Irak’ın Kuveyt’i işgal süreci: 2 Ağustos’ta diplomatik çabalara kurşun sıkıldı

AFP
AFP
TT

Irak’ın Kuveyt’i işgal süreci: 2 Ağustos’ta diplomatik çabalara kurşun sıkıldı

AFP
AFP

2 Ağustos 1990 kara perşembenin üzerinden 29 yıl geçti. Körfez’deki dengelerin nasıl sarsıldığını gözler önüne seren siyasi ve ekonomik belgeler, o günlere ışık tutmaya devam ediyor.
Mevcut Kuveyt hükümetinin tanıtmaya çalıştığı şekliyle ‘Saddam’ın Kuveyt’i işgal ettiği’ iki ülke tarihindeki o müstesna gün, üzerinden geçen zamana ve Kuveyt’in geçmişi geride bırakarak geleceğe bakma çabalarına rağmen, siyasi ve askeri derslerde bugün de okutuluyor.
Aşılması güç bir dönem
Irak-Kuveyt sınırının 60 kilometre güneyindeki Ali Es Salim Hava Üssü’nden emekli Orgeneral Sabır Suveydan, Independent Arabia’dan Raşid el-İyd’e işgal günleri için şunları diyor;

“Unutulması mümkün olmayan anılar. Kim o işgali, yıkımı ve sürgünü unutabilir ki? Bu aşılması oldukça güç bir dönem.”
2 Ağustos 1990 henüz şafak daha sökmeden Saddam güçleri hem zamanlama hem de iki ülke arasındaki gerilimli siyasi ve askeri ilişkilere rağmen beklenmedik bir anda Kuveyt’e saldırdı.
Askeri Danışman Dr. Nasır el-Mısri, yaptığı açıklamada, “Şüphesiz o dönem güvenlik raporları, uydu görüntüleri, Irak içindeki ve dışındaki kaynakların ve dost ülkelerin sağladığı bilgiler, bu işgalin gerçekleşeceğini gösteriyordu. Tüm bu bilgiler, Irak’ın üç aydan uzun bir süre işgal hazırlığı yaptığını ortaya koyuyordu” dedi.
Fırtına öncesinde tırmanan gerilim
Irak’ın Kuveyt’i işgali öncesinde 28 Mayıs 1990’da Irak’ın başkenti Bağdat’ta düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’ndeki toplantıda, gerginlik had safhaya tırmandı. Zirveye o dönem başkanlık eden Saddam Hüseyin, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın Arap ulusal güvenliğini ele alma çağrısı üzerine yapılan görüşmede, beklenmedik bir çıkış yaparak Kuveyt’i “Irak petrolünü çalmakla” suçladı.
Bu suçlamayı, iki ülke arasında tansiyonu yükselten siyasi gelişmeler izledi. Sözgelimi 16 Temmuz 1990’da Irak, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin kapasitesinden fazla petrol üretimi yaptığını ve bunun Irak ekonomisi üzerinde olumsuz sonuçlara neden olduğu gerekçesiyle Arap Birliği’ne protesto notası verdi.
Saddam’dan tehdit
17 Temmuz 1990’da Saddam, 1968 Temmuz Devrimi yıldönümü dolayısıyla halka hitap ettiği konuşmasında, başta Kuveyt olmak üzere Körfez ülkelerini Irak’a karşı petrol suikastı düzenlemekle suçladı ve “uygun bir cevap” vermekle tehdit etti.
İşgalin ayak sesleri
Saddam’ın yönelttiği bu suçlamaları, ‘gerçek olmayan ve dayanaksız’ şeklinde niteleyen Mısri, “Saddam’ın petrol çalındığını iddia ettiği petrol sahası kapalıydı. Aynı zamanda o dönem Kuveyt’in günlük petrol üretimi 1 milyon varili aşmazdı” dedi.
Mısri, “Irak’ın zayıf düşürülmesinde Kuveyt’in hiçbir rolü yok. Bilakis Kuveyt, Tahran’a karşı yürüttüğü savaşta Bağdat’a destek verdi. Kuveyt’in Irak’tan hiçbir çıkarı yoktu” diye konuştu.
Ali Es Salim Hava Üssü’nden emekli Orgeneral Suveydan ise şöyle diyor;
“Evet, Saddam o konuşmasıyla (17 Temmuz 1990) Kuveyt’in geçim kaynağını değil gırtlağının kesilmesini istediğini açık bir şekilde dile getirdi. Bu kapsamda, dönemin Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’in Kuveyt’e yönelttiği suçlamalar bir nevi işgalin ayak sesleriydi.”
Mısri ise Saddam’ın açıklamasına ilişkin şunları söyledi;
“O konuşma, Saddam tarafından açık bir şekilde dillendirilen Irak tehdidinin ilkiydi. Saddam aynı gün başka münasebetlerle yaptığı uyarılarda, bu işgalin kaçınılmaz olduğu mesajlarını da verdi. Iraklı askerler hazırlıklarını yaptı ve Kuveyt’in bitişindeki Irak’a ait askeri hava üssünde mevzilendi. Bu hazırlıkların haberleri Kuveyt’in Basra’daki askeri kaynakları aracılığıyla Kuveytli yöneticilere ulaşmıştı.”
Irak’ın gerilimi tırmandırma adımları sürdü
Gerilim, konuşmanın ertesi günü yani 18 Temmuz’da da sürdü. Saddam’ın görevlendirmesiyle Tarık Aziz, Arap Birliği Genel Sekreteri’ne bir mektup teslim etti. Mektupta, Kuveyt, Irak’a karşı düşmanca politikalar gütmek ve Irak topraklarında sistematik ve aşamalı bir şekilde ilerleyerek askeri, güvenlik ve petrol tesislerinin yanı sıra çiftlik kurmakla suçlanıyordu. Mektupta, ayrıca Kuveyt ve BAE’nin petrol fiyatlarını ve dolayısıyla Irak’ın petrol ihraç gelirlerini düşürmek amacıyla kasten kapasitesinden fazla petrol üretimi yaptığı ileri sürülüyordu.
Irak’ın tehlikeli suçlamaları, bölgedeki tansiyonu iyiden iyiye tırmandırırken, bazı Arap ülkeleri iki taraf arasındaki sorunların diplomatik yollarla çözümü için harekete geçti.
Arap devletlerinin girişimleri
“İki taraf arasındaki gerilimin düşürülmesi hedefiyle birçok Arap lideri çaba gösterdi” diyen Suveydan, özellikle bu konuda dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in girişimlerine övgüde bulundu. Suveydan, bu yönde çaba gösterenler arasında ayrıca Ürdün Kralı Hüseyin bin Abdullah ve Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın da olduğunu kaydetti.
Kuveyt’in attığı adımlar
Kuveyt o dönem tüm bu tehditler karşısında sessiz kalmadı. Bu bağlamda Kuveyt Ulusal Meclisi, düzenlediği olağanüstü toplantıda, Irak’ın Kuveyt’e yönelik tutumuna eleştiriler yöneltti.
Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah el-Ahmed es-Sabah, Arap liderleriyle yaptığı görüşmelerde, Kuveyt Emiri Şeyh Cabir el-Ahmed’in ülkesinin artan Irak tehdidine karşı tutumunu belirten mesajını iletti.
Gerginliğin iyice gün yüzüne çıktığı 19 Temmuz 1990’da Arap başkentleri arasında Irak-Kuveyt ilişkilerinin düzeltilmesi hedefiyle yoğun telefon görüşmeleri gerçekleştirildi.
Ertesi günü yani 20 Temmuz’da Mısır kriz hattına doğrudan girerek, sorunu kardeşçe bir diyalog kapsamında çözme çağrısında bulundu.
İşgale işaret eden göstergeler giderek arttı
Görüşmelerin sürdüğü bir dönemde, Kuveyt Kamu Çalışanları Federasyonu, Kadisiye gazetesine demeç veren Irak ordusundan bir yetkilinin, “Kuveyt’e yönelik askeri operasyon ihtimali masada” sözlerine işaret ederek, Irak’ı Kuveyt’e savaş ilan etmekle suçladı. 21 Temmuz 1990 tarihli açıklamada, Iraklı askeri yetkili, ülkesinin çıkarlarını korumak amacıyla gerekli tüm önlemleri alacaklarını ifade ediyordu.
22 Temmuz’da Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’i kabul etti. Aziz, görüşme sırasında Saddam’ın mesajını sözlü olarak Mübarek’e iletti. Görüşme sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Aziz, “Onlar (Kuveyt) bizi tehdit ediyorlar. Biz kimseyi tehdit etmiyoruz” ifadelerini kullanmıştı
Günler geçtikçe gerilimin dozu da bir hayli yükseliyordu. 23 Temmuz’da Irak’ın niyetinden endişe etmeye başladığına dair sinyaller veren Kuveyt, buna rağmen krizin Arap ailesi içinde kalmasını sağlayarak, Birleşmiş Milletler’den (BM) uzlaşı için herhangi bir müdahale talebi olmadığını vurguladı.
Aynı gün bu sefer Şam yönetimi kriz hattına girerek taraflara sakinleşme çağrısında bulundu. Şam yönetimi, ayrıca daha önce Mısır’ın uzlaşı için önerdiği 4 maddeyi desteklediğini duyurdu.
O dört madde ise şöyle;
Güce başvurmaya dönük herhangi seçenekten uzak durmak, iki taraf arasında görüş birliği sağlamaya çalışmak, Kahire’de uzlaşı toplantısı düzenlemek ve iki ülke arasında gerginliği tırmandıran medya savaşlarına son vermek.”
Uzlaşı görüşmelerine geçiş için o dönem Cezayir’in başkentinde düzenlenen Arap Mağrip Birliği Zirvesi’nin kapanış oturumunda Körfez’deki gerilimin düşürülmesi hedefiyle arabuluculuk faaliyetlerini yürütecek bir özel temsilcinin atanmasına karar verildi.
24 Temmuz’da Hüsnü Mübarek, gerginliğin düşürülmesi hedefiyle Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ı ziyaret etmek üzere bölge turuna çıktı.
Bu ziyaretlerin ardından Mübarek, 29 Temmuz’da yaptığı açıklamayla, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkları ele almak üzere Irak ve Kuveytli yetkililerin Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde ikili görüşmeler için bir araya geleceklerini duyurdu. Mübarek, açıklamasında, ayrıca iki ülke medyasının gerginliği tırmandırmaya dönük yayınlara son verilmesinin görüşmenin gündeminde olacağını sözlerine ekledi.
26 Haziran 1990’da iki ülke arasındaki medya savaşları resmen son buldu. Washington’dan da Iraklı yetkililerin ABD yönetimine askeri operasyona başvurmama yönünde güvence verdiğini belirten açıklamalar geliyordu.
Ufuktaki uzlaşı işaretleri
29 Haziran 1990’da Irak-Kuveyt ilişkilerinin yumuşamaya başladığına işaret eden gelişmeler yaşandı. Sözgelimi Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC, petrolün varil fiyatını 18 dolardan 21’e çıkarırken, Kuveyt ve BAE ise petrol üretimini düşürerek günlük 1 milyon varilin altına ineceklerini duyurdu.
Cidde toplantısı
30 Haziran’da Suudi Arabistan, Irak ve Kuveyt heyetlerinin Cidde kentinde ikili görüşmeler gerçekleştireceklerini ilan etti. Bu duyuru iki tarafın da onayı alındıktan sonra geldi.
Emekli Orgeneral Suveydan, görüşme talebinin merhum Suudi Arabistan Kralı Fahd bin Abdulaziz’den geldiğini belirtti.
31 Temmuz’da iki ülke arasında müzakereler başladı. Müzakerelerde Kuveyt tarafını Başbakan ve Veliaht Prens Şeyh Sad el-Abdullah, Irak tarafını ise Devrim Komuta Konseyi'nin Başkan Yardımcısı olan İzzet İbrahim Duri temsil etti.
Toplantının hemen öncesinde açıklamalarda bulunan Şeyh Sad, ‘İbrahim ile tanışmayı gönülden istediğini’ dile getirirken, görüşmenin olumlu geçmesi ve iki ülke arasındaki başlıca sorunlara nihai ve adil bir çözüm sağlaması temennisini dile getirdi.
Görüşmenin ardından İzzet İbrahim, bütün olasılıklara kapıları açık bırakarak, umre ibadeti için müzakerenin yapıldığı yeri terk etti.
Suveydan, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti;
“Herkes bu toplantının diplomatik çözümle sonuçlanmasını bekliyordu. Ancak maalesef Kuveyt heyeti Irak’ın reddiyle karşılaştı. Irak heyetinin toplantıyı başarısızlığa uğratmak için geldiği ortaya çıktı. Kuveyt tarafı özellikle borçlar konusunda verdiği tavizlere rağmen Irak heyetinin başındaki ismin, umre için ayrılmasıyla birlikte bu zirvenin akamete uğratılmak istendiği anlaşıldı. Bu nedenle Kuveyt heyetinin 1 Ağustos gecesi ülkesine dönmekten başka seçeneği kalmamıştı. Bununla beraber Kuveyt, sonraki görüşmenin bir hafta sonra Bağdat’ta düzenlenmesini düşünüyordu. Ancak bu olmadı.”
Ancak Kuveyt’i kriz yönetiminde başarısız olmakla suçlayan Nasıri ise şöyle diyor;
“Irak’ın işgal niyetinde olduğuna işaret eden bilgiler açıktı. Kuveyt tarafı bunun için hazırlık yapmakta serbestti. Kuveyt silahlı güçlerin tek başına Irak askerlerini püskürtmesi mümkün değildi. Ancak Kuveyt, (Körfez Arap ülkelerinin kurduğu) El-Cezire Kalkanı güçleri ile işbirliğine giderek veya ABD ve İngiltere ile olan askeri anlaşmaları aktif hale getirmek suretiyle askeri yardım alarak bu büyük fitnenin önüne geçebilirdi.”
İşgal gecesi
İşgal gecesine dair anılarını aktaran Suveydan, şunları kaydetti;
“2 Ağustos 1990’da akşam saat 08.00 ila 22.00 arası, Kuveyt sınırında konuşlu Irak güçleri bombalamaya başladığı Kuveyt topraklarına girmeye başladı. İşgal gecesi saat 22.00 ila 04.00 arası Ali Es Salim Hava Üssü’ne çağrıldım. Dışişleri Bakanı Şeyh Sad el-Abdullah da orada gelişmeleri takip ediyordu. Sınır bölgesindeki birçok bölge Iraklı güçlerin eline geçti. Üsteki tüm Kuveytli güçlere hazırlıklı olmalarını söyledik. Sabah saat 02.30 sularında alarm seviyesini en üst dereceye çıkardım. Bu seviye savaşa hazırlık anlamına geliyor.”
Suveydan, konuşmasını şöyle tamamladı;
“Irak tarafının öncü saldırı güçleri Cumhuriyet Muhafızlarından oluşan üç gruptan ibaretti. Bu güçler 2 Ağustos sabahı erken saatlerde 6. ve 32. Tugay’a saldırdılar. Aynı dakikalarda Ahmed el-Cabir ve Ali el-Cabir hava üsleri bombalanmaktaydı. O sırada savaş uçakları üste bulunuyordu. 2 Ağustos sabahı üslere ve tugaylara yönelik saldırılar sürdü. Irak güçleri Ummu Kasr, el-Abduli ve es-Salimi tarafından Kuveyt topraklarına girdi. Güneş batımına dek Irak güçleri Kuveyt topraklarının çoğunu işgal etmişti. Kuveyt, kardeş ve dost ülkelerden yardım talebinde bulundu, ancak iş işten geçmişti. Kuveyt 2 Ağustos akşamı düşmüştü. Bunda şaşılacak bir durum yok. Zira saldıran tarafta 150 bin asker vardı, karşısında ise sadece 17 bin.”



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.