Toni Morrison… Siyahi güzelliğin çılgın hayal gücü ve şiirsel içerikleri

Toni Morrison
Toni Morrison
TT

Toni Morrison… Siyahi güzelliğin çılgın hayal gücü ve şiirsel içerikleri

Toni Morrison
Toni Morrison

1993 yılında ise Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan 88 yaşındaki Amerikalı yazar Toni Morrison, kısa süren bir hastalığın ardından hayatını kaybetti. Farklı toplumsal ve siyasi konular hakkında yüzlerce makalenin yanı sıra çok sayıda eleştirel ve entelektüel kitabı arkasında bırakan Morrison’un ölüm nedeni açıklanmadı.
Yazarlık kariyerine geç başlayan Toni Morrison, 39 yaşında yayınladığı 'En Mavi Göz' romanı ile hem ülkede hem de dünya çapında ün kazandı. Kitap çok sayıda dile çevrildi. Şiir dilinde yazılan bu romanda, bir kız çocuğunun gözünden hor görülmenin, ayrımcılığın, ırka dayalı güzellik anlayışının ve kişinin kendisine duyduğu nefretin yarattığı bireysel ve toplumsal travma anlatılıyor.
1973 yılında ikinci romanı olan Sula’yı yazan Morrison, bu romanda siyahi kadınlara yönelik şiddetti kaleme aldı. En önemli eserlerinden biri kabul edilen Süleyman’ın Şarkısı kitabı, erkeklerin üzerinde tahakküm kuran şiddetin nedenlerini ve arkasındaki gücü ele alıyor.
Katran Bebek kitabında siyahlar ve beyazların yaşadığı bir dünyada kadın ile erkek arasındaki duygusal açmaz ve seçenekleri gözler önüne seriliyor.
Tarihe dönüş
1987 yılında ‘Sevilen’ isimli kitabıyla kölelik konusunu ele alan Morrison, çocukları ile birlikte kölelikten kaçan bir kadının verdiği özgürlük mücadelesini anlatıyor. Pek çok eleştirmen bu kitabı 20. Yüzyılın en önemli romanlarından biri olarak tanımlıyor. Romanda 18. yüzyılda Sathe adında kadın bir köle, bebeğinin köle olmaması için boğazını keser. Ama ev, bebeğin ruhu tarafından rahatsız edilir. Yıllar sonra ruh evden kovulur fakat insan halinde 20 yaşında bir genç kız olarak evine geri döner.
Hikâyelerdeki yabancılaşma
Bazı eleştirmenlere göre Morrison’un romanlarına, 1993 yılında Nobel Ödülü’nü kazanmasını sağlayan gücü, kölelik hayatının etkilerini tanımlaması veriyor. İsveç Akademisi’ne göre Morrison'ın romanlarındaki ‘kendine özgü, dizginleştirilmemiş hayal gücü ve şiirsel içeriği’ ile Amerikan gerçekliğini ortaya koyması ödülü kazanmasını sağlayan etkenler arasında yer aldı.
Eleştirmen Martin Simon göre, Morrinson’un Afroamerikan yazar Ralph Ellison’dan bu yana en önemli siyasi yazar. Morrinson daha önce yaptığı açıklamada, “Benim görevim bulamadığım bir kitabı okumaktı. Onu yazmak ve sonra okumak benim için çok önemli bir görev haline geldi. Okumak istediğim her şeyin yazılı olduğuna ikna olmuştum ve bu şekilde bunun doğru olup olmadığını anladım” demişti.
Nobel Ödülü’nün ardından ışığı azalan Morrinson, Amerika’nın trajik gerçekliğini ele aldığı Cennet romanında yeniden parlamaya başladı. Romanında Amerikan iç savaşının sonunda ABD Devlet Başkanı Abraham Lincoln’un kölelerin serbest bırakılması yasasını çıkardığında, 1865 yılında binlerce kölenin güney topraklarına gitmesinden ilham alan Morinson, orada kölelerin kölelik hatıralarını unutmak için başladığı yeni hayatı anlatıyor. Roman, kabile sosyalizmine dayanan bir ütopyaya benziyor.
Tarihinden, olaylarından ve çağdaş Amerikan tarihine etkilerinden ilham alınan bu roman, 1960- 1970 yıllarındaki Amerikan dönemine kadar uzanıyor. Morrison romanına beklenmedik bir cümleyle başlıyor; "Beyaz kızı kim öldürdü?" Bu cümle denklemi tamamen tersine çevirdi.
Morrinson’un kitaplarında, okuyucu genellikle kendisiyle karakterler arasında bir mesafe olduğunu hisseder. Biz burada hayalperestler olarak kalmalıyız. Kendimiz sonuç çıkarmalıyız ve bu bize romanda ilerlememizi sağlayan birkaç nokta sunar, farklı boyutlardan görmemizi sağlar. Kendi karakterlerimizden uzak romandaki karakterlerle bütünleşmemizi sağlar.
Eserleri
En Mavi Göz (1970)
Sula (1977)
Sülayman’ın Şarkısı (1977)
Katran Bebek (1981)
Sevilen (1987)
Jazz (1992)
Cennet (1997)
Aşk (2003)
Şefkat (2008)
Ev (2012)
Tanrı Çocuğu Korusun (2015)
Biyografisi
ABD, Ohio doğumlu Morrison, geleneksel bir siyahi işçi sınıfı ailenin 4 çocuğundan ikincisiydi. Babası bir çelik fabrikasında çalışıyordu ve annesi bir temizlikçiydi. 1949'da Howard Üniversitesi'ne kaydoldu, 1953'te İngiliz Edebiyatı alanında lisans derecesi aldı ve 1955'te Cornell Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladı.
Mezun olduktan sonra 1955-1957 yılları arasında Teksas Üniversitesi'nde çalıştı ve daha sonra Howard Üniversitesi'ne döndü. 1958'de Jamaikalı mimar Harold Morrison ile evlendi. 1964 yılında iki çocuğu olduktan sonra boşandı. Daha sonra Random House'da yazar ve editör olarak çalışmak üzere New York'a taşındı.



Yeni korku dizisinin yıldızı, Friends ve Seinfeld'den ilham almış

The Creep Tapes'in ilk üç bölümü, 25 Eylül'te ABD'nin Teksas eyaletinde düzenlenen Fantastic Fest'te gösterildi (AMC)
The Creep Tapes'in ilk üç bölümü, 25 Eylül'te ABD'nin Teksas eyaletinde düzenlenen Fantastic Fest'te gösterildi (AMC)
TT

Yeni korku dizisinin yıldızı, Friends ve Seinfeld'den ilham almış

The Creep Tapes'in ilk üç bölümü, 25 Eylül'te ABD'nin Teksas eyaletinde düzenlenen Fantastic Fest'te gösterildi (AMC)
The Creep Tapes'in ilk üç bölümü, 25 Eylül'te ABD'nin Teksas eyaletinde düzenlenen Fantastic Fest'te gösterildi (AMC)

Bağımsız filmleriyle tanınan yönetmen ve aktör Mark Duplass, buluntu film tarzındaki korku serisi Creep ve Creep 2'deki eksantrik seri katil Josef rolüyle geri döndü.

Duplass, bu kez dehşeti televizyona taşıyor.

ABD'de Shudder ve AMC+'ta ekranlara gelen yeni dizi The Creep Tapes, Josef'in her bölümde farklı bir kurbanla maceralarını konu alıyor. 

Duplass, tüyler ürperten hikayeleri 25 dakikalık bölümlere bölerken, klasik sitcom'lardan ilham almış. 

Kulağa çılgınca gelse de The Creep Tapes'in, insanlara pandemi sırasında ailemle birlikte Friends ve Seinfeld'i art arda izlerken hissettiğim gibi hissettirmesini istedim.

"Kendimizi rahatlamış hissediyoruz"

ABD merkezli köklü gazete New York Times'a konuşan 47 yaşındaki aktör, yeni projesinden bahsederken şöyle dedi:

Jenerikten önce bir sahne var. Sonra jenerik başlıyor ve kendimizi rahatlamış hissediyoruz. Bu, tuhaf bir şekilde, bu karakteri seven insanlar için bir rahatlama ve eğlence dizisi olacak. Rahatsızlığın rahatlığı.

Duplass dizi boyunca korku faktörünün azalacağından endişe ettiğini de anlattı. Bunun yerine, mizahın yeni bir dehşet duygusu yarattığını keşfetmiş.

"Mükemmel bir tempo tutturmak zorundasınız"

Amerikalı oyuncu, "İşin içine daha fazla mizah kattığımızda insanların çok daha rahatladığını gördük" diyerek ekledi: 

Bu kez zamanı geldiğinde korku daha yoğun bir seviyeye ulaştı. Mizah, herkesin benim bir katil olduğumu zaten bildiği gerçeğiyle kaybettiğimiz şok etkisini geri getirmemizi sağlıyor.

Mizah faktörünün büyük ölçüde dizinin doğaçlama doğasından geldiğini aktaran Duplass, "Hikayeyi bir gece önce ve sahneyi çekerken yazıyoruz" diye ekledi:

Buluntu film tarzında olduğu için doğaçlama yapıp daha sonra düzenleyemezsiniz. Mükemmel bir tempo tutturmak zorundasınız. Çekim bittiğinde, aslında yazı da bitmiş oluyor.

Prömiyerini 15 Kasım'da yaptı

Yönetmen koltuğunda Patrick Brice'ın oturduğu dizi, prömiyerini 15 Kasım'da yaptı. 

2014 yapımı psikolojik korku filmi Creep ve 2017 tarihli devam filmi Creep 2, halen Netflix'te izlenebiliyor. 

Aynı evrende geçen The Creep Tapes ise henüz Türkiye'deki bir yayın platformunda gösterilmiyor.

Independent Türkçe, IndieWire, New York Times