Lübnanlı aşiretler Hizbullah ve Esed kıskacında

Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
TT

Lübnanlı aşiretler Hizbullah ve Esed kıskacında

Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)

Bir hafta önce Lübnan’ın kuzeyindeki Bekaa ilinin Yunin kasabasındaki bir düğünü kıyıma çeviren olaya dair anlatılar çeşitleniyor. Gelin ile damadın hayatlarının en güzel gününü Âl-i Emhez, Zaiter ve Yasin aşiretlerine mensup aileler için uğursuz bir hatıraya dönüştüren bu olay, yerel medyada kendine geniş bir yer buldu.
İlginç olan bu olayın, Lübnan’ın kuzeyindeki turizm bölgesi Baalbek’teki kan davası ve süregelen intikam meselelerini ortadan kaldırmak için başlatılan yeni bir faslın arifesinde, yine bir aşiret üslubuyla yaşanmış olmasıdır. Hâlbuki devlet, iki Baalbekli aile arasındaki intikam davasını bitirecek bir uzlaşma sağlanması için güvenlik, siyaset ve parti düzlemindeki faaliyetlerini yoğunlaştırmıştı. İntikam, kabile adet ve geleneklerinin merkezinde yer almaktadır. Lübnan’daki Bekaalı aşiretleri bir intikam döngüsüne sokan Yunin Olayı’ndan sonra ışığı, Bekaalı aşiretlerin tarihine, birbirleri ve bu aşiretlerin mensupları arasındaki temel siyasi güç olan Hizbullah ile olan ilişkilerine tutalım.
Geleneksel tablo
‘Aşiret’ kelimesini duyduğunda insanın hayalinde, deveye binip bir otlaktan diğerine taşınan bir grup erkek, kadın ve çocuk canlanabilir. Ya da elinde tüfekle dolaşıp ateş edecekleri kimselerin peşinde koşan geleneksel Arap kıyafeti içerisindeki adamlar akla gelebilir. Bu hayale gelen görüntülerin kaynağı, kamusal imgelemde aşiretler hakkında çizilen ve bu aşiretlerin gelişmek ve var oldukları bölgelerde nüfuzlarını yaymak için uyguladıkları şiddet ve yağma ile ilişkilendirilen ön resimlerdir. Sinema filmleri ve söylentiler de onların yaşamak için istilaya ve egemenlik kurmak için savaşmaya dayandığına dair bir imaj çiziyor. Gelgelelim Bekaa ilinin Hermel kırsalındaki Lübnanlı aşiretler ne daha önce yani geçen yüzyılın başlarında böyle bir görüntü verdi ne de şimdi üçüncü bin yılın başlarında veriyorlar.
Siyasi bakımdan Lübnan’daki aşiret liderleri, siyasi hayatın cilvelerine erkenden katıldı. Fransız manda yönetiminde başlayan bu etkinlik, önce bağımsızlık dönemine, daha sonra Şihabi devrine dek taşındı. Ardından Suriye vesayeti ve Hizbullah’ın bu aşiretlerin bulunduğu yerde ortaya çıkarak güçlü bir toplumsal bileşen olarak gücünü ispat ettiği zaman da devam etti. Taif Anlaşması’nın imzalanmasından sonra ise Lübnan için yeni bir siyasi çağ açıldı.
Tüm bu aşamalarda Hermel kırsalındaki aşiretler, Lübnan siyasetinin merkezinde yer alırken sembol isimlerden biri olan Sabri Hamade, Temsilciler Meclisi Başkanlığını uzun yıllar elinde tuttu. Aşiretleri, yasadan ve devlet otoritesinden bağımsız hareket eden toplulukları olarak gösteren tablodan farklı olarak bu aşiretlerin peş peşe gelen Lübnan yönetimlerinde temsilcileri vardı. Bu temsilciler ise gerek seçilmiş milletvekilleri oluyor gerekse ‘pay’laşma ve merkez dağılımı yoluyla kamusal görevlerde yer alıyordu. Bununla beraber aşiret üzerindeki etki ve kontrol, her aşamadaki siyasi koşullara ve aşiret içerisinde mensup olunan ‘kolun’ gücüne göre kişiden kişiye farklılık gösteriyor ve bu da söz konusu şartlara göre aşiretin iktidardaki temsilci grubunu değiştiriyordu.
Aşiret burada
Gelişiminin bu aşamasında aşiret, toparlayıcı bir otoriteyi sonuç vermeksizin kollardan meydana gelen tutucu bir topluluk olarak tarif edilebilir. Tutuculuk (asabiyet) aşiret içerisinde artık bir kenetlenme haline yol açmıyor ve toparlayıcı bir iktidar oluşturmuyor. Ancak bu, Lübnan’da aşiretlerin tutucu yapısının tamamen bozulduğu anlamına da gelmez. Bununla birlikte ‘Yerel Toplumda Aşiret, Bir Devlettir’ adlı kitabın yazarı Sosyoloji Doktoru Fuad Halil’e göre bu tutucu yapının, tarihsel biçiminden henüz netleşmemiş başka bir biçime geçiş yaptığı söylenebilir. Halil, aşiretin tarihsel biçimini kaybedişini, modernlik, eğitim, iş gücü piyasası ile bütünleşme, göç ve siyasi ve mezhep temelli partilere katılma gibi sebeplere dayandırıyor.
Aşiretler ve Esed vesayeti
Suriye rejimi, savaşların başlangıcında, özellikle de ‘İki Yıl Savaşının’ (Lübnanlı sol silahlı grupların yanı sıra Filistinli silahlılar ile Lübnanlı sağ silahlı grup arasında yaşanan Lübnan iç savaşının ilk aşaması) ardından Lübnan’a girdiğinde Lübnanlı aşiretlere yaklaşmaya çalıştı ve Lübnan ve onun siyasi yapısı ile Lübnan’daki tutuculuğun tüm biçimlerini kontrol etmek için çizdiği siyasi projesine katmak suretiyle bu aşiretleri asimile etmeye çalıştı. Nitekim aşiret, bu yapının mütemmim cüzlerindendi. Lübnan’a gelen Suriye rejimi, ordu ve istihbarat teşkilâtı aracılığıyla aşiret liderlerinin büyük bir kısmı ile ilişki kurmayı başardı. Bu liderler, aşiret sistemi içerisindeki özel konumlarını muhafaza etmekle birlikte Suriye’nin, Lübnan siyasi sistemini, bileşenlerini ve dengelerini yönetme projesine katıldılar.
Diğer kabileler ise bu projeye katılmayı reddetti ve bu durum, Suriye ordusu ile bu aşiretler arasında birtakım sorunların patlak vermesine sebep oldu. Bu sorunların başında Alave aşireti ile Suriyeliler arasında meydana gelen çatışmalar geliyordu.
Suriye’nin aşiretlere yönelik asimilasyon bir aşireti diğerinin önüne geçirmek suretiyle gerçekleşiyordu. Mesela öne geçirilenlere yerel toplumda büyük bir iktidardan faydalanma imkânı veriliyor, Suriye hâkimiyeti ve gücü, onlara politikalarını Lübnan siyasi rejiminde ve devlet yönetimlerinde uygulama fırsatı tanıyordu. Lübnan’da Suriye rejimi ile bir ilişki kurulmasına karşı çıkan ekip ise Lübnan iktidarı içerisinde fırsat elde edemeyip muhalefette kaldı ve merkezî bir otorite kendisine saldırdığında aşiretlerin başvurabileceği her şeyi yaptı. Bir diğer deyişle Suriye tasarısı içerisinde yer almayan muhalif aşiretler, yerel iktidarlarını korudular, ancak siyasi olarak artık etkin olamadılar.
Suriye vesayet rejimi, bir aşireti, Hermel kırsallarında veya Baalbek-Hermel bölgesindeki bir başkasının aleyhine yükseltmeyi başardı. Bunu da adaylarının belirli bir aşiretin iktidar listesine göre seçildiği milletvekili seçimleri yoluyla veya herhangi bir aşiretten hükümete bakan atayarak ya da ‘pay’laşmaya dayalı görevlendirme suretiyle gerçekleştirdi. Suriye’nin aşiretlere yönelik izlediği bu yöntem, onların dağılmasına ve birliğinin zayıflamasına katkı sağladı. Zira geride kalanın öne geçirilmesi ve tarihsel anlamda iktidar sahibi olanın da geride bırakılarak ikinci plana atılması sonucunda birtakım düşmanlıklar baş gösterdi. 1975-1982 yılları arasında aşiret lideri halen iktidar sahibiydi ve aşiret, kuzeydeki Bekaa’da yerel toplumun temel yapı taşıydı.
Aşiretler ve Hizbullah
Dini ve ideolojik bir parti olan Hizbullah, tabanını ve elemanlarını yalnızca Şii mezhebinden ve farklı toplumsal yapılardan toparlayabildi. 1982-85 yılları arasında, yani partinin kurulup faaliyetlerine başlayacağını ilan ettiği aşamada Hizbullah, Lübnan Şiilerinin yaşadığı birçok bölgedeki Şii ailelerin arasına daldı ve asıl kadrosunu dağılmaya başlayan bu ailelerin üyelerinden oluşturdu. Aileyi ve aşireti terk edip henüz yeni kurulan zayıf bir partiye yönelen bu kimseler, ya ailenin gücünü ve etkinliğini zayıflatıyor ya da tüm aileyi bu partiye katılmaya zorluyordu.
1985 yılında kurulduğu duyurulduktan sonra Hizbullah, kendisini kuzey Bekaa bölgesinde etkin ve dengeleyici bir güç olarak dayatabildi. Böylece bu bölgedeki siyasi ve sosyal egemenlik sahnesini, Suriye varlığı ve Hizbullah ile aşiret tutuculuğunun yükselişi ile sınırlandırmak mümkün hale geldi. Bu durum Hizbullah’a her şeyden önce ailenin tutucunu yapısını bozma ve kendi örgütsel ve çoğulcu yapısını güçlendirme imkânı verdi. Bu şekilde aşiret ve aile dengesine dayalı olan yerel toplum içerisinde kendisini dengeleyici bir güç olarak dayatır oldu. Hizbullah’ın bu denkleme dahil olması yeni bir dengeye yol açtı. Aşiret kendi halinde bir iktidar olduğu ve aşiretler, türü ne olursa olsun bir parti lehine iç iktidarından kolayca vazgeçmeyecekleri için bu yeni dengeden ürktü. Hizbullah’ın toplumuna güçlü bir şekilde girmesiyle ikili arasında bir birlikte yaşam ilişkisi meydana geldi. Ancak bu ilişki, bütünleşme veya bağlılık ilişkisi olarak tarif edilemez. Zira aşiret, bu birlikte yaşam ilişkisine daha çok merkezî bir güç tarafından kuşatıldığında başvuruyordu. Suriye ile siyasi ilişkiler geliştiren aşiretler ise bu ilişkiyi, yeni Hizbullah iktidarı ile bir denge oluşturmak için kullandı. Aynı şekilde Suriye’ye muhalif olan aşiretler de bölgedeki Suriye tahakkümünün sebep olduğu dengeyi değiştirmek uğruna Hizbullah bir ilişki kurma yoluna girdi. Merkezî veya iktidar sahibi aşiret, Hizbullah’ın nüfuzuna başkaldırınca Hizbullah, aşiret tutuculuğuna sahip olmayan kollara başvurdu. Genellikle aşiret içerisindeki merkezî otoriteyi takip eden ve ne parası ne de yeri olup sınırlı bir mal varlığını taşıyan bu kolların, toplumsal ve siyasi durumlarını iyileştirmek için Hizbullah’ın desteğine ihtiyacı vardı. Hizbullah’ın verdiği ister manevi destek ister maddi destek olsun, fark etmezdi. Örneğin Lübnanlı Emel Hareketi’nin kurucusu İmam Musa Sadr keskin zekâsını kullanarak, aşiretlerle, hareketinin bir parçası olduklarında değil, kendi özelliklerine ve iktidarına sahip olduklarında başa çıkabileceğini kavradı (Âl-i Hamade, Zaiter, Şemas, Dendeş ...). Bundan dolayı aşiretler, Musa Sadr’ın hareketine Hizbullah’tan daha yakın durdu. Burada kastedilen, güçlü ve dayanıklı otoriteye sahip tutucu aşiretlerdir. Buna karşılık ‘ikincil kollar’ (el-Musevi, et-Tufeyli, Hacı Hasan …), dini gerekçeler, eşitlik çağrısı, siyasi koruma talebi ve iktidar gibi sebeplerle Hizbullah’a yakınlaştı.
‘İkincil kollar’, Hizbullah’ın korunaklı aşiret kalesini yıkmak için kullandığı vesile idi. Başlangıçta yerel otoritelerine ve kurumsal tutuculuğuna yönelik tehdidi sebebiyle Hizbullah’ın genişlemesine karşı duran bu kollar, aynı zamanda aşiret kültürüne, din ve Şiilik bakımından nüfuz etmenin de bir yoluydu. Böylece aralarında din adamlarının da bulunduğu aşiret dindarlarını kendine çekti. Bu, aşiret için yeni ve garip bir durumdu zira yağma, iktidar ve şiddete dayalı kadim biçimiyle aşiret yapısı, din adamlarına ihtiyaç duymazdı.
1980’lerin sonunda aşiret, içerideki tutuculuğun hafiflemesinden ötürü etkin olduğu toprakları kaybediyordu. Aşiretlerin iş pazarına girişi, kaçakçılık ekonomisi, eğitim, istihdam ve farklı mali gelirlerle desteklenmesi bu tutuculuğun gerilemesine katkıda bulundu.
Bu dönüşümler bağlamında ve sebebiyle aşiretler içerisinde düşmanlıklar ve çekişmeler yaşandı ve ‘aşiret’, (Lübnan’daki iç savaşı bitiren) Taif Anlaşması dönemine, tutuculuğunun dağılması yönünde aşamalı bir şekilde ilerlerken girdi. Bu durum onun varlığı için bir tehdit.
Fidil Subeyti’nin Independent Arabia’da yayınlanan analizi



ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
TT

ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)

James Jeffrey

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Mayıs’ta Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını açıkladı ve ertesi gün Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi. Trump, açıklamasında ayrıntılara yer vermezken Suriye’ye yükselmesi ve gelişmesi için yeni bir şans verme konusundaki kararlılığını vurguladı.

Ancak stratejik ağırlığına rağmen aynı ölçüde dikkat çekmeyen bir husus daha var. O da bu hamlenin ABD yönetimi içindeki derin bir anlaşmazlığı çözerken, bir tarafta ABD ve İsrail, diğer tarafta ABD’nin Arap, Türk ve Avrupalı müttefikleri arasındaki çatlağı kapatması. Daha da önemlisi, İran'ın zayıf ve bölünmüş bir Suriye'yi ‘Şii hilalini’ yeniden kurmak için kullanma hevesinin kursağında bıraktı.

Bu karar, İran ve vekilleri için bazı gerilemelerin doruk noktası olması ve uluslararası toplumun Ortadoğu meseleleri etrafında birleşmesine katkıda bulunması nedeniyle tarihi bir etkiye sahip.

İsrail, Suriye’nin ‘şeriatçı’ hükümetine ve onun müttefiki Türkiye'ye yönelik saldırgan tutumu nedeniyle tecrit edilmiş gibi görünse de aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın son zamanlarda yaptığı daha olumlu açıklamaların yanında özellikle Azerbaycan'da yapılan ve Suriye dosyası üzerinden Ankara ile gerilimi azaltmayı amaçlayan görüşmelerde somutlaşan tutumunda değişiklik belirtileri göstermeye başladı. Ancak en önemli değişim, Trump'ın Suriye'deki İran etkisine yönelik ilmiği sıkılaştırma ve İsrail ordusunun bir cephedeki askeri varlığını azaltmasına izin verme hamlesiydi. Bu hamle, İsrail'deki güvenlik hissini arttırdı ve daha geniş bölgesel istikrara katkıda bulundu.

Ancak ABD ve Suriye dışişleri bakanları arasında bu hafta Türkiye'de yapılması planlanan görüşme ile başlayacak olan çözüme giden yol halen uzun ve meşakkatli. Şimdiye kadar yaptırımların ABD Kongresi tarafından resmi olarak ne zaman kaldırılacağına dair net bir işaret verilmedi. Çünkü bu Trump'ın hızlı bir şekilde onaylayabildiği başkanlık kararından farklı bir durum. ABD Kongresi’nin alacağı karar daha uzun bir yasama süreci gerektiriyor. ABD Kongresi'nden gelen ilk tepkiler olumlu olsa da ayrıntılar önemini koruyor.

Bu arada Washington, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ya bağlı Heyet Tahriru’ş-Şam’ı halen terör örgütü olarak listelerken Suriye'yi halen terörizmin devlet sponsoru olarak görüyor ve Şera’nın liderliğindeki yeni hükümeti resmi olarak tanımıyor. Ayrıca, Brüksel'deki görüşmesi sırasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’ye iletilen ABD'nin talepler listesi halen görüşülmeye ve takip edilmeye devam ediyor. Şeybani'nin ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yapacağı görüşmede bu temel talepler üzerinde durulması bekleniyor.

İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.

ABD’nin taleplerini sıraladığı liste, çok çeşitli güvenlik konularını içeriyor. Şam'a kayıp ABD vatandaşlarının bulunması ve Beşşar Esed rejiminin elindeki kimyasal silahlar ve diğer kitle imha silahlarıyla ilgili çözüm bekleyen meselelerin çözüme kavuşturulması için iş birliği çağrısında bulunarak başlayan listedeki talepler arasında DEAŞ’a karşı hem operasyonel olarak hem de el-Hol Mülteci Kampı’nda ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki diğer kamplarda tutulan tutuklularla ilgili olarak koordinasyon sağlanması da yer alıyor. Washington ayrıca ABD güçlerine Suriye genelinde terörle mücadele operasyonları yürütme ve İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Hizbullah'tan on yıllardır Suriye'de bulunan Filistinli gruplara kadar geniş bir yelpazede terörist olarak sınıflandırılan örgütlerle mücadele etme özgürlüğü verilmesini talep ediyor.

juık
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Riyad'da bir araya geldiler, 14 Mayıs 2025 (SPA)

ABD ayrıca azınlıklara karşı baskıcı uygulamalardan kaçınılması, kapsayıcı ve çeşitliliğin olduğu bir hükümet kurulması ve önemli makamlardaki yabancı uyruklu cihatçı unsurların temizlenmesi için güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Başkan Trump ayrıca Cumhurbaşkanı Şera’yı ‘Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılmaya ve İsrail'i tanımaya çağırdı. Suriye’nin Abraham Anlaşması'na katılması şu an için ulaşılamaz gibi görünse de Cumhurbaşkanı Şera'nın Suriye ve İsrail arasındaki 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması ile ilgilendiği de ortada.

Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı çözülmeyi bekliyor. Trump yönetiminin Cumhurbaşkanı eş-Şera ve HTŞ hakkındaki kuşkuları henüz dağılmış değil. Bu da herhangi bir siyasi zafer ilan etmeden önce bir dereceye kadar ihtiyatlı olmayı gerektiriyor. Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı açıklanmayı bekliyor. Trump’ın açıklamasının yarattığı toz ve duman dağıldıkça analistler yeni Suriye hükümeti üzerinde en önde gelen müttefiki Türkiye’nin mi, Suudi Arabistan’ın mı, yoksa ABD’nin mi daha etkili olacağını merak etmeye başlayacaklar.

csdfvghy
Lübnan'daki Hizbullah tarafından yönetilen İmam Mehdi İzcileri'nden kız öğrenciler, Lübnan'ın güneyinde, eski Suriye rejimi saflarında savaşırken öldürülen Hizbullah komutanı Ali Feyyad'ın fotoğraflarını tutarken, 6 Mart 2016 (Reuters)

Öte yandan İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.

Son olarak Rusya, Suriye denkleminde göz ardı edilemeyecek bir faktör. Beşşar Esed rejiminin düşmesi, özellikle de 2019 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Bakan Pompeo'nun Rusya ziyareti sırasında sunduğu, ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye’deki savaşı sona erdirecek uzlaşma önerisini reddetmesinin Moskova için acı verici bir jeostratejik darbe oldu. O tarihten bu yana Rusya, Lazkiye yakınlarındaki askeri üslerini korumak amacıyla Şam ile görüşmeler yürütüyor. Moskova ve yeni Suriye hükümeti arasında savaş sırasında gelişen düşmanlığa rağmen, her iki taraf da pragmatik davranıyor ve bu görüşmelerin pratik anlaşmalara yol açabileceğine inanıyor.

Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor.

Öte yan hem Ankara hem de Tel Aviv, Moskova'nın Suriye dosyasındaki dengelerde potansiyel bir rolü olduğunu düşündüklerinden Rusların Suriye'yi terk etmesine yönelik gerçek bir talepte bulunmuyorlar. Özellikle Türkiye'nin güvenlik, diplomasi ve ekonomiyle ilgili diğer çıkarlarının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerinin varlığı gibi küçük bir mesele için taviz vermeye istekli görünmüyor. Trump'ın ‘Yeni Suriye’ yaklaşımını benimsediği şu günlerde, Rusya'ya yönelik tutumu özel bir önem taşıyor. Bu da ABD'nin geniş desteğine sahip olan Ukrayna konusunda devam eden müzakerelerde etkili bir kart olarak kullanılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump'ın kararına ilişkin jeopolitik arka plan ne olursa olsun, yaptırımların kaldırılması Suriye halkı için büyük bir kazanım. Aynı zamanda ülkenin kaos ve yeniden iç savaşa sürüklenmekten kaçınmasının ardından karşılaştığı en büyük zorluk olan yeniden inşa çabaları için gerçek bir umut penceresi açıyor. Dünya Bankası on dört yıllık savaşın altyapı ve ekonomiye 400 milyar dolardan fazla zarar verdiğini tahmin ediyor. Çatışma, komşu ülkeler ve Avrupa'daki altı milyondan fazla mülteci de dahil olmak üzere Suriyelilerin neredeyse yarısını yerinden etti. ABD’nin Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde Suriye’ye uyguladığı katı yaptırımların devam etmesiyle birlikte, ABD’nin mevcut ya da gelecekteki yönetimleri tarafından yasal olarak soruşturmaya uğrama korkusu nedeniyle Suriye’ye yardım ulaştırma imkanları da oldukça sınırlı.

cfdvbgh
Suriye'nin başkenti Şam'ın eteklerindeki bir Captagon (uyuşturucu hap) fabrikasının içinde kimyasal madde içeren kutular, 12 Aralık 2024 (Reuters)

Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da ülkenin yeniden inşası için en önemli ve etkili yol olan uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor. Zira iş dünyası, istikrarlı ve güvenli bir ortama ihtiyaç duyar, ancak bu geçici muafiyetlerle sağlanamaz.

Sonuç olarak İran'ın bölgesel yenilgisinden DEAŞ’ın neredeyse tamamen ortadan kaldırılmasına ve Türkiye'deki PKK terör örgütünün feshedildiğinin açıklanmasına kadar son dönemde hız kazanan dramatik bölgesel gelişmelerle birlikte Suriye'nin çevresiyle yeniden bütünleşmesi, daha müreffeh, daha istikrarlı ve daha barışçıl bir Ortadoğu'ya giden yolu açabilecek yeni bir sayfa açmak için gerçek bir fırsat gibi görünüyor.