ABD Başkanı Trump: Türkiye'ye adil davranılmadı

ABD Başkanı Trump: Türkiye'ye adil davranılmadı
TT

ABD Başkanı Trump: Türkiye'ye adil davranılmadı

ABD Başkanı Trump: Türkiye'ye adil davranılmadı

Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 füze savunma sistemlerinin teslimatının başlamasının ardından ABD Başkanı Donald Trump konuya ilişkin, “Rusya’dan bu sistemi aldılar diye milyar dolar değerindeki savaş uçaklarını satmamak adil bir durum değil” dedi.
Türkiye'nin Rusya'dan aldığı, Ankara ile Washington arasında krize yol açan S-400 füze savunma sistemlerinin teslimatının başlamasının ardından ABD tarafında devam eden suskunluk sona erdi. ABD Başkanı Donald Trump, düzenlediği bir basın toplantısında konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye ile çok iyi ilişkileri olduğunu belirten Trump, “Türkiye ile konuşuyoruz. Türkiye ile çok iyi ilişkilerimiz var. Açıkça söylemek gerekirse bu oldukça karışık bir mesele” ifadelerini kullandı. 
“Türkiye Patriot almak için çok çabaladı ama Obama yönetimi satmadı” 
Barack Obama yönetiminin Türkiye'ye ihtiyaç duyduğu Patriot füze savunma sistemlerini satmadığını hatırlatan Trump, “Obama yönetimi onlara Patriot sistemlerini satmadı. Onlar savunmaları için Patriot'lara ihtiyaç duyuyordu. Obama yönetimi ne koşulda olursa olsun bunları satmadı. Türkiye almak için çok çabaladı ama onlar satmadı” şeklinde konuştu.
"Türkiye'ye daha fazla F-35 satılmayacak" 
Trump, Türkiye'nin Obama yönetimin tavrı sebebi ile Rusya'dan S-400 savunma sistemleri almaya yöneldiğini, sonra Washington'un tavrını değiştirerek Türkiye'ye Patriot satma fikrini yeniden değerlendirdiğinin altını çizerek "Ancak Türkiye o anda çoktan Rusya ile anlaşma imzalamıştı. Ve bunun için Moskova'ya ciddi bir ödeme yaptı" diye konuştu. Türkiye'nin ABD'den yüzden fazla F-35 savaş uçağını satın aldığını hatırlatan Trump, Ankara'nın S-400 almış olmasından dolayı daha fazla F-35 alamayacağını aktardı.
“Türkiye'ye adil davranılmadı” 
“Benim her zaman onlarla iyi ilişkilerim oldu” diyen Trump, Rahip Brunson krizinin yaşandığı dönemi hatırlatarak o dönemde Türkiye ile yapıcı bir süreç yürüttüklerini sözlerine ekledi. Türkiye'ye adil davranılmadığının altını çizen Trump, “Ne olacağını göreceğiz, ama bu adil değil, onlar satın almak istedi. Benim bir ülkeyle derdim yok, benim Türkiye ile bir derdim yok. Başkan Erdoğan ile iyi ilişkilerim var. Onlar bizim Patriot savunma sistemlerimizi almak istediler biz satmadık. O gerçekten satın almak istedi. O bir diğer ülke Rusya ile bu sistemi almak için anlaşma yaptı, o istemedi bile. Sonra birden bire biz ‘Tamam şimdi size Patriot'ları satacağız' dedik ve şimdi onlar Rusya'dan bu sistemi aldılar diye milyar dolar değerindeki savaş uçaklarını satmamak adil bir durum değil” dedi. 



Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'a geçen ay İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alıp almayacağı sorulduğunda şöyle demişti: “Olabilir. Katılmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor.” Dünyaya İran'ın müzakerelere yeniden başlaması için iki haftalık bir ateşkesi kabul ettiğini söyledikten sonra nükleer tesislerini bombaladı.

BBC'ye göre şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: ‘Trump'la ilgili en öngörülebilir şey öngörülemezliği’. Fikir değiştiriyor. Her zaman kendisiyle çelişiyor.

London School of Economics'te uluslararası ilişkiler profesörü olan Peter Trubowitz, “Trump oldukça merkezileşmiş bir politika oluşturma süreci inşa etti. Dış politikada Richard Nixon'dan bu yana tartışmasız en merkezileşmiş olanı” dedi. Bu da politika kararlarını Trump'ın kişiliğine, tercihlerine ve mizacına daha bağımlı hale getiriyor.

Trump bunu siyasi olarak kullandı; ‘öngörülemezliğini’ önemli bir stratejik ve siyasi varlık haline getirdi. Şimdi, bu kişilik özelliği Beyaz Saray'ın dış ve güvenlik politikasına yön veriyor ve tartışmalı bir şekilde ‘dünyanın şeklini değiştiriyor’.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre siyaset bilimciler bu teoriyi ‘deli adam teorisi’ olarak adlandırıyor. Bu teoriye göre bir dünya lideri rakibinden taviz koparmak için onu doğası gereği her şeyi yapabileceğine ikna etmeye çalışıyor. Söz konusu teori, başarılı bir şekilde kullanılırsa, bir tür zorlamaya dönüşebilir. Trump bunun işe yaradığına, ABD müttefiklerini istediği yere getirdiğine inanıyor. Ancak bu yaklaşım düşmanlara karşı işe yarayabilir mi?

Saldırılar ve şüphecilik

Trump ikinci dönemine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklayarak ve ABD'nin müttefiklerine saldırarak başladı. Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyerek Kanada'yı kızdırdı. Grönland'ı ilhak etmek için askeri güç kullanmayı düşünmeye hazır olduğunu söyledi. ABD'nin Panama Kanalı'nın mülkiyetini ve kontrolünü yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilgili olarak, ittifakın tüzüğünün 5. maddesi her üyeyi diğer tüm üyeleri savunmakla yükümlü kılar. Trump, ABD'nin buna bağlılığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Eski İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace, “Bence 5. madde çöküşün eşiğinde” dedi.

Sızan bir dizi mesaj, Trump'ın Beyaz Saray'ında Avrupalı müttefiklere yönelik ‘küçümseme kültürünü’ ortaya koydu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance, ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmayacağını belirtti.

Söz konusu karar, 80 yıllık transatlantik dayanışmanın yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Konuyla ilgili olarak Trubowitz şunları söyledi: “Trump'ın yaptığı şey, ABD'nin uluslararası taahhütlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler uyandırmak oldu. Avrupa'daki bu ülkelerin ABD ile güvenlik, ekonomi ya da başka alanlarda sahip oldukları ilişkiler artık her an müzakereye açık hale geldi. Trump'ın etrafındakilerin çoğunun öngörülemezliğin iyi bir şey olduğuna inandığını hissediyorum. Çünkü bu Trump'ın ABD'nin kaldıraç gücünü kullanarak kazanımlarını maksimize etmesini sağlıyor... Emlak dünyasında pazarlık yaparken öğrendiği derslerden biri de bu.”

Dalkavukluk ve yağcılık

Trump'ın yaklaşımı meyvesini verdi. Sadece dört ay önce Birleşik Krallık savunma ve güvenlik harcamalarını gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2,3'ünden yüzde 2,5'ine çıkaracağını açıkladı. Geçen ay NATO zirvesinde bu rakam yüzde 5'e yükseldi ve diğer tüm NATO üyelerinin yakında ulaşacağı büyük bir artış oldu.

University College London'da siyaset bilimi profesörü olan Julie Norman şöyle diyor: “Gün be gün ne olacağını bilmek çok zor. Trump'ın yaklaşımı her zaman bu olmuştur. Trump değişken mizacını transatlantik savunma ilişkilerini değiştirmek için başarıyla kullandı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin geçen ay Lahey'deki NATO zirvesinde Trump'a hitaben söylediği gibi (On yıllardır hiçbir başkanın başaramadığı bir şeyi başaracaksınız) bazı Avrupalı liderler Trump'ın desteğini sürdürmek için ona dalkavukluk ve yağcılık yapıyor.”

Düşmanların dokunulmazlığı

‘Deli adam teorisi’ müttefikler üzerinde işe yarayabilirken, düşmanlar üzerinde işe yaramıyor gibi görünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın yaklaşımından etkilenmemeye devam ediyor. Perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinin ardından Trump, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı sona erdirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

BBC'ye göre Trump, İran'da tabanına ABD'nin Ortadoğu'daki ‘sürekli savaşlara’ müdahil olmasına son vereceği sözünü verdi. Ancak ikinci döneminin şu ana kadarki ‘en öngörülemez’ tercihiyle İran'ın nükleer tesislerini vurdu. Asıl soru şu: Bu karar istenilen sonuca ulaşacak mı?

Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu kararın tamamen ters etki yaratacağına ve İran'ın nükleer silah edinme olasılığını arttıracağına inanıyor. Notre Dame Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Desch de bu görüşe katılıyor. “Bence artık İran'ın nükleer silah peşinde koşma kararı alması çok muhtemel” diyen Desch'e göre Trump'ın yaklaşımı şu ana kadar düşmanlar nezdinde ters tepti.