Tibi Likud'u Knesset'te etnik temizlik yapmaya çalışmakla suçladı

Tibi Likud'u Knesset'te etnik temizlik yapmaya çalışmakla suçladı
TT

Tibi Likud'u Knesset'te etnik temizlik yapmaya çalışmakla suçladı

Tibi Likud'u Knesset'te etnik temizlik yapmaya çalışmakla suçladı

Ortak Arap Listesinin bir üyesi olan Ahmed Tibi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Knesset'te kendisine karşı çıkan herkese karşı etnik temizlik kampanyası yürütmekle suçladı.
Tıbi, dün Yediot Ahranot gazetesine yaptığı açıklamada, “Netanyahu Arapları nüfusu tehdit eden unsur olarak görüyordu şimdi de seçimleri tehdit ettiklerini düşünüyor” dedi.
Milletvekilinin bu açıklamaları Likud Partisine katılan ve Arap Ortak Listesi’nin seçimi engellemeye çalışan aşırı dinci Otzma Yehudit partisine yönelikti.
Bu konuda dilekçe verenler Arap milletvekillerinin terörü desteklediği, İsrail’i bir Yahudi Devleti olarak kabul etmediği ithamlarına yer verdiler. İsrail kanunları gereğince İsrail’e karşı silahlı terör örgütlerini destekleyen ve İsrail devletini tanımayan kişi ya da partilerin seçime katılmalarının engelleyebileceğini de dile getirdiler.
Dilekçe aşırılıkçı parti lideri İtimar Ben Afir tarafından mahkemeye verildi. Bu esnada kendisine Likud Partisinden yedi merkez seçim komisyonu üyesi de eşlik etti. Ben Afir, “çocukları öldürmeyi destekleyen herkes Knesset’te değil hapiste olmalı” dedi.
Dilekçe vermeye Likud üyelerinin de katılması Ortak Arap Listesi bloğu üyelerinden sert eleştiri aldı. Bloğun üyelerinden biri olan Ayed Tuma Süleyman atılan adımın etnik temizlik anlamına geleceğini belirtti.
Yüksek Mahkeme’nin Ortak Arap Listesi Bloğu’nu seçime katılmaktan menetmesi beklenmiyor. Daha önce de Arap Partilerin seçime katılmaması talebiyle verilen dilekçeler reddedilmişti.
17 Eylül’de yapılacak seçime Ortak Arap Listesi’nden katılacak partiler şunlar: Eşitlik ve Barış için Demokrasi Cephesi (Hadaş), Değişim için Arap Hareketi (Ta'al), Ulusal Demokratik Birlik (Balad)
Otzma Yehudit liderleri kendilerini haham Meir Kahane'nin takipçileri olarak tanımlıyorlar. Parti, İsrail’den Yahudi olmayan göçlerin teşvik edilmesini, İsrail’e bağlılığını ilan etmeyi reddeden İsrail’deki Filistinlilerin ve Arapların sınır dışı edilmesini isterken Batı Şeria’nın tümünü kapsayan bir Yahudi Devleti egemenliğini öngörüyor.
Yüksek mahkeme partinin eski lideri Mikhail Ben-Ari’nin Nisan ayı seçimlerine ırkçılık karşıtı yasalar gereğince katılmasını engelledi. Yüksek Mahkeme Ortak Arap Listesine yönelik talebi bugün değerlendirirken aynı zamanda Otzma Yehudit partisinin iki üyesinin de seçime girmesinin engellenmesi konusunu tartışacak.
Başsavcı Avichai Mandelblit, adı geçen iki kişinin Araplara karşı yaptıkları ırkçı söylemleri nedeniyle engellenmeleri gerektiğini ancak diğer üye ve parti için böyle bir yasağın söz konusu olmayacağını ifade etti.



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.