Moskova: İdlib'de askerlerimiz var

Moskova: İdlib'de askerlerimiz var
TT

Moskova: İdlib'de askerlerimiz var

Moskova: İdlib'de askerlerimiz var

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İdlib'deki silahlı gruplara karşı ‘sert bir eylemde’ bulunacaklarını belirtirken, Rusya ile Türkiye arasında bu konuda sürekli ve yoğun askeri temaslar olduğunu kaydetti.
Ülkesinin artık ‘durumu sadece oturup izlemekle’ yetinmeyeceğine dikkati çeken Lavrov, “Türk yetkililerin, ateşkese katılmaya hazır olan silahlı muhalifler ile terörist grupları bir birbirinden ayırmasını beklediğimiz İdlib’deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde askerlerimiz bulunuyor” şeklinde konuştu.
İdlib’de ortaya çıkan son durumun, silahlı gruplara İdlib’in komşusu olan bölgelere saldırılar gerçekleştirmeleri ve kontrol alanlarını genişletme girişimlerine devam etmelerine neden olduğunu söyleyen Lavrov, Rus ve Türk orduları arasında duruma ilişkin temasların sürdüğünü vurguladı. Moskova’nın Türk tarafına, isyancıların İdlib çevresini hedef alan saldırılarına sert bir şekilde cevap vermekte tereddüt etmeyeceğini bildirdiğini belirten Lavrov, “Şu an ortaya çıkan durum, aşırılık yanlılarının İdlib’in komşusu olan bölgeleri hedef alma girişimlerini durdurmadıkları ve Rus askerinin bulunduğu Hmeymim Hava Üssü’ne saldırı niyetinde oldukları gerçeğiyle ilişkili” ifadelerini kullandı.
Moskova’nın Ankara’ya, bölgedeki herhangi bir terörist saldırıyı sert bir şekilde bastırılacağını bildirdiğini kaydeden Lavrov, “Durumu sadece yakından takip etmekle kalmıyoruz. İdlib’deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde askerlerimiz bulunuyor. Bu bölge, Türk yetkililerin ateşkese katılmaya hazır olan silahlı muhalifler ile terörist grupları bir birlerinden ayırmakla yükümlü olduğu yer” dedi.
Mevcut gerginliğe ilişkin bir başka nedene dikkati çeken Lavrov, Heyet-i Tahriru'ş Şam (HTŞ)  tarafından kontrol edilen bölgenin eskiye kıyasla önemli ölçüde genişlediğini söyledi.
Ankara ve Moskova arasında geçtiğimiz yıl Soçi’de imzalanan anlaşma uyarınca Türk askerlerinin İdlib’deki varlığının teröristlerin saldırılarının önünü kesmesi gerektiğini belirten Lavrov, İdlib’den saldırılar olması halinde sert bir biçimde bastıracaklarını açık bir biçimde söylediklerinin altını çizerek, “Teröristlerin provokasyonları tüm yıl boyunca devam etti” dedi.
Söz konusu saldırılara cevap verecekleri konusunda Türk yetkilileri önceden uyardıklarını ve tutumlarını değiştirmeyeceklerini söyleyen Lavrov, Soçi Anlaşması’nın teröristlere karşı ateşkes yapılmasını içermediğini vurguladı.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önceki gün yaptığı açıklamada, ülkesinin ‘İdlib’deki teröristlerle mücadelede Suriye ordusuna gerekli tüm desteği sağlamaya devam ettiğine’ işaret ederken, Türkiye’nin tutumu ve Moskova ile Ankara arasında artan gerginliğe değinmekten kaçındı. Ancak Putin, “Geçen yıl Soçi Anlaşması imzalandığında teröristler İdlib'deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’nin neredeyse yüzde 50'sini kontrol ediyorlardı. Şimdi ise bölgenin yüzde 90'ını kontrol ediyorlar. Bu kabul edilemez” diye konuştu.
Rusya merkezli Nezavisimaya Gazeta adlı günlük gazetenin güvenlik kaynaklarından aktardığı bilgilere göre Moskova ve Şam’ın İdlib’de yürüttüğü ortak güvenlik operasyonları, Rus kökenli veya eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden militanların ortadan kaldırılmasını hedefliyor.
Kaynaklara göre ortak operasyonlar sayesinde, savaş eğitimi veren ve yasadışı silahlı gruplara danışmanlık yapan ‘özel bir askeri grup’ üyeleri etkisiz hale getirildi. Kaynaklar, bu kişilerin arasında grubun lideri olan Belarus kökenli Ebu Selman el-Belarusi’nin de olduğunu belirtti. Basında yer alan haberlerde Belarusi’nin Özbek kökenli olduğu ve Belarus özel kuvvetlerinde paraşütçü taburunda görev yaptığı belirtilirken, yardımcılarından 6 tanesini Rusça ve Özbekçe konuşabildiklerini ve en az birinin Kafkas kökenli gibi göründüğü kaydedildi.
Nezavisimaya Gazeta’ya konuşan askeri uzman Albay Şamil Gariyev, “Suriye’de rejime karşı savaşan terörist gruplar, hazırlamaya çalışan özel askeri gruplar ve örgütlerin varlığı görmezden gelinemez” dedi. Henüz Suriye’de rejime karşı savaşan Rus kökenli veya eski Sovyet cumhuriyetlerinden kaç savaşçı olduğuna dair kesin bir bilginin olmadığını belirten Gariyev, “Bence sayıları oldukça fazla. İdlib'de yasadışı savaşçı sayısının yaklaşık 80 bin olduğu düşünüldüğünde, Rusça konuşan savaşçı sayısıcda en az 5-6 bin olabilir” ifadelerini kullandı.



Husiler, İsrail'in Somaliland’ı tanımasını neden doğrudan bir tehdit olarak görüyor?

Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
TT

Husiler, İsrail'in Somaliland’ı tanımasını neden doğrudan bir tehdit olarak görüyor?

Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)

Bölgedeki açık cepheler arasındaki bağlantıyı güçlendiren yeni bir gerilimde, Husiler, Somaliland dosyasını İsrail ile yaşanan çatışmanın bir parçası haline getirdi. Husiler, ayrılıkçı bölgede herhangi bir İsrail varlığının ‘askeri hedef’ sayılacağı uyarısında bulundu.

Bu açıklama, İsrail’in Somaliland’ı tanıdığını duyurmasının ardından geldi. Söz konusu adım, Afrika ile Arap ve İslam dünyasında geniş yankı uyandırırken, Gazze’den Kızıldeniz’e ve Aden Körfezi’ne uzanan bölgesel gerilim denkleminde yeni bir saflaşmaya yol açtı.

Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, örgüte bağlı medya organları tarafından aktarılan açıklamasında, İsrail’in tanıma kararının ‘Somali’ye, Yemen’e ve bölgenin güvenliğine yönelik bir saldırı’ anlamına geldiğini söyledi. El-Husi, Tel Aviv yönetiminin ‘dünyanın en önemli deniz geçiş noktalarından biri yakınında askeri ve istihbari bir dayanak noktası elde etmeye çalıştığını’ savundu ve ayrılıkçı bölgede ‘her türlü İsrail varlığının’ kendi güçleri açısından meşru bir hedef olacağını dile getirdi.

1991 yılında Somali Cumhuriyeti’nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan eden Somaliland, Aden Körfezi’nin girişinde ve uluslararası ticaretin en yoğun güzergâhlarından biri olan Babülmendep Boğazı’na yakın son derece hassas bir stratejik konumda bulunuyor. Somali’nin geri kalanına kıyasla görece istikrarlı bir yapıya sahip olmasına rağmen, onlarca yıldır uluslararası tanınmadan yoksun kalan bölge, bu nedenle siyasi ve ekonomik açıdan izole bir konumda kaldı.

cdfrgt
Husilerin İsrail'in Somaliland’ı tanımasını daha fazla savaşçı toplamak için kullanacağına dair spekülasyonlar var. (AP)

Analistler, İsrail’in bölgeyi tanımasının Tel Aviv’e Kızıldeniz’e doğrudan bir erişim penceresi açtığını, deniz ulaşım hatlarını izleme kapasitesini artırdığını ve başta Yemen’deki Husiler olmak üzere rakiplerine karşı askeri ya da istihbari operasyonlar yürütme imkânı sağlayabileceğini belirtiyor.

Bu gelişme, Ekim 2023’te Gazze savaşının başlamasından bu yana süren açık çatışma ortamı içinde değerlendiriliyor. Söz konusu dönemde Husiler, İsrail hedeflerine ve İsrail’le bağlantılı gemilere füze ve insansız hava araçlarıyla (İHA) saldırılar düzenlemiş, ancak Gazze Şeridi’ndeki kırılgan ateşkesle birlikte bu saldırıların temposu düşmüştü.

Husilerin paniğinin nedeni

Siyasi kaynaklar, Husilerin kaygılarının yalnızca Filistin meselesinin ‘sembolik’ boyutuyla sınırlı olmadığına, doğrudan güvenlik hesaplarına dayandığına işaret ediyor. Bu çerçevede, Somaliland’de olası bir İsrail varlığının, İsrail’in Kızıldeniz’in farklı bölgelerinde askeri ve istihbari olarak varlık göstermesiyle birlikte, Husileri güneybatıdan stratejik olarak kuşatma anlamına geleceği değerlendiriliyor.

Husiler ayrıca, Somaliland’ın Yemen’deki mevzilerini hedef alabilecek İsrail operasyonları için bir destek platformuna dönüşmesinden endişe ediyor. Bu kaygılar, son aylarda İsrail tarafından düzenlenen ve çok sayıda askeri ve siyasi Husi liderinin hayatını kaybetmesine yol açtığı belirtilen saldırıların ardından daha da güçlenmiş durumda.

hyjuk
Husiler, dokuz aylık sessizliğin ardından insansız hava aracı biriminden sorumlu komutanların ölümünü doğruladı. (EPA)

Bu endişeleri, bazı medya raporlarında Somaliland’ın daha geniş bölgesel düzenlemeler kapsamında kullanılabileceğine dair iddialar da besliyor. Söz konusu iddialar arasında, Gazzelilerin olası yer değiştirmesine yönelik sızıntılar da yer almıştı. Husiler, bu senaryoları İsrail’in bölgede yürüttüğünü savundukları bir ‘parçalama projesinin’ parçası olarak görüyor.

Öte yandan Husilerin darbe sonrası kurduğu yönetim organı olan Yüksek Siyasi Konsey, söylemini sertleştirerek Somali topraklarında herhangi bir İsrail faaliyetinin ‘oldu bitti’ olarak kabul edilmeyeceği uyarısında bulundu. Konsey, Somali’nin güvenliğinin ‘ayrılmaz bir parça’ olarak kendi güvenliklerinin parçası olduğunu vurguladı ve Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelere, ‘İsrail sızması’ olarak nitelendirdiği gelişmeyi engellemek için somut adımlar atma çağrısı yaptı.


Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’nin Lazkiye ilinde güvenlik güçleri ve sivillere yönelik silahlı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e, yaralı sayısı ise 108’e yükseldi.

Lazkiye İl Sağlık Müdürlüğü, pazartesi günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve vatandaşları hedef alan silahlı saldırılar sonrası bilanço güncelledi.

Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, pazar günü yaptığı açıklamada, kendini Gazzal Gazzal olarak tanıtan kişinin çağrısıyla düzenlenen gösteriler sırasında, devrik rejimin kalıntılarına bağlı bazı terör unsurlarının Lazkiye ve Ceble’de iç güvenlik güçlerine saldırı düzenlediğini söyledi. El-Ahmed, saldırılarda bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görevler ve polis birimlerine ait araçların tahrip edildiğini belirtti.

El-Ahmed ayrıca, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı ile Ceble’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini ifade ederek, bu kişilerin Sarayet Diru’s-Sahil (Sahil Kalkanı Tugayı) ve Sarayet el-Cevad (Cevad Tugaylar) adlı terör hücrelerine mensup olduğunu kaydetti. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre söz konusu hücreler, otoyol M1 üzerinde saha infazları ve el yapımı patlayıcı saldırılarından sorumlu tutuluyor.

cdrgt
Lazkiye’deki protestolar sırasında güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yönelik silahlı saldırıda yaralananlardan biri hastanede tedavi görüyor (EPA)

Suriye Savunma Bakanlığı da pazar günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırıların ardından, batı sahil bölgesindeki Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı araçlar ve askeri birlikler sevk edildiğini duyurdu.

Suriye televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin konuşlandırılmasının “kanun dışı grupların halkı ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, birliklerin görevinin “iç güvenlik güçleriyle iş birliği içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu vurgulandı.


“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.