Kahraman mı yoksa talihsiz mi… Zarif için yolun sonu göründü mü?

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif (Twitter)
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif (Twitter)
TT

Kahraman mı yoksa talihsiz mi… Zarif için yolun sonu göründü mü?

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif (Twitter)
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif (Twitter)

Kahraman mı yoksa talihsiz mi? Bu soruya cevap verebilmek için Tahran siyaset çevrelerinde tartışmalı İslam Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’e yönelik yaklaşımlara göz atmak gerekir.
Washington, Zarif’i cezalandırma ve aynı zamanda gelecekteki herhangi bir müzakereden uzak tutulması anlamına da gelen kararını, onun sadece dışişleri bakanlığında rolünü yerine getiren bir temsilci olmasına dayandırıyor. Ayrıca Trump yönetiminin, daha önceki başkanların İran rejiminin doğasını anlamama hatasını tekrarlamaya hiç niyeti yok. Bu rejimde resmi hükümet, karanlıkta iş yapan bir “derin devletin” görünürdeki yüzünden ibarettir.
ABD’li bazı analistler, Trump’ın, Başkan Obama döneminde Demokrat Partisi’yle yakın ilişkiler kurmasından ötürü Zarif’e hiçbir şekilde güvenmediğini düşünüyorlar. Bu bakış açısına göre Zarif, başkanlık mirasının en önemli unsurlardan biri olan sözde nükleer anlaşmanın hazırlanmasında Obama’ya yardımcı oldu.
Ancak nükleer anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanan müzakereler, Zarif’in bu göreve gelmesinden iki yıl önce eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın girişimi ve İran Rehberi Ali Hamaney’in onayıyla başlamıştı.
Bununla birlikte hâlihazırda ve nükleer anlaşmanın çökmesinin ardından Hamaney, suçu Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye ve Zarif’in kilit isim olarak öne çıktığı ekibine attı.  Fakat Ruhani, perşembe günü yaptığı konuşmada ‘nükleer anlaşma destanının’ başarısız olmasından dolaylı yollardan Hamaney’i sorumlu tuttu.
Ruhani, bu konuşmada, ABD ve 5+1 grubundaki diğer ülkelerle müzakere için “en üstün Rehber’den tam yetki talep ettiğini” iddia etti. Ancak Hamaney söz konusu talebi, “bu ağır sorumluluğun” Ruhani’ye fazla geleceğinde ısrar ederek reddetti.
Hamaney, Zarif’in “bir hikmeti” olduğuna güvenmedi. Bu nedenledir ki İran’ın Ortadoğu’ya dönük politikalarını hiçbir zaman Dışişleri Bakanlığı’nın eline bırakmadı. Sözgelimi Hamaney, Ürdün, Irak, Suriye, Lübnan ile Körfez İşbirliği Teşkilatı ülkeleri Yemen ve Filistin topraklarında İslam Cumhuriyeti çıkarlarını güçlendirmek için Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi işe koştu.
Nitekim Kasım Süleymani’den sonra gelen ikinci isim Tuğgeneral İsmail Kaan da, “öncü savunma hatları” diye tanımladığı söz konusu Ortadoğu ülkelerinde diplomat ve siyasilerle muamele edilmeyeceğini ifade etmişti.
Hamaney aynı şekilde Türkiye ve Pakistan ile ilişkilerde İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri'yi sahaya sürerek bir kez daha Dışişleri Bakanlığı’nı ve onun şahsında Zarif’i uzaklaştırmış oluyordu. Hamaney, Rusya, Orta Asya, Afganistan ve Hindistan ile ilişkilerde de kıdemli danışmanı Ali Ekber Velayeti’yle iş görüyor.
Böylece Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkiler resmi hükümete yani Ruhani ile Zarif’e bırakıldı.
Avrupa ile ilişkilerde çıkmaz sokağa girilmesi ve Obama ile samimi yakınlık sona erince Zarif’e dışişleri bakanı sıfatıyla başarısızlıktan başka bir şey kalmadı. Ancak az sayıda kişi Zarif’in, gerçek yetkiden yoksun bırakılması ve Trump yönetiminin Obama ile onun yönetimiyle bağlantılı herkese beslediği patolojik nefret yüzünden bu başarısızlıktaki payının en azından kısmi olduğu görüşünde.
Hatta öyle ki ABD’nin Zarif’i cezalandıracağı yönündeki haberler üzerine onu eleştirenler dahi gizlenmesini talep ettiler. Eski Milletvekili Huccetul İslam Hamid Rızai, Ahmedinejad döneminde Zarif’in ABD'de yaşamak için ülkeden ayrılmak istediğini hatta bunun için ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden talepte bulunduğunu iddia etti. Rızai, Zarif’in pasaportuna el konulması ve ekibinde yabancı uyruklu casuslar aldığı iddiasıyla ilgili hakkında soruşturma açılması çağrısında bulundu.
Eski Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Sekreteri Said Celili, geçen hafta Hemedan’da yaptığı konuşmada, Zarif’in cezalandırılmasının Washington’un İran’a yönelik baskı uygulama aracından başka bir şey ifade etmediğini ve bunun Tahran ile iletişim kanallarını kapatmak anlamına gelmediğini söyledi.
İran'ın resmi radyo ve televizyon kanallarında yer alaan ünlü bir isim, Zarif için “Batı dünyasının en çok desteğini alan ve İslam Cumhuriyeti tarihinin en çok küfre giren kişi” ifadelerini kullandı. Aynı isim, konuşmasının devamında, Zarif’in “maruz kaldığı bütün aşağılanmayı baştan aşağı hak ettiğini” savundu.
Ruhani’ye bağlı olan İran’ın resmi haber ajansı IRNA, önceki gün yayınladığı başyazısında, bir grubun ABD’nin İran’a karşı savaş açmasını istediğini, Tahran’daki başka bir grubun da barışçıl diplomasi yollarının tümünü kapatmak için çabaladığına dikkat çekiyordu. Analizde, Zarif’in iki grubun da kurbanı olduğu ifade ediliyordu.
Zarif’in Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul ve Demokrat Senatör Dianne Feinstein kısmen gizli olan en az iki toplantısının açığa çıkması onun halen ABD’deki birçok kişiyi kendisini sempatiyle dinlemesini sağlayabilecek durumda olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’un, Zarif’i Beyaz Saray’a davet ettiği yönündeki haberler henüz doğrulanmadı. Ancak söylentiden ibaret olması yalanlanmasını gerektirmez.
Bununla beraber Tahran’da en belirgin tahmin, Hamaney ile Trump yönetimi arasında olabilecek muhtemel bir diyalogda Zarif’in rol almayacağı yönünde. Hamaney’in, yeni bir isim olan ve Washington ile Londra konusunda güçlü bir sicile sahip eski Dışişleri Bakanı Kemaleddin Harazi’yi görevlendirmeye hazırlandığı söyleniyor.
İster kahraman ister talihsiz olsun, Washington’un “kiralık kaleci” diye nitelediği Zarif, yolun sonuna geldi.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.