NASA, dünyayı ‘sahte’ bir başarı ile kandırdı mı?

NASA, dünyayı ‘sahte’ bir başarı ile kandırdı mı?
TT

NASA, dünyayı ‘sahte’ bir başarı ile kandırdı mı?

NASA, dünyayı ‘sahte’ bir başarı ile kandırdı mı?

Saat, Güney Amerika’daki Houston şehrinin saatine göre akşam 10’a yaklaşmıştı ki televizyon kanalları, yeryüzünün dışında ‘herhangi bir yerden’ gelen tarihi bir haberi yayınlamak için programlarını yarıda kesti. Çok geçmeden Amerika ve Avrupa ekranlarının çoğunda gözlere kazınan sahnelerle ‘Ay’ın yüzeyinden canlı yayın’ ibaresi göründü. O zaman kısık bir ses tonuyla, eski Sovyetler Birliği ile ‘soğuk savaşın’ zirvesindeyken Ay’ın yüzeyine ilk insanın (bir Amerikalı idi) ulaşması ile ilan edilen 20 Temmuz 1969’daki başarının ilişkisine dair bir soru soruldu.
‘Herhangi bir yerden’ gelen videoda ‘titreşim’ halindeki görüntüde, metal bir merdiven ve arkasında da tek renk bir tozun kapladığı bir manzara görünüyor. Sonra ekranda zemine ayak basmaya çalışan bir astronotun uzun botları beliriyor. Bu astronot daha sonra görüntünün dışına sıçrıyor. Ardından kamera yavaşça taşlar, tepeler, dağlar ve kraterlerden oluşan ürkütücü bir manzarayı çekmek üzere dönüyor. Ve Ay’ın yüzeyinden o ilk insan sözü işitiliyor: “İşte huzurun başkenti, kartal inişe geçti.”
Uzay sondasından birkaç metre uzaklaştığında sesi net olmayan astronot, daha sonra üniformasının ceplerinden birinden bir bayrak çıkarıp onu metal bir çubuğa bağlayarak Ay’ın toprağına dikiyor. Ardından geriye bir adım atarak selamlamak üzere elini kaldırıyor. ABD Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Apollo 11 uzay gemisinin Astronot Neil Amstrong’u, Komuta Birimi Başkanı Michael Collins ve Ay Birimi Pilotu Edwin Aldrin Jr.’u aya ulaştırma başarısını böyle duyurdu.
NASA, yeryüzünde analiz etmek üzere Ay’ın yüzeyinden 47 madde toplayabildiğini açıklayarak Neil Armstrong’un şu sözünü aktardı: “Geldiğimiz gibi gidiyoruz. İnşallah tüm insanlık için barış ve umutla döneceğiz. Apollo ekibine tebrikler.”
50 yıl geçtikten sonra bugün bu görüntüye şüphe ile yaklaşanlar var. Şüphe duyanlar iniş görüntülerinin Ay’ın yüzeyinden değil, yeryüzünde ‘herhangi bir yerden’ geldiğini düşünüyor. Ne oldu? Niçin bazıları bu adımı sorguluyor?
Sorgulama ile geçen 50 yıl
Ay’ın yüzeyine bir insan taşıyan altı NASA misyonu uzun zamandır sorgulanıyor. NASA’nın, Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’den başlayarak (1969) Eugene Cernan ve Jack Schmitt’e (Aralık 1972) kadar Ay’a ayak basan astronotlar dizisi hakkında yaptığı açıklamalara şüphe ile yaklaşan, hatta konu ile alakalı uluslararası bir soruşturma yürütülmesini talep edenler var.
Sorgulama 1969’da mı başladı? O dönemde New York Times gazetesi yazarlarından biri olan John Noble Wilford, 17 Aralık 1969’da bir makale yayımladı. Bazıları Wilford’un Ay’a ulaşıldığı haberinin doğruluğunu sorguladığını düşünüyor. Ancak gazetenin internet sitesini inceleyenler, onun bu tavırdan uzak olduğunu, hatta bu konuya dair komplo teorisine kararlı bir şekilde karşı çıktığını bilir. ‘Her bir olayın tarih kitaplarında bir satırı hak ettiğini’ düşünen Wilford’un, bilim açısından oldukça önemli olan bu olayı eleştirel bir düşünce yoluyla NASA yetkilileri ile tartıştığını söylemek daha doğru. Üstelik ‘uzay çağı kahramanı’ olarak tarif ettiği Astronot Armstrong hakkında bir ölüm ilanı da yazdı.
1976 yılında, Ay’a yapılan altı Amerikan uzay yolculuğu hakkındaki resmî Amerikan anlatısına itiraz eden bir sorgulamanın yapıldığı ‘Biz Ay’a Hiç Gitmedik’ adlı kitap sahneye çıktı. Kitabın yazarı Bill Kaysing, vaktini, NASA’nın bu yolculuklara dair yayınladığı ‘sabit ve hareketli’ fotoğrafları ve bu fotoğrafların mantığa ne kadar uygun olduğunu incelemeye ayırmış.
Şu ana kadar duyulan şüpheler; bayrağın, rüzgârın ve esintinin olmadığı bir yerde nasıl salındığı, astronotun Ay’daki çekimin yeryüzündeki çekimin altıda biri olduğu bilgisine uygun düşmeyecek şekilde yavaş sıçrayışları ve farkı yönlerde gölgelerin belirmesi konusuna odaklanıyor.
1999 yılında, Amerikalı film yapımcısı Aron Ranen, Gittik mi? Adlı bir belgesel hazırladı. On yıllar önceki ‘Amerikan başarısı’ hakkında kuşku uyandıran bu belgesel, NASA’daki eski bilim adamlarının ve bu olaydan şüphelenen başkalarının görüşlerine başvurarak, bu konuda bizzat Amerikalılar arasında geniş bir anlaşmazlığın var olduğundan bahsediyor.
2001 yılında Amerikalı Fox şirketinin ‘Komplo Teorisi: Ay’a Gerçekten İndik mi?’ başlığıyla ürettiği bir belgesel filminde Ay’a Hiç Gitmedik kitabının yazarı Bill Kaysing’in de aralarında bulunduğu Amerikalılar konuşuyor. Amerikalı bazı bilim adamlarının 1969 yılında yaşananların pahalıya mâl olan bir Amerikan filmi olmaktan öteye geçmediğine tam olarak inanmış oldukları görülüyor. Onlara göre NASA, Sovyetler Birliği’ni ABD’nin, uzay alanında, iki ülke arasında bir savaş çıkması halinde kendisine askerî üstünlük sağlayacak bir ilerlemeye sahip olduğuna ikna etmeyi hedefliyordu.
Buna karşılık 2009 yılında NASA’nın güvenilirliğine ve Ay’a ilk ulaşımına işaret eden kanıtlar ortaya çıktı. Ay’ı çevreleyen bir uzay aracı olan LRO’nun (Lunar Reconnaissance Orbiter) görüntüleri, Amerika’nın insanlı yolculuklarının izlerini, hatta astronotların ve Ay’ın yüzeyine giderken kullandıkları aracın izlerini inceledi. Hindistan Uzay Ajansı’nın önde gelen uzmanlarından biri olan Prakash Chuhan’a göre Chandrayaan-1 gemisi, Amerika’nın insanlı Apollo uçuşlarının izlerini gösteren görüntüler elde edebildi. 2012 yılında Çinli uzay bilimcileri de Channi-2 sondasının bilgilerine dayanarak aynı şeyi belirtti.
2016 yılında NASA’nın Arapça sitesinde yayınlanan bir makalede İngiltere’nin Oxford Üniversite’sinde araştırmacı olan David Robert Grimes, bilim hakkında yanlış teorilerin aktarılmasına dair bir denklemi vardı. Bu denklemi meşhur olan 4 sahte teori (Ay, ‘aşılar güvensizdir’, ‘şirketler kanser ilaçlarını saklıyor’, ‘insanlığın iklim değişikliğine bir müdahalesi yok’) üzerinde denedi ve insanlara ne kadar az yalan söylenirse söylensin, bunların en az 5 sene içerisinde ortaya çıkacağını ispat etti.
Neden sorgulanıyor?
Independent Arabi’dan Ahmed Abdulhakim’in haberine göre Ay başarısına dair öne sürülebilecek belki de ilk sorgulama, Amerikan bayrağının rüzgârın olmadığı Ay’da salınmasıdır. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi’nde (DLR) çalışan Ralph Jaumann’ın da aralarında bulunduğu birden fazla bilimsel kaynak, bayrağın, ayın yüzeyine yerleştirilen metal tabanın titreşimlerinden dolayı salındığını, zira NASA’nın iyice tutunmasını sağlamak için bayrağa yumuşak metal ipler eklediğini belirtti.
Rus bilim adamları bir süredir Amerikalı astronotların Ay’ın yumuşak toprağı üzerindeki ayak izlerinin nasıl öylece kaldığını sorguluyor. Amerikalı, Avrupalı ve daha başka uzay ajanslarının verdiği bilgilere göre, Ay’ın toprağı, bileşenleri arasındaki kimyasal etkileşimin ve uyumun olduğu,  rüzgârın ve suyun Ay’ın yüzeyi üzerinde etkisinin olmadığı bilinmektedir.
NASA’nın daha sonra yayınladığı görüntüdeki astronotların sıçrayışları hakkında şüphelerini dile getirenlerse, Ay üzerindeki hareketleri esnasındaki sıçrayışların, Ay’ın yüzeyindeki çekimin düşüklüğüne bakarak abartılı bir şekilde yavaş olduğunu söylüyor. Bilindiği gibi Ay’ın yüzeyindeki çekim, yeryüzündeki çekimin altıda biri oranında. Buna göre astronotların sıçrayışlarının, her bir sıçrayışta yaklaşık 1 metre yükseğe olması gerekirdi.
Birçok uzay ajansının ve referans olan bilim kurumlarının internet sitesinde yayınlanan ve kesin hale gelen bilgilere dayanarak astronotların sıçrayışlarının, son derece ağır olan astronot kıyafetlerinden etkilendiği söyleniyor. Yaklaşık 85 kiloluk ağırlığa sahip kıyafetlerle astronotlar, aynı zamanda kendi selametlerini garanti edecek şekilde de hareket etmeyi ister.
Diğer şüphelere gelince… Bazıları Ay’ın yüzeyindeki benzerlikleri, ‘fotoğraf yerinde’ her zaman benzer arka planların kullanılmasına bir delil olarak kabul ediyor. Ancak NASA’nın internet sitesinde sunduğu bilgilere göre fotoğrafların tekrarlanması şaşırtıcı değil. Zira astronotlar, iniş yaptıkları yerde farklı açılardan binlerce fotoğraf çekti.
Bir diğer meşhur şüphe de astronotların Ay’dan yayınladığı fotoğraflarda gökyüzünde yıldız olmamasına odaklanıyor. NASA buna da şöyle yanıt veriyor: Parlak Ay yüzeyi (Ay’ın Güneş ışığını güçlü bir şekilde yansıttığı için parlak olduğunu unutmayalım) ve karanlık gökyüzüne dair fotoğrafların ışık kontrastı, gökyüzünde hafif ışık noktalarını gösteremeyecek kadar güçlü.
Öte yandan Rus uzay bilimcileri, Amerikalı astronotların Ay yüzeyinde beliren gölge açısının, bu görüntülerde gölgeleri farklı yönlere düşüren birden fazla ışık kaynağı olması bakımından uygun olmadığını düşünüyor. Bu sorgulamaya cevap da yine yukarıda bahsedilen kaynak referanslardan geliyor: Ay üzerindeki ışık, vadileri, tepeleri ve dağları içeren yüzeyden yansıyor. Bu, ışığın birden fazla yöne düşmesini sağlar ve aynı şeyin birden fazla gölgesini ortaya çıkarır.
Bir başka sorgulama da uçağın indiği yerde bir çukurun olmaması ve neredeyse hiçbir tozun bulunmamasına dair. Uzaybilimci Jaumann’ın açıklamasına göre, iniş açıları dikey olmayıp Apollo gemisi, yan bir açı ile yerleşti.
Bu şüphelerin yanı sıra Rus Astronot Aleksey Leonov, Ay üzerine iniş görüntülerinin bazılarının, bu yolcuklara dair tam bir görüntü vermek adına orijinal filme eklenmek amacıyla stüdyolarda çekildiğini düşünüyor. Rus Astronot Georgy Grechko da bu görüşünde meslektaşına katılarak komplo teorilerini gülünç buluyor. Grechko, “Biz bunu detaylı bir şekilde biliyoruz” ifadeleri ile bu yolculuğun gerçekten de yapıldığını dile getiriyor.
Buna karşılık Rus bilim adamları, uzaya ilk keşif yolculuklarının, Sovyetler Birliği zamanında gerçekleştiğini belirtiyor. Buna göre tam olarak Şubat 1966’da bir Rus uzay aracı olan Luna 9, Ay yüzeyine ilk sessiz ve kontrollü inişini yapabildi. Bu görev, Ay’ın yüzeyine dair temel soruların cevaplanmasına katkı sağlayan ve ilk insanlı görevlere zemin hazırlayan bir mühendislik mucizesiydi.
The Guardian gazetesi, bu olayın ellinci yıldönümünde şu soruyu ortaya atıyor, “Niye hala birçok insan Ay’ın yüzeyine ilk inişin bir aldatmaca olduğunu düşünüyor?”  Bu İngiliz gazetesi, konu ile ilgilenen yazarlarından biri olan Richard Goodwin’den naklen şu değerlendirmede bulunuyor: ABD’nin Ay’ın yüzeyine ilk inişi konusunda dünyayı aldatıp aldatmadığı etrafında dönen tartışma, tarihî bağlamlar ve yolculuk sürecine dair teknik sorgulamalarla bağlantılı.
Bu olayın yaşandığından şüphe etmemekle birlikte Goodwin, Bill Kaysing ve birkaç Rus bilim adamının da aralarında bulunduğu şüphecilerin iddialarını, Soğuk Savaş’tan bu yana Washington ile Moskova arasında yaşanan siyasi rekabet ve medya propagandasına ilişkin durumlara bağlıyor. Üstelik bazılarının tarihi, kendi lehlerine tahrif etmeye çalıştıklarını belirterek, “Almanya’da Naziler eliyle yapılan soykırım gibi büyük tarihî hadiselerde bile görgü tanığı olan bazı insanların bunu reddetmesi mümkün. NASA’nın görevi için de aynı şey geçerli. Bazıları, insanlığın o dönemin sınırlarını aşan bir şeyi başarabileceğine inanmıyor olabilir” ifadelerini kullanıyor.
Goodwin sözlerini, ‘Ay: Geleceğin Tarihi’ adlı kitabın yazarı Oliver Morton’un şu sözünü alıntılayarak bitiriyor: “Bu olaydan şüphe duyanlar, bu meseleyi insanların ilgilendiğinden daha ciddi bir şekilde ele alıyorlar. Şu ana kadar sabit olan hakikat şu ki; Ay’a iniş, yeryüzündeki hayatı henüz değiştirmedi.”



ChatGPT neden "Bilmiyorum" demiyor?

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

ChatGPT neden "Bilmiyorum" demiyor?

(Unsplash)
(Unsplash)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırma ChatGPT gibi yapay zeka modellerinin "halüsinasyon görmesi", yani gerçekleri uydurmasının asıl nedeninin, bilgi eksikliğini kabul etmek yerine tahmin yürütmek üzere eğitilmelerinden kaynaklandığını saptadı.

Halüsinasyon, üretken yapay zeka modellerinde önemli bir endişe kaynağı çünkü konuşma becerileri sayesinde yanlış bilgileri kendilerinden çok emin bir şekilde sunabiliyorlar.

Yapay zeka teknolojisindeki hızlı gelişmelere rağmen, halüsinasyon en yeni modellerde bile sorun yaratmaya devam ediyor.

Özellikle bu teknolojinin tıp ve hukuk alanlarında giderek daha fazla kullanılması nedeniyle sektördeki uzmanlar, yapay zeka halüsinasyonuyla mücadele etmek için daha derin araştırma ve eylemlere ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI'dan araştırmacılar yeni bir çalışmada, yapay zeka halüsinasyonuna hatalı eğitim verileri ve model karmaşıklığı gibi çeşitli faktörler katkıda bulunsa da asıl nedenin, algoritmaların "yanlış teşviklerle" çalışması olduğunu belirtiyor.

Araştırmacılar, "Çoğu değerlendirme model performansını, belirsizlik karşısında dürüst davranmaktan ziyade tahmin yürütmeyi teşvik eden bir şekilde ölçüyor" diye açıklıyor.

Bu, bir öğrencinin çoktan seçmeli bir testte boş bırakmak puan getirmediği için kafadan atmasına benziyor.

Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor: 

Aynı şekilde modeller yalnızca doğruluk, yani tam olarak doğru cevapladıkları soru yüzdesi üzerinden puanlandığında, 'Bilmiyorum' demek yerine tahminde bulunmaya teşvik ediliyorlar.

Yapay zeka modelleri, büyük metin bloklarında bir sonraki kelimeyi tahmin etme süreciyle öğreniyor.

Bazen tutarlı kalıplar olsa da çoğu durumda eğitim verileri rasgele olabiliyor.

Halüsinasyon, yapay zeka modellerine özellikle bilgi eksikliği veya belirsizlik gibi nedenlerle cevabı kesin olmayan sorular sorulduğunda yaygın görülüyor.

Yapay zeka modelleri, belirsizliklerle dolu bu tür sorularda stratejik tahminler yürütüyor. Bu, zamanla daha fazla veri elde ettikçe doğruluklarını artırabilir ancak aynı zamanda hata ve halüsinasyon oranlarını da artırır.

Araştırmacılar, "Daha çok gelişseler de modellerin belirsizliği kabul etmektense kendilerinden emin bir şekilde yanlış cevaplar vererek halüsinasyon görmeyi sürdürmelerinin bir nedeni de bu" diyor.

Ancak bu sorunun basit bir çözümü olabilir. Araştırmacılar, yapay zeka modellerinin belirsizlikten ziyade "kendinden emin hatalarını" cezalandırmanın ve belirsizlik uygun bir şekilde ifade edildiğinde biraz puan vermenin bir dereceye kadar yardımcı olabileceğini söylüyor.

Bu, bilmeden yapılan tahminleri caydırmak için yanlış cevaplara eksi puan, boş bırakılan sorularaysa az da olsa puan verilen standart testlere benziyor.

Araştırmacılar üretken yapay zeka için "yaygın olarak kullanılan, doğruluk temelli değerlendirmelerin güncellenmesi ve puanlamanın tahmin yürütmekten caydıracak hale gelmesi gerektiğini" söylüyor. 

Bu, halüsinasyonların bastırılmasının önündeki engelleri kaldırabilir ve nüanslı dil modelleri üzerine gelecekteki çalışmalara kapı açabilir.

Independent Türkçe, independent.co.uk/tech


Çin ve ABD uzayda nadir görülen bir işbirliğine imza attı

Dünya etrafındaki yörüngede bulunan enkazın illüstrasyonu (NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi/JSC)
Dünya etrafındaki yörüngede bulunan enkazın illüstrasyonu (NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi/JSC)
TT

Çin ve ABD uzayda nadir görülen bir işbirliğine imza attı

Dünya etrafındaki yörüngede bulunan enkazın illüstrasyonu (NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi/JSC)
Dünya etrafındaki yörüngede bulunan enkazın illüstrasyonu (NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi/JSC)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Uzay trafiğini yönetmek için nadir görülen bir işbirliği yaparak yakın zamanda birlikte çalışan Çin ve Amerikan uzay ajansları, birbirleriyle çarpışmasınlar diye uydularını hareket ettirdi.

NASA'nın uzay sürdürülebilirliği programı direktörü Alvin Drew, Sidney'deki Uluslararası Uzay Kongresi'nde, "Biraz kutlama yaptık çünkü Çin Ulusal Uzay Ajansı ilk kez bize ulaşarak 'Uydularımız arasında bir kavuşum görüyoruz. Hareketsiz kalmanızı öneririz. Manevrayı biz yapacağız' dedi. Ve bu ilk kez gerçekleşti" diye konuştu.

Çin ve ABD, Dünya yörüngesine mega takım uydular halinde son derece yüksek sayıda uydu yerleştiriyor ve bu da çarpışma olasılığını artırıyor.

Uyduların işgalindeki alçak Dünya yörüngesinde, 1 cm ila 10 cm boyutunda 200 bin, 10 cm'den büyük de onbinlerce cisim olduğu tahmin ediliyor.

Alçak Dünya yörüngesindeki 12 bin 955 aktif uydunun 8 bin 500'ü, yani yüzde 66'sından biraz fazlası, SpaceX'in Starlink takım uydusunu oluşturuyor.

SpaceX patronu Elon Musk, Starlink'teki uydu sayısını 42 binin üstüne çıkarmayı umduğunu söylerken, şirketin halihazırda 12 bin uydu fırlatma izni var.

Çin de 2030'lara gelindiğinde Dünya yörüngesinde 10 binden fazla uydu bulundurma planını yakın zamanda duyurmuştu.

Artan uzay trafiğine ve bunun acilen yönetilmesine ihtiyaç duyulmasına rağmen, Çin ve Amerikan uzay ajansları arasında nadiren işbirliği kuruluyor.

2011 tarihli Wolf Yasa Değişikliği, NASA'nın ABD Kongresi tarafından özel olarak onaylanmadığı sürece Çin veya herhangi bir Çinli şirketle iki taraflı işbirliği yapmak için federal fon kullanmasını kısıtlıyor.

Diğer yandan devlete ait çeşitli sondaların birbirleriyle ve önceki fırlatmalardan kalan uzay çöpleriyle çarpışma riski her geçen gün artıyor ve astronotları bile tehdit ediyor.

Bu hafta üç astronot, dönüş kapsüllerine uzay çöpü olduğundan şüphelenilen bir şey çarptığı için Çin'in Tiangong Uzay İstasyonu'nda mahsur kalmıştı.

Araştırmacılar alçak yörüngedeki uydular nedeniyle astronominin de artan bir tehditle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.

Hukuk uzmanı David Koplow, "Uydular gözlemevlerinin üzerinden uçarken, uzak cisimlerin ve olayların görüntüsünü engelliyor, toplanan görüntülerde tahrip edici beyaz çizgiler bırakıyor ve uzak kozmik ışık ve radyo dalgalarından gelen hayati verilere erişimi engelliyor" diyor.

Bilimsel dergi Vanderbilt Journal of Transnational Law'da yazan Koplow, onbinlerce yeni uydu ve ilgili görev enkazının Dünya yörüngesine fırlatılmasıyla birlikte, "sıkışıklık, çarpışma ve parazit tehlikelerinin de buna bağlı olarak artacağını" belirtiyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/space


ABD Kongresi Bütçe Ofisi hacklendi

ABD Kongresi Bütçe Ofisi, saldırıyı kontrol altına almak için "derhal harekete geçti"
ABD Kongresi Bütçe Ofisi, saldırıyı kontrol altına almak için "derhal harekete geçti"
TT

ABD Kongresi Bütçe Ofisi hacklendi

ABD Kongresi Bütçe Ofisi, saldırıyı kontrol altına almak için "derhal harekete geçti"
ABD Kongresi Bütçe Ofisi, saldırıyı kontrol altına almak için "derhal harekete geçti"

ABD Kongresi Bütçe Ofisi (Congressional Budget Office / CBO), yabancı olduğundan şüphelenilen aktörler tarafından hacklendi. Bu ofis, yasa tasarılarının ulusal maliyeye etkilerini değerlendiren önemli bir yasama organı.

CBO sözcüsü Caitlin Emma, ​​The Washington Post'a yaptığı açıklamada "Kongre Bütçe Ofisi güvenlik olayını tespit etti, durumu kontrol altına almak için derhal harekete geçti ve kurumun sistemlerini daha iyi korumak için ek izleme ve yeni güvenlik kontrolleri başlattı" dedi.

Olay araştırılıyor ve Kongre için yapılan çalışmalar devam ediyor. Diğer hükümet kurumları ve özel sektör kuruluşları gibi CBO da zaman zaman ağına yönelik tehditlerle karşılaşıyor ve bu tehditleri ortadan kaldırmak için sürekli gözlem halinde.

WP'nin haberine göre bu güvenlik ihlali, hassas devlet verilerini ve ABD Temsilciler Meclisi ve Senato ofisleriyle kurulan iletişimleri açığa çıkarabilir. Ayrıca bazı parlamenterlerin ofisleri güvenlik endişeleri nedeniyle CBO'yla iletişimi kesti.

Temmuzda Çinli hackerlar, Microsoft SharePoint yazılımındaki bir güvenlik açığını kullanarak, nükleer silahları denetleyen bir ABD devlet kurumuna erişmeyi başarmıştı.

Güvenlik açığından, İç Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık ve Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndaki güvenlik riskleri de sorumlu tutulmuştu.

Hackerler önceki aylarda Trump yönetiminin DOGE maliyet azaltma programının internet sitesini ele geçirmişti.

Federal yetkililerin, Çin'le ilgili ulusal güvenlik endişeleri nedeniyle çok satan bir ev tipi internet dağıtıcısının yasaklanmasını düşündüğü bildiriliyor.

The Washington Post'un aktardığı iddiaya göre Ticaret Bakanlığı, Kaliforniya merkezli TP-Link Systems'ın cihaz satışlarının yasaklanmasını öneriyor. Şirketin ürünleri ev tipi internet dağıtıcısı pazarının üçte birinden fazlasını oluşturuyor.

Yetkililer, yakın zamanda Çinli firma TP-Link Technologies'den ayrılan şirketin, Pekin'in etkisine tabi olmaya devam etmesinden ve Amerikalıların verilerini riske atmasından endişe duyuyor. Gazeteye göre şirket, eski ana şirketinin Çin'deki varlıklarının bir kısmına sahip olmayı sürdürüyor.

yju
Microsoft SharePoint'teki bir güvenlik açığı önceki aylarda bazı ABD kurumlarını etkiledi​​​ (AP)​​​​

TP-Link Systems ise ABD merkezli bir şirket olduğu ve tüketiciler için tehdit teşkil etmediğinde ısrarcı.

TP-Link Systems'ın bir sözcüsü The Independent'a, "Bu iddialarla ilgili herhangi bir kurum veya Beyaz Saray tarafından resmi bir işlem veya doğrulama yapılmadı" dedi.

Özel şirketler de son aylarda büyük saldırılara maruz kaldı.

Geçen ay popüler mesajlaşma uygulaması Discord'da çok sayıda kullanıcının bilgilerini ele geçiren hackerlar, onbinlerce kişinin resim, resmi kimlik, isim ve iletişim bilgileri gibi hassas verilerini riske atmıştı.

Independent Türkçe