ABD DEAŞ'ın Afganistan kolunu Batı için doğrudan tehdit olarak görüyor

23 Temmuz’da Celalabad şehrinde saldırı hazırlığındaki DEAŞ unsurları güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı
23 Temmuz’da Celalabad şehrinde saldırı hazırlığındaki DEAŞ unsurları güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı
TT

ABD DEAŞ'ın Afganistan kolunu Batı için doğrudan tehdit olarak görüyor

23 Temmuz’da Celalabad şehrinde saldırı hazırlığındaki DEAŞ unsurları güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı
23 Temmuz’da Celalabad şehrinde saldırı hazırlığındaki DEAŞ unsurları güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Amerikan birliklerinin 18 yılın ardından Afganistan’dan geri çekilmesi konusundaki tereddütleri sonrası, ABD ordusu ve istihbarat yetkilileri, DEAŞ’ın Afganistan kolunun Batı dünyası için gerçek bir tehlike olup olmadığı konusunda ikiye bölündü.
DEAŞ’ın Afganistan’daki etkinliği hususunda birinci dereceden bilgi sahibi olan mevcut ve eski yönetimden 10 ABD’li yetkili, New York Times (NYT) gazetesine yaptığı açıklamalarda, bu konudaki görüşlerini detaylı bir şekilde paylaştı. İsimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililer, muhtemel terör tehditleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Afganistan’da görev yapan ABD’li askeri yetkililer, burada DEAŞ terör örgütünün giderek güçlendiğine dikkat çekerek, ABD dahil olmak üzere batılı ülkelere yönelik saldırı düzenleyebilecek güce erişebilecekleri yönünde çekincelerini dile getiriyor.
Ancak Washington’daki istihbarat yetkilileri, bu senaryonun gerçekleşmesine ihtimal vermediklerini belirtiyorlar. İstihbarat cephesinde yer alan yetkililer, örgütün artık dünya geneline terör ihraç etme yeteneğini kaybettiği görüşünde. Söz konusu yetkililer, medyada Horasan DEAŞ’lıları olarak da bilinen DEAŞ’ın Afganistan kolunun halen bölge güvenliği için tehdit unsuru olduğunu kabul etmekle birlikte, bu unsurların Batı’dan ziyade Afganistan’daki Taliban hareketi için tehdit oluşturduğunu dile getiriyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise uzun bir süredir Taliban’ın gerçek gücü ve ABD’nin Afganistan’da yürüttüğü askeri operasyonların etkinliği noktasında istihbarat cephesiyle aynı fikirde olmadığını belirten demeçler yayınlıyor.
ABD yönetimi koridorlarında Afganistan’da terörle mücadele güçlerinin konuşlandırılmasını sürdürme kararı tartışılmaya devam ediyor. Tartışmalardan çıkacak karar, Afganistan’daki savaşın geleceğini belirlemesi açısından oldukça önem arz ediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen özel bir temsilci, halihazırda Afganistan’daki Taliban hareketiyle barış müzakereleri yürütmekte. Uluslararası güçlerin Afganistan sahasından çekilmesi halinde Taliban güçlerinin ülkede siyasi alanda büyük bir güç elde etmesinden endişe ediliyor. Trump yönetimi, halen yaklaşık 14 bin ABD askerin görev yaptığı ülkedeki asker sayısını azaltma yönünde geçtiğimiz aylarda bazı açıklamalarda bulundu. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada, Başkan Trump'ın 2020'de yapılacak başkanlık seçimlerine kadar Afganistan'daki asker sayısını azaltma yönünde talimat verdiğini belirtse de rakam vermekten çekindi.
Pompeo, Washington’daki Ekonomi Kulübü’nde yaptığı konuşma sırasında, “ABD Başkanı’ndan aldığım direktif bu yönde. Bu konuda net. Bitmek bilmeyen savaşları sonlandırıp, asker sayısını azaltmak istiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Başta Jack Keane ve David H. Petraeus gibi isimler olmak üzere mevcut ve emekli generaller, Trump’a Afganistan’da birkaç bin özel operasyon güçleri bırakması için baskı uyguluyor. Generaller, tamamen çekilme seçeneği sonrasında terörün yeniden bölgeye gelmesi ve hükümet ile güvenlik güçlerinin zayıflamasından endişe duyduklarını vurguluyor.
ABD’li General Jack Keane, konuyla ilgili bir röportajda şu ifadeleri kullandı; “Afganistan'daki ABD kuvvetleri, yaklaşık 18 yıldır ülkemize yönelik bir başka felaket saldırısının gerçekleşmesini önledi. Taliban'ın ülkedeki bütün ABD güçlerinin geri çekilmesine karşılık gelecekte böyle bir (saldırının olmayacağı) garanti vermesini beklemek anlamsız.”
Öte yandan Afganistan’daki terör örgütü DEAŞ tehdidi güçlü bir tartışma noktasını olarak görülmüyor.
Afganistan Özel Polis Birimi Komutanı Ahmed Aziz, DEAŞ’ın başkent Kabil’deki saldırıları daha çok ilerleme kaydettiğini ve örgütün ülkedeki faaliyetlerini ve büyümeyi sürdürdüğünü ifade etti.
Aziz, açıklamasının devamında, “DEAŞ unsurları sızma konusunda oldukça uzmanlaşmışlar. Hızlı bir biçimde ulaşmamızın güç olduğu hedefler seçiyorlar” diye konuştu.
ABD’li bir askeri ve istihbarat yetkilisi de DEAŞ’ın Afganistan’da faaliyet gösteren Taliban ve diğer terör örgütlerinin aksine Kabil veya Celalabad şehrinde alışveriş merkezleri gibi kolay hedefleri seçtiğini belirtti.
Afganistan’da görev yapan ABD’li askeri yetkililer ile Washington’daki istihbarat ajansları şu sorunun cevabı konusunda ikiye bölünmüş durumda: DEAŞ terör örgütünün sınırı aşarak Avrupa ülkelerine doğrudan saldırabilir mi?
ABD’li üst düzey bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ’ın Afganistan kolunun örgütün Irak ve Suriye’de elde ettiği güçten yoksun olduğuna dikkati çekti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Koordinatörü Büyükelçi Nathan Sills, Afganistan’daki DEAŞ unsurlarının büyük bir ‘bölgesel’ sorun olduğunu kaydetti.
Sills, geçtiğimiz Perşembe günü, Dışişleri Bakanlığı binasında düzenlediği basın toplantısında, “Şunu vurgulamamız gerekir, bölgede birtakım saldırılar düzenleyen DEAŞ’ın Afganistan kolu gerçekte sınır dışı terör saldırıları gerçekleştirecek güçte değil” ifadelerini kullandı.
Bazı analistlere göre DEAŞ’ın Afganistan kolunun Batı için bir tehdit olmadığını söylemek tehlikeli olabilir. Merkezi Washington’da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'nın (FDD) kıdemli üyelerinden Tomasi Jocelyn, “Bu aşırılık yanlılarının hiçbirinin batıya yönelik tehdidini asla uzak bir varsayım olarak görmem. Çünkü ideolojileri esas olarak ABD'ye yönelik sürekli düşmanlığına dayanıyor” dedi.
Jocelyn, “ABD güçleri Afganistan’dan ister çekilsin ister kalsın, bu önemli konu DEAŞ’ın Afganistan kolunun veya diğer aşırılık yanlısı grupların tehditlerine bağlı olmaması gerekir. Uzun bir süredir kötü yönetim altında çıkmaza giren bir savaş yaşandı ve mevcut koşullarda bu pozisyonu korumak oldukça zor” dedi.
DEAŞ’ın 2015 yılında doğu Afganistan’da ortaya çıkmasının ardından, ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, örgütü Pakistan Taliban’ına muhalif bir yapı olarak tanımlamış ve diğer aşırılık yanlısı gruplara kıyasla yayılma imkanının zayıf olduğunu dile getirmişlerdi.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.