Kadınlarda miyom problemine dikkat

Kadınlarda miyom problemine dikkat
TT

Kadınlarda miyom problemine dikkat

Kadınlarda miyom problemine dikkat

Doç.Dr. Nermin Köşüş ve Doç.Dr. Aydın Köşüş, kadınlarda miyom problemine dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu. 
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Nermin Köşüş ve Doç. Dr. Aydın Köşüş, “Miyom kadınların yüzde 20’sinde görülen, rahimden kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Hormon bozukluğu ve genetik yatkınlığı olan kadınlarda rahimdeki kas hücrelerinden gelişen oluşumlardır. Rahimde miyom olan hastalarda ailesel yatkınlığın etkisi olduğu düşünülmektedir. Annesinde ya da kız kardeşinde miyom görülen kadınlarda miyom daha sık görülmektedir. Kalıtımın yanında özellikle östrojen ve progesteron hormonlarındaki düzensizliklerin rahimdeki kas hücrelerindeki büyümeyi başlattığı söylenmektedir. Yine çevresel faktörler ve beslenme şeklinin de miyom gelişiminde etkili olduğu düşünülmektedir. Endüstrinin gelişmesi ile birlikte pek çok üründe östrojeni taklit eden kimyasallar bulunmaktadır. Kozmetikler, tuvalet malzemeleri (sabun, diş macunu vb), ilaçlar, plastik kaplar gibi pek çok ürün vücuda östrojen yüklenmesine neden olabilir. Ağırlıklı olarak kırmızı etle beslenenlerde ve aşırı kilolu kadınlarda miyom gelişme riski daha fazladır. Sebze ve meyve ile beslenme rahimde miyom riskini azaltır. Miyomlar her zaman şikayete neden olmazlar. Bazen başka bir şikayetle gelen hastada tesadüfen yapılan ultrasonda tespit edilir. Büyük miyomlarda aşırı kanama, kasık ve bel ağrıları, kabızlık yada sık idrara çıkma gibi belirtiler görülebilir. Özellikle miyomun bulunduğu yere göre şikayetler değişir. Rahim içindeki miyomlarda (submüköz miyom) aşırı kanama yada sık kanama daha fazla görülürken, rahim duvarından dışarıya doğru büyüyen miyomlarda (intramural miyom) barsak yada idrar torbasına bası şikayetleri daha ön planda olmaktadır. Subseröz miyomlar çoğunlukla kanama problemi yapmazken büyük olanlarda çevre dokulara baskıya bağlı şikayetlere neden olabilir. Yerleşim yerine göre bazı miyomlar gebe kalmayı engelleyebilir yada geciktirebilir” dedi. 
Her miyomu olan hastada hemen ameliyatın düşünülmediğini ifade eden Dr. Köşüş, “Rahimdeki miyomu küçük olan ve herhangi bir şikayeti olmayan hastalarda 3-6 ay aralarla takip önerilir. Aşırı kanaması olanlarda, bası şikayetleri olanlarda yada miyomu kısa süre içinde büyüyenlerde ameliyat düşünülebilir. Bazen sadece miyomu alırken (miyomektomi) bazen miyomla birlikte rahmin alınması (histerektomi) gerekebilir. Miyom ameliyatı şekli hastanın yaşına, çocuk isteğine ve miyomun bulunduğu yere göre değişir. Rahim içindeki miyomlar (submüköz miyom) histeroskopi dediğimiz alttan yapılan kapalı ameliyat tekniği ile kesi olmadan çıkarılır. Rahim duvarındaki miyomlar ise açık ameliyat yada laparoskopi dediğimiz kapalı ameliyatlarla çıkarılabilir. Miyom ameliyatının süresi miyom sayısına ve büyüklüğüne bağlıdır. Tek miyom olan hastalarda genelde 60 dakika civarında ameliyat tamamlanır. Laparoskopi ile miyom ameliyatı olanlar ameliyet sonrası kısa süre sonra sosyal hayatlarına tekrar dönerler. Yine gebelerde sezaryen sırasında uygun olan miyomlar çıkarılabilir. Miyom ameliyatından sonra hastada tekrar miyom oluşması riski her zaman vardır. Özellikle alınamayacak kadar küçük olan miyomlardan daha sonra tekrar büyük miyomlar oluşabilir. Ameliyat olamayacak hastalarda miyomların büyümesini durdurmak ve bir miktar küçültmek için değişik ilaç tedavileri mevcuttur. Ancak bu ilaçlar hastayı suni olarak menopoza sokacağından daha çok ameliyat olamayacak hastalarda kullanılır. İlacı bıraktıktan sonra tekrar büyümeye devam eder. Çocuk isteği olmayan hastalarda miyom embolizasyonu dediğimiz bir yöntemle miyomların küçültülmesi sağlanabilir. Ancak bu hastalarda yumurtalıkların zarar görebileceği, hastaların erkenden menopoza girebileceği riski belirtilerek onayları alındıktan sonra bu işlem uygulanmalıdır” diye konuştu. 
Miyom ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi veren Dr. Köşüş, “Rahimde miyom tedavisi sonrası hastalarda miyomların zaman içinde tekrarlayabileceği belirtilmeli ve düzenli ultrason takiplerinin önemi anlatılmalıdır. Yine bu hastalarda gebelik düşünenlerde doğumun sezaryenle olması gerektiği, gebelik sırasında rahimde yırtılma olabileceği anlatılmalıdır. Miyom ameliyatı Ankara ilinde tarafımızdan açık ameliyatla yada kapalı miyom ameliyatı dediğimiz laparoskopik yöntemle yapılmaktadır. Miyom ameliyatı fiyatları ameliyatın yapılış şekline, miyom sayısı ve büyüklüğüne göre değişmektedir. Hasta için en konforlu ameliyat yöntemi elbette laparoskopik olarak yapılan miyom ameliyatıdır. Miyom takiplerinizi ihmal etmeyiniz. 6 ayda bir sefer mutlaka ultrason ile miyomlarınızın takibini yaptırınız. Miyomu olmayan kadınların ise yılda bir sefer mutlaka rahim ve yumurtalıklar açısından ultrasona girmeleri uygun olacaktır” açıklamalarında bulundu. 



Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP
TT

Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP

Portekiz açıklarında bir turist yatı, bir grup orkanın (katil balina) çarpması sonucu battı.

5 kişiyi taşıyan tekne, cumartesi günü gerçekleşen saldırının ardından Fonte da Telha plajı yakınlarında sulara gömüldü.

Yelkencilik şirketi Mercedes-Benz Oceanic Lounge'ın paylaştığı görüntülerde, bir orka yatın yan tarafına defalarca vurduktan sonra yatın sallanıp batmaya başladığı görülürken, bir tanığın "Aman Tanrım" dediği duyuluyor.

Nautic Squad kulübüne ait gemideki 5 mürettebat üyesi de yat batmadan kısa süre önce botlarla kurtarıldı.

Aynı günün ilerleyen saatlerinde Cascais Körfezi açıklarında bu sürüyle ikinci bir karşılaşma yaşandı ve 4 kişi yaralanmadan tekneden çıkarıldı.

Portekiz Ulusal Denizcilik Otoritesi, "orkalarla yaşanan bir etkileşim nedeniyle" 12.30'da bir uyarı aldığını açıkladı.

Kurum "Cascais cankurtaran istasyonu ve Lizbon Limanı Kaptanlığı ekipleri hemen harekete geçti" diye ekledi.

Olay yerine vardıklarında mürettebatın fiziksel açıdan iyi olduğu ve tıbbi yardıma ihtiyaç duymadığı, yakındaki bir deniz turizmi teknesinin yardımıyla kurtarıldığı tespit edildi.  

The Telegraph'a göre bazı tanıklar 4 orka gördüklerini söylerken bir kaptan, sadece bir balinanın teknenin dümenine çarptığını bildirdi.

Araştırmacılar, Mayıs 2020'den bu yana İber Yarımadası yakınlarında orkaların teknelere çarptığı yüzlerce olayı belgelerken, bu davranış eğiliminin artmasına dair çeşitli teoriler ve araştırmalar ortaya çıktı.  

Bu olay, önceki haftalarda İspanya açıklarında iki teknenin bir çift katil balina tarafından saldırıya uğramasının ardından yeni bir uyarı yayımlanmasından sonra meydana geldi.

Orkaların, Galiçya sularındaki teknelere sadece birkaç dakika arayla çarpmasının ardından bir İspanyol deniz kurtarma gemisi çağrılmıştı. 

Kurtarma ekipleri, orkaların hasar verdiği gemiyi limana çektikten sonra başka bir saldırı uyarısı almıştı.

Bir mürettebat üyesi, "Gerçek şu ki çok korktuk; katil balinaların tekneye vurduğunu fark ettiğimizde gerçekten çok 'korktuk'" demişti.

Independent Türkçe


Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
TT

Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)

Asteroit Ryugu'nun koptuğu göktaşının, sanılandan çok daha uzun süre sıvı suya ev sahipliği yaptığı bulundu. Yeni çalışma, Dünya'daki suyun kökenine ışık tutuyor.

Ryugu gibi karbon zengini asteroitlerin, yaklaşık 4,6 milyar yıl önce Güneş ve çevresindeki gezegenler oluşurken, dış Güneş Sistemi'ndeki buz ve tozdan meydana geldiği uzun zamandır biliniyor. 

Diğer yandan bilim insanları, bu gökcisimlerindeki su aktivitesinin Güneş Sistemi'nin ilk dönemleriyle sınırlı olduğunu düşünüyordu.

Ancak Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın (JAXA) Hayabusa 2 aracının Ryugu'dan toplayarak 2020'de Dünya'ya getirdiği örnekler bu düşünceye meydan okudu. 

Tokyo Üniversitesi'nden Tsuyoshi Iizuka ve ekibi, Ryugu kaya örneklerindeki lutesyum (Lu) ve hafniyum (Hf) elementlerinin radyoaktif izotoplarını inceledi. Bu sayede radyoaktif bozunmaya bakarak örneklerin geçirdiği jeolojik süreçlere ışık tutabiliyorlar.

Bulguları hakemli dergi Nature'da 10 Eylül Çarşamba günü yayımlanan çalışmada incelenen örnekler, lutesyuma kıyasla çok daha yüksek oranda hafniyum içeriyordu. 

Araştırmacılar bu duruma, bazı sıvıların asteroitteki kayalardan lutesyumu alıp götürmesinin yol açtığını düşünüyor.

Iizuka, "Ryugu'nun kimyasal kayıtlarının, Dünya'da daha önce incelenen bazı meteoritlere benzeyeceğini düşünmüştük. Ancak sonuçlar tamamen farklıydı" ifadelerini kullanıyor. 

Dikkatli analizlerle diğer ihtimalleri eleyen ekip, gökcisminin oluşumundan 1 milyar yıl sonraya kadar sıvı su barındırdığını öne sürüyor.

Iizuka "En olası tetikleyici, Ryugu'nun ana asteroidine başka bir cismin çarpması. Bu çarpışma, kayayı kırarak içeride gömülü olan buzu eritti, böylece sıvı su yüzeye sızdı" diyerek ekliyor: 

Bu gerçekten sürpriz oldu! Bu çarpışma, ana cismin parçalanmasına ve ardından Ryugu'nun oluşmasına yol açmış olabilir.

Ryugu'nun bir zamanlar parçası olduğu asteroidin 1 milyar yıl boyunca sıvı su içermesi, karbon zengini diğer göktaşlarının da uzun süre sıvı suya ev sahipliği yapmış olma ihtimalini gündeme getiriyor.

 Dolayısıyla genç Dünya'ya çarpan asteroitler, sanılandan çok daha fazla su getirmiş olabilir. Araştırmacılar bunun, Dünya'nın ilk okyanusları ve atmosferi üzerinde önemli bir etki yaratmış olabileceğini söylüyor.

Dünya'daki suyun kökenine dair kesin bir fikir birliği sağlanmasa da genellikle göktaşları ve kuyrukluyıldızların gezegene çarpması sonucu geldiği tahmin ediliyor.

Iizuka, "Ryugu benzeri cisimlerin bu kadar uzun süre buz tuttuğu fikri dikkate değer" diyerek ekliyor: 

Bu, Dünya'nın yapıtaşlarının hayal ettiğimizden çok daha ıslak olduğunu gösteriyor. Bu da gezegenimizdeki suyun kökenine dair başlangıç koşullarını yeniden değerlendirmemiz gerektiğini gösteriyor.

Araştırmacılar Ryugu örneklerini detaylıca inceleyerek ana cisimde akan suyun geçmişini daha iyi anlamayı umuyor. Ayrıca son verileri, NASA'nın OSIRIS-REx göreviyle Bennu asteroidinden alınan örneklerle kıyaslamayı planlıyorlar.

Independent Türkçe, Space.com, Cosmos Magazine, Nature


Bilim insanları yanıtladı: Egzersiz kanserin nüksetmesini önleyebilir mi?

Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
TT

Bilim insanları yanıtladı: Egzersiz kanserin nüksetmesini önleyebilir mi?

Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)

Bilim insanları egzersizle kanser hücrelerinin büyümesinin yavaşlatılabileceğini tespit etti.

Avustralya'daki Edith Cowan Üniversitesi'nden araştırmacıların çalışmasına meme kanserinden kurtulan 32 kadın katıldı.

Bilim insanları egzersiz sonrasında kasların miyokin adı verilen çok sayıda hormon ve biyokimyasal madde salgıladığına, bunun kanser hücrelerine karşı etkili olduğuna dikkat çekiyor.

Deneye katılan kadınların yarısı 45 dakikalık yüksek yoğunluklu interval antrenman yaptı. Egzersiz 30 saniyelik yüksek tempo, 30 saniyelik dinlenme ve toplamda 7 tekrardan oluşuyordu.

Diğer yarısıysa 45 dakika boyunca ağırlık kaldırdı. Tüm seanslar yüksek yoğunlukta geçti; katılımcılar bu antrenmanların zorluk seviyesini 10 üzerinden en az 7–8 olarak değerlendirdi.

Araştırmacılar, egzersizin hemen ardından ve 30 dakika sonra olmak üzere iki kez katılımcılardan kan aldı. Bunlar laboratuvarda meme kanseri hücrelerine eklendi. Moleküllerin, meme kanseri hücrelerinin büyümesini yavaşlattığı gözlemlendi.

Araştırmanın yazarlarından Robert Newton, "Çalışmamız, egzersizin kanser biyolojisini doğrudan etkileyerek güçlü moleküler sinyaller yoluyla tümörlerin büyümesini baskılayabildiğini gösteriyor" diyor.

Çalışma, egzersizin sadece kansere yakalanma riskini azaltmakla kalmadığını, kanserden kurtulma ihtimalini de artırdığını gösteren araştırmalara bir yenisini ekledi.

Geçmişteki araştırmalarda egzersizin bazı kanserlerin nüksetmesini engellemekte rol oynadığı belirlenmişti. Yeni çalışma egzersizin kas ve hücrelerin iç işleyişini nasıl değiştirdiğini gösteriyor.

Newton, egzersizin sadece kondisyonu artırmakla kalmadığını, aynı zamanda "antikanser sinyallerini" çoğalttığını belirtiyor. Araştırmacılar, hafif yürüyüş gibi düşük tempolu aktivitelerin de önemli olabileceğini ancak yoğun antrenmanların çok daha etkili sonuç verdiğini söylüyor.

Bilim insanı, egzersizin artık kemoterapi veya radyoterapiye "ek bir unsur" olmanın ötesine geçtiğini belirtiyor:

Egzersiz kolay, ucuz ve ulaşılabilir bir yöntem. Kanserin tekrarlama riskini azaltmak için önemli. Bu sadece yardımcı bir unsur değil; giderek kendi başına bir tedavi olarak tanınıyor.

Independent Türkçe, Washington Post, Prevention