Avrupa’dan Tahran ve Kürt muhalifler arasında arabuluculuk girişimi

İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi,
İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi,
TT

Avrupa’dan Tahran ve Kürt muhalifler arasında arabuluculuk girişimi

İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi,
İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi,

İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi, Tahran ile Kürt muhalif partiler arasında halihazırda müzakerelerin olduğu iddiasını yalanladı.
 Şerefi, Ortak Koordinasyon ve İşbirliği Merkezi çatısı altında bulunan İran Kürdistan Emekçiler ve Devrimciler Topluluğu Partisi (Komele) ve KDP-İ’nin, Tahran rejimi ile İran’da Kürt sorunun çözümü için halihazırda müzakerelere başladıkları iddiasını reddetti.
KDP-İ ve Komele yöneticileri, Avrupalı yetkililerin Kürt muhalif taraflara, İran rejimi ile Kürtler arasında arabuluculuk teklifinde bulunduğunu ancak teklifin ötesinde şimdiye kadar herhangi bir gelişmenin olmadığını belirttiler.
KDP-İ Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları kaydetti;
“Bazı Avrupalı ve uluslararası yetkililer, Tahran rejimi ile müzakerelerin başlatılması teklifini getirdiler. Biz de rejimle daha önce bu konuda defalarca kez edindiğimiz tecrübeleri aktardık. Rejimin ne Kürt ulusal haklarına ne İranlı diğer halkların haklarına ne de kadın ve eşitlik haklarına inandığını vurguladık. Çünkü rejim Velayet-i Fakih ideolojisi üzerine kurulmuş. Bu nedenle rejim ile böyle bir müzakere içerisine girilemez.”
“Müzakere talep etmedik”
Şerefi, “Müzakere sürecini başlatmak isteyen taraflar, söylediklerimizi İran tarafına iletmek üzere detaylı bir şekilde not ettiler. Aynı şekilde Tahran’ın tutumunu bize aktardılar. Rejim ile müzakereleri talep etmedik ve etmeyeceğiz. Ancak prensip olarak rejimin hiçbir siyasi müzakerede ciddi olmadığını ispatlamak için Avrupalı ve uluslararası çevrelerin önerisini kabul ettik. Biz boş yere silaha başvurmadık” diye konuştu.
Şerefi, Tahran rejiminin pozisyonunda, Kürt halkının haklarını açık bir şekilde tanıma ve ülkedeki diğer halkların haklarını kabul etme yönünde radikal değişim görmeleri durumunda, muhalif Kürt güçlerin rejim ile müzakere hususunda ortak bir tutum belirleyeceğini kaydetti.
Şerefi, “Muhalif partileri ilgilendiren, tüm Kürt halkının bu topraklardaki haklarının tanınmasıdır. Tahran’daki rejimin şekli bu partileri ilgilendirmiyor. Tahran ayrıca Munteziri, Kerrubi, Rafsancani ve daha niceleri gibi rejimin simge isimlerine ve önde gelen liderlerine güvenmezken, muhalif Kürt partilerine mi güvenecek?” dedi.
Komele: Müzakereye karşı değiliz
Komele Yönetim Kurulu Üyesi Ferzin Karbasi de, partisinin diğer muhalif Kürt partileri gibi diyalog ve müzakereye karşı olmadığını ifade etti.
Karbasi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “İran’da 1979’da yapılan sözde devrimden bu yana diyalog ve müzakere çağrıları yapıyoruz. Zira Kürt güçleri sadece Kürt halkının haklarını talep ediyor. Tahran'daki rejimi devirmek veya değiştirmek bu güçlerin görevi değil” dedi.
Karbasi, “Şartlarımızı sunmak veya onların şartlarını görebilmek amacıyla henüz rejim ile müzakere aşamasına geçmedik. Fakat rejimin çok sıkıntılı bir süreçte olduğunun farkındayız. Belki de bu süreci atlatmak için müzakerelere yöneldi. Tüm bunlarla birlikte rejime kesinlikle güvenmiyoruz. Siyasi hedeflerimiz de bu çerçevede ele alınmalı. Her şeyden önce rejimin iyi niyetini göstermesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Komele Genel Sekreteri Ömer İlhanzade, Ortak Koordinasyon ve İşbirliği Merkezi’nin rejimin müzakere mesajını bağımsız Avrupalı taraflardan resmi olarak aldığını ancak şimdiye kadar Tahran ile Kürt partiler arasında herhangi bir görüşmenin gerçekleşmediğini söyledi.
Uluslararası denetim isteği
Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan İlhanzade, “Rejime, arabulucular eliyle gönderdiğimiz mesajda, ön kabul olarak Kürt sorununu tanıması ve herhangi bir müzakereye başlamadan önce sorunu uluslararası çevrelerin gözetiminde köklü bir şekilde çözmek istediklerini kamuoyuna ilan etmesini şart koştuk. Şimdiye kadar rejimden herhangi bir yanıt almadık” dedi.
“Rejimin bize davrandığı gibi davranıyoruz”
İlhanzade, muhalif Kürtlerin bir yandan rejimi düşürme çağrıları yapması diğer yandan müzakereler için hazırlık yapması arasındaki çelişki ile ilgili, “Rejime bize davrandığı gibi davranıyoruz. Rejim, bir yandan kanlarımızı dökerek, bizi mülhid(dinsiz) ve yasadışı ilan ediyor, diğer yandan bize müzakere talebinde bulunuyor” diyerek, müzakere talebinin kendilerin değil, Tahran’a ait olduğunu vurguladı.
İlhanzade, konuşmasının devamında, “İçinden geçtiği zorlu sürecin rejimi muhalif Kürtlerle müzakereye zorladığı ve bunda ciddi olmadığını biliyoruz. Ancak elimizde rejimi taleplerimizin kabulüne zorlayacak argümanlarımız var” ifadelerini kaydetti.
İran kamuoyunda, PKK’nın İran uzantısı olarak bilinen Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) Sözcüsü ve yöneticilerinde Mazlum Hatfan, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, partisinin rejimin müzakere talebi hakkında henüz bir formül geliştirmediğini ifade etti.
Kürdistan Özgürlük Partisi Başkanı Arif Pevcani ise geçtiğimiz 30 yıl içinde birçok muhalif Kürt liderlerini öldürdüğü gerekçesiyle Tahran’a güvenmediğini ve rejimle müzakerenin her çeşidini reddettiğini ifade etti.
“Tahran’daki rejim güvenilmezdir”
Pevcani, “Daha önce de Filistin-İsrail, Türkiye-PKK ve Srilanka-Tamil Kaplanları arasında arabuluculuk yapmış olan Norveç Çatışma Çözümleri Merkezi (NOREF) diye bağımsız bir örgüt var. Tahran ile arabuluculuk yapma çağrısında bulunan bu örgüt, muhalif Kürt partilerden bir talep aldı. Biz diyaloga ve müzakere karşı değiliz. Ancak kiminle müzakere? Tahran’daki rejim güvenilmezdir. Gücü eline geçirir geçirmez verdiği sözleri ve vaatleri inkâr eder. Daha önce Kürt halkına yönelik verdiği soykırım fetvaları bunun en iyi kanıtıdır. Muhalif Kürt partilerin hâlihazırda en zayıf hali içerisinde olan Tahran rejimi ile müzakerelere başlaması üzücü bir durum” dedi.
Pevcani’ye göre, rejim Kürt sorunun nihai çözümü olarak bütün muhalif Kürtlerin silah bırakarak siyasi hayata katılmalarını isterken, Kürtler ise siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep ediyor.
Güvenilir kaynaklar daha önce göre Norveç'in başkenti Oslo’da iki taraf arasında üç ayrı toplantının gerçekleştiğini ve herhangi bir netice alınmadığı bilgisini sızdırmıştı. Aynı kaynaklar İran heyetinin başında Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in danışmanı Muhammed Kazım Seccadpur’un olduğu bildirmişti.



Gazze'deki suçlar Netanyahu'yu "uluslararası alanda aranan" biri haline getirdi

 "Kemal Advan Hastanesi"nde bir Filistinli, dün Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'yı vuran İsrail saldırısında yaralanan olan çocuğu taşıyor (AFP)
 "Kemal Advan Hastanesi"nde bir Filistinli, dün Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'yı vuran İsrail saldırısında yaralanan olan çocuğu taşıyor (AFP)
TT

Gazze'deki suçlar Netanyahu'yu "uluslararası alanda aranan" biri haline getirdi

 "Kemal Advan Hastanesi"nde bir Filistinli, dün Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'yı vuran İsrail saldırısında yaralanan olan çocuğu taşıyor (AFP)
 "Kemal Advan Hastanesi"nde bir Filistinli, dün Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'yı vuran İsrail saldırısında yaralanan olan çocuğu taşıyor (AFP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından dün çıkarılan tutuklama emri, tarihi bir emsal teşkil ederek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu “uluslararası alanda aranan kişi” olarak kabul etti Netanyahu ve Galant, dün ölü sayısının 44,000'i aştığı Gazze'de “savaş suçu” işlemekle suçlanıyor.

Mahkemenin kararı Netanyahu, eski savunma bakanı Yoav Galant ve El Kassam Tugayları komutanı Muhammed El Dayf'ı kapsıyor. Mahkeme bu kişileri “insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları” ile itham etmek için geçerli nedenler bulduğunu belirtti.

Netanyahu kararı reddettiğini açıklamasının ardından UCM’yi "Yahudi karşıtlığı" ile suçladı. Mahkeme Savcısı Karim Khan ise Mahkemenin 124 üye ülkesine tutuklama emirlerinin uygulanması için harekete geçme çağrısında bulundu.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin bir sözcüsü, Washington'un İsrailli yetkililere karşı alınan kararı kategorik olarak reddettiğini ifade etti.

Ancak Avrupa ülkeleri genel olarak uluslararası hukuka bağlılıklarını teyit ederken, bazıları tutuklama emrinin uygulanmasının onaylanması veya reddedilmesi konusunda çekincelerini dile getirdi. Avrupa Birliği dış politika temsilcisi Josep Borrell, "Birliğe üye ülkeler de dahil olmak üzere UCM’ye üye tüm devletlerin, mahkemenin kararlarını uygulamakla yükümlü olduğunu" vurguladı.

Filistin Ulusal Yönetimi kararı memnuniyetle karşılayarak “uluslararası hukuka ve kurumlarına olan umut ve güveni yeniden tesis ettiğini” belirtti. Hamas da kararı destekleyerek el-Dayf hakkındaki yakalama kararına atıfta bulunmadan “önemli bir tarihi emsal” olarak nitelendirdi.