Edebiyat savaşları: Aklın yenilgisinden sosyal medya ahmaklığına…

Mısırlı Edebiyatçı Taha Hüseyin (AFP)
Mısırlı Edebiyatçı Taha Hüseyin (AFP)
TT

Edebiyat savaşları: Aklın yenilgisinden sosyal medya ahmaklığına…

Mısırlı Edebiyatçı Taha Hüseyin (AFP)
Mısırlı Edebiyatçı Taha Hüseyin (AFP)

Tüm savaşlar kötüdür; savaşı ilan edenlere de onlara karşı savaşanlara da yıkım, nefret ve kinden başka bir şey getirmez. Ancak edebiyat savaşları böyle savaşlardan değildir. Zira o, kültür için bir nimet ve meşaleyi tutuşturanlar ile tutuştuğu alanı medeni bir ilerlemeye çıkaran bir merdivendir.
Her beşerî kültür tarihinde edebi savaşlar, hep estetik, edebiyat, kişisel ve kitlesel tarih bilincinde yenilenmeye doğru bir sıçrayış olagelmiştir.
Edebi savaşlar, belirli bir tarihi aşamada felsefi, kültürel ve siyasi soruların barutunun yenilenmesidir.
Edebiyat savaşında da kazanan ve kaybeden; yaralanan, zarar gören ve ölen vardır. Ancak en büyük kazanan, düşünce ve toplumdur.
Bugün Arap ve Mağrip edebiyat sahasının durumu üzerine derinlemesine düşündüğümüzde ilan edilmemişi, ölümü andıran bir durgunluk hissederiz. Edebiyatçılar, kendilerini toplumun diğer bileşenlerinden ayıran bir özelliğe sahip olmaksızın ‘yığınlar’ gibi yaşıyor, çalacakları bir zilleri veya avam havas herkesi uyandırabilecek bir gürültüleri olmadan nefes alıyorlar. Barutları ıslak, silahları paslı, dilleri ceplerinde…
Arap ve Mağrip edebi kültür alanı, Kurtuba’dan Basra’ya genişlediğinde edebiyatçıların savaşları yakından da ve uzaktan da tutuşmuştu. Arap eleştirisi, şu tarihi ibareyi ölümsüz kıldı: “Bize ait olan bize geri verildi.” Bu ibare, yaratıcılıkta birincil ve ikincil olanın, intelijansiyada da takipçi ve takip edilenin ne manaya geldiğine dair tartışmanın sıkılığını belirtir. 
Dil savaşı topları, Basra Okulu ile Kufe Okulu’nun nahiv âlimleri arasında gümbürdeyip de ateşi geleneksel dilci seçkinler arasında asırlar boyu yanmaya devam etti ve bugünün insanlarına ulaşmadı mı?
Edebiyat ve kültür tarihi, ateşini el-Akkad, el-Mazini ve Abdurrahman Şükrü’nün öncülük ettiği Divan topluluğunun tutuşturduğu ve el-Akkad ve el-Mazini’nin kaleminden ‘Edebiyat ve Eleştiride Divan’ adlı eser etrafında felsefi bir bakış açısıyla derlenip 1921’de Şevki ve Hafız er-Rafii’nin temsil ettiği İhya grubuna karşı kitap olarak basılan büyük bir savaşı kaydetmedi mi?
1932 yılında Zeki Ebi Şadi öncülüğünde Apollo Okulu ortaya çıktı ve burası, Apollo dergisi etrafında toplanan Ebi el-Kasım es-Şabi, İbrahim Naci ve İliya Ebu Mazi gibi şairler için bir estetik yuvası haline geldi. Arap şiir yapısını tedirgin eden bu şairler, şiirsel söylemde geleneksel sese karşı savaşıyorlardı.
1920 yılında Amerika’dan Cibran Halil Cibran, Mihail Nuayme, Nesib Arida, İliya Ebu Mazi gibi Suriyeli ve Lübnanlı göçmen yazarların kendilerine özgü edebi bir sesi olarak Kalem Birliği sahneye çıktı ve bu isimler, dili, yazının sahilini ve ruhunu değiştirdi.
Bu okullar arasında savaş ateşleri tutuşmuştu. Gelenekselciler, muhafazakârlar, liberaller, çağdaşlar ve yenilikçiler olmak üzere her yönden ve yönelimden top ateşleri, Batı yönünde atılıyordu. Her bir ses hayat, yazı ve estetiğe dair felsefesi ve vizyonu için bir varlık yaratmak istiyordu.
Bazen sıcak, bazen soğuk olan tüm bu savaşlardan istifade eden Arap ve Mağrip edebiyatı, sonra da tüm toplumun oldu. Zira tartışma ve savunma, her ne olduysa, siyasi ve kültürel toplum yapısından ayrı değildi. Özellikle de bu aşamada aydın, kendisine vahiy inmeyen ‘peygamber’ imajı taşıyordu. Medya da bu savaş meydanında olup biten her şeyi aktarıp, hatta kızışmasına katkı sağlayarak, akıl ile estetik ve toplumsal tavırdaki durgunluğun harekete geçmesine yardımcı olan etmen oldu.
Bu savaşlarda, Arap ve Mağrip bölgesinde bir arada yaşayan her ulus ve inançtan atlılar: tüm yelpazesiyle Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler, Dürziler, Ezidiler, Araplar, Berberiler, Kürtler, Çerkesler, Ermeniler ve daha başkaları vardı. İnanç ve milli aidiyet meselesi, yüceltme ve dışlama durağı değildi. Aksine herkesin farklı aidiyetleri ile katıldığı savaşların amacı, insanî ve yenilikçi boyutundaki yaratıcılıktı.
Estetik savaşın ölüm sebepleri
Entelektüel ve estetik açıdan Arap akıl yapısını büyük oranda etkileyen klasik edebiyat savaşlarının sonuncularından biri belki de Taha Hüseyin destekçileri ile rakipleri arasında yaşanan savaştı. Bir diğer deyişle bu savaş, akıl, aydınlanma ve açılım savunucuları ile selefi muhafazakâr reformcu okulun bakiyeleri arasındaydı. Tüm bu savaş, ‘edebiyat ve şiir’ meydanında, nasıl okunup yaşanabileceği konusunda yaşanıyordu. Her bir taraf belirli bir tarihî, toplumsal ve siyasi bir konumu savunuyordu, ama başka noktalara ulaştıran edebi söylemi kullanarak…
Bu savaşlardan bir süre sonra 1926’da Taha Hüseyin’in ‘Cahiliye Şiirinde’ adlı kitabı sahnede göründü. Görünüşe bakılırsa Taha Hüseyin ve ekibinin kurup savunduğu rasyonel aydınlanmacı felsefe ile Rafii, Mahmud Şakir, Lütfü Cuma ve diğerlerinin öncülük ettiği muhafazakâr akım arasındaki savaş, maalesef ki geleneksel reformcu akım lehine sonuçlandı.
Kabul etmek gerekir ki Arap ve Mağrip dünyasının yaşadığı kültürel ve siyasi gerileme, açıkça Taha Hüseyin’in aydınlanmacı bir düşünce, modern bir vizyon ve insanî bir yaklaşım bakımından yenildiği gün başladı. Geleneksel Ezherci düşünce, ‘Cahiliye Şiirinde’ savaşından muzaffer olarak çıktı. Arap ve Mağrip toplumlarımızın eğitimde yaşadığı ve bir yandan aklın yokluğu diğer yandan Akdeniz ve dünya çevremizle iletişime geçerken, Ortaçağcı söylemlerin kullanımı ile ön plana çıkan gerileme, bunun göstergesidir.
Fıkhî söylem, felsefi akla baskın geldi.
Kültür ve edebiyatta geleneksel Ezherci düşüncenin baskın olması ile çoktan beri kültür, edebiyat ve dil yapısının yenilikçi motoru olan önemli ve olumlu bir etken, yani Hıristiyan Arap intelijansiyasının (Suriye, Lübnan ve Filistin) önderlik ettiği edebi kültür akımı gözden kayboldu. Bu hareket, Arap dilinin modernleştirilmesine ve metnin köklü değişikliklere uğramasına öncülük etmiş ve edebiyatta geleneksel söylem ile fıkhî yazıya karşı bir devrimi yönetmişti.
İdeoloji, kültür ve edebiyat için bir can simidine dönüşürse…
Reformcu muhafazakâr düşüncenin akılcı aydınlanmacı düşünceye galip gelmesi ile birlikte toplum, siyasi ve kültürel bir ümitsizlik hali ile dolu, tehlikeli bir uykuya daldı. Bu uyku hali, 1967 yenilgisi çanları çalana kadar sürdü. Bununla intelijansiya, ikinci kez harekete geçti ancak bu defa söylemi, ‘yenilgi’ yaraları ile doğrudan bağlantılı, siyasi ve ideolojik içerikli olacaktı.
Taha Hüseyin, Ali Abdurrazık, Tahir el-Haddad, Kasım Emin, Cibran Halil Cibran, İliya Ebu Mazi, Mihail Nuayme, Tevfik el-Hakim, Ebu’l-Kasım eş-Şabi ve daha başkalarının savaşı, öteki ile ilişkinin sınırlarını çizmede bir model veya ayna olarak düşünceye, edebiyata, dile ve medeniyete dayanan edebi bir savaştı. 1967 sonrasındaki kültür ve entelektüel savaşı ise kendisine savaş veya çekişme meydanı olarak edebiyatı almış olsa da; siyasi ve ideolojikti.
Nebil Süleyman ve Buali Yasin’in ortak olarak hazırladığı Edebiyat ve İdeoloji adlı kitap (1974), edebiyat ve kültürü sıcak edebiyat savaşlarına açan yeni ses olarak görülebilir. Bu kitabın, Arap ve Mağrip dünyasındaki kültürel diyaloglar üzerinde bıraktığı etkinin, doğurduğu yankılar ve tepkiler bakımından Taha Hüseyin’in Cahiliye Şiirinde adlı kitabına benzer olduğunu söyleyebiliriz. Edebiyat ve İdeoloji adlı kitabın ardında bıraktığı bu etkinin büyüklüğünü, dost ve düşman kamplardan kitaba dair yazılan makaleler, araştırmalar, incelemeler ve diyalogların hacminden anlayabiliriz. Tüm bu çalışmalar daha sonra Nebil Süleyman, Buali Yasin ve Muhammed Kamil el-Hatib’in denetiminde ‘Suriye’de Kültür Savaşları’ başlığıyla kitap olarak derlendi ve 1979 yılında basıldı.
Bu kitabı, kültür ve edebiyat savaşlarının örnek bir tablosu olarak ele alacak olursak şunu diyebiliriz: Büyük oranda, Taha Hüseyin’in yenilgisinden bu yana aydınlanmacılığın tanık olduğu kültürel gerilemenin bir ifadesi, dolayısıyla edebi metinlerdeki toplumsal çöküşün sebeplerinin araştırılması idi. Aynı zamanda edebiyat ortak payda olsa bile, siyaset ile uğraşma ve onun medeni olana baskın kılınması için akıl ve aydınlanmacılık savaşının bir devamıydı.
Savaşların kaybeden cepheleri
‘Cahiliye Şiirinde’ki savaşında Taha Hüseyin’in düşüncesi, Ezherci reformcu düşünceye yenildi. Aynı şekilde; ‘Edebiyat ve İdeoloji’ savaşında da Nebil Süleyman ve Buali Yasin’in düşüncesi, kitabı, kuruluşları ve platformları ile ‘İslamcı edebiyat’ denen şeyi kuran İhvancı akımın yükselişi karşısında kaybetti.
Arap ve Mağrip ülkelerindeki tüm siyasi türevleri ile İhvan-ı Müslimin örgütünün edebi dili olan ‘İslamcı edebiyat’ olgusunun yayılması ile birlikte kültür ve edebiyat savaşları, estetik ve medeni savaşlardan ‘propagandacı’ savaşlara evrildi. Bu savaşların bazı komutanları da edebiyatçı olarak başlayıp daha sonra bir ‘çağrıcıya/vaize’ ya da şiddet ve aşırılığın teorisyenine dönüştü.
Kültürel savaşlar, ‘İhvancı karaktere bürünür bürünmez’ kendine yeni platformlar edindi; çekişme ve tartışma, şiir ve roman dünyasından çekilerek yeniden dinî mirasa döndü. Vaizlerin kendi aralarında savaşlar patlak verdi; her biri daha büyük bir izci, müşteri ve kadın-erkek hayran kitlesine sahip olmak istiyordu. Savaşlar önce televizyon kanallarında boy gösterdi, daha sonra sosyal medyaya taşındı. Kültür, edebiyat ve aydınlanmacı düşünceye karşı çok büyük bir kışlamız olduğu ortaya çıktı.
Kültürel olarak başlayan ve ‘kâfir’ ve ‘hain’ ilan etmeye doğru evrilen bu savaşın gölgesinde Arap ve Mağrip dünyası, geçen yüzyılın son çeyreğinde, bu aşırılığın Ferec Fuda, Hüseyin Merve, Suphi es-Salih, Mehdi Amil, Necib Mahfuz, Abdulkadir Allule, Tahir Cavut, Cilali Elyabis, Belkhenchir, Boucebci, Muhammed Brahmi, Şükrü Belaid vd. gibi ilk kurbanlarına tanık oldu. Bu isimler, bağnazlığa doğru kayan kültür savaşlarının kurbanlarıydı. Bu savaşın ateşi ise fitne, hoşgörüsüzlük, farklılıklara tahammülsüzlük, ötekine karşı nefret ve ortak yaşam felsefesini reddetme gıdaları ile besleniyordu.
‘Popüler’, teknolojik bir platform olarak sosyal medya ortamı, değerler kargaşasının yayılmasına meydan verdi ve işleri karman çorman etti. Dinî aşırılıkçı söylem nasıl kültür, edebiyat ve felsefe hattına girdiyse, sosyal medya ahmaklığı da tartışmaya öyle dahil oldu ve şiir, roman ve fıkıh alanında bildiği ve bilmediği her şeyde çekinmeden görüş belirtme hakkı elde etti.
Independent Arabia’dan Emin Zavi’nin analizi



Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Ketojenik diyetin organ yaşlanmasını hızlandırarak kalp hastalıklarına yol açabileceği bulundu. 

Düşük karbonhidrat ve yüksek yağlı besinleri içeren ketojenik diyet, özellikle kilo vermek isteyenler tarafından tercih ediliyor. Daha önceki araştırmalarda bu beslenme biçiminin diyabet, kanser, epilepsi ve Alzheimer gibi hastalıklara karşı faydaları olduğu bulunmuştu. 

Hakemli bilimsel dergi Science Advances'ta cuma günü yayımlanan çalışmadaysa ketojenik diyetin sağlık üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere ışık tutuldu. 

Bilim insanları 6 fareyi üç hafta boyunca ketojenik diyetle besledi. Hayvanların aldığı kalorinin en az yüzde 90'ı yağdan, yaklaşık yüzde 1'i de karbonhidratlardan geliyordu. Kontrol grubundaki farelerse kalorinin yaklaşık yüzde 17'sini yağlardan, yüzde 58 kadarını da karbonhidratlardan aldıkları standart bir diyetle beslendi. 

Daha sonra farelerin organlarından alınan örneklerini analiz eden araştırmacılar ketojenik diyetle beslenenlerin özellikle kalp ve böbreğinde ciddi derece daha fazla yaşlı hücre gözlemledi.

Hücre yaşlanmasında işlevini yerine getiremeyecek hale gelen hücreler, ölmek yerine zombi benzeri bir duruma geçiyor. Bu hücrelerin sayısı yaşla birlikte artarken, yeni araştırma uzun süreli ketojenik diyetin doku ve organ yaşlanmasını hızlandırabileceğine işaret ediyor. 

Öte yandan yaşlı hücreleri yok eden bazı moleküllerin bunları ortadan kaldırdığı gözlemlendi. Ayrıca aralıklı bir ketojenik diyet uygulanarak hücre yaşlanmasının önüne geçildi.

Çalışmanın yazarlarından David Gius bulguları şöyle değerlendiriyor:

Hücresel yaşlanma organ hastalıklarının patolojisinde rol oynadığından, sonuçlarımız ketojenik diyetin nasıl uygulanacağını anlama açısından önemli klinik sonuçlar sunuyor.

Makalede bu beslenme biçiminin daha önce tespit edilen faydalarına değinen araştırmacılar bu diyeti benimsemek isteyenlerin bunu kesintisiz bir şekilde yapmaması uyarısında bulunuyor.

Gius "Ketojenik diyet muhtemelen iyi bir şey ama herkese göre değil" diyerek şöyle ekliyor:

Ve daha da önemlisi, ara vermeniz gerekiyor. 

Araştırmacılar bu beslenme biçimi üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini düşünüyor. 

Independent Türkçe, New Scientist, MedicalXpress, Science Advances


Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
TT

Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)

Netflix'te en çok izlenen 10 yapım arasına giren korku filmi, seyircileri şoke etti.

Başrolünde Georgina Campbell'ın oynadığı 2022 yapımı korku filmi, 29 Nisan - 5 Mayıs haftasında 57 ülkede en çok izlenen yapımlar listesine 10 numaradan giriş yaptı.

Barbarian adlı film, iş görüşmesi için seyahat ederken kiraladığı gizemli evde geceyi geçirmeye karar veren bir kadının etrafında dönüyor.

Campbell'ın canlandırdığı Tess adlı genç kadın, eve vardığında bir karışıklık yaşandığını ve genç bir adamın da aynı evi kiraladığını keşfediyor. Tess, başlangıçta şüpheleri olsa da geceyi orada geçirmeye karar veriyor.

100 üzerinden 93 puan

Ertesi gün evle ilgili korkunç bir sırrı keşfettiklerindeyse hikaye çok daha karanlık ve beklenmedik bir hal alıyor.

Barbarian'da 31 yaşındaki Campbell'ın yanı sıra İsveçli aktör Bill Skarsgård ve Justin Long da rol alıyor. 

Netflix istatistiklerine göre Barbarian 4,6 milyon seyirciyi ekran başına çekerken ve 7,9 milyon izleme saati elde etmeyi başardı.

Barbarian'ın büyük bölümü, 2021'de Bulgaristan'da çekildi. Ancak dış sahnelerin çekimleri Michigan eyaletinin Detroit kentindeki Brightmoor mahallesinde gerçekleşti.

Filmin prömiyeri Temmuz 2022'de San Diego Comic-Con'da yapıldı. Zach Cregger'ın yönettiği korku, iki ay sonra da sinemalarda gösterime girdi.

Film, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 93 gibi yüksek bir puan almayı başardı.

"Konusunu önceden okumayın"

Barbarian, sinemalardaki ilk hafta sonunda 10 milyon dolar hasılat elde etmiş ve prömiyerinin ardından gişede zirveye yerleşmişti.

Bir izleyici, filmin şaşırtıcı finaline atıfta bulunarak şöyle yazdı:

Henüz izlemeyenler için bir tavsiye: Önceden konusunu okumayın, sonunda şaşırın.

Başka bir kullanıcı da filmi türün meraklılarına önerdi:

Netflix'e yeni gelen, son yılların en iyi korku filmlerinden biri olan Barbarian'ı kaçırmayın.

Bir izleyici, Barbarian'ın son yıllardaki en iyi gerilimlerden biri olduğunu yazarken diğeri 2022'nin korku filmlerinin yılı olduğunu söyledi.

Independent Türkçe, Daily Mail, ScreenRant


Bol yıldızlı fantastik film gişede umduğunu bulamadı

Animasyonla canlı aksiyonu buluşturan Hayali Arkadaşlar, Cailey Fleming'in canlandırdığı 12 yaşındaki Bea'yı merkeze alıyor (Paramount Pictures)
Animasyonla canlı aksiyonu buluşturan Hayali Arkadaşlar, Cailey Fleming'in canlandırdığı 12 yaşındaki Bea'yı merkeze alıyor (Paramount Pictures)
TT

Bol yıldızlı fantastik film gişede umduğunu bulamadı

Animasyonla canlı aksiyonu buluşturan Hayali Arkadaşlar, Cailey Fleming'in canlandırdığı 12 yaşındaki Bea'yı merkeze alıyor (Paramount Pictures)
Animasyonla canlı aksiyonu buluşturan Hayali Arkadaşlar, Cailey Fleming'in canlandırdığı 12 yaşındaki Bea'yı merkeze alıyor (Paramount Pictures)

John Krasinski'nin kaleme aldığı ve yönettiği aile filmi Hayali Arkadaşlar (IF), hafta sonunda ABD'de en çok izlenen yapım olsa da gişede beklenen performansı gösteremedi. 

Ryan Reynolds'ın başrolünü oynadığı ve yıldızlarla dolu bir seslendirme kadrosuna sahip film, cuma günü 10,3 milyon dolar hasılat elde edebildi.

40 milyon dolara yetişemedi

Gösterime girmeden önce üç günde yaklaşık 40 milyon dolar kazanması beklenen filmin hasılatının hafta sonunda 31,5 milyon dolarda kalacağı öngörülüyor.

Eleştirmenler filmi kötülerken izleyicilerin komediyle ilgili olumlu yorumlar yapması, hasılatın ilerleyen günlerde yükselişe geçebileceğine dair umut veriyor.

Sinema yazarları yönetmen Krasinski'yi, tıpkı Sessiz Bir Yer (The Quiet Place) serisini yaratırken korku türünde yaptığı gibi, aile filmlerinin şifresini çözmeye çalıştığı için övüyor. 

Ancak yine de fantastik filmin eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'daki puanı 100 üzerinden 50'yi geçemedi. Filmin izleyici skoruysa çok daha yüksek: Yüzde 87.

ABD'de 4 bini aşkın sinema salonunda gösterime giren film, terk edilmiş hayali arkadaşları görme yeteneğine sahip olduğunu öğrenen Bea'yı merkezine alıyor.

Seslendirme kadrosu da yıldızlarla dolu

Başroldeki Ryan Reynolds'a filmi yazıp yöneten John Krasinski'nin yanı sıra Cailey Fleming ve Fiona Shaw eşlik ediyor.

110 milyon dolar bütçeyle çekilen filmin son derece etkileyici seslendirme kadrosundaysa Phoebe Waller-Bridge, Steve Carell, Emily Blunt, Matt Damon, Jon Stewart, Sam Rockwell, Christopher Meloni, Blake Lively, George Clooney, Matthew Rhys, Bradley Cooper ve Amy Schumer yer alıyor. 

Beklentileri aşan tek yaz filmi

Disney ve 20th Century Studio'nun 8 Mayıs'ta gösterime giren filmi Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık (Kingdom of the Planet of the Apes), beklentileri aşan tek yaz filmi olarak ilk 10 gününde ABD'de 100 milyon dolar barajını aşmayı başardı. Film ikinci haftasında 26 milyon dolar daha kazandı. 

Lionsgate'in son korku filmi Ziyaretçiler: Bölüm 1 (The Strangers: Chapter 1) ise 12,4 milyon dolarla üçüncü sırada yer alacak.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety


Neandertallerin modern insanların sağlığı üzerindeki 5 etkisi

Neandertallerin soyu 40 bin yıl kadar önce tükendi (Reuters)
Neandertallerin soyu 40 bin yıl kadar önce tükendi (Reuters)
TT

Neandertallerin modern insanların sağlığı üzerindeki 5 etkisi

Neandertallerin soyu 40 bin yıl kadar önce tükendi (Reuters)
Neandertallerin soyu 40 bin yıl kadar önce tükendi (Reuters)

Modern insanlar onbinlerce yıl önce Afrika'dan ayrılıp dünyanın farklı yerlerine gittiğinde buralardaki diğer eski insanlarla karşılaştı. 

O zamanlar Avrupa ve Asya'nın bazı kısımlarında yaşayan Neandertaller de bunlar arasındaydı. Homo sapiensler, bu en yakın akrabalarından olan insanlarla beraber yaşadı ve çiftleşti. 

Neandertallerin genom haritasının çıkarılmasıyla bu iki türün çiftleştiği ilk kez 2010'da tespit edildi. 

Bilim insanları bu sayede Avrasya'da bugün yaşayan insanların genomunun yaklaşık yüzde 2'sinin Neandertal DNA'sı içerdiğini buldu. 

Bu oran az görünebilir fakat günümüz insanlarının sağlığı üzerinde yarattığı çeşitli etkiler var. Bilim insanlarının yıllardır keşfettiği bu etkilerin 5'ini derledik. 

1) Kovid-19'u ağır geçirme riski

2020'de yapılan bir araştırmada kromozom 3'teki Neandertal DNA'sının, Kovid-19 virüsü bulaşan kişilerin daha ağır bir hastalık geçirme riskinin artmasıyla ilişkili olduğu bulundu. 

Araştırmacılar ayrıca bu DNA dizisinin Afrika ve Doğu Asya'daki insanlarda neredeyse hiç yokken, Güney Asya'dakilerin yaklaşık yarısında bulunduğunu tespit etmişti. 

Öte yandan aynı ekip, bir yıl sonra yayımladıkları bir çalışmada kromozom 12'deki başka bir Neandertal DNA'sının Kovid-19 enfeksiyonunun ardından yoğun bakıma ihtiyaç duyma riskini yaklaşık yüzde 22 azaltabileceğini keşfetti. Bu DNA dizisiyse Avrasya ve Amerika'daki insanların yaklaşık yarısında mevcut. 

2) Güneş ışığına duyarlılık ve saç dökülmesi

Birleşik Krallık'ta yapılan bir araştırmada Neandertallerin 17 gen varyantının kelleşme, 15'ininse saç dökülmesiyle bağlantısı ortaya çıkarılmıştı.

2021 tarihli çalışmada Neanderthal DNA'sının güneş ışığına hassasiyeti artırdığı da bulunmuştu. 

Başka araştırmalardaysa artık nesli tükenen bu insanların DNA'sının bronzlaşmayı zorlaştırabileceği ve güneş yanığı yaşama riskini artırabileceği ortaya çıkmıştı. 

3) Nikotin bağımlılığı

Neanderthallerden modern insanlara miras kalan bazı genler, sigara bağımlısı olma ihtimalini de artırabiliyor. 

2016'da yayımlanan bir çalışmada Neandertallere özgü bir gen mutasyonu taşıyan kişilerin nikotin bağımlısı olmaya daha yatkın olduğu bulunmuştu. 

Araştırmacılar Neandertaller tütün içmediğinden bu genin ilk başta yararlı bir etkiye sahip olabileceğini düşünüyor. 

Aynı çalışmada bazı gen varyantlarının depresyon riskini artırabileceği de ortaya konmuştu.  

4) Acıya duyarlılık

Neandertal DNA'sı bazı kişileri acıya daha duyarlı hale getiriyor olabilir. 

Geçen yıl yayımlanan bir çalışmada, acı sinyalinde rol oynayan SCN9A adlı bir gendeki üç varyanttan birini taşıyan kişilerin, keskin bir cisimle dürtüldükten sonraki acıya karşı daha hassas olduğu bulunmuştu. Araştırma bulguları, kronik ağrılara verilen tepkiyi kapsamıyor.

Latin Amerika'da yürütülen bu çalışmada, Amerikan yerlisi kökenine sahip kişilerde bu varyantların daha sık görüldüğü kaydedilmişti. 

Homo sapiensler, Bering Boğazı üzerinden Amerika kıtasına geçmeden çok önce Neandertallerle çiftleştiği için Latin Amerika yerlilerinde de Neandertal kökenli varyantlara sıkça rastlanıyor. 

Araştırmacılar acıya verilen tepki, hayatta kalma şansını artırabildiğinden evrimsel süreçte bu varyantların seçilmesinin mantıklı olduğunu düşünüyor.

5) Doğurganlık

İnsanların yakın akrabalarından kalan bir gen varyantına sahip kadınların doğurganlığının arttığı 2020'deki bir çalışmada bulunmuştu. 

Avrupa'daki her üç kadından birinin bu varyantı taşıdığı tespit edilmişti. Araştırmacılar, Neandertallerden miras kalan bu genin, hamileliğin başındaki kanama ve düşük ihtimalini azalttığını kaydetmişti. 

Independent Türkçe, Live Science, CNN, Guardian


Hızlı yayılan varyantlar nedeniyle büyük bir yeni koronavirüs dalgası riski altında mıyız?

Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
TT

Hızlı yayılan varyantlar nedeniyle büyük bir yeni koronavirüs dalgası riski altında mıyız?

Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)

Bir dizi bilim insanı, yeni bir koronavirüs varyantı sınıfının tehlikesi konusunda uyarıda bulunarak, bunların yaz aylarında yeni bir enfeksiyon dalgasına neden olabileceğini belirtti.

Bu yeni varyantlar hakkında ne biliyoruz?

Şarku’l Avsat’ın CNN'den aktardığına göre, Omicron ailesinin bir parçası olan FLiRT olarak bilinen bu varyantlar, vücudun bağışıklık tepkisinden kaçma ve insandan insana hızlı ve kolay bir şekilde yayılmasıyla karakterize ediliyor.

Bu varyantlar öksürük, ateş, baş ağrısı ve kas ağrıları gibi önceki Omicron varyantlarına benzer semptomlara neden oluyor.

Sağlık uzmanları, bu varyantların özellikle yaz aylarında insanların çok fazla dışarı çıkması ve seyahat etmesi nedeniyle bir yaz virüsü dalgasına neden olabileceğinden korkuyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, son günlerde FLiRT varyantlarının KP.2 olarak bilinen alt türlerinden biri ABD'de baskın hale geldi. Bu tür, ülkedeki koronavirüs vakalarının dörtte birinden fazlasını oluştururken, bir diğer tür olan KP.1.1 ise vakaların yaklaşık yüzde 7'sinde görüldü.

bgrtnhy
Paris'te halka açık bir parkta bulunan iki koronavirüs modeli (Reuters)

Vanderbilt Üniversitesi'nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Dr. William Schaffner, “Laboratuvarlardan FLiRT varyantlarının şu ana kadar diğer mikron altı varyantlar kadar hızlı bulaşabilir göründüğünü ve önceki bağışıklıktan kaçma konusunda diğer türlerden daha iyi olduğunu öğrendik. Ancak önceki varyantlardan daha ciddi bir hastalık üretiyor gibi görünmüyorlar” ifadelerini kullandı.

Bu varyantlara karşı aşılar ne kadar etkili?

FLiRT varyantları nispeten yeni olduğundan, mevcut aşıların bunlara karşı etkili koruma sağlayıp sağlamayacağını göstermek için yeterli veri bulunmuyor.

Schaffner, laboratuvar çalışmalarının şimdiye kadar aşıların bu yeni varyantlara karşı sadece kısmi koruma sağlayabileceğini gösterdiğini söyledi.

Bununla birlikte Schaffner, aşı olmanın yine de virüsün ciddi semptomlarını önleyebileceğini vurguladı.

Hangi önleyici tedbirler sizi bu varyantlardan koruyabilir?

KOVID-19'un diğer türleri ve varyantları gibi, ellerinizi sık sık yıkayarak, kalabalık yerlerde maske takarak ve sebze, meyve ve sağlıklı yiyecekler yemeye dikkat ederek kendinizi bu varyantlardan koruyabilirsiniz.

Uzmanlar ayrıca endişe verici semptomlar yaşamanız halinde evde kalmanızın önemini vurguluyor.


Selena Gomez'in yeni filmi Cannes'ı kasıp kavurdu

130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
TT

Selena Gomez'in yeni filmi Cannes'ı kasıp kavurdu

130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)

Fransız yönetmen Jacques Audiard, dün gece Cannes'a dönerek dünyayı Emilia Perez'le tanıştırdı. Yönetmenin yeni filmi seyirciler tarafından coşkuyla karşılandı

Başrollerini Zoe Saldaña, Selena Gomez ve Karla Sofía Gascón'un paylaştığı İspanyolca müzikal drama Emilia Pérez, Cannes Film Festivali'nde bu yıl en büyük alkışı aldı.

11 dakika ayakta alkışlandı

31 yaşındaki Gomez, yeni filminin tam 11 dakika boyunca alkışlanarak ıslık ve tezahüratlarla karşılanması karşısında gözyaşlarına hakim olamadı.

dvferbt
Prömiyerde ABD'li aktris Gomez'e Venezuelalı aktör Edgar Ramirez ve Zoe Saldana eşlik etti (AFP)

Film sona erip jenerik akmaya başladığında, daha ışıklar yanmadan "Bravo" sesleri yükselmeye başladı. Saldaña ve Gascón gözyaşları içinde kalırken Gomez de yüzünü elleriyle kapatmıştı.

İzleyiciler filmi ayakta alkışlarken yönetmen Jacques Audiard, balkondan şapkasını sallayarak teşekkür etti. Yönetmen sözlerini bitirdikten sonra alkışlar iki dakika daha devam etti. 

"Hiç bu kadar iyi olmamıştı"

Müzikalin başrol oyuncuları Saldaña ve Édgar Ramírez de kucaklaşarak başarıyı kutladı.

Filmde beden uyum operasyonu olmak isteyen bir uyuşturucu karteli liderini canlandıran Gascón için de büyük alkış koptu. 

Filmde Zoe Saldaña hayal kırıklığına uğramış bir avukatı, Selena Gomez uyuşturucu baronunun karısını, Édgar Ramírez de tehlikeli bir aşığı canlandırıyor. 

Hollywood Reporter yazarı David Rooney, müzikalin melodram ve kara filmi buluştururken Almodóvarvari bir mizahı benimsediğini yazdı. Rooney, Gascon'u "harika bir keşif" diye nitelendirirken Saldaña için de "Hiç bu kadar iyi olmamıştı" ifadelerini kullandı.

Audiard senaryoyu sık sık birlikte çalıştığı Thomas Bidegain ve Léa Mysius ile birlikte yazdı. 

72 yaşındaki yönetmen, daha önce Yeraltı Peygamberi (Un Prophète), Pas ve Kemik (De Rouille et D'os) ve Paris, 13. Bölge (Les Olympiades) gibi filmlere imza atmıştı.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter, Deadline


Marvel'dan Örümcek Adam müjdesi

Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
TT

Marvel'dan Örümcek Adam müjdesi

Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)

Marvel yöneticisisinden Örümcek Adam (Spider-Man) hayranlarına müjde: Peter Parker ve Mary Jane geri dönebilir. 

Marvel yetkilisi Brad Winderbaum, 1994'le 1998 arasında ekranlara gelen meşhur animasyon Spider-Man: The Animated Series'in X-Men '97'yle aynı çizgide devam edebileceğinin ipuçlarını verdi.

10 bölümden oluşan X-Men '97, 1992'den 1997'ye kadar Fox Kids'de izleyiciyle buluşan X-Men: The Animated Series'in devamı niteliğinde.

Disney+'ta 20 Mart'ta gösterime giren X-Men '97, mutantların liderleri Profesör Charles Xavier'ı kaybetmelerinin ardından yaşadığı yeni zorlukları anlatıyor. 

Marvel Stüdyoları Yöneticisi, izlenme rekorları kıran X-Men '97'deki kameosuyla ekranlara gelen Örümcek Adam'ın kendi çizgi dizisinin yeniden canlanma ihtimaline değindi.

ScreenRant'in sorularını yanıtlayan Marvel Stüdyoları Televizyon, Yayın ve Animasyon Başkanı Brad Winderbaum, Spider-Man '98'in gerçekleşme olasılığıyla ilgili heyecan verici bir açıklama yaptı.

"Belki bir gün"

Sözlerine "Onları tekrar ekranda birlikte görmek inanılmaz" diye başlayan Winderbaum, şöyle devam etti:

Keşke Madam Web'le olan tüm o macerayı anlatabilsek! Belki bir gün... Biz hayranlar bunu kesinlikle hayal edebiliriz.

Spider-Man: The Animated Series, 19 Kasım 1994'ten 31 Ocak 1998'e kadar Fox Kids'de 5 sezon boyunca gösterilmişti.

65 bölümden oluşan dizi, Empire State Üniversitesi öğrencisi Peter Parker'ın Örümcek Adam kostümü altındaki sorumluluklarıyla özel hayatındaki sorunlar arasında denge kurmaya çalışmasını konu alıyordu.

Independent Türkçe, ScreenRant, Variety


İnek, domuz ve geyiklerin atası bulundu

Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
TT

İnek, domuz ve geyiklerin atası bulundu

Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)

İnek, domuz ve geyiklerin içinde yer aldığı toynaklı hayvanların atası bulundu. Bulgular, dinozorların yok olmasından sonra ortaya çıkan memelilerin geçmişine ışık tutuyor. 

Bilim insanları ABD'nin Colorado eyaletinde kafatası ve çene kemiğini keşfettikleri hayvanın, toynaklılar takımının atası olduğunu düşünüyor. Militocodon lydae adı verilen hayvanın 270 ila 450 gram ağırlığında, yaklaşık bir fare boyutunda olduğu tahmin ediliyor. 

Dinozorların yok olmasından yaklaşık 610 bin yıl sonraya tarihlenen fosiller, bu memeli türünün 65 milyon yıl kadar önce yaşadığına işaret ediyor. İlk primatlar olarak kabul edilen Purgatorius da 56 ila 66 milyon yıl önceye denk gelen Paleosen dönemde ortaya çıkmıştı.

Journal of Mammalian Evolution adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmayı yürüten ekip, üç boyutlu yeniden yapılandırma yaparak ve kemikleri diğer fosil örnekleriyle karşılaştırarak Militocodon lydae'nin bazı modern hayvanlarla ilişkisine ışık tuttu.

Bu hayvanın dişlerini öğütme değil, kesme ve ezme amaçlı kullanması; inek, domuz ve geyik gibi canlıların atası olduğuna işaret ediyor. Bu canlıların yer aldığı toynaklılar takımı at, gergedan, zürafa, koyun ve su aygırı gibi çeşitli hayvanları barındırıyor.

Görsel kaldırıldı.
Militocodon lydae'nin kafatası fosili, bu döneme ait yeterli kalıntı bulunamamasından dolayı önem arz ediyor (Journal of Mammalian Evolution)

Öte yandan araştırmacılar bu türün toynaklıların atası olduğunun yeni keşif ve çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. 

Dinozorların yok olmasından sonra ortaya çıkan hayvanlara ait pek fosil bulunamaması, bu döneme dair araştırmalar önünde engel teşkil ediyor. Bu nedenle yeni bulgular, bu dönemde ortaya çıkan Periptychidae familyası hakkında önemli boşlukların doldurulabilmesi açısından önem taşıyor. 

Araştırmaya liderlik eden Tyler Lyson bu döneme ait bir kalıntı bulmalarını şöyle değerlendiriyor: 

Bir memeliye ait kafatası fosilinin keşfi ve tanımlanması, Dünya'daki son kitlesel yok oluştan sonra memeli türlerinin arttığı ilk dönemin belgelenmesinde önemli bir adım.

Independent Türkçe, Science Alert, Cosmos Magazine, Journal of Mammalian Evolution


Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hata

Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
TT

Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hata

Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)

Yazın yaklaşmasıyla birlikte pek çok kişi tatil planları yapmaya başladı. Ancak bütçelere fazla gelen otel fiyatları, alternatif arayışlarını beraberinde getiriyor.

Pek çok kişi, seyahatini Airbnb gibi platformlarla daha ucuza mal etmeye çalışıyor. Diğer yandan sahte yorumlar ve puanlar, hangi mekanın daha iyi olduğunu bulma çabasında suları bulandırıyor. 

ABD'nin Washington Post gazetesinin seyahat muhabiri Natalie B. Compton, kendi deneyimlerinden yola çıkarak Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hatayı sıraladı. 

  1. Yatak eksikliği: 2018'de Paris'e gittiğinde geceliği 60 dolar ev bulunca orayı hemen tuttuğunu anlatan Compton, fotoğraflara bakarken bir şeyi fark etmediğini söylüyor. Büyük pencerelerin, evin bulunduğu yerin ve fiyatın etkisiyle dikkatini çekmeyen bu durum, ona bel ağrısı olarak dönmüş. Çekyatta ya da koltukta uyumamak için buna dikkat etmeniz gerekiyor. 
  2. Merkezi yer ararken kendini barlar sokağında bulmak: Gece hayatı için Beyrut gibi yerlere gidebilirsiniz. Merkezi bir yerde ev tutmak da güzel olabilir. Peki ya sesler hiç dinmiyorsa? Kulaklarınızı tıkaçla kapasanız bile müziğin titrettiği duvarlar uykunuza engel olabilir.  Benzer bir şekilde kiraladığınız yer et ve balık pazarının yakındaysa burnunuz bayram etmeyecektir. İçeri doluşabilecek sinekler de cabası…
  3. Penceresizlik: Vietnam'ın başkenti Hanoi'nin merkezinde 30 dolara oda bulmak gayet iyi ama penceresiz olmasını göz önüne alıyorsanız. Bu eksikliğin özellikle uzun vadede yıpratıcı olabileceğini düşünmek lazım. 
  4. Sıcak havada klimasız kalmak: Seyahat muhabiri Natalie B. Compton, Hawaii'nin Maui adasında gittiğinde bir karavanda kalmaya karar verdiğini belirtirken nerede uyuyabileceğine ve muhtemel park yerlerine baktığını ancak klimayı hiç düşünmediğini söylüyor. Bunun sonucunda sauna etkisini derinden yaşamış. Tropik havaların etkili olduğu yerlerde hiç yapılmaması gereken bir hata…
  5. Banyo ve tuvaletin durumu: Tatil, sevgilinizle ayrı bir güzelliğe ulaşabilir. Uzun yürüyüşlerin ardından odanıza ulaştığınızda duşla serinlemek de iyi fikir. Ancak tuvaletin ses izolasyonu yoksa çiftlerin arası biraz gerilebilir. 

Independent Türkçe, Washington Post, One Chel of an Adventure


İzleyiciler Netflix'teki romantik komediye ateş püskürdü

Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
TT

İzleyiciler Netflix'teki romantik komediye ateş püskürdü

Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)

Netflix izleyicileri, yayın platformuna yeni eklenen romantik komediyle ilgili demediğini bırakmadı. 

Yayın devinde 9 Mayıs'ta gösterime giren Gelinin Annesi (Mother of the Bride) Brooke Shields, Miranda Cosgrove, Chad Michael Murray ve Benjamin Bratt gibi isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosuna sahip.

Romantik komedide ayrıca Suits'ten tanınan Rachael Harris'in yanı sıra Michael McDonald, Wilson Cruz ve Tasneem Roc da rol alıyor. 

Yapımcılığını 58 yaşındaki Shields'ın üstlendiği ve Kötü Kızlar'la (Mean Girls) Çılgın Cuma (Freaky Friday) gibi komedilere imza atan Mark Waters'ın yönettiği romantik komedinin çekimleri 6 hafta boyunca Tayland'da gerçekleştirildi. 

Brooke Shields, 30 yaşındaki eski Nickelodeon yıldızı Miranda Cosgrove'un canlandırdığı Emma'nın gergin annesi Lana rolünde. 

Netflix, 18 yaşından küçük izleyicilere uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Bir anne üzerine titrediği kızının düğünü için tropik bir adaya gider. Ancak damadın babasının, onlarca yıldır görmediği eski sevgilisi olduğunu keşfetmesi uzun sürmez.

Netflix izleyicileri filmin gittikçe karmaşıklaşan finalinden yakınmak için sosyal medyaya akın etti.

"Bu yıl izlediğim en kötü film"

Öfkeli bir izleyici şöyle yazdı:

Kimse filmi gelin ve damadın üvey kardeş olmasıyla bitirmenin garip olduğunu düşünmedi mi?

Başka bir izleyici de şöyle isyan etti:

Bu yıl izlediğim en kötü film Gelinin Annesi. Gelinin annesi ve damadın babası nasıl olur da çocukların düğün gününde nişanlanır?

"Bu senaryoyu kim yazdı?"

Bir diğer izleyici de Twitter'da yaptığı yorumda şu ifadeleri kullandı:

Bu evli çocukları üvey kardeş yapmaz mı? Bu senaryoyu kim yazdı?

Filmden memnun kalmayan başka bir seyirciyse öfkesini şu sözlerle dile getirdi:

Gelinin Annesi çok garipti. Yani iki eski sevgilinin çocukları evleniyor ve sonra o eski sevgililer bir kez daha denemeye karar veriyor ve sonunda dönüp nişanlanıyorlar... Sanki bu çocuklarını üvey kardeş yapmayacakmış gibi.

Bir izleyici de şöyle yazdı:

Gelinin Annesi'ni izliyorum ve konunun ensest olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.

Bir izleyici de senaryonun yapay zeka kullanılarak yazılmış olabileceğini öne sürdü:

Netflix'teki Gelinin Annesi o kadar kötü ki iyi anlamda kötü bile değil. Senaryoyu yapay zeka yazmış olabilir.

"12 yaşında bir çocuk yazmış"

Başka biri vaktini çaldığı için filme öfkelendi:

Gelinin Annesi çok aptalcaydı. Hayatımın 90 dakikasını nereden geri alabilirim?

Son olarak hayal kırıklığına uğramış bir izleyici, filme ateş püskürerek şunları yazdı: 

Gelinin Annesi şimdiye kadar izlediğim en kötü filmlerden biri. İzlediğim için çok utandım. Yemin ederim 12 yaşında bir çocuk yazmış.

Independent Türkçe, Daily Mail, Metro