Sudan’da basın özgürlüğü güvence altına alınmalı

Göstericileri görüntüleyen Sudanlı bir gazeteci (Independent Arabia)
Göstericileri görüntüleyen Sudanlı bir gazeteci (Independent Arabia)
TT

Sudan’da basın özgürlüğü güvence altına alınmalı

Göstericileri görüntüleyen Sudanlı bir gazeteci (Independent Arabia)
Göstericileri görüntüleyen Sudanlı bir gazeteci (Independent Arabia)

Sudan basını uzun yıllar boyunca baskı ve güvenlik kuşatması altında kaldı. Birçok editör çoğu zaman güvenlik makamlarıyla karşı karşıya gelmekten sakınmak ve gazetelerine el konulması gibi sorunlarla karşılaşmamak amacıyla üzerindeki sorumluluktan feragat ederken, gazeteciler tutuklandı ve birçok basın mensubunun ruhsatı geri alındı. Bu sorunlar, Sudan basınının seviyesini düşürürken, gücünü de önemli ölçüde zayıflattı. Böylece kendilerini eğitecek kimselerin bulunmamasından dolayı kifayetsiz bir gazeteciler nesli yetişti.
Sudan basınının tarihi
Sudan basınının tarihine baktığımızda, başarılarla dolu seçkin ve uzun bir tarihi olduğunu görürüz. Bu dönem, Sudanlı yazarların ve edebiyatçıların makalelerinin ve hikâyelerinin yayınlandığı bir gazetenin çıkarıldığı Türk yönetimi sırasında başladı.
Bu sektörün gelişimiyle birlikte modern dönemde ilk Sudan gazetesi 1903 yılında basıldı. Yerel basın gelişmeye devam etti ve Sudan'daki gazete sayısı günden güne arttı.
Sudan gazeteciliği, farklı dinlere ve ırklara ev sahipliği yapan dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan Sudan medeniyetine ilişkin araştırmalar, edebiyat ve sanat yazılarıyla başladı. 1950’lerde İbrahim Abbud’un iktidara gelmesinin ardından siyasetle ilgilenen gazeteler yayınlanmaya başladı. Bu şaşırtıcı çeşitlilik, isimleri ölümsüz olan yazarları ve gazetecileri de içeren güçlü ve eşsiz bir Sudan basını ortaya çıkardı. 
Fakat Sudan basınını zayıflatan sebepler ne oldu? 
Independent Arabia’dan İsra eş-Şahid’in sorularını cevaplayan gazeteci Hanadi Sıddık konuya ilişkin şu açıklamalarda bulunuyor:
“Dünün basını dar imkanlarına rağmen, her tür gazetecilik modeline aşina ve profesyonel olmanın yanı sıra nitelikli gazetecilere sahipti. Gazetelerin ve gazetecilerin sayısının az olması, seçkinliğinin yolunu açıyor ve konularda uzmanlaşmayı kolaylaştırıyordu. Bununla birlikte sıkı kontroller nedeniyle mesleğe girmek oldukça zordu. Tüm bu nedenler geçmişte Sudan basının kalitesini arttırıyordu. Bugün gerçekten çok fazla sayıda gazeteci var. Ülkede en az 7 bin gazeteci çalışıyor.  Önceki hükümet, çok sayıda gazeteciyi mesleğe dahil etti ve belirli bir gündemi uygulamak üzere halkla ilişkiler ve güvenlik personeline kapıyı açık bıraktı. Bu, basının korkunç bir şekilde gerilemesine ve güç kaybetmesine sebep oldu. Gazeteciler için eğitim neredeyse yok gibi. Ortamın kötü olması, niteliksiz kimselerin bulunması, maaşların azlığı ve maddi kazanç sağlamak için bu sektörde olan bazı tüccarlar ve işadamları Sudan basınını zayıflattı.”
Baskılar ve zorluklar
Sudanlı gazetecilerin çalışmalar sırasında bir dizi baskı ve zorlukla karşı karşıya kalması yerel basının kalitesinde ciddi bir bozulmaya sebep oldu. Düşünce yazılarından dolayı gazeteciler çeşitli tehditler, baskılar ve işkencelerle karşı karşıya kalırken, çoğu gazeteci keyfi bir şekilde tutukladı ve basın kartları ellerinden alındı. Ayrıca gazeteciler halkın arzularını dile getirmek ve hükümetin hatalarını söylemekten men edildiler. Mesela el-Ceride gazetesi, Beşir rejiminin çöküşü sırasında üç aydan fazla bir süre kapalı kaldı. Aynı şekilde et-Tiyar gazetesi benzer bir muameleye maruz kaldı ve gazetenin baş editörü Osman Mirgani, Beşir rejimine yönelik eleştirilerinden dolayı haftalarca tutuklu kaldı. Sudan’da birbirini takip eden hükümetler –özellikle Beşir hükümeti- basının profesyonelce çalışmasına mani oldu. 
Gazeteci Sadık el-Mevla, Sudan basınının yapısal bir reforma ihtiyaç duyduğunu ve bu reformun sağlam bir siyasi kararı ve halk siyasetini gerektirdiğini belirterek şöyle devam ediyor:
“Devrimden sonra gazetecilik meselesinin bir ifade meselesi değil, kalite meselesi olduğu varsayılıyor. Çünkü devrimin sloganları açık bir şekilde özgürlük, barış ve adalet üzerineydi. Bu devrim gerçekse özgürlüğe ulaşmak bir talep değil, bir haktır. Güvenlik organıyla birlikte çalışan bir araç olan Sudanlı Gazeteciler Birliği'nin mümkün olan en kısa sürede feshedilmesi gerekiyor. Eğer bu yapı çözünmezse Sudan gazeteciliği temizlenemez. İfade özgürlüğünü kısıtlamaksızın bütün bu kaosa bir düzen getirecek yeni bir yapının oluşturulması gerekiyor. Aralık devrimi esnasında düzinelerce gazeteci tutuklandı ve darp edildi. Hükümete karşı çıkan Sudanlı gazetecilerden oluşan bir grup protesto gösterileri düzenledi ve halkın sesi olan basını zayıflatmaya yönelik bir kampanya yürüten hükümete karşı konvoylar tertip edildi.”
Sudanlı Gazeteciler Örgütü üyesi Hafız Ankabo, “Örgüt, bundan 10 yıl önce gazetecilerin haklarından mahrum bırakıldığı koşullarda kuruldu. Örgüt, hükümetin sendikaları ortadan kaldırması ve federasyonlara dönüştürmesinin ardından suiistimalleri reddederek basın özgürlüğünü savundu. Sudanlı Gazeteciler Örgütü'nün yürüttüğü faaliyetler gazetecilerin haklarından haberdar olmalarını sağladı. Halihazırda iktidarın demokratikleşmesine katkıda bulunmak ve yeni bir sivil hükümetin kurulmasının ardından gazeteciliği geliştirmek için çaba gösteriyor” açıklamasında bulundu.
Independent Arabia’ya konuşan Sudanlı Gazeteciler Birliği Başkanı Sadık er-Ruzeyki, Sudanlı Gazeteciler Örgütü’nün yıllardır çalışmalar yürüttüğünü ve Sudanlı Gazeteciler Birliği’ni etkilemediğini dile getirdi. 
Gazeteciler Birliği’nin ‘mesleği organize ettiğini’ belirten er-Ruzeyki, evlerden ve araçlardan sosyal hizmetler vermekte olduğunu söyledi. Gazeteciler Örgütü’nün ise bir grup sivil eylemciden oluştuğunu ifade eden er-Ruzeyki, bazı gazetecilerin Gazeteciler Birliği’nin dağıtılması çağrısında bulunmasının çelişkili olduğunu belirterek, “Mesleğimiz dışlamayı değil, ifade özgürlüğü çağrısında bulunmayı gerektiriyor. Dışlayıcı bir üslup kullananlar, profesyonel olmayan bir siyasi dil konuşuyorlar” dedi.
Sudanlıların çoğu basın özgürlüğünün güvence altına alınması gerektiğini ifade ederken, eski rejim ile kol kola çalışan bazı gazetecilere yönelik öfkelerini de dile getiriyor. Eski rejimle birlikte çalışan gazeteciler, söz konusu dışlamayı reddediyor ve bunun herkesin fikrini temsil etmediğini belirterek şunu söylüyorlar: 
“Devrim özgürlük çağrısında bulundu. Öyleyse eski rejime karşı çıkan gazeteciler, neden kendileriyle aynı fikirde olmayanları dışlamak için çalışıyorlar?”



Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
TT

Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)

Suriye İçişleri Bakanlığı bugün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Lübnan’a gönderilmek üzere olduğu belirtilen büyük miktarda harp mayınının sevkiyatını engelleyen operasyonda bir kişinin öldüğünü, dört kişinin ise gözaltına alındığını duyurdu.

Açıklamaya göre operasyon, Şam’ın kuzey kırsalındaki Cebbe bölgesinde yürütülen ‘titiz takip ve detaylı soruşturma’ sonrası gerçekleştirildi. Şüpheli bir grubun hareketlerinin tespit edilmesinin ardından düzenlenen baskında dört kişi yakalandı, beşinci bir şüpheli ise devriyelerle yaşanan çatışma sırasında öldürüldü.

Lübnan sınırına yakın Yabrud bölgesinin iç güvenlik müdürü Halid Abbas Taktuk, uzman birimlerin ‘fitilleri takılı bin 250 harp mayınını’ ele geçirdiğini, mayınların Şam kırsalındaki Cebbe bölgesinde bir noktada depolandığını aktardı. Bakanlık, ele geçirilen mühimmatın Lübnan’daki Hizbullah’a kaçırılmak üzere hazırlandığını bildirdi.

Suriye İçişleri Bakanlığı, harp mayınlarının bulunduğu onlarca ahşap sandık ve çantanın yanı sıra bir binanın avlusunda istiflenmiş yüzlerce mayını gösteren fotoğraflar yayımladı.

Suriye-Lübnan sınırı boyunca uzanan 300 kilometrelik hat, özellikle Kalamun, Zebedani ve Humus kırsalındaki sarp dağlık bölgelerde faaliyet gösteren kaçakçılık şebekelerinin yoğun hareketliliğine sahne oluyor. Bu şebekeler, bölgenin coğrafi yapısından ve kontrolsüz geçiş noktalarının fazlalığından yararlanarak uyuşturucu, akaryakıt ve silah kaçakçılığı yapıyor. Bu durum, AFP’nin aktardığı bilgilerle de destekleniyor.

Hizbullah’a yönelik saldırılarını artıran İsrail ise Tahran destekli örgütün yeniden silahlanmaya çalıştığını öne sürüyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre11 Eylül’de Suriye, Şam yakınlarında Hizbullah bağlantılı bir hücrenin çökertildiğini açıkladı, ancak Hizbullah yayımladığı açıklamada Suriye topraklarında ‘varlık göstermediğini’ belirtti.

Beşşar Esed’in devrilmesinin ardından göreve gelen yeni yönetim, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğinde sınır güvenliğini artırmaya yönelik adımlar atıldığını duyurmuştu. Zaman zaman çatışmalar yaşansa da kaçakçılık faaliyetleri durmadı. Komşu ülkeler, özellikle büyük miktarlarda captagon hapı ele geçirildiğini açıklamayı sürdürüyor.


Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
TT

Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)

Kahire: Halid MahmudABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Dagvin Anderson, Libya ziyaretine devam ederek ülkenin doğusuna geçip Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi. Anderson, başkent Trablus’ta Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Washington’un askeri kurumların birleştirilmesi ve iki tarafın katılımıyla ilk kez düzenlenecek ortak askeri tatbikatların önemine vurgu yaptığını belirtmişti.

LUO Komutanlığı dün yaptığı açıklamada, Hafter’in Bingazi’de Anderson ile yaptığı görüşmede, ikili bağların güçlendirilmesi ve askeri iş birliği konularının ele alındığını bildirdi. Görüşmede özellikle terör ve aşırılık, insan kaçakçılığı ve yasadışı göçle mücadele alanlarında koordinasyon sağlanması, ayrıca ordu birliklerinin kapasitelerini artırmaya yönelik ortak eğitim programlarının geliştirilmesi konuları değerlendirildi. Bunun yanı sıra ekonomik ve ticari alanlardaki iş birliği fırsatları da görüşüldü.

Toplantıda Hafter, Libya ile ABD arasında çeşitli alanlardaki özel ortaklık ilişkilerini övdü.

Hafter’in ofisi, Anderson’un görüşmede taraflar arasındaki ilişkilerin derinliğine vurgu yaptığını ve ordunun, Libya’da güvenlik ve istikrarı artırmadaki başlıca rolünün bölge üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade ettiğini aktardı.

acdfgt
AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson, pazartesi günü Trablus'ta Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bir araya geldi. (ABD Büyükelçiliği)

Anderson, Trablus’ta UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile yaptığı görüşmede, ikili güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi, bölgesel istikrarın sağlanması ve ABD’nin Libya ordusunun birleştirilmesine yönelik çabalarının desteklenmesi konularını ele aldı. Anderson, birleşik, egemen ve istikrarlı bir Libya’nın ABD ve diğer ortaklarla ekonomik iş birliğini artıracağını ve bunun Libya halkının yararına olacağını vurguladı.

ABD Büyükelçiliği, resmi X hesabından yaptığı açıklamada, Anderson’un Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ve Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam ez-Zubi ile ayrı ayrı toplantılar yaptığını bildirdi. Toplantılarda, ortak askeri iş birliğinin genişletilmesi, Libya güvenlik güçlerinin profesyonelliğinin artırılması ve Libya’nın askeri kurumları birleştirme çabaları ele alındı. Anderson ayrıca, AFRICOM tarafından nisan ayında Sirte’de düzenlenecek Flintlock 26 tatbikatının, ülke genelindeki Libya güçlerini Afrika ve Avrupa’daki ortaklarla bir araya getirerek terör ve diğer tehditlere karşı kapasitelerini güçlendireceğini belirtti. Anderson, ABD’nin, Libya’nın bölünmüşlükleri aşarak güvenlik güçlerini birleştirme çabalarını desteklemeye devam edeceğini de taahhüt etti.

gty
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, belediye başkanlarıyla bir araya geldi. (UBH)

Diğer yandan Dibeybe, pazartesi akşamı belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda, yürütülen projelerde belirlenen takvimlere uyulmasının ve uygulamaların yüksek verimlilikle takip edilmesinin önemine vurgu yaptı. Dibeybe, bunun vatandaşların yaşamına olumlu yansıyacağını ve hükümetin kalkınma hedeflerine ulaşmasını sağlayacağını belirtti.

Dibeybe, toplantıda ayrıca yeni projelerin uygulanması talimatını verdi; bunların başında okul inşaatları yer alıyor. Yürütme birimlerinin başkanlarına, salı günü itibarıyla belediyelerle doğrudan toplantılar yaparak projelerin ilerleyişini takip etmeleri ve planlanan şekilde uygulanmasını sağlamaları talimatı verildi.

Toplantıya katılanların, hükümetin kalkınma ve hizmet dosyalarını yönetme çabalarını tam olarak desteklediğini, hükümet yaklaşımına bağlı kalacaklarını ve projelere desteğin süreceğini ilettikleri aktarıldı. Bu tutumun, vatandaşlara sunulan hizmetlerin iyileştirilmesine ve tüm sektörlerde yerel kalkınmanın güçlendirilmesine katkı sağlayacağı vurgulandı.

rtt
Önceki belediye seçim kampanyasından (Libya Yüksek Seçim Komisyonu)

Öte yandan Libya Yüksek Seçim Komisyonu, belediye meclisi seçimlerinin üçüncü aşamasının oylamasını bu ayın 13’ünde gerçekleştirme tarihini açıkladı. Bu aşama, ağırlıklı olarak ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yer alan dokuz belediyeyi kapsıyor.

Yüksek Seçim Komisyonu, şu ana kadar 120 belediye meclisinden 60’ının seçimlerini tamamladı. Kalan belediyelerdeki seçimleri ise önümüzdeki yıl içinde tamamlamayı planlıyor.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.