Yemen hükümeti, Geçiş Konseyi güçlerinin geri çekilmesi konusunda kararlı

Aden’deki el-Hasva elektrik santrali (AFP)
Aden’deki el-Hasva elektrik santrali (AFP)
TT

Yemen hükümeti, Geçiş Konseyi güçlerinin geri çekilmesi konusunda kararlı

Aden’deki el-Hasva elektrik santrali (AFP)
Aden’deki el-Hasva elektrik santrali (AFP)

Yemen hükümeti, Güney Geçiş Konseyi kuvvetlerinin Aden ve Abyan'daki hükümet merkezlerinden ve kamplarından çekilmedikleri sürece Suudi Arabistan'ın davetiyle önceki gün Cidde'ye ulaşan Konsey heyeti ile diyalog başlatmayı kabul etmedi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE); Aden, Abyan ve diğer güney bölgelerindeki meşru yönetimi devirmesi için Güney Geçiş Konseyi’ne destek verdiği yönündeki iddiaları yalanladı. Ayrıca meşruiyeti desteklemek ve Husi darbesiyle yüzleşmek hususunda Abu Dabi'nin koalisyon içindeki pozisyonun değişmediğini vurguladı.
Yemen meşru hükümetinin Güney Geçiş Konseyi ile diyaloga başlamayı reddettiği yönündeki tutumu, ABD'nin Sana Maslahatgüzarı Cuneyd Munir ile görüşen Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed el-Hadrami tarafından yapılan resmi açıklamada dile getirildi. Kaynakların aktardığına göre taraflar arasında gerçekleşen görüşmede, Güney Geçiş Konseyi tarafından başlatılan silahlı direniş ışığında Aden ve Abyan illerindeki gelişmeler ve barış süreci ele alındı.
Güney Geçiş Konseyi’ne bağlı güçler önceki gün Zanzibar şehrindeki iki kampın kontrolünü ele geçirmeden önce Aden’deki meşru hükümet merkezlerinin ve kamplarının kontrolünü sağladı.
Yemen resmi kaynaklarının aktardığına göre el-Hadrami, hükümetin Yemen'in güvenliğini ve istikrarını tehdit eden her durum ile yüzleşmekten geri durmayacağını ve BAE tarafından desteklenen Güney Geçiş Konseyi’nin silahlı isyanına son vereceğini söyledi. Hadrami, Yemen hükümetin bu tutumunun ülkenin güvenliğini, istikrarını ve toprak bütünlüğünü koruma konusundaki sorumluluklarına dayandığını ifade etti.
Resmi Saba haber ajansının haberine göre Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed el-Hadrami, Güney Geçiş Konseyi’ni ve BAE'yi, Aden ve Abyan'daki silahlı isyanın sonuçlarından sorumlu tuttu. BAE’den Güney Geçiş Konseyi’ne yönelik maddi desteğin ve askeri yardımın durdurulması talebinde bulunan el-Hadrami, Yemen hükümetinin uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması’na uygun olarak gerekli önlemleri almak üzere harekete geçtiğini belirtti.
Dışişleri Bakan Yardımcısı, başta Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası topluma, uluslararası arenada tanınan meşru hükümete karşı olan bu silahlı isyanı kınamaları çağrısında bulunarak bunun sadece Suudi Arabistan’ın ateşkes yönündeki çabalarını değil, aynı zamanda BM'nin Husi isyanını sona erdirme çabalarını da baltalayacağını söyledi.
Yemen hükümetinin Güney Geçiş Konseyi ile diyalog başlatılması hususundaki tutumunu yineleyen el-Hadrami sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hükümet Suudi Arabistan tarafından gelen bu davet konusundaki memnuniyetini sürdürüyor. Ancak bu bağlamda gerçekleştirilecek bir diyalog için Güney Geçiş Konseyi kuvvetlerinin kontrol altına aldığı alanlardan çekilmesini öngören Koalisyon bildirisine uyulması gerekmektedir. Bunun yanı sıra silahlar teslim edilmeli, hükümet güçleri pozisyonlarına geri dönmeli ve gazeteciler de dahil olmak üzere masum vatandaşlara yönelik ihlallere son verilmelidir.”
Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani de Aden'deki hükümete karşı isyanın kabul edilemez bir kaos olduğu değerlendirmesinde bulunarak hükümetin vatandaşların güvenliğini sağlama ve çıkarlarını koruma yükümlülüğü olduğunu vurguladı. İryani, Twitter hesabı üzerinden yaptığı bir dizi paylaşımda, Aden’de olup bitenlerden faydalanan tek tarafın şu anda maruz kaldığı ablukadan dolayı kriz içerisinde bulunan İran olduğunu söyledi. Halkın meşru hükümetle aynı safta durduğunu belirten el-İryani, Aden veya kurtarılmış diğer bölgelerdeki kaosa yönelik herhangi bir desteğin doğrudan İran’a ve terörist militanlarına destek anlamına geleceğini vurguladı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın Güney Geçiş Konseyi ile Cidde gerçekleştirilecek diyaloga ev sahipliği yapma davetini “samimi bir kardeşlik girişimi” olarak nitelendiirdi. Ancak Güney Geçiş Konseyi’nin tüm unsurlarının hükümet kurumlarından ve illerden çekilmedikleri sürece kendileri ile herhangi bir diyaloga girilmeyeceğini vurguladı.
Yemen hükümetinin ve halkının Suudi Arabistan Krallığı'na ve bilge rehberliğine olan güvenine dikkat çeken el-İryani açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Yemen halkı, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi tarafından sağlanan cömert yardımları ve Suudi ordusunun kahramanlarının Yemenli kardeşleriyle birlikte sahada verdikleri büyük fedakârlığı unutmayacak.”
BAE'den yalanlama
BAE, Aden’de yaşanan gelişmelerden ötürü kendisine yöneltilen suçlamalara dikkat çektiği açıklamada hakkındaki bütün iddiaları yalanladı. Koalisyon'un bir ortağı olarak sahip olduğu tutumu tekrar yineleyen BAE, Yemen'in güney bölgesindeki durumun sakinleşmesi için elinden gelenin en iyisini yapmaya kararlı olduğunu vurguladı.
BAE'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vekili Saud Hamad eş-Şemsi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), ‘Uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi’ başlığı altında dün yapılan özel bakanlar toplantısında bu konuya değindi.
Eş-Şemsi, BAE'nin birkaç gün önce yaptığı resmi açıklamasında ifade ettiği gibi yine Aden’de meşru Yemen hükümeti ile Güney Geçiş Konseyi arasındaki silahlı çatışmalarla ilgili olarak duyulan derin endişeyi dile getirdi. Yemen vatandaşlarını korumaya yönelik itidal çağrısını yineledi.
BAE’nin Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu çerçevesindeki kilit ortak duruşunun aynı olduğunu dile getiren eş-Şemsi, bunu başarmak için BAE tarafından yapılan büyük fedakarlıkları hatırlattı.
Eş-Şemsi, bu durumun, BAE'nin kendisini bir taraf olarak görmediği anlaşmazlık ve bölünmeler bağlamında bugün öne sürülen iddiaları çürüttüğünü söyledi. Eş-Şemsi, BAE’nin meşru Yemen hükümetinin resmi talebi üzerine Arap Koalisyonu’nun bir üyesi olarak hükümeti desteklemek için Husi saldırılarına karşı kararlı eylemlerde bulunduğunu belirtti.
Saud Hamad eş-Şemsi sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Ülkemin, Aden ve darbeci Husilerin işgal ettiği bölgelerin çoğunun kurtarılmasında ve ardından terörist grupların bu hassas ve zor aşamalarda güvenlik boşluğunu kullanmalarının önlenmesinde oynadığı önemli rolü unutmuyoruz. BAE, kurtarılan bölgelerin yeniden inşa edilmesi için yürütülen çabalarda büyük rol oynayarak, Yemen halkına cömert maddi ve teknik destek sağladı. Arap Yarımadası'nda El Kaide’nin yarattığı tehditlerle mücadele büyük bir rol oynadı. Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğünü korumak için Arap Koalisyonu’nun yürüttüğü çabaları destekledi.”
Eş-Şemsi, Yemen'deki meşru hükümetin içişlere yönelik yönetiminde düşük performans göstermesinin yanı sıra bölgesel ve iç bölünme atmosferine rağmen BAE’nin tüm bunları gerçekleştirebildiğini söyledi. BAE’nin BM Daimi Temsilcisi Vekili, güvenlik ve istikrarı korumak amacıyla BAE tarafından tüm taraflara içteki farklılıkları sona erdirme ve birliği sağlamaları yönünde defalarca yapılan ciddi diyalog çağrısını yeniledi.
Eş-Şemsi, “Yemen hükümetinin bugün yapılan olumsuz açıklamasına yansıdığı biçimde siyasi ve idari başarısızlığını BAE'nin üzerine atması uygun değil" dedi.
BAE’nin Arap Koalisyonu’nun bir ortağı olarak Yemen'in güneyindeki gerginliği azaltmak için elinden geleni yapacağını vurgulayan eş-Şemsi, Güney Geçiş Konseyi’nin eylemleri sırasında Suudi Arabistan ile Aden’deki kamu kurumlarını korumaya çalıştıklarını hatırlattı.
Ülkesinin, BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in yürüttüğü çabalara verdiği desteği yineleyen eş-Şemsi, BAE'nin bütün tarafları Yemen'deki ortak hedeflere odaklanmaya çağıran tutumunun altını bir kez daha çizdi.
BM Yemen Özel Temsilcisi Griffiths, Koalisyon'un ülkede sakinliğin hakim olması yönünde gösterdiği çabaları ve Suudi Arabistan'ın sorunlarını çözmek üzere Cidde'de diyalog kurma çabalarını övdü. Bununla birlikte durumun daha fazla kötüleşmesinin önüne geçilmesi ve yönetim, güvenlik ve temel hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması için toplantının gerekliliğinin altını çizdi.
Aden'in eski Valisi Aidarous Zubaidi başkanlığındaki Güney Geçiş Konseyi heyeti, daha önce Cidde’ye gelmiş ve Suudi Arabistan Savunma Bakanı Yardımcısı Prens Halid bin Selman ile görüşmüştü. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre taraflar arasında gerçekleştirilen görüşmede, Suudi Arabistan'ın Yemen meşruiyetine, devlet kurumlarının korunmasına ve ülkede güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasına verdiği destek teyit edildi.
Prens Halid, Güney Geçiş Konseyi’nin Suudi Arabistan'ın diyalog çağrısını kabul etmesini ve koalisyonun ateşkes talebine cevap vermesini memnuniyetle karşıladı. Güç kullanımından uzak bir şekilde diyalog yoluyla anlaşmazlıkları çözme gereğini vurgulayan Prens Halid, güney meselesini diyalog yoluyla çözmenin önemine dikkat çekerek aksi takdirde böyle bir durumdan sadece İran’ın ve onun Yemen’deki kolu olan Husilerin faydalanacağını belirtti.



Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.