Çalışırken müzik dinlemek yaratıcılığa zarar veriyor

Çalışırken müzik dinlemek yaratıcılığa zarar veriyor
TT

Çalışırken müzik dinlemek yaratıcılığa zarar veriyor

Çalışırken müzik dinlemek yaratıcılığa zarar veriyor

Çalışırken müzik dinlemenin yaratıcı düşünceyi geliştirdiğine dair yaygın bir inanç var ancak yeni araştırmaya göre bunun tam tersi doğru olabilir.
İngiltere’den Lancaster ve Central Lancashire üniversiteleri ile İsveç'ten Gävle Üniversitesi'nden psikologlar, fon müziği dinlemenin sözel yaratıcılık yeteneği üzerindeki etkisini araştırdı. Ortaya çıkan sonuç, performansın bu şartlar altında “önemli ölçüde düştüğü” şeklinde oldu.  
Independent Türkçe'de yer alan habere göre araştırmacılar, insanların sözel yaratıcılığını baz alan üç farklı deney tasarladı. Çalışma için seçilen 19-30 yaş arası 30 katılımcının her birine üçer kelime verildi ve bunların hepsiyle ilgili bir kelime düşünmeleri istendi.
Kendilerine “elbise”, “saat kadranı” ve “çiçek” kelimeleri verilen katılımcıların hepsinin bunlarla ilişkili gördüğü kelime “güneş” oldu. Her biri güneş kelimesini diğerlerinin başına getirirken, ortaya “yazlık elbise”, “güneş saati” ve “ayçiçeği” kelimeleri çıktı.
Katılımcılardan kendilerine verilen görevi sessiz, yabancı dilde bir şarkı çalınan, enstrümantal müzik çalınan ya da kulağa tanıdık gelen sözleri olan şarkı çalınan dört farklı odada tamamlamaları istendi.
Verilen görevler bu şartlar altında yerine getiririrken yaratıcılığın zedelendiği ve bu durumun tüm müzik türleri için geçerli olduğu sonucuna ulaşıldı.
Araştırmacılar, müzik dinlemenin sözel belleği etkilemiş olabileceğini ve bu nedenle katılımcıların kendilerine verilen üç kelimeyi bir araya getirme görevini yerine getirmekte zorlandığını kaydetti.
Müzik dinlemenin yaratıcı düşünmeyle ilişkisini inceleyen bilimsel çalışma Applied Cognitive Psychology adlı hakemli bilimsel dergide yayımlandı. Lancaster Üniversitesi’nden Dr. Neil McLatchie, ortak yazarı olduğu çalışmayla ilgili The Independent’a şu açıklamalarda bulundu:
“Sessiz arka plan koşullarına kıyasla fon müziğinin çalındığı ortamlarda performansın bozulduğuna dair güçlü bulgular elde ettik. Sonuçlar, müziğin yaratıcılığı artırdığı yönündeki popüler görüşe meydan okumaktadır ve içeriğinin ne anlam ifade ettiğine bakılmaksızın (sözsüz, tanıdık sözleri olan ya da yabancı sözleri olan) müzik, problem çözmedeki yaratıcı performansı sürekli olarak bozmaktadır."
2017’de PLOS One adlı bilimsel yayında yayımlanan bir diğer araştırma ise hareketli müzik dinlemenin yaratıcılığı artırdığı ve insanların daha özgür fikirler üretmesini sağladığını ileri sürmüştü.



Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
TT

Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)

Arkeologlar, Avustralya'nın Mavi Dağlar bölgesindeki bir mağarada Son Buzul Çağı'na ait nadir eserler ortaya çıkararak kıtanın ilk insanlarının, bir zamanlar bu engebeli dağlarda yaşadığına dair kesin kanıtlar buldu.

İlk Milletler topluluğu üyeleriyle birlikte çalışan araştırmacılar, Sidney'nin batısında yaklaşık 1073 metre yükseklikte yer alan buz gibi bir bölge olan Dargan Sığınağı'nın 20 bin yıl önce ilk insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını keşfetti.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan bulgular, Avustralya'da 700 metrenin üzerindeki bir rakımda yerleşim olduğuna dair bugüne kadarki en eski kanıtı sunuyor.

Bulgular, Mavi Dağlar'ın Son Buzul Çağı'nda yerleşime elverişsiz olduğu yönündeki önceki inanışları tersine çevirirken bu tür buzlu arazilerin, erken insan göçüne engel teşkil etmemiş olabileceğine işaret ediyor.

Araştırma, erken dönem Avustralya yerlilerinin bu elverişsiz koşullara uyum sağlamalarını sağlayan yaratıcılıkları hakkında da yeni soruları gündeme getiriyor.

Son Buzul Çağı'ndaki soğuk hava koşulları Mavi Dağlar'ın 600 metre yukarısındaki üst kesimlere kadar uzanmıştı, sıcaklıklar bugünkünden en az 8,2 derece daha düşüktü ve bitki örtüsü modern zamanlara göre çok daha seyrekti.

Bilim insanları Buzul Çağı'nda bu bölgede odun kaynaklarının kıt olabileceğini ve su kaynaklarının kış boyunca donmuş olabileceğini söylüyor.

Sidney Üniversitesi'nden arkeolog Wayne Brennan, "Şimdiye kadar, Avustralya'nın yüksek kesimlerinin Son Buzul Çağı'nda yaşanması çok zor yerler olduğunu düşünüyorduk" diyor.

Dr. Brennan şu ifadeleri kullanıyor: 

Yine de araştırmalarımız bu zorlu koşullara rağmen insanların, ağaç sınırının yaklaşık 400 metre üzerindeki bu yüksek rakımlı arazide yaşadığını ve buradan geçtiğini gösteriyor.

Arkeologlar mağara alanındaki son kazılarda ocak kalıntıları da dahil, Son Buzul Çağı'na ait yaklaşık 700 eser ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bunların çoğunun Avustralya'nın ilk insanları tarafından muhtemelen kesme veya kazıma için kullanılan tarih öncesi aletler olduğunu söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Philip Piper "Dargan Mağarası'nın son 20 bin yılını kapsayan bu kadar sağlam bir kronolojiyi oluşturmamızı sağlayan, eserlerin mükemmel bir şekilde korunmasıydı" diyor.

Gün yüzüne çıkarılan kil taşından aletlerin çoğu yerel üretimdi ancak bir tanesi Dargan Sığınağı'ndan yaklaşık 50 km uzaklıktaki Jenolan Mağaraları bölgesinden gelmiş gibi görünüyor. Bu da eski insanların kuzey ve güney arasında yolculuk yaptığına işaret ediyor.

ghtyju

Araştırmacılar, Mavi Dağlar silsilesi, bitki ve hayvan çeşitliliğiyle tanınan bir UNESCO Dünya Mirası alanı olmasına rağmen, yerli halkın kültürel mirasını korumak için hiçbir önlem alınmadığını söylüyor.

Çalışmanın yazarı ve Darug kadını Leanne Watson Redpath, "Halkımız binlerce yıl boyunca Mavi Dağlar'da yürüdü, yaşadı ve gelişti ve mağaranın orada olduğunu biliyorduk" diyor.

Mağara sadece bir şeyler paylaşmak, hikaye anlatmak ve hayatta kalmak için burayı bir buluşma yeri olarak kullanan atalarımızla somut bir bağ değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin bir parçası. Tüm Avustralyalıların yararı için mirasımıza saygı göstermeli ve onu korumalıyız.

Bilim insanları Son Buzul Çağı'nda bu dağlara hangi ilk insanların ulaştığına henüz emin değil.

Birden fazla yerli grubun bu bölgeyle bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Dr. Brennan, "Geleneksel bilgimizle bilimsel araştırmaları birleştirerek tarihimizin bu paha biçilmez mahzenlerini gelecek nesiller için koruyabileceğimizi umuyoruz" diyor.

Independent Türkçe