İran ve Arap ülkeleri arasında güç dengesinin korunması

İran’ın nükleer programını geliştirmesi bölgedeki güç dengesini değiştirdi (Reuters)
İran’ın nükleer programını geliştirmesi bölgedeki güç dengesini değiştirdi (Reuters)
TT

İran ve Arap ülkeleri arasında güç dengesinin korunması

İran’ın nükleer programını geliştirmesi bölgedeki güç dengesini değiştirdi (Reuters)
İran’ın nükleer programını geliştirmesi bölgedeki güç dengesini değiştirdi (Reuters)

Belirli bir coğrafi alana hâkim ülkeler arasında güç dengesi hüküm sürdüğünde bu bölge istikrarlı olarak nitelendirilir. Fakat bölgedeki ülkelerden birinin başta askeri alanda yeteneklerini artırmaya çalışması ve güç dengesini değiştirmesi halinde, diğer taraflar bölgedeki güvenlik ve istikrarı korumak için bu ülkeye karşı koalisyonlar kurmak durumunda kalır.
Basra (Arap) Körfezi’ndeki son gelişmeler adeta bu teorinin açıklaması mahiyetindedir. Teorinin birinci ayağını balistik füze programı, diğerini de İran’ın Körfez’den geçen petrol tankerlerini alıkoymasına yanıt olarak ABD’nin Körfez sularında bir koalisyonun kurulması önerisi oluşturuyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Beyaz Saray’da düzenlenen bakanlar toplantısında, İran’ın konuyu müzakere etmeye hazır olduğunun işaretlerini verdiğini belirtti. Aynı sıralarda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de, Washington’un Ortadoğu ülkelerine silah satışlarını durdurması halinde ülkesinin balistik füze programı için müzakere masasına oturmaya hazır olduğunu belirtti. Ancak Tahran daha sonra yaptığı açıklamayla füze programının müzakere konusu olmasını reddettiğini bildirdi. Bu noktada İran’ın neden balistik füze programını müzakere etmeyi reddettiğini ve müzakereyle Ortadoğu’ya satılan silahlar arasında nasıl bir bağlantı kurduğu sorusunu sormak gerekir.
Balistik füzelerin İran için önemi
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre balistik füzeler İran için birkaç açıdan önem arz ediyor. Onlardan biri de kuruluşundan bu yana İran rejimine uygulanan uluslararası yaptırımlardır. Bu yaptırımlar İran’ın teknik olarak gelişmiş askeri sistemlere sahip olarak savunma gücünü modernize etmesinin önünde engel teşkil ediyor. Şah’ın düşüşüyle birlikte neredeyse bütün silah çeşitlerinin ithalat özgürlüğü sona erdi.
Ayrıca uluslararası yaptırımların yanı sıra 8 yıl süren İran-Irak savaşı, askeri yeteneklerini artırmayı sürdüren bölgedeki ülkelere kıyasla İran'ın geleneksel askeri yeteneklerini zayıflattı. Bu nedenle İran, olası bir saldırı durumunda yanıt vermekten aciz kalan Hava Kuvvetleri'nin yaşlanan filosu ışığında, balistik füzelerini en önemli askeri varlığı olarak görüyor.
Peki, İran neden balistik füze programı konusundaki müzakereler için Ortadoğu’ya satılan ABD silahlarını şart koştu? Bunun sebebi, ekonomisini geliştirmeye ve uluslararası ekonomiye entegrasyonunu sağlamak için çalışan ve askeri yeteneklerini geliştirmek için fazlalığa sahip Körfez ülkelerinin aksine İran'ın gayri safi yurtiçi hasılasını (GSYH) etkileyen uluslararası yaptırımlardır.
İran ve Körfez ülkelerinin askeri yetenekleri arasındaki bu uçurum, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üye ülkelerin gelişmiş teknolojilere, silahlara ve savunmaya yatırım yapmasına izin veren askeri bütçe ile İran’ın ayırdığı askeri bütçe arasındaki farkı ortaya koyan uluslararası raporlarda görülebiliyor. Körfez ülkelerinin benimsediği savunma politikaları, özellikle Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde Arap ülkelerine yönelik artan düşmanca söylemler ve 2003 sonrası İran’ın Irak’ta artan etkisi bağlamında değerlendirilmelidir.
İran'ın endişesi
Independent Arabia'dan Heda Rauf'un haberine göre, İran’ın bir nükleer program geliştirmesi oldukça önem arz eden bir konudur. Zira bu durum bölgeye hâkim ülkeler arasında güç dengelerinin değişmesine neden oluyor. Dolayısıyla Körfez ülkeleri de silahlanma tarafını güçlendirmek istedi. Bu yüzden İran, Körfez ülkelerine silah satışlarının sınırlandırılmasını talep ediyor. İçinde bulunduğu ekonomik sorunlar nedeniyle savunmaya sınırlı ödenek ayıran İran, Batı teknolojisine dayanan Körfez askeri yeteneklerinin daha da artmaya devam etmesinden endişe ediyor.
Güç dengesi teorisi ayrıca İran’ın Körfez sularında İngiltere’ye ait petrol tankerini alıkoyması veya ABD’ye ait insansız hava aracını (İHA) düşürmesi gibi örneklerde de kendini gösteriyor. Bu noktadan hareketle İngiltere, Körfez’de deniz taşımacılığı güvenliğini sağlamak ve caydırıcı olması hedefiyle Avrupa’nın liderliğinde Körfez sularında uluslararası müttefik deniz gücü kurma önerisinde bulundu. Bu konuda üçüncü önerinin sahibi ise Rusya’dır.
Bu öneriler, Körfez’de başkalarının varlığına rağmen potansiyelini en üst düzeye çıkarmak isteyen bir devletin tutumuna karşı bir güç dengesi kurma ve vizyonunu güçlendirme statüsüne sahip olduğunu vurgulama çabasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle Körfez ülkeleri, Körfez sularında bölge ülkeleri arasında güç dengesi ve güvenlik ile istikrarı sağlama yolunda ortak çıkarları bulunan süper güçler ve ilgili taraflarla koalisyon kurmak istiyor.
Öte yandan Basra Körfezi’nde güvenlik tehditleri sürecek ve İran, Körfez ülkeleri pahasına yeteneklerini artırmaya çalışacaktır. Hatta daha da ötesine geçerek Körfez’de yönetici güç gibi hareket edecektir. Tüm bunların altında yatan sebep Körfez’de aktif bir koalisyon kurma çabalarının akamete uğratmaktır. Tüm bu davranışlar Körfez’de varlığını koruyan ülkeleri bir koalisyon kurmaya itecektir. İran’ın komşularıyla diyalog ve işbirliği çağrıları fayda vermeyecek ve güvensizlik, işbirliğinin önündeki en önemli engel olarak kalacaktır.



İsrail, Lübnan'ın diplomatik girişimlerine hava saldırılarıyla karşılık verdi

Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
TT

İsrail, Lübnan'ın diplomatik girişimlerine hava saldırılarıyla karşılık verdi

Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)

İsrail dün, Lübnan ile sivil müzakerelerin sonucunda oluşan "olumlu atmosfer" hakkındaki yetkililerinin çelişkili pozisyonlarını çözüme kavuşturdu ve bunlarla askeri yoldan ayrı olarak ilgileneceğinin açık bir işaretini verdi. Ateşkes izleme komitesi toplantısından 24 saatten kısa bir süre sonra, Güney Lübnan'da dört evi hedef alan, bunlardan birinde Litani Nehri'nin kuzeyindeki bir eve yönelik saldırılar düzenledi.

İsrail'in bu gerilimi artırışı, Lübnan medyasının sızdırdığı bilgilere bir yanıt gibi görünüyor. Buna göre, İsrail ile müzakere heyetinin başkanı olan Büyükelçi Simon Karam'ın görevi, düşmanlıkların sona erdirilmesi, esirlerin iadesi, işgal altındaki topraklardan çekilme ve sadece Mavi Hat üzerindeki noktaların düzeltilmesi konularını görüşmekti. Yerel el Cedid kanalı ise Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın "Lübnan'ın normalleşmeye girmediğini ve bir barış anlaşması imzalamadığını vurguladığını" bildirdi.

Cumhurbaşkanı Avn, dün geceki hükümet toplantısında yaptığı konuşmada, "İlk oturumun çok verimli olmayacağı açık, ancak bu ayın 19'unda başlayacak olan sonraki oturumların önünü açtı" dedi ve "savaş dili yerine müzakere dilinin hakim olması gerektiğini" vurguladı.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


El Kaide Batı Afrika'daki nüfuzunu nasıl genişletti?

Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
TT

El Kaide Batı Afrika'daki nüfuzunu nasıl genişletti?

Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)

El Kaide, geçen ay Sahel ve Batı Afrika ülkelerinde 70’i aşkın saldırı gerçekleştirdiğini ve bu saldırılarda 139’dan fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bölge, son yirmi yılın en kötü güvenlik tablosuyla karşı karşıya bulunuyor.

Örgüte bağlı Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin (CNIM), Mali, Nijer, Burkina Faso ve Benin’in yanı sıra, kasım ayında ilk kez saldırı düzenlediğini öne sürdüğü Nijerya’daki eylemlere ilişkin bir rapor yayımladı.

Grup, operasyonları sonucunda yaklaşık 40 askerî aracın ve 100’den fazla motosikletin imha edildiğini iddia etti.

dfrgt
El Kaide'nin Gao kenti yakınlarında imha ettiğini iddia ettiği Mali ordusuna ait bir araç (Sosyal medya)

Operasyonların niteliğine ilişkin açıklamada, örgüt 62’den fazla baskın, 27 el yapımı patlayıcı (EYP) saldırısı gerçekleştirdiğini, altıdan fazla pusu kurduğunu, iki topçu bombardımanı düzenlediğini ve 180’den fazla orta sınıf silah ele geçirdiğini iddia etti. Ayrıca yedi askeri esir aldığını öne sürdü, ancak bu askerlerin hangi ülkelere mensup olduğunu belirtmedi.

Bu rakamları bağımsız kaynaklardan doğrulamak mümkün değil; bölgede bağımsız teyit mekanizmaları bulunmuyor.

Nüfuz alanı genişliyor

Söz konusu bilanço hakkında değerlendirmede bulunan Sahel-Sahra bölgesi ve silahlı örgütler üzerine araştırmalar yapan uzman Muhammed Eyyub, saldırıların çoğunun Masina Kurtuluş Cephesi tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Eyyub, 2015’te Amadou Koufa tarafından kurulan bu cephenin, CNIM çatısındaki ‘en etkili güç’ olduğunu, bölgedeki örgüt militanlarının büyük bölümünün de bu cepheden geldiğini söyledi.

sfrgt
Güvenlik güçleri, El Kaide tarafından uygulanan boğucu kuşatma sırasında Mali'nin başkenti Bamako'daki varlığını güçlendiriyor. (AFP)

Eyyub, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Sahel ve Batı Afrika’da faaliyet gösteren El Kaide bağlantılı unsurların sayısının 18 bini aştığını söyledi. Araştırmacı, bu bilgiyi CNIM içinde yer aldığını belirttiği ‘güvenilir bir kaynağın’ verilerine dayandırdı. Eyyub, bu artışın örgütün bölgedeki operasyonlarını son aylara kıyasla yüzde 21 oranında yükselttiğini ifade etti.

Uzman, saldırıların artmasının nedenleri arasında Mali’nin başkenti Bamako’nun kuşatma altında olmasını ve burada yakıt tanklarını hedef alan saldırıları gösterdi. Ayrıca ilk kez saldırı düzenlenen Kuzey Nijerya gibi yeni bölgelerin de çatışma alanına dahil olmasının etkili olduğunu belirtti. Buna rağmen Eyyub, operasyonların sayısının yüksek olmasına karşın toplam etkinin ‘önceki aylara göre oldukça zayıf’ kaldığını vurguladı.

frgt
El Kaide militanları Mali ile Senegal'i birbirine bağlayan bir yolda yakıt tanklarını ateşe verdi. (Yerel medya)

Araştırmacı Eyyub, El Kaide’nin bölgedeki yayılmasının temel nedeninin Masina Kurtuluş Cephesi ve ona bağlı taburların artan nüfuzu olduğunu söyledi. Bu duruma örnek olarak, Nijer’de faaliyet gösteren Hanife Taburu’nu gösterdi. Eyyub, söz konusu birimin geçmişte küçük ve sıradan bir tabur olduğunu, ancak bugün ‘Nijer-Burkina Faso sınırına hâkim olan güçlü bir yapı’ haline geldiğini belirtti. Araştırmacıya göre bu tabura bağlı Müslim Taburu ise Burkina Faso’nun doğusunda faaliyet yürütüyor ve Benin’in kuzeyinde saldırılar düzenliyor.

Eyyub, Masina Kurtuluş Cephesi’ne bağlı taburların etkisinin Burkina Faso’da genişleyerek Fildişi Sahili sınırına, Mali’de ise Moritanya ve Senegal sınırlarına kadar ulaştığını ifade etti.

dfrgt
Mali ordusuna bağlı askerler, bir ormanda El Kaide militanlarını yakalamak için düzenlenen operasyon sırasında (Yerel medya)

Eyyub, tüm bu genişlemeye rağmen örgütün duyurduğu bilançonun ‘son derece sıradan’ olduğunu söyledi. Uzman, bunun hem operasyonların toplam etkisi hem de Nijer, Mali ve Burkina Faso ordularının karargâhlarından ele geçirilen silah ve teçhizat miktarı açısından geçerli olduğunu belirtti.

Sızma operasyonları

Eyyub’a göre örgütün raporunda dikkat çeken bir diğer nokta ise ‘sızma’ olarak adlandırılan operasyonların bulunmaması. Uzman, örgütün bu tür operasyonları, bir komando timinin çıkış planı olmaksızın kritik bir noktaya saldırması şeklinde tanımladığını belirtti. Eyyub, örnek olarak Eylül 2024’te Bamako Havalimanı’nı hedef alan saldırıyı hatırlattı ve bunun raporda yer almamasının ‘dikkat çekici bir eksiklik’ olduğunu ifade etti.

sdfr
El Kaide'nin 2025 yılının Ekim ayında Mali'nin kuzeyindeki Gao kentinde düzenlediği saldırıda imha ettiğini söylediği askeri aracın kalıntıları (Sosyal medya)

Eyyub, sızma operasyonlarının intihar eylemlerine yakın bir tür olduğunu ve El Kaide literatüründe ‘zorunlu silah’ olarak adlandırıldığını belirtti. Uzman, örgütün son dönemde bu tür saldırılara başvurmamasının, ‘bölge üzerindeki kontrolünün güçlendiği’ anlamına geldiğini söyledi. Eyyub’a göre, örgüt artık ikmal yollarını kontrol ettiği için böyle operasyonlara ihtiyaç duymuyor.

Eyyub, “Bu kontrol, El Kaide’nin sızma ve intihar saldırılarını terk ederek kuşatma, baskın ve motosikletli saldırılarla yetinmesine yol açtı” dedi.

Medya kaosu

Araştırmacı ayrıca CNIM bünyesinde şu anda bir tür ‘medya kaosu’ bulunduğunu dile getirdi. Eyyub, örgütün medya kolları arasında belirgin bir ‘eşgüdüm eksikliği’ olduğunu ifade etti.

Uzman, örgütün geçmişte tamamen ‘el-Endülüs Medya Merkezi’ üzerinden açıklamalarını yayımladığını ve propagandasını yürüttüğünü, ancak daha sonra Batı Afrika ve Sahel’de aynı rolü üstlenen ez-Zelaka Medya Merkezi’nin ortaya çıktığını söyledi.

sdfrg
El Kaide Sözcüsü’nün Bamako kuşatmasını duyuran video kaydından alınan ekran görüntüsü (Yerel medya)

Eyyub, örgütün medya yapısındaki karmaşanın bir başka göstergesinin de el-Fetih adlı yeni bir kanalın ortaya çıkması olduğunu belirtti. Bu kanalın örgütün haberlerini ve operasyon görüntülerini yayımladığını, buna ek olarak sahadaki militanların da cep telefonlarıyla çektikleri görüntüleri doğrudan sosyal medya platformlarında paylaşmaya başladığını söyledi.

Uzman, bu durumun örgüt içinde rahatsızlık yarattığını aktararak, örgütün kadısı ve resmi sözcüsü Mahmud Bari’nin militanlara ‘video paylaşımını azaltmaları’ çağrısı yaptığını ifade etti. Eyyub, bu gelişmenin ‘CNIM içinde ciddi bir medya karmaşası yaşandığını ve yapının artık El Kaide’nin geleneksel merkezî kontrolünün dışında hareket ettiğini’ gösterdiğini söyledi.