ABD ve Rusya 'yeni bir silahlanma yarışı başlatma riski' konusunda birbirlerini suçladı

Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy (AFP)
Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy (AFP)
TT

ABD ve Rusya 'yeni bir silahlanma yarışı başlatma riski' konusunda birbirlerini suçladı

Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy (AFP)
Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy (AFP)

Rusya ve ABD, dün düzenlenen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) oturumunda yeni bir silahlanma yarışı başlatma riski konusunda birbirlerini suçladı. ABD ve Rusya, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'nın (INF) ihlal edildiğine yönelik karşılıklı suçlamada bulunarak anlaşmadan çekilmişti.
Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy, ABD'nin bu hafta füze denemesi yaptığını hatırlatarak, ''ABD silah yarışına hazır'' dedi.
Polyanskiy, güvenliği sağlamak için ABD ile her türlü ciddi diyaloga hazır olduklarını dile getirerek, Avrupa Birliği’ni (AB) ABD’nin bu konudaki davranışlarına müsamaha göstermekle suçladı.
ABD'nin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile 8 Aralık 1987'de imzaladığı INF anlaşması kapsamında yasak olan seyir füzesi denemesinin ardından Rusya, BMGK’nın toplanmasını talep etmişti.
ABD'nin Daimi Temsilci Yardımcısı Jonathan Cohen de oturumda söz alarak, “Rusya ve Çin askeri yeteneklerini geliştirmeye devam ederken hala ABD'nin itidalli davranmasını bekliyor” yorumunda bulundu.
Cohen, ABD’nin seyir füzesi denemesini de ihtiyatlı ve tehdit edici olmayan bir deneme olarak nitelendirdi.
Rusya'nın Severodvinsk kentinde füze motor denemesi sırasında 5 bilim insanının hayatını kaybetmesine ve nükleer radyasyon seviyesinin yükselmesine neden olan gizemli patlamaya değinen Cohen, “8 Ağustos'ta Rusya'da tam olarak ne oldu? Patlamanın nedeni neydi? Bu sistem nedir? Hangi amaca hizmet ediyor?” diye sordu.
Cohen, ABD’nin, Çin’i de kapsayan ‘ciddi silah kontrolü’ ile ilgilendiğini de belirtti.
Çin'in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun ise Çin’in, Rusya ve ABD ile yapılan herhangi bir silah kontrol anlaşmasının parçası olmakla ilgilenmediğini söyledi.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP