Yemen hükümeti, devlet dışı yetkililerden talimat alma konusunda uyarıda bulundu

Aden’de ‘geçiş konseyine’ bağlı silahlı unsurlar (EPA)
Aden’de ‘geçiş konseyine’ bağlı silahlı unsurlar (EPA)
TT

Yemen hükümeti, devlet dışı yetkililerden talimat alma konusunda uyarıda bulundu

Aden’de ‘geçiş konseyine’ bağlı silahlı unsurlar (EPA)
Aden’de ‘geçiş konseyine’ bağlı silahlı unsurlar (EPA)

Yemen hükümeti, geçen hafta uluslararası mevziileri ve kampları ele geçirmelerinin ardından meşruiyetin “darbeci” olarak tanıdığı Güney Geçiş Konseyi’ne dikkat çekerek devlet birimleri dışında herhangi bir kurumla iletişime geçilmeyeceğini duyurdu. 
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik, bakanlara, bölge valilerine ve kurum başkanlarına yasa dışı herhangi bir oluşum veya birim tarafından yayınlanan herhangi bir talimatı uygulama izin verilmediğini vurguladı.
Yemen resmi ajansı SABA'da yer alan habere göre Abdulmelik, yasal çerçevede görevlerini tam olarak yerine getirmek için merkezi ve yerel organların karşı karşıya kaldığı zorluklarla mücadele kapsamında çabaların iki katına çıkarılması gerektiğini ifade etti.
Başbakan; bakanlar, valiler, kurum ve kuruluş başkanları, genel ilişkiler yönetimini düzenleyen yasalara aykırı bir eylemde bulunulmayacağını belirtti.
Yemen Enformasyon Bakanı Muhammer el-İryani de hükümetin devlete karşı girişimlere yönelik anayasal ve yasal görevlerini yerine getireceğini söyleyerek “İranlı Husi milislerle karşılaştığımız gibi ordu ve güvenlik kuruluşları çerçevesi dışındaki her silahlı oluşuma cevap vereceğiz” dedi. Durumun gelecekteki yankılarına dair uyarı yapan İryani bunun şiddet, kaos ve sivil mücadelenin tohumları olduğunu vurguladı.
Bakan, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Geçiş Konseyi olarak adlandırılan beyan, darbe senaryosunun devam ettiğini ve Suudi Arabistan’daki kardeşlerin Aden’deki olaylara yönelik sarf ettiği çabaların göz ardı edildiğini gösteriyor” diyerek güneydeki diğer illerin de kontrol altına alınmaya çalıştığını vurguladı.
İryani, Güney Geçiş Konseyi’ne bağlı Hizam Emni güçlerinin gerçekleştirdiği darbeyi kabullenmenin, Husilerin Sana’daki darbesine karşı Arap Koalisyonu'nun gerçekleştirdiği askeri müdahalenin meşruiyetine gölge düşürdüğünü belirtti.
Suudi Arabistan’ın Aden’deki “darbeyi” sonlandırmak ve durumu kontrol altına almak için sarf ettiği çabaları desteklediklerini kaydeden İryani, Suudi Arabistan liderliği ve hükümetinin Yemen’in birliğini, güvenliğini ve istikrarını destekleme hususundaki pozisyonunun net olduğunu, yalnızca birlik bayrağını kaldıranların bu değerleri kazanabileceğini ifade ederek “Tarih, bize bunu söylüyor” ifadesini kullandı.
Güney Geçiş Konseyi’ne mensup darbeciler, geçen hafta Aden’deki Yemen hükümeti kamplarını ve kuruluşlarını ele geçirmişti.
Öte yandan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından oluşturulan bir komite, Geçiş Konseyi unsurları ile Hizam Emni güçlerinin hükümet kurumlarından ve meşru hükümete ait askeri birimlerden geri çekilişini kontrol etmek üzere geçen perşembe günü Aden’e ulaştı.
Yemen Dışişleri Bakanlığı, Aden’deki ofisinin çalışmalarının askıya alındığını duyururken bu karar için de “meşru hükümet kurumlarına karşı sözde Geçiş Konseyi önderliğindeki silahlı ayaklanmayı” gerekçe gösterdi. Bakanlık yayınladığı resmi  bildiride, “Dışişleri Bakanlığı, geçici başkent Aden’deki ofis çalışmalarını, vatandaşlarının çıkarlarına doğrudan etki eden hizmet faaliyeti istisna tutularak, 15 Ağustos itibariyle askıya alması dolayısıyla üzüntü içerisinde” ifadelerine yer verdi. Bakanlık, şehirdeki durumun normal seyrine dönmesi sonrasında Aden’deki ofisin çalışmalarına yeniden başlayacağına ve gelişmelere göre yeni önlemlerin ortaya koyulacağına da dikkati çekti.
Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı Hamza Kamali de şunları söyledi:
“Aden’de mevcut olan boşluk Husilere, meşruiyet ve Koalisyon karşıtı cephelere hizmet ediyor. Koalisyon ve meşruiyet, durumu daha önce belirtilen siyasi çözümlerle birlikte 8 Ağustos öncesi koşullara geri döndürmek zorundadır. Durum düzeltilmelidir. Meşruiyet ve devlet düzeyinde, askeri ve güvenlik açısında siyasi reformların ardından Aden’deki mevcut durum onarılmalıdır. Bu alanların güvenliğini istikrarsızlaştıracak dengesizliklerin tekrar etmemesi için kurtarılmış alanlarda askeri birliklerin birleştirilmesi gerekmektedir.” .
Yemen Devlet Başkanı Danışmanı Dr. Muhammed el-Amiri de “güvenlik güçlerine paralel silahlı oluşum ve kampların kurulması” hususunda uyarıda bulunduğu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Güvenlik güçlerine paralel olarak birtakım silahlı güçlerin ve kampların kurulması önceki dönemde siyasi güçler tarafından sürekli olarak uyarı almıştı. Herkes Aden’deki hükümetin görevine geri dönmesinin gerekliliğini söylüyordu. Tüm bu olanlar yalnızca Husilerin projesine ve Koalisyon’un hedeflerini engellemeye yarıyor.”
Meşruiyeti destekleyen Koalisyon ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı da daha önceki açıklamalarında ateşkesin gerekli olduğunu, Geçici Konsey unsurlarının Aden’de ele geçirdikleri alanlardan geri çekilmeleri gerektiğini söylemiş, İran destekli Husi projesine karşı Yemen güçlerini birleştirmek ve gerginliği sonlandırmak üzere meşruiyet ve darbeciler arasında diyalog için Suudi Arabistan’da bir araya gelme çağrısında bulunmuştu.
Yemen hükümeti, geri çekilme olmadan diyalog yapılmayacağı hususundaki tavrını sürdürürken Suudi Arabistan’ın “Aden’deki darbe hususunda bir toplantı düzenlenmesine” yönelik diyalog çağrılarını da memnuniyetle karşıladığını bildirdi.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.