bu gelişmelere endişeyle bakılırken, Hamas bu eksene olan bağlılığını yeniden teyit etti ve tutumunda değişiklik yapmadı. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının tehlikeli olduğunu, bölgede patlamaya yol açabileceğini ve bunun Netanyahu'nun bölgeyi açıkça bir savaşa sürükleme konusundaki kararlılığını yansıttığını söyledi.

İsrail'in saldırısı, Gazze'deki savaşın gidişatını etkiliyor. Siyasi ve askeri gözlemciler, savaşın gidişatı ve ateşkesin Tahran ile Tel Aviv arasındaki askeri gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini ve bir anlaşmaya varılabileceği gibi, tarafların tutumlarının sertleşebileceğini belirtiyorlar.

Siyasi araştırmacı Macid Ebu Herbid, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“İsrail, bölgede zaferler kazandığına ve İran'a karşı ezici bir galibiyet elde ettiğine inanıyor. Bu durum Netanyahu'yu, kazanan tarafın şartları belirlediği kuralına göre şartlarını ve taleplerini sertleştirmeye iten bir coşkuya kapılmasını sağlarken Gazze konusunda yenilgiye uğradığına inandığı Hamas'ın bu şartlara uyması gerektiğini düşünüyor.”

Ebu Herbid, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hamas her şeyi kaybettiğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden tek seferde kapsamlı bir anlaşma imzalamakta ısrarcı bir tutum sergileyebilir. Bu durum toprak üzerindeki kontrolünü kaybettikten sonra kaybedecek başka bir şeyi kalmadığından kaynaklanıyor."

Ebu Herbid'e göre İsrail'in İran'a yönelik saldırıları Gazze dosyası üzerinde hızla etkili olmayacak. Yani ne Hamas ateşkes için acele edecek ne de İsrail anlaşmaya varmak ve rehinelerin serbest bırakılması için acele edecek. Siyasi araştırmacı, her iki tarafın da önceliklerini değiştirmek için Tahran'daki çatışmalardaki gelişmeleri beklediğini belirtti.

“İran ateşkesi engelleyebilir”

Askeri bilimler alanında öğretim görevlisi Muaviye Vasif ise İsrail ile İran arasındaki gerginliğin Gazze'deki ateşkes sürecine hizmet etmediğini söyledi. Vasif’e göre Netanyahu, Tahran'ı vurma planlarıyla meşgulken, Hamas durumu izliyor ve müzakere edecek birini bulamıyor. Bu yüzden Gazze'deki durum olduğu gibi kalabilir.

Vasif, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Trump'ın açıkladığına göre İran, İsrail ile Hamas arasında Gazze konusunda yürütülen görüşmelere dahil olduğundan, herhangi bir öneriyi reddederek Hamas’ı etkileyecektir. Ayrıca ABD ile yürüttüğü görüşme ve müzakerelerde şartlarını sertleştiriyor ve bunları hiçbiri, kısa süreliğine de olsa bir ateşkese varılmasını isteyen Gazze halkının yararına olmayacak.”

Hamas'ın şu anda zayıf bir konumda olduğunu ve Tel Aviv'in İran'la savaşla meşgul olması nedeniyle İsrail'e Gazze'de ateşkes için baskı yapamayacağını söyleyen Vasif, Tahran'daki gerginliğin Gazze'deki çatışmaları hafifletebileceğini, ancak Netanyahu'nun şu anda zafer kazandığına inandığı için ateşkes görüşmelerini etkilemeyeceğini belirtti.

Güvenlik araştırmacısı Vail el-Mubeyyed ise farklı bir görüşe sahip. İsrailli bakanların İran'a yönelik saldırıyla meşgul oldukları bir ortamda Netanyahu'nun Gazze'deki ateşkes dosyasını gündeme getirebileceğini söyleyen Mubeyyed, “Tel Aviv hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar İsrail'in Tahran'a yönelik saldırılarıyla meşguller ve şu an Gazze ile ilgili hiçbir şeye karşı çıkmıyorlar. Bu yüzden yakında Gazze'de bir ateşkes sağlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hamas ne düşünüyor?

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları yok oluyor. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının Gazze'deki sükuneti bozduğunu, Netanyahu'nun kibirli bir tavır sergilediğini ve Gazze'deki krizi kasıtlı olarak derinleştirerek bölgedeki gelişmelerle ilişkilendirdiğini söyledi.

İran’a yönelik saldırının Gazze'ye bazı yansımaları söz konusu ve Netanyahu, Hamas'ın müzakere turlarında gösterdiği esnekliğe rağmen savaşı sona erdirmek istemiyor. İsrail'e göre Gazze'deki savaşın sona ermesi bölgesel meselelerle ilişkili ve Tel Aviv bölge haritasını kendi istediği şekilde yeniden çizmeyi planlıyor. Gazze'de olanlar da bu planın sadece bir parçası.