İran’ın iç çatışması ve Fransız çabalarının hedef alınması

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Diplomasi Danışmanı Emmanuel Bonne ile 10 Temmuz’da Tahran’da bir araya geldi (AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Diplomasi Danışmanı Emmanuel Bonne ile 10 Temmuz’da Tahran’da bir araya geldi (AFP)
TT

İran’ın iç çatışması ve Fransız çabalarının hedef alınması

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Diplomasi Danışmanı Emmanuel Bonne ile 10 Temmuz’da Tahran’da bir araya geldi (AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Diplomasi Danışmanı Emmanuel Bonne ile 10 Temmuz’da Tahran’da bir araya geldi (AFP)

Washington ile Tahran arasındaki krizin gerilimini düşürecek bir orta yol bulma ve krizin taraflarını sert tutumlar ve “karşılıklı şartlar ağacından” indirerek müzakere masasına yeniden oturtacak bir çözüm yolu açma umuduyla atılan uluslararası adımlar sıklaşırken, İran asıllı Fransız araştırmacı Fariba Adelkhah, İran ziyareti sırasında gözaltına alındı. Bu gelişme, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin mevcut krizden çıkmak ve İran ekonomisinin boğazına sarılarak ekonomiyi ve rejimi çökertmekle tehdit eden ABD yaptırımlarının olumsuz etkilerini azaltmak için izlediği sürece dair İran’da yaşanan iç anlaşmazlıkların derinliğini ortaya koyuyor.
İran’da bu kararın arkasında yer alan odağa ve hükümetin kontrolü ve yönelimleri dışında alındığını belirten şüphelere bakmaksızın Fransız araştırmacının tutuklanmasının, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Tahran ile Washington arasında başlattığı girişimi ve gerek İran tarafında gerekse de ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafında kaydedilen olumlu gelişmeyi hedef aldığı söylenebilir. Bir diğer deyişle olan bitenler, İran’ın radikal hareket içerisinde keskin bir ayrışma ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Reformcu hareket ve ılımlı güçler tarafından desteklenen bir ekip, anlaşmazlık meselelerinde İran için en düşük sınırı muhafaza eden ve Washington’un bu meselelerde istediği ve iki tarafın geleceği için olumlu bir ikili diyalog kuracak güvenceleri veren bir çatı altında İran ile ABD arasındaki diyalogu yeniden başlatmak için bu Fransız fırsatının kullanılabileceğini düşünüyor. Nükleer anlaşmaya ve onun İran rejimi için verdiği sonuçlara yönelik itirazında ısrarcı olan diğer ekip ise hükümetin, nükleer anlaşmanın maddelerine yönelik bağlılığını kısıtlama konusunda attığı adımları desteklemekle birlikte hükümet İran’ı nükleer programı konusunda büyük zararlara uğratan bu anlaşmadan tam anlamıyla çekilme kararı almadığı sürece bu adımların eksik kalacağını düşünüyor.
Çıkar ekibi
Herhangi bir anlaşma veya diyaloga karşı çıkan ve Ruhani’nin uluslararası toplumla gerçekleştirdiği müzakere temelli süreçten zarar gören bu radikal ekip, son yıllarda, İran’ın uluslararası toplum tarafından siyasi ve ekonomik olarak kuşatılmasından ve ABD kuşatmasının uluslararası artçılarından faydalanarak elde ettiği ekonomik, siyasi ve idari ayrıcalıkları kaybetme konusunda artan endişeleri ile hareket ediyor. Buna göre bu krizi çözüme kavuşturacak herhangi bir girişim, bu ekibin çıkarlarına, rejim içerisindeki konumuna ve stratejik karar süreçlerindeki etkinliğine zarar verecek. Bu hareket, rejimin “Yüce Rehberinin”, nükleer anlaşmanın imzalanmasından bu yana hükümetin çabalarını engellemek için benimsediği ‘sisli’ tutumu kullanıyor. “Yüce Rehber”, bu anlaşmayı, ABD’nin anlaşmalara ve sözleşmelere bağlı kalmayacağından ‘emin’ olmakla birlikte hükümetin çabalarına bir şans vermek adına onayladığını vurgulamıştı. Yakın zamanda ise bu anlaşmaya olan bağlılığı azaltma sürecinin devam edeceğini belirtti. Buna karşılık Ruhani’nin ekibi, İran’ın yüzleştiği Amerikan yaptırımları ve siyasi baskıların olumsuz etkilerinden yana endişeli olduğunu gizlemiyor. Bu yüzden bu ekip, yapının çökmesinin İran toplumu ve rejim güçleri arasından yalnızca bir ekibi değil herkesi etkileyeceğini düşünüyor. Bu çöküşün gerek askerî gerek ekonomik süreç üzerindeki etkileri, rejim güçleri ile sınırlı olmayacak ve artçı sarsıntıları uzun bir süre devam ederek ayrım gözetmeksin tüm İran halkını uzun yıllar boyu etkileyecek. Üstelik İranlıların, içeride, bölge düzleminde ve uluslararası planda ekonomik, endüstriyel, bilimsel, toplumsal ve siyasi başarılar elde etmek için verdiği tüm zahmetleri de yıkacak.
Bu noktada ekibi ile birlikte Ruhani’nin ve İran’ı ve rejimini tehdit eden tehlikelerin farkında olan makul hareketin vereceği savaş, basit ve kolay olmayacak. Bu ekip, siyaset, ekonomi ve güvenlik meydanında ABD ile biri nükleer program olmak üzere birçok meselede çekişme yaşıyor, özellikle de şartlar ve karşı şartlar konusunda Washington ile yaşadığı karşılıklı gerilimde bakış açılarını döndürmek için çabalıyor. ABD’nin anlaşmadan çekilip yaptırım uyguladığı bir durumda da yüzsuyunu korumak adına müzakere de yürütemiyor. Zira müzakereye gitme kararı, ABD’nin baskıları ve şartları karşısında yenilgiye dair bir ön duyuru mahiyetinde olacak. Bu ekibin Washington ile yaşadığı çekişmede yüzleştiği bu sıkıntılar göz önünde bulundurulduğunda ise içeride verdiği savaş daha zorlu görünüyor.
İran tarafının, gerek diplomasinin başkanı Muhammed Cevad Zarif’in açıklamaları gerekse de başta Irak, Suriye ve Lübnan olmak üzere bölgesel planda tanık olunan bazı uygulamaları yoluyla gösterdiği belirtiler, İran’ın bu meselelerdeki işbirliği mekanizmasına dair mesajlar veriyor. ABD yönetimi de bu dönüşümlerde bunu okumuş olabilir. Başkan Donald Trump’ın İran’ın bölgesel etkinliğine dair son konuşmasını, İran’ın Suudi Arabistan ile İran arasındaki temel çatışma noktası olan Yemen sahasından çıkması gerektiği konusuna ayırmasının arkasında da bunun olduğunu söyleyebiliriz. Bu talep zor ve karmaşık olmakla birlikte Washington’un bu meselede İran ile olumlu bir işbirliğini dayatmak için uygulayacağı baskı ile mümkün olabilir. Irak ve Suriye meselelerinde olduğu gibi. Nitekim İran, Haşdi Şabi’nin (Halk Seferberlik Güçleri) Irak askerî kurumu ile bütünleştirilmesi sürecini ve bu güçlere ait grupların, DEAŞ’tan kurtarılmış bölgelerde yerlerinden edilmişlerin geri dönmesi meselesinde sunduğu işbirliğini kolaylaştırdı. İran’ın Irak’taki birinci adamı Ebu Mehdi el-Mühendis de bu grupların özellikle Selahaddin ilinden çekilmesini doğrudan denetledi ve onları, askerî yönetim ile kanun çatısı altındaki il meclisinin yetki alanına yerleştirdi. Bu gelişmeden birkaç gün önce de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Hizbullah’ın çoğu unsurunun Suriye’den çekildiğini duyurmuştu (Çekilme, pratikte medyadan uzak olarak birkaç ay önce başladı). Hizbullah’ın ayrıca, Kuseyr (Suriye’nin Lübnan ile sınırındaki batı kısmı) halkına, köylerine ve yurtlarına geri dönme imkânı tanıdığı belirtildi. Bu bölge, Suriye toprakları içinde ve ortak sınırda Hizbullah için stratejik bir derinlik oluşturuyordu.
Müzakere mümkün mü?
Washington ile bir anlaşmanın mümkün olduğunun en bariz göstergesi ise Dışişleri Bakanı Zarif’in New York’ta iken füze programı üzerine müzakere edilebileceğine dair dolaylı yoldan verdiği sinyaller oldu. Zarif, başta reddetmediği bu müzakere meselesini, füzeler dâhil olmak üzere Amerikan silahlarının bölgeye ihraç edilmesi meselesine bağladı. Yani bu konuda atılması gereken ilk adım, İran’ın Suudi Arabistan’dan İsrail’e kadar uzanan çevresinden yana duyduğu güvenlik endişesinin kaynağının ele alınmasıdır. İran’ın bu programı geliştirmeyi durdurarak gücünü, şimdiye kadar ulaştığı düzeyde tutması meselesinin görüşülmesinin temeli budur.
İran’ın müzakere masasına oturmak için bir orta yol bulma umuduyla ABD’nin tutumlarındaki yaklaşımları dönüştürme çabaları, İran rejiminin güvenilirliğini kanıtlama krizi ile karşı karşıya. Fransa Cumhurbaşkanı, iki taraf arasındaki bakış açılarını yaklaştırmak adına bir girişimde bulundu. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan Hasan Fahs kaynaklı haberine göre bu adım, Washington’un yaptırımlarda koyduğu çıtadan vazgeçmesine fırsat verecek ve İran ile müzakereci ekibe köstek olanlarla mücadele etme ve krizi sonlandırarak bölgeyi çözümün eşiğine getirme konusunda cesaretlendirecek. İran’daki bir ekibin, bu girişimin duvarlarında oluşturmaya çalıştığı çatlak onarılabilecek mi? Sonraki gelişmeler bu soruya cevap verebilir.



Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)

Türkiye ve Suriye ordularının, temas hatları ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunan bölgelerdeki saha hareketliliği, SDG’nin 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını aralık sonuna kadar uygulamaması halinde ortak bir askeri operasyon için hazırlık ve teyakkuz mesajı verdi.

Son iki gün içinde Türk medyası, Halep’in kuzeydoğusundaki Münbiç’e ilerleyen askeri ikmal konvoylarının görüntülerini paylaştı. Aynı dönemde Suriye ordusu da Deyrizor’a yoğun takviye birlikler gönderdi.

Bu hareketlilik, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Levent Ergün’ün geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri Şam’ı ziyaret etmesiyle eş zamanlı gerçekleşti. Heyet, ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ali Nurettin Nasan ile görüştü.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Bayraktaroğlu, Türkiye-Suriye Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti ve 8 Aralık Hürriyet Günü kutlamaları kapsamında düzenlenen Suriye Devrimi askeri sergisini gezdi.

Türk askeri konvoyları

Türk askeri konvoyları, Afrin, Resulayn ve Halep’in kuzeyi olmak üzere üç ayrı güzergâhtan Suriye’ye giriş yaptı. Bazı görüntülerde konvoyların Münbiç Sınır Kapısı’na doğru ilerlediği görüldü.

Şarku'l Avsat'ın yerel kaynaklardan edindiği bilgiye göre bir Türk askeri konvoyu Halep bölgesine Deyr el-Belut Sınır Kapısı’ndan giriş yaptı. Başka bir konvoy ise pazar gecesi Advaniye Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçti. Harekât hazırlıkları özellikle Halep’in kuzeyi ve Münbiç çevresinde yoğunlaştı.

Buna paralel olarak Suriye ordusu da Deyrizor bölgesine yeni takviyeler konuşlandırmaya başladı. Bu takviyeler arasında topçu sistemleri ve insansız hava araçları (İHA) yer alıyor.

Raporlara göre, bu takviyeler ağırlıklı olarak 86. Tümen mensuplarından oluşuyor ve batı Deyrizor kırsalındaki çeşitli mevzilere yönlendiriliyor.

8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)

Hükümete yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesine dün yansıyan habere göre askeri kaynaklar, Türk ordusunun sınır boyunca üç ayrı noktada konuşlandığını ve Münbiç, Kamışlı, Aynel Arap, Resulayn, Tel Abyad ile Halep-Lazkiye uluslararası yolu (M4) boyunca sıkı önlemler alındığını bildirdi.

Haberde ayrıca, Suriye ordusunun Deyrizor cepheleri, Tişrin Barajı, Karakozak Köprüsü, Tabka, Ayn İsa ve Rakka’da çok sayıda gözetleme uçağı, İHA ve teknik ekipman konuşlandırdığı belirtildi. İleri mevziler ve tüm savaş birimleri için de pozisyon dağılımları gerçekleştirildi.

Suriye ordusunda hazırlıklar

Gazete, ismini belirtmediği güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Suriye ordusunun SDG’nin yeniden yapılandırma için belirlenen son tarihe yaklaşmasıyla birlikte geniş çaplı bir operasyona hazırlandığını aktardı. Kaynaklara göre, operasyon kapsamında 7 tümen ve 80 bin asker konuşlandırılacak; gelişmelere göre bu sayının artırılması planlanıyor. Ayrıca İHA’lar, helikopterler ve savaş uçakları, ordunun ağır silah envanterini destekleyecek.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Deyrizor, Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak gördüğü SDG’nin kontrolündeki bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Haberlere göre, bu bölgede Arap aşiretleri ile Şam yönetimi iş birliği yapacak ve SDG’nin hakimiyeti kademeli olarak azaltılacak.

Türkiye gazetesi, Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı Şeyh Mudar Hammad el-Esad’ın açıklamalarına yer verdi. Esad, SDG lideri Mazlum Abdi’nin ‘100 bin savaşçıya sahip oldukları’ iddiasının doğru olmadığını belirterek, SDG içinde en az 20 bin Arap savaşçının, bölgede ilk çatışma başladığında Suriye devletine katılacağını ve SDG yönetiminin bu durumu bildiğini söyledi.

Esad ayrıca, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde 8 Aralık kutlamalarını yasakladığını, bu kararın, kutlamaların halk arasında bir isyana dönüşmesinden çekinildiği için alındığını ifade etti.

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması yönünde baskı

Türkiye’deki sosyal medya platformlarında, Türk ordusunun, SDG’nin 10 Mart anlaşmasını uyguladığını ilan etmemesi halinde Suriye ordusuyla ortak şekilde başlatılacak bir operasyon hazırlığı kapsamında çok sayıda sahra hastanesi kurduğuna dair iddialar dolaşıma girdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)

Bu saha hareketleri, SDG üzerinde baskı kurmayı ve diplomatik temaslarla örgütün kendi kendini feshedip Suriye ordusuna entegre olmasını sağlamayı amaçlayan hazırlık operasyonu olarak yorumlandı.

Buna karşın Savunma Bakanlığı kaynakları, Cumhuriyet gazetesine son hareketliliğin ‘sadece rutin bir faaliyet’ olduğunu belirtti.

Öte yandan, raporlara göre Suriye Savunma Bakanlığı, cumartesi günü SDG’ye gönderdiği revize edilmiş bir teklif ile örgütün tamamen Suriye ordusuna tabi kılınmasını talep etti.

Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Türkiye, SDG’nin tamamen feshedilmesini ve örgüt içindeki yabancı unsurların Suriye topraklarından çıkarılmasını talep ediyor.

SDG’nin Kuzey Tugayı Komutanı Ebu Ömer el-İdlibi, Kürt medya organlarına yaptığı açıklamada, “Şu ana kadar sahada tehlike sinyali veren bir gelişme kaydedilmedi. Çoğu paylaşılan bilgi medya savaşı ve korku yayma çabasıdır. Sahadaki gerçek durum, bu abartıları yansıtmıyor” ifadelerini kullandı.


Avrupa Konseyi Başkanı, İrlanda'daki insansız hava aracı uçuşlarının arkasında Moskova'nın olduğunu iddia etti

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
TT

Avrupa Konseyi Başkanı, İrlanda'daki insansız hava aracı uçuşlarının arkasında Moskova'nın olduğunu iddia etti

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)

Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, dün yaptığı açıklamada, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin aralık ayındaki resmi ziyareti için İrlanda'ya gelen uçağında görülen insansız hava araçlarının arkasında Rusya'nın olduğunu iddia etti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Costa, İrlanda Başbakanı Micheál Martin ile düzenlediği ortak basın toplantısında şunları söyledi: "Ne yazık ki, geçen hafta Dublin'de yaşananlar, Rusya'nın Avrupa topraklarındaki saldırı ve tehditlerinin bir başka örneğidir."

Martin bu görüşü destekleyerek, Rus büyükelçisinin ülkesinin olaya karışmadığı yönündeki inkârını reddetti.

Irish Times, Rus büyükelçiliğinden yapılan bir açıklamayı aktararak, olayı Rusya'nın müdahalesi olarak gösterme girişimlerini kesin bir dille reddettiğini ve bu tür iddialar için hiçbir dayanak olmadığını belirtti.

İrlanda Başbakanı şunları söyledi: “Rus büyükelçisiyle aynı fikirde değilim. Aynı büyükelçinin 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etme niyetinde olmadığını bize temin ettiğini hatırlatmak isterim ve olayların nasıl sonuçlandığını gördük.”

Martin sözlerine şöyle devam etti: “Antonio'nun da söylediği gibi, insansız hava aracı olayı, diğer Avrupa ülkelerinde meydana gelen benzer olaylar dizisinin bir parçasıdır diye düşünüyorum.”

İrlanda polisi cuma günü insansız hava aracı saldırısıyla ilgili soruşturma başlattığını duyurdu.

Olayı ilk duyuran İrlanda'nın günlük gazetesi The Journal, olayın 1 Aralık'ta yerel saatle 23:00 civarında, Zelenskiy'nin uçağı Dublin Havalimanı'na iniş yapmak üzereyken meydana geldiğini belirtti.

Ziyaret nedeniyle oluşturulan uçuşa yasak bölgeye, planlanan uçuş rotalarını izleyen birkaç insansız hava aracı girdi; uçak ise planlanandan biraz daha erken gelmişti.

Son haftalarda Avrupa'daki hassas tesisler üzerinde insansız hava aracı uçuşları birkaç kez rapor edildi ve politikacılar bu operasyonların arkasında Rusya'nın olduğunu iddia etti.


Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu

Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
TT

Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu

Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu ve Avrupa'yı Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı sona erdirmemekle suçladı. Dün Politico'ya verdiği röportajda Trump, "Seçimlerin zamanı geldiğini düşünüyorum" diyerek Kiev'i seçimlerden kaçınmak için "savaşı kullanmakla" suçladı.

Trump, pazar günü Ukrayna Devlet Başkanı hakkında yaptığı eleştirileri tekrarlayarak, Ukrayna Devlet Başkanı'nın Ukrayna'daki savaşı sona erdirme planını okumadığını iddia etti. ABD Başkanı sözlerine şöyle devam etti: "Birçok insan ölüyor. Bu yüzden, okuması gerçekten iyi olurdu." Trump ayrıca Rusya'nın askeri olarak "üstün" olduğunu ve rakibinden "çok daha büyük" olduğunu da öne sürdü.

Trump ayrıca Avrupa'ya sert bir saldırı başlatarak, Avrupa'yı "zayıf insanlar" tarafından yönetilen "yozlaşmış" ülkeler grubu olarak nitelendirdi.