ABD’li Yahudi örgütleri İsrail'in Tlaib ve Omar kararını eleştirdi

ABD’li Yahudi örgütleri İsrail'in Tlaib ve Omar kararını eleştirdi
TT

ABD’li Yahudi örgütleri İsrail'in Tlaib ve Omar kararını eleştirdi

ABD’li Yahudi örgütleri İsrail'in Tlaib ve Omar kararını eleştirdi

ABD Kongre Üyeleri Raşide Tlaib ve Ilhan Omar’ın Filistin’e girmesine izin verilmemesi Amerikan toplumunda tartışılmaya devam ediyor. Yeni-Muhafazakar (Neo-Con) çizgideki Fox TV olayı “sürpriz gelişme” olarak nitelendirirken liberal CNN, Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) içinde bir bölünme olarak değerlendirdi.
Amerikan Kongresi’nde İsrail’in Filistin’e yönelik eylemlerini eleştiren Demokrat Kongre üyesi Tlaib, aynı partiden arkadaşı Ilhan Omar ile Filistin’e bir gezi planlamıştı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Netanyahu’ya baskısı sonucunda İsrail, vekillerin ülkeye girişine izin vermeyeceklerini açıklamış ardından Cuma günü Tlaib’in yalnızca ailesini ziyaret etmek için ülkeye girebileceği belirtilmişti.
ABD’deki en büyük İsrail yanlısı lobi kuruluşu olan AIPAC, Cuma günü Twitter hesabında bir açıklama yaptı. AIPAC, Michigan’dan seçilen Kongre üyesi Raşida Tlaib ve Minnesota’dan seçilen Kongre üyesi Ilhan Omar ile ilgili verdiği demeçte, "Tlaib, İsraillilerle Filistinliler arasındaki on yıllardır süren ihtilafta tek devletli bir çözümü desteklese de, örgütümüz Kongre üyelerinin İsrail'e girmesine izin verilmesi gerektiğine inanıyor. Her Kongre üyesinin İsrail'i ziyaret edip demokratik müttefikimizin deneyimi hakkında ilk elden bilgi edinmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerine yer verdi.
Fox TV, "ABD ile İsrail arasında güçlü bir ittifak çağrısı yapan AIPAC, Trump yönetiminin Netanyahu hükümetini destekleyen ve özellikle dikkati çeken iki Kongre üyesine karşı muhalefetine önyargılı kaldı” yorumunu yaptı.
Ancak İsrail’in yasak kararına yönelik en güçlü eleştiri J Street’ten geldi. Bu örgüt, İsrail’in politikalarını eleştiren liberal Yahudi sivil toplum kuruluşu. Örgütün başkanı Jeremy Ben-Ami, “Burada Amerikan siyasetinin temellerinden birinin dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Bu siyaset kitabı 60 senedir boş sayfalardan oluştu. İşlerin gerçekten önemli bir şekilde değiştiğini görüyoruz. Buradaki Demokrat Parti liderleri için zorluk, İsrail'de olanlara bakarken Trump'ın rolünü görmeleri. Bu, Netanyahu ve danışmanlarının İsrail’i Amerikan Cumhuriyetçilerinin bir şubesi haline dönüştüren stratejik bir hata” dedi.
Demokrat Parti ve İsrail lobisi uzmanı Aron Kyak, “bu olayda istediğini kazanan ve elde eden tek kişi Trump oldu” dedi.
Perşembe günü Twitter'dan yaptığı açıklamayla Rashida Tlaib ve Ilhan Omar'ı "İsrail ve Yahudi düşmanı" olarak tanımlayan ABD Başkanı Donald Trump bu vekillerin İsrail'e girişinin engellenmesi gerektiğini aksi takdirde bu durumun 'zayıflık' belirtisi olacağı iddiasında bulunmuştu.
Bunun üzerine Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, ABD'li Müslüman Temsilciler Meclisi vekilleri Rashida Tlaib ve Ilhan Omar'ın ülkeye girişinin yasaklamıştı.
Vekil Tlaib ve Ilhan Omar, 18-22 Ağustos tarihleri arasında İsrail ve Filistin'i ziyaret planı yapıyordu.
Demokrat Partili iki kadın vekilin Kudüs'teki Filistinli Müslüman kanaat önderleri ile bir araya geleceği biliniyordu.
Aralarında bazı Yahudi sivil toplum örgütlerinin de olduğu çok sayıda kuruluş, İsrail yönetimini söz yasak kararından ötürü sert ifadelerle kınamıştı.
 



Yaklaşık 60 yılın en kötü kuraklığı... Eşi benzeri görülmemiş kuraklık Suriye'nin buğday mahsullerini tehdit ediyor

Buğday tarlası (AP)
Buğday tarlası (AP)
TT

Yaklaşık 60 yılın en kötü kuraklığı... Eşi benzeri görülmemiş kuraklık Suriye'nin buğday mahsullerini tehdit ediyor

Buğday tarlası (AP)
Buğday tarlası (AP)

BM'ye göre 16 milyondan fazla Suriyeliyi gıda güvensizliği ile tehdit eden on yıllardır süren kuraklığın ortasında, Suriye otoritesi ve Kürt Özerk Yönetimi bu yıl çiftçilerden buğday mahsulü satın almak için yarışıyor.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Birleşmiş Milletler ajansı Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO), yaklaşık 2,5 milyon hektar buğday ekili arazi olumsuz hava koşullarından etkilendiğini belirtti. Bu durum 2011'de çatışmaların patlak vermesinden önce buğdayda kendi kendine yeterli olan ülkeyi, giderek daha fazla ithalata bel bağlamak zorunda bırakacak.

FAO'nun Suriye'deki yardımcı temsilcisi Haya Ebu Asaf ajansa, "Mevcut tarım sezonunda yaşanan sert hava koşulları, yaklaşık 60 yıldır görülen en kötü koşullar" dedi.

Bu koşullar "ekilen alanların yaklaşık yüzde 75'i ile hayvancılık üretimi için doğal meraları" etkiledi.

Ebu Asaf’a göre Suriye kısa bir kış mevsimi ve düşük yağış yaşadı. Sonuç olarak, FAO göstergelerine göre "yağmurla beslenen buğdayın yaklaşık %95'i zarar gördü ve etkilendi, sulanan buğday ise normalden %30 ila %40 daha az verim verecek."

Asaf bunun, "2,5 ila 2,7 milyon ton arasında bir eksikliğe yol açacağı" ve bunun "bu yıl Suriye'de yaklaşık 16,3 milyon insanı gıda güvensizliği riski altına sokacağı" konusunda uyardı.

2011'de çatışmanın patlak vermesinden önce Suriye buğdayda kendi kendine yetiyordu ve yıllık 4,1 milyon ton üretimi vardı. Ancak çatışmalar genişledikçe ve çatışan taraflar çoğaldıkça üretim rekor seviyelere düştü ve eski rejim özellikle müttefiki Rusya'dan buğday ithal etmek zorunda kaldı.

Teşvik Ödülü

Suriye yetkilileri ve ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda geniş bir alanı denetleyen Kürt liderliğindeki Özerk Yönetim, çiftçilerden buğday mahsulü satın almak için rekabet ediyor. Özerk yönetimin kurumlarını Suriye devletine entegre etmek üzere bir anlaşma imzaladı, ancak henüz uygulamaya konulmadı. Bu nedenle iki taraf, ton başına ticari fiyata eklenecek bir teşvik pirimi açıkladı.

Ekonomi Bakanlığı, bir başkanlık kararnamesi uyarınca, buğdayın ton başına satın alma fiyatını, kaliteye bağlı olarak 290 ila 320 dolar arasında belirledi ve buna "130 dolarlık teşvik primi" eklendi. Bir hükümet yetkilisine göre, bu hareket "çiftçileri mahsullerini Genel Tahıl Şirketi'ne teslim etmeye teşvik etmeyi" amaçlıyor.

Kuzeydoğu Suriye'de, Kürt Özerk Yönetimi, çiftçilerin sürdürülebilirlik ve üretim yeteneklerini güçlendirmeyi amaçlayan bir hamleyle, "ton başına 70 dolarlık doğrudan destek" dahil olmak üzere, buğdayın ton başına fiyatını 420 dolara belirledi.

Geçtiğimiz yıl, eski rejim yetkilileri, Kürt güçlerinin kontrolündeki bölgelerde 310 dolara kıyasla ton başına fiyatı 350 dolar olarak belirledi.

Uzmanlara ve yetkililere göre bu sezonun fiyat tespiti düşük üretim ve yaklaşık altmış yıldır görülmemiş bir kuraklık krizi ortasında gerçekleşiyor.

Suriye Tarım Bakanlığı, hükümet kontrolündeki bölgelerde 300 bin ila 350 bin ton buğday hasadı yapmayı bekliyor. Genel Tahıl Kuruluşu müdürü Hasan Osman yakın zamanda Suriye televizyonuna, bu miktardan 250 bin ila 300 bin ton satın almayı planladığını söyledi.

Osman, "Kendi kendine yeterlilik sağlanamadı, ancak bir kurum olarak yurtdışından buğday ithal ederek ve değirmenlerimizde öğüterek gıda güvenliğini sağlamak için çalışıyoruz" diye vurguladı.

Devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed döneminde Rusya'dan düzenli buğday tedarikleri geldi. 8 Aralık'ta devrilmesinden bu yana, Rusya'dan buğday taşıyan bir gemi nisan ayında Lazkiye limanına geldi ve bir diğeri de geçen ay Tartus limanına ulaştı. Irak ayrıca Suriye halkına bir hediye olarak 220 bin ton buğday gönderdiğini duyurdu.

Yoksulluk ve Açlık

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Amuda kırsalında, 65 yaşındaki Cemşid Hasso, 200 hektarlık sulanabilir alanı kaplayan buğday başaklarını inceliyor. Elleriyle bir buğday başağını ovuşturuyor ve küçük tanelere işaret ediyor. "Düşük yağış nedeniyle sulanabilir buğday yetiştirmek için büyük çaba sarf ettik," diyor.

AFP'ye şöyle açıklıyor: "Bu arazi altı kez fıskiyelerle sulandı. Buna rağmen başakların boyu kısa, verimleri düşük ve taneleri küçük kaldı."

40 yıldır çiftçilik yapan Hasso, tarlasını sulamak için yeraltı su seviyesinin düşük olması nedeniyle pompalarını 160 metreden daha derine indirmek zorunda kaldı. Yine de üretim son derece düşük kaldı.

FAO'ya göre, "Su seviyesi önceki yıllara kıyasla önemli ölçüde azaldı ve bu, korkutucu bir gösterge."

Çeşitli tarımsal ürünlerin üretimini ve hayvancılık sektörünü olumsuz etkileyen kuraklık, 14 yıllık yıkıcı çatışmanın ardından Suriyelilerin karşı karşıya kaldığı zaten olumsuz olan ekonomik koşulları daha da kötüleştiriyor.

Tarımsal gelir, yerel ekonomiyi canlandırmada, gıda güvenliğini sağlamada ve özellikle tarımsal ve kırsal alanlarda nüfusun yaşam standardını iyileştirmede önemli rol oynar.

"Destek almazsak devam edemeyiz. Toprağı tekrar süremez ve sulayamayız, çünkü bilinmezliğe doğru gidiyoruz ve başka alternatif yok" diyor Hasso.

"İnsanlar yoksulluk ve açlık çekiyor." diye devam ediyor.