İklim değişikliği deniz ürünlerinde zehirli cıva birikimine neden oluyor

Balık türlerinin yüzerken daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması da balıkların vücudunda zehirli cıva depolanmasını tetikleyebilir (Twitter)
Balık türlerinin yüzerken daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması da balıkların vücudunda zehirli cıva depolanmasını tetikleyebilir (Twitter)
TT

İklim değişikliği deniz ürünlerinde zehirli cıva birikimine neden oluyor

Balık türlerinin yüzerken daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması da balıkların vücudunda zehirli cıva depolanmasını tetikleyebilir (Twitter)
Balık türlerinin yüzerken daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması da balıkların vücudunda zehirli cıva depolanmasını tetikleyebilir (Twitter)

Bilim insanları iklim değişikliğinin morina balığı ve ton balığı gibi deniz ürünlerindeki zehirli cıva seviyesini artırabileceğine dair uyarlarda bulundu.
Kömür tüketimi gibi insan kaynaklı ya da doğal nedenlerle atmosferde bulunan cıvanın yaklaşık 5’te 4’ü okyanusta toplanıyor. Ardından küçük organizmalar tarafından özellikle metil cıva diye bilinen tehlikeli bir organometalik (yarı organik, yarı inorganik madde) forma dönüştürülüyor.
Independent Türkçe'nin haberine göre küçük canlılar büyükler tarafından yendikçe cıva besin zincirinde daha fazla civa birikiyor.
Denizler ısındıkça morina balığı gibi balıklar yüzerken daha fazla kaloriye ihtiyaç duyuyor ve daha fazla enerji harcıyor. Bu balık türleri bu nedenle daha fazla besin tüketiyor ve vücutlarında daha fazla zehir birikiyor.
Metil cıva insanların beyin fonksiyonlarını etkileyebilir. Özellikle rahimde beyin ve sinir sistemleri gelişme aşamasındaki çocuklar balıktan geçen cıvaya maruz kalma riski altında olabilir.
Cıva emisyonunu kontrol altına almak için yapılan düzenleme balıklardaki zehir birikiminin azalmasına ön ayak olsa da iklim değişikliği nedeniyle yükselen okyanus sıcaklıklarının balıkların vücudunda biriken zehiri tekrar artıracağı tahmin ediliyor.
Harvard John A. Paulson Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Okulu ve Harvard T. H. Chan Kamu Sağlığı Okulu’ndan araştırmacılar cıva emisyonundaki değişiklikleri modelledi.
Araştırmacıların yaptığı bilgisayar modellemesi 2000 yılındaki deniz suyu sıcaklıklarına kıyasla 1 derecelik artışın morina balığının metil cıva seviyesinde yüzde 32’lik ve camgöz köpekbalığındaki metil cıva seviyesindeyse yüzde 70’lik bir artış öngörüyor.
Araştırmacılar emisyondaki düşüşler nedeniyle deniz suyundaki metil cıva seviyesi yüzde 20 azalsa da 1 derecelik sıcaklık artışının metil cıva seviyesi açısından morina balığında yüzde 10’luk ve camgöz köpebalığındaysa yüzde 20’lik yükselişe neden olacağını söyledi.
Araştırmacılar ayrıca 1969’daki okyanus sularının ısınmasının Atlantik’teki mavi yüzgeçli orkinos balığında cıva yoğunlaşmasına etkilerini inceledi ve sıcaklık artışının türdeki cıva seviyesini yaklaşık yüzde 56 artırmış olabileceğini buldu.
Ringa balığı gibi besin kaynaklarının aşırı avlanması sonucu morina balığı ve camgöz köpekbalığı gibi türlerin beslenmesindeki değişiklikler ne kadar metil cıva tükettiklerini ve vücutlarında depoladıklarını da etkileyebilir.
Araştırmacılar morina balığının yediği ringa balığının ne kadar azaldığı gibi yırtıcı hayvanların ne yediğini değiştiren aşırı avlanmanın etkilerini inceledi. Maine Körfezi’nden alınan 30 yıllık balık ve deniz suyu örneklerine dayanan çalışma Nature adlı bilimsel yayında yayımlandı.
Bilim insanları aşırı avlanmayla oluşan beslenme değişiklikleri ve sonrasında ringa balığı popülasyonundaki iyileşme nedeniyle 1970’ler ve 2000’ler arasında morina balığındaki zehir yoğunluğunun yüzde 23’e kadar yükseldiğini söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (WHO) Brezilya, Kanada, Çin, Kolombiya ve Grönland’da geçim için avlanan topluluklardaki her bin çocuktan 17’si cıvayla kirlenmiş deniz besinlerinin tüketilmesi nedeniyle zihinsel bozukluktan muzdarip.
Makalenin kıdemli yazarı Elsie Sunderland, “Ekosistemde başka ne olduğundan bağımsız olarak, cıva emisyonunun azalmasının yararlarını gösterdik. (...) Ancak eğer gelecekte metil cıva etkisinin azalma eğiliminin devam etmesini istiyorsak iki aşamalı bir yaklaşıma ihtiyacımız var. (...) İklim değişikliği deniz ürünlerinden insana geçen metil cıvayı artıracak, dolayısıyla ekosistemi ve insan sağlığını korumak için hem cıva emisyonunu hem de sera gazı salımını düzenlememiz gerekiyor” dedi.
Araştırmada yer almayan Ulster Üniversitesi’nden Profesör Sean Strain makaledeki önermelerin doğru göründüğünü söyledi.
Strain, “Modelleme ve hesaplamalar doğru, çalışmanın bilimsel kalitesi iyi görünüyor ve yazarların aşırı avlanma ve küresel ısınmanın morina balığı ve diğer balık türlerindeki potansiyel metil cıva artışı iddiasını destekleyebilir” dedi. 
Ancak Strain Atlantik morina balığındaki cıvanın yüzde 23 oranında artışının insan sağlığına tehdit oluşturabileceğinin şüpheli olduğunu söyledi.
Çalışmaya katılmayan Ulster Üniversitesi’nden bir diğer bilim insanı Dr. Emeir McSorley, “Seyşeller'deki annelerin Batı ülkelerinde balık tüketen annelere göre metil cıva yoğunluğuna maruz kalma ihtimali en az 10 ila 100 kez daha fazla (...) Doğrusu yüksek metil cıvaya maruz kalmış annelerin çocukları bazı gelişim testlerinde daha az metil cıvaya maruz kalmış annelerin çocuklarından daha iyi sonuç veriyor. Bu bulguların hamilelik sırasında balık tüketmenin yararlarının risklere ağır bastığı çıkarımında bulunuyoruz” dedi.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging