Türkiye'de 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davaları

Ankara/Said Abdurrazık
Ankara/Said Abdurrazık
TT

Türkiye'de 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davaları

Ankara/Said Abdurrazık
Ankara/Said Abdurrazık

Basın ve ifade özgürlüğü alanında çalışmalar yürüten kuruluşların raporlarına göre ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ Türkiye’deki gazetecilere en fazla yöneltilen suçlamalardan biri haline geldi.
Onlarca gazeteci, yazar, sanatçı ve akademisyen, sosyal medya paylaşımları veya kaleme aldıkları yazılar nedeniyle Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla karşı karşıya.
Muhalif çizgideki Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Avcu, iki hafta önce bir toplantıya katılmak üzere gittiği Bolu’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği suçlamasıyla gözaltına alındı. Avcu, Cumhuriyet Savcılığı'nda verdiği ifadenin ardından serbest bırakıldı.
YeniÇağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ da geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul'daki yerel seçimleri yenileme kararı nedeniyle hükümeti eleştirmesinin ardından ellerinde beyzbol sopası olan kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı ve ağır yaralandı.
Demirağ, geçtiğimiz Haziran ayında ise hakaret suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Aydın'da yerel bir gazetede çalışan Mustafa Yayla da 3 yıl önce Facebook hesabı üzerinden Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle BİMER’e şikayet edildi ve Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla hakkında 11 ay 20 gün hapis cezası verildi.  
Cezası ertelenmeyen ve paraya çevrilmeyen Yayla, Bölge İstinaf Mahkemesi'nde karara itiraz etti. İstinaf Mahkemesi ise yerel mahkemenin verdiği kararı onadı.
Gazeteci Nazlı Ilıcak da Twitter üzerinden Şubat 2016'da paylaştığı bir mesajda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle geçtiğimiz yıl 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Darbe girişimini destekleme suçlamasıyla yargılanarak hapis cezasına çarptırılan Ilıcak mahkemede yaptığı savunmada  Twitter'da HDP eski  Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hapiste olmasına ilişkin mesaj yayınladığını ve Erdoğan’a hakaret etmediğini dile getirdi.
Mart 2015 tarihinde ise Penguen Dergisi’nin karikatüristleri Bahadır Baruter ve Özer Aydoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettikleri gerekçesiyle 11 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırıldı. İki karikatüriste verilen hapis cezası 7'şer bin lira para cezasına çevrildi.
Gazeteci Pelin Ünker’e, aralarında eski Başbakan Binali Yıldırım’ın çocuklarının da bulunduğu bazı siyasetçiler ve ailelerinin Malta’daki off-shore şirketleriyle bağlantısıyla ilgili yazısı nedeniyle verilen 13 ay 15 gün hapis cezası istinaf mahkemesi tarafından bozuldu. 
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Direktörü Emma Sinclair, Türkiye’nin hakaret suçlamalarına ilişkin uzun bir geçmişe sahip olduğunu söyleyerek, “Ancak insanları hakaretten hapse atmak, son 10 yılda benzeri görülmemiş endişe verici yeni bir trend oldu” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 2017 yılında başlatılan savcılık soruşturması 20 bin 539'u bulurken ceza mahkemelerinde 6 bin 33 dava açıldı. 2 bin 99 mahkumiyet kararı verildi.
Gazetecileri Koruma Komitesi Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya, bir gazeteci hapisteyse veya doğruyu söylemekten endişe ediyorsa ya da söyledikleri yüzünden işten kovulduysa bu durumun demokrasi için büyük bir sorun olduğunu dile getirdi.
Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2019 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye'nin 180 ülkenin yer aldığı listede 157’nci sırada bulunduğunu bildirdi.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Genel Müdür Yardımcısı Scott Griffen da Türkiye’de solcu, laik ve Kürt gazetecilerin özellikle hedef alındığını öne sürdü.
HRW’nin 2019 Dünya Raporu’nda ise Türkiye’nin hapisteki gazeteci sayısı konusunda dünya birinciliğine devam ettiği, terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olarak hapis yatmakta olan tahminen 175 gazeteci ve medya çalışanı olduğu kaydedildi.
Medyanın büyük kısmının bağımsız olmadığı ve çoğu gazete ile kanalın hayatta kalabilmek için hükümetin siyasi çizgisinin sözcülüğünü yaptığı öne sürülen raporda, Türkiye’de binlerce kişi hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle ceza soruşturmaları ve davaları açıldığı aktarıldı. Raporda ayrıca Wikipedia’nın Türkiye’de halen erişime kapalı olduğu da vurgulandı.
Bu raporlara ve gelen eleştirilere rağmen, hükümet, Radyo ve Televizyon Kurumu’na (RTÜK) internet içeriğini denetleme konusunda geniş yetkiler verdi.
Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre internet üzerinden yayın yapan Netflix, BluTV ve Puhutv gibi televizyonlar RTÜK denetimine tabi olacak.
‘Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik’ ile yapılan düzenlemeler Resmi Gazete'de yayımlanarak yasalaştı.
Söz konusu yönetmeliğe göre internet üzerinden yayın yapmak isteyen medya hizmet sağlayıcılarının RTÜK'ten yayın lisansı alması gerekiyor.
RTÜK, içerikleri nedeniyle yayınkarı durdurma ve lisans iptali yaptırımlarını uygulayabilecek.
Türkiye, son yıllarda basın özgürlüğünün gerilediğine ilişkin eleştiriler ile karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) tarafından 2018’in sonunda hazırlanan raporda, ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda açıklandığı üzere Türkiye’nin ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisinde yer alan tek NATO üyesi olduğunun altı çizildi.
Alman milletvekili Ursula Schmidt, Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra Türkiye’nin endişe verici bir dönüşüm geçirdiğini öne sürdü.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic de Türkiye’deki ifade özgürlüğü hakkında bir rapor hazırlayarak terörle mücadele yasalarının bazı maddelerinin uygulamasının çok ciddi ifade özgürlüğü ihlallerine yol açtığı uyarısında bulunmuştu.



Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
TT

Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)

ABD’deki Demokrat Partili eyalet valileri, Başkan Donald Trump'ın dün belgesiz göçmenlerin gözaltına alınmasına karşı düzenlenen protestoları bastırmak üzere Los Angeles'a Ulusal Muhafızların konuşlandırılması talimatı vermesini, bu konudaki yetkinin eyalet valisine ait olduğunu vurgulayarak eleştirdiler.

Ortak bir açıklama yapan valiler, Başkan Trump'ın Kaliforniya eyaletine bağlı Ulusal Muhafızları konuşlandırma hamlesinin ‘endişe verici bir yetki suiistimali’ olduğunu söylediler. Valilere eyaletlerindeki Ulusal Muhafız güçlerini yönetme yetkisi veren yürütme yetkisine saygı gösterilmesinin önemli olduğunu da sözlerine eklediler.

Trump dün, göçmenlere yönelik baskınların ardından düzenlenen ve bazılarında şiddet olaylarının yaşandığı protesto gösterilerinin ardından, eyalet valisinin talebine rağmen ender görülen bir hamleyle Ulusal Muhafızların Los Angeles’ta konuşlanmaya başladığı sırada ‘kanun ve düzen’ getirme sözü verdi.

Gazetecilere yaptığı açıklamada Los Angeles'a gönderilen birliklerin ‘çok güçlü bir şekilde kanun ve düzen’ uygulayacağını söyleyen Trump, ‘şiddet yanlısı insanlar olduğunu ve yaptıklarının yanlarına kar kalmasına izin vermeyeceklerini’ de sözlerine ekledi.

Protestoları bastırmak için silahlı kuvvetlerin konuşlandırılmasına izin veren ‘Ayaklanma Yasası’nın etkinleştirilmesiyle ilgili bir soruya yanıt olarak Trump, “Her yerde askerlere bakıyoruz. Bunun ülkemizde olmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

fgtrh
Los Angeles'ta bir kolluk kuvveti protestoculara şok bombası atıyor (AFP)

ABD ordusu, 79. Piyade Tugayı Muharebe Takımı’ndan 300 askerin Los Angeles’taki üç farklı yere konuşlandırıldığını ve ‘federal mülkleri ve personeli koruduğunu’ açıkladı.

Üniformalı, otomatik silahlı ve zırhlı memurlar, saat 14.00 (21.00 GMT) sularında belediyle binası önünde ‘büyük hareket” çağrıları yapıldığı sırada ülkenin batı kıyısındaki şehrin belediyesi yakınlarında konuşlandırıldı. Görüntülerde çok sayıda polisin tam teçhizatlı olduğu görüldü.

Bu gelişmeden iki gün önce Latin kökenli nüfusun yoğun olduğu kentte onlarca göçmenin tutuklanmasını protesto eden kalabalığa federal ajanların ses bombası ve göz yaşartıcı gaz kapsülleriyle ateş açtığı çatışmalar yaşanmıştı. Vali Gavin Newsom dün, X platformundan yaptığı paylaşımda “Trump Los Angeles’a karşılanmamış ihtiyaçları gidermek için değil, kriz yaratmak için 2 bin Ulusal Muhafız gönderiyor. Daha fazla baskı, daha fazla korku ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos umuyor” ifadelerini kullandı.

Vali Newsom, şöyle devam etti:

“(Başkan Trump) Daha fazla baskı, daha fazla korku tacirliği ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos yaratmayı umuyor. Sakin olun ve asla şiddet kullanmayın. Barışçıl kalın.”

Cumhuriyetçiler dün, Vali Newsom ve diğer yerel yetkililerin protestoların çoğunlukla barışçıl olduğu ve Ulusal Muhafızların konuşlandırılmasının gerilimi arttıracağı yönündeki açıklamalarına itiraz ederek Trump'ın yanında yer aldılar. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ABC'ye verdiği demeçte “Bu konuda hiç endişeli değilim. Newsom orada gerekeni yapma konusunda yetersizlik ya da isteksizlik gösterdi, bu yüzden Başkan devreye girdi” şeklinde konuştu.

Savunma Bakanı Pete Hegseth'in Ulusal Muhafızları desteklemek üzere Deniz Piyadelerini çağırma tehdidini yorumlayan Johnson, bunun abartı olduğunu düşünmediğini belirterek “Ne gerekiyorsa yapmaya hazır olmalıyız” dedi.

Öte yandan Vermont Senatörü Bernie Sanders, bu hamlenin Trump'ın otoriterliğinin altını çizdiğini söyledi. Sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Sanders, yasadışı baskınları kınadı. Vermont Senatörü, provokasyon yapılmasını, olağanüstü hal ilan edilmesini ve askerlerin konuşlandırılmasını ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

ABD Ulusal Muhafızları (aynı zamanda yedek ordu) genellikle Los Angeles yangınları gibi doğal afetler ve zaman zaman da sivil ayaklanmalar için, ancak genellikle yerel yetkililerin onayı ile göreve çağrılır.

Daha önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) başkanlığını yapmış olan ABD'li aktivist Kenneth Ross, 1965 yılından bu yana ilk kez Ulusal Muhafızların eyalet valisinin talebi olmadan görevlendirildiğini belirtti. Ross, BaşkanTrump'ın ‘belgesiz göçmenlere yönelik baskınları sürdürmek için şov yaptığını’ söyledi.

Silahlı ve maskeli Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) görevlileri cuma günü, Los Angeles'ın çeşitli bölgelerinde baskınlar düzenleyerek öfkeli kalabalıkların toplanmasına ve saatlerce süren çatışmaların patlak vermesine yol açtı. Los Angeles’taki protesto gösterilerinin başlamasından önce CBS News tarafından yapılan bir anket, Amerikalıların küçük bir çoğunluğunun göçmen karşıtı baskıları desteklediğini ortaya koydu.

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum dün yaptığı açıklamada ABD’de yaşayan göçmenleri savundu. Sheinbaum, ABD’de yaşayan Meksikalıların suçlular değil, daha iyi bir hayat arayan ve ailelerini geçindirmek için gurbete giden dürüst kadınlar ve erkekler olduğunu söyledi.