Fransa'nın Suriyeli Kürt grupları uzlaştırma girişimi başarısız

Suriye’deki Kürt halkının kutlamaları (Şarku’l Avsat)
Suriye’deki Kürt halkının kutlamaları (Şarku’l Avsat)
TT

Fransa'nın Suriyeli Kürt grupları uzlaştırma girişimi başarısız

Suriye’deki Kürt halkının kutlamaları (Şarku’l Avsat)
Suriye’deki Kürt halkının kutlamaları (Şarku’l Avsat)

Fransa'nın Suriye'deki Kürt siyasal hareketlerini uzlaştırma çabaları başarısızlıkla sonuçlandı.
Fransa’nın Suriye Temsilcisi Francois Senemo, “Demokratik Toplum Hareketi” ve muhalif “Suriye Kürt Ulusal Konseyi” arasındaki görüş farklılıklarını ortaya koymak ve çözmek amacıyla Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Suriyeli Kürt temsilciler ile geçen Nisan ayında bir toplantı düzenledi.
Girişim çerçevesinde üç nokta üzerinde duruldu. “İlk olarak; Suriye krizinin çözümü ve 2254 sayılı karar ve ilgili uluslararası kararlarla tüm Kürt partilerin verdikleri taahhütlerin önemi, ikinci olarak; “Kürt Konseyi”, “Demokratik Toplum Hareketi” ve yönetimi arasındaki güven artırıcı önlemlerin güçlendirilmesi ve son olarak da siyasi sürece katılma” meseleleri üzerinde duruldu.
Kamışlı şehrinde Islah Hareketi Genel Koordinatörü Faysal Yusuf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Fransız girişimi, hala ilk karesinde. Kürt Konseyi tarafından onaylandı. Gözlemci taraf olarak Fransa’dan ve ortak taraf olarak Birlik Partisi’nden güven artırıcı önlemleri güçlendirmek için ön pratik adımlar bekleniyor” dedi. Yusuf, “Konsey, uzun bir süredir ortak eylem ve Kürt saflarını birleştirme çağrısında bulunuyor. Fransa girişimi, idari çalışma birliği için yürüttüğü çabalarda ve siyasi bir otorite oluşturma yolunda devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte Fransız girişimine dair farklı görüşlere sahip olan Demokratik Birlik Partisi Başkanı Şahoz Hasan, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un öz yönetim ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) temsilcileriyle görüşmesinin ardından, Suriye’deki Kürt farklılıklarını çözmek için bir girişim ve Kürt uzlaşısı sağlamak için pratik adımlar sunduk” açıklamasında bulundu.
Aynı şekilde Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında bulunan Afrin şehrinin, hala Türkiye ve ona bağlı silahlı askeri kuvvetlerin işgali altına olduğunu belirten Şahoz Hasan, “Bu şemsiyenin bir parçası olan Kürt Konseyi, Türkiye’nin Afrin’i işgalinde bir sorun görmüyor” dedi. Yetkili, sorunun tüm siyasi tarafların pozisyonunda olduğuna dikkati çekerek, “Burada tüm bileşenlerle ortak bir yönetim deneyimi geliştirmeye çalışıyoruz. Konsey, müttefikleri ve Türkiye bu projeye geri döndü” dedi.
Kürt siyasi grupları, 3 ana çerçeve arasında bölünmüş durumda. İlk olarak; nüfusunun çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu üç alanda 2014 yılında özerk yönetim ilan eden önde gelen partiler olan Demokratik Bir Toplum Hareketi ve Demokratik Birlik Partisi” İkinci çerçeve ise Muhalefetteki Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) ve Suriye Yüksek Müzakere Komitesi üyesi olan, siyasi açıdan Suriye’deki Kürt bölgelerde bireylerinin yönettiği Peşmerge Rojava tarafından temsil edilen 2011 yılı sonunda kurulmuş Suriye Kürt Ulusal Konseyi.
Yerel seçimlere katılan özerk yönetime yakın partiler ve siyasi güçlerden oluşan Kürt Ulusal İttifakı ise üçüncü çerçeveyi oluşturuyor. Kürt muhalif lider Hamid Hac Derviş önderliğindeki Kürdistan İlerici Demokrat Partisi bu çerçevelerin dışında faaliyet gösteriyor.
Diğer taraftan bu siyasi gruplar, eski Irak Kürdistan Bölgesi Devlet Başkanı Mesud Barzani’yi çözüm için müdahaleye iten ara anlaşmazlıklardan şikayet etti. Kürt Konseyi ve Demokratik Birlik Partisi arasında Kürt bölgesinin yönetimi amacıyla 3 anlaşma imzalanırken Ekim 2014’te Erbil şehrinde 2, Duhok şehrinde ise 3 toplantı düzenlendi. Bu amaçla Yüksek Kürt Komisyonu kuruldu. Ancak Konsey, daha sonra hızlı bir şekilde Mart 2015’te Ortak Siyaset Girişimi’ne üyeliğini dondurduğunu açıkladı.
Öte yandan Faysal Yusuf, Birlik Partisi’ni anlaşmaları uygulamamakla suçladı. Yetkili, “Kürt bileşenler arasındaki farklılıklara rağmen, bunların üstesinden gelinmeli ve özellikle de idari cezaevinde tutulan tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması başta olmak üzere gerçek adımlar atılmalı, güven artırıcı önlemler ortaya koyulmalıdır” dedi. Aynı şekilde Yusuf, Kürt pozisyonunun birliği ve ortak eylem için uygun bir zemin teşkil eden Duhok Anlaşması’nın önemine dikkati çekti.
Suriye’deki Kürtler, genel nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini (23 milyon) oluşturuyor. Resmi daire ve kuruluşlarda ana dillerini konuşmaları engellendiğinde, 1980’lerde ve 1990’larda zirveye ulaşan ulusal marjinalleşmeye maruz kaldılar. Kürt “muhalif” konseyi, Kürt ulusal kimliğinin ve tarihi topraklarında yaşayan Kürt halkının anayasal olarak tanınmasını istiyor. Aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğü, ulusal olmayan, dini ve mezhepsel ayrımcılık bağlamında yönetimde ademi merkeziyetçilik çağrısında bulunuyor.
Suriye Demokratik Birlik Partisi Başkanı Şahoz Hasan, her bir tarafın özelliklerini koruyarak, tek bir safta olmak amacıyla, gelecekteki Kürt diyaloglarının ve anlaşmalarının, çelişkilerin çözümünü ve her bir Kürt tarafından tavrını dikkate alması gerektiğini söyledi. Hasan, “Özerk yönetim, tüm siyasi spektrumlara açıktır. Katılımlarını memnuniyetle karşılamaktadır. Konsey’in kurucu taraflarının çoğu bizimle birlikte çalışmaktadır” ifadelerini kullandı.
Bu anlaşmazlığın ortasında, Kürt Ulusal Konseyi ve Demokratik Birlik Partisi, kurulması planlanan güvenli alanın Suriye’nin kuzeydoğusunda, uluslararası himayede ve bölgede konuşlandırılan uluslararası koalisyon kuvvetlerinin denetiminde olması hususunda hem fikir. DEAŞ terör örgütü ile mücadele koalisyonuna öncülük eden Washington ise, Türkiye’nin tam güvenlik kontrolü sağlama isteğini reddediyor. Bu çerçevede uluslararası koalisyona katılan ülkelerden yabancı ve Arap gözlem kuvvetlerinin varlığıyla bölgenin kontrolünü yerel savaşçılara devretme taahhüdünde bulundu.



Bağdat'taki durum: Irak’ın başkenti daha güvenli hale geldi mi?

Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
TT

Bağdat'taki durum: Irak’ın başkenti daha güvenli hale geldi mi?

Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)

Cabbar Zeydan

Medeniyetlerin buluştuğu ve zorlukların çekiştiği Irak'ın kalbinde, Bağdat bugün önceki nesillerin alıştıklarından neredeyse tamamen farklı, yeni bir sahneyle karşı karşıya. Yakın zamana kadar günlük yaşanan patlamalar ve sürekli kaygılarla boğuşan Irak’ın başkenti, sakinleri ve ziyaretçileri tarafından gözlemlenildiği üzere, güvenlik durumunda somut bir değişime sahne oluyor. Bağdat sakinlerinin birçoğu yıllar öncesine göre alışılmadık olan bir güven duygusundan bahsediyor. Patlama sesleri artık her gün şehrin her yerinde yankılanmıyor ve güvenlik kontrol noktaları eskisi kadar çok değil. Başkentin birçok bölgesine ticari faaliyet geri döndü, kafeler ve restoranlar gece geç saatlere kadar müşterilerle dolu. Bir zamanlar güvenlik açısından “sıcak noktalar” olarak bilinen bölgeler, sakinlerinin ifadelerine göre artık daha istikrarlı.

Güncel durum

Karrada bölgesindeki bir dükkan sahibi, “eskiden bombalı saldırılar korkusuyla dükkanlarımızı gün batımından önce kapatırdık. Şimdi gece yarısına kadar, dahası özel günlerde ve bayramlarda bazen sabahın erken saatlerine kadar açık kalıyoruz. Bir zamanlar şüpheli görülen köşelerde bile kendimizi güvende hissediyoruz” diyor.

Sadr bölgesinde yaşayan bir kadın, “Çocuklarım pazara veya okula gittiklerinde artık endişelenmiyorum. Her gün hissettiğimiz gerçek bir değişim var” diye ekliyor.

Bu güvenlik hissi sadece bölge sakinleriyle sınırlı değil; ziyaretçiler de bunun farkında. Mutenebbi Caddesi'nde dolaşan, müzeleri ve kültür kafelerini ziyaret eden Arap ve yabancı turistler görüntüsü artık alışıldık. Oysa birkaç yıl öncesine kadar ender görülen bir şeydi.

Güvenlik araştırmacıları, Bağdat'taki iyileşen güvenlik durumunun, iç içe geçmiş faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığına inanıyorlar. Faktörlerin en önemlisi, yıllarca başkentin güvenliği için sürekli bir tehdit oluşturan radikal silahlı grupların faaliyetlerindeki gerileme.

cdfgthy
Bağdat artık güvenli mi?

Güvenlik uzmanı Tarık Abdulvahid, “Bağdat, radikal gruplar için sembolik ve stratejik bir hedefti. Ancak, bu gruplara batı ve kuzey Irak'ta indirilen yoğun darbelerden sonra, başkentte yüksek profilli saldırılar gerçekleştirme güçleri azaldı” diyor ve ekliyor: “Bugün, istihbarat koordinasyonunun ve entegre saha çalışmalarının gelişmesi sayesinde Bağdat, önceki dönemlerde olduğu gibi terörist faaliyetler için bir kuluçka makinesi veya uygun ortam değil.” Abdulvahid ayrıca, güvenlik tehditleriyle başa çıkma yöntemlerinde niteliksel bir değişime de işaret ediyor. Bu yöntemler artık yalnızca askeri müdahaleye dayanmıyor, bunun yerine çeşitli güvenlik kurumları arasındaki koordinasyonun yanı sıra önleyici eylemler ve elektronik gözetimi de içerecek şekilde genişledi.

Militarizasyondan sivil istikrara

Gözlemcilere göre, Bağdat'ın tanık olduğu en dikkat çekici dönüşümlerden biri, şehir içinde militarizasyonun kademeli olarak azalması. Sokaklarda artık sabit güvenlik kontrol noktaları yok ve silahlar ile silahlıların görüntüleri artık son on yılda olduğu kadar yaygın değil. Güvenlik araştırmacısı Ali el-Hüseyni, “Bağdat'taki güvenlik durumu, kalıcı bir olağanüstü halden göreceli istikrar haline geçişe tanık oluyor. Normal yaşamı yeniden tesis etme ve yerleşim bölgelerindeki gereksiz askeri varlığı azaltma çabaları var. Bu, güvenlikten vazgeçme anlamına gelmiyor, daha ziyade onu rasyonel bir şekilde organize etmek anlamına geliyor” diyor. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan çevirdiği analize göre Hüseyni, “bu değişimin birdenbire ortaya çıkmadığını, daha ziyade güvenlik çabalarını birleştirmeye ve devlet çerçevesi dışındaki silahlı grupların etkisini azaltmaya yardımcı olan sistematik çalışma ve göreceli siyasi istikrarın bir sonucu olduğunu” düşünüyor.

Geride kalan meydan okumalar

Olumlu göstergelere rağmen, Bağdat güvenlik konusunda bomba yüklü araçlar veya bombalı saldırılarla ilgili olmayan, daha çok denetimsiz silah, aşiretler arası çekişmeler ve organize suç gibi sorunlarla ilgili farklı türde meydan okumalarla yüzleşmeye devam ediyor. Güvenlik analisti Nasır el-Kenani, “genel bir güvenlik duygusuna tamamen teslim olmaya” karşı uyarıyor ve “günlük sahneden kanlı şiddet belirtilerinin kaybolmasına rağmen, devlet kontrolü dışındaki yaygın silahlar, bazı silahlı gruplar üzerindeki kontrol eksikliği gibi diğer meydan okumalar varlığını sürdürüyor. Bu, ciddi bir şekilde ele alınmazsa her an güvenlik durumunun istikrarsızlaşmasına yol açabilir” diye açıklıyor. “Güvenliğin ölçüsü yalnızca patlamaların gerçekleşmemesine değil, aynı zamanda vatandaşların gasp edilmekten veya hukuktan daha üstün ve etkili gruplar veya bireyler tarafından haklarının ihlal edilmesinden korkmamalarına, kendilerini ne kadar güvende hissettiklerine bağlıdır” diye ifade ediyor.

Toplumun güvenliği sağlamadaki rolü

Bağdat'taki güvenlik sahnesinde netleşmeye başlayan önemli yönlerden biri, yerel toplumun kendi güvenliğine katkıda bulunma ve güvenlik servisleriyle iş birliğini teşvik etme rolüdür. Sivil aktivist Mustafa Fazıl, “İnsanlar güvenliğin sadece devletin değil, herkesin sorumluluğu olduğunu fark etmeye başladı. Gençler arasında onları sokaklarını korumaya, şiddet döneminde hakim olandan tamamen farklı bir ortam yaratan kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek, istikrar ortamını teşvik etmeye iten yeni bir bilinç var.”

Güven durumu devam edecek mi?

Gözlemciler, Bağdat'ta güvenliğin devam etmesinin birkaç faktöre bağlı olduğuna inanıyor. Bunların en başında siyasi istikrar, güvenlik servislerini teknoloji ve eğitimler ile sürekli desteklemek ve silahın sadece devletin elinde olması geliyor. Bu konular hâlâ güçlü bir irade ve titiz bir takip gerektiriyor. Tarık Abdulvahid, “Bağdat güvenlik konusunda iyileşme yolunda uzun bir yol kat etti, ancak bu yol hâlâ tehlikelerle dolu. Umut verici işaretler var, ancak asıl zorluk bunları sürdürmek ve siyasi çekişmeler veya silahlı çatışmalar nedeniyle kaosun geri dönmesini önlemek” diyor. Ayrıca, “gerçek barışın yalnızca şiddetin yokluğuyla değil, aynı zamanda herkesi kapsayan yasaların ve bunları adalet ve şeffaflıkla uygulayabilen kurumların varlığıyla sağlanacağını” vurguluyor.

Korkudan umuda

Bağdat değişti ve belki de onlarca yıldır ilk kez, şehirden yansıyan görüntü daha parlak. Irak başkentinde güvenlik ideal durumda ve meydan okumalardan uzak değil, ancak yalnızca vaatler veya siyasi söylemlerden ibaret kalmayıp, elle tutulur bir gerçeklik haline geldi.

Şehir iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu kazanımı koruma ve daha istikrarlı ve müreffeh bir gelecek için geliştirme becerisine bağlı kalmaya devam ediyor. Sonuç olarak, Bağdat'ın güvenliği sadece Irak'ta barışın anahtarı değil, aynı zamanda ülkenin tüm evlatlarını kucaklayan, haklarını ve hayallerini koruyan güçlü bir devlet olarak geri dönüşünün de temel taşıdır.