Netanyahu, Ukrayna Yahudilerinin oylarını almak için çabalıyor

Netanyahu, halk desteğinin gerilemesinden sonra Ukrayna’ya yöneldi (Reuters)
Netanyahu, halk desteğinin gerilemesinden sonra Ukrayna’ya yöneldi (Reuters)
TT

Netanyahu, Ukrayna Yahudilerinin oylarını almak için çabalıyor

Netanyahu, halk desteğinin gerilemesinden sonra Ukrayna’ya yöneldi (Reuters)
Netanyahu, halk desteğinin gerilemesinden sonra Ukrayna’ya yöneldi (Reuters)

Netanyahu, seçim savaşında Ukraynalı Yahudileri seferber etmek için güç noktası olmasını istediği Ukrayna’dan, İsrail’deki Rus, özellikle Ukraynalı Yahudiler arasındaki en güçlü rakibi Avigdor Liberman’a karşı kapsamlı bir saldırı kampanyası ile çıktı.
Başbakan, tutumundan geri adım atması ve kendisi ile bir hükümet koalisyonuna girmesi için Liberman’a gözdağı vererek Rus oyları ile korkutarak uyguladığı baskı politikasının fayda vermediğini anladı. Zira Liberman, Netanyahu’nun önümüzdeki parlamento seçimlerindeki en güçlü rakibi Benny Gantz ile bir artı oy sözleşmesi imzaladı.
Independent Arabia’dan Emal Şahade’nin haberine göre Netanyahu, Ukrayna’daki vaktini vaatlerde bulunmak, anlaşmalar imzalamak ve birçok akıl çelici teklifte bulunmak suretiyle seçimlerde kendisine Rus desteği elde etmek için ayırmayı planladıysa da Liberman ile Benny Gantz arasında imzalanan anlaşma, Netanyahu için darbe niteliğinde oldu. Onu Ukrayna kampanyasında değişiklik yapmak zorunda bıraktı. Böylece Ukrayna’dan, “Her kim Yair Lapid ile Gantz’ı yönetimde görmek istiyorsa sola katılan Liberman yararına oy kullansın” söylemi ile çıktı.
Sağın oyları sola
Netanyahu, söz konusu anlaşmanın ardından yayınladığı bir video kaydında şunları söyledi:
“Üzülerek söylüyorum ki iş bugün resmî bir boyut kazandı. Liberman, sağın oylarını sol bir hükümete aktarıyor. Gantz’ı hükümet başkanı olarak önereceğini söyledi. Bu, Gantz ile Lapid’in başbakanlığı nöbetleşe devralacağı anlamına geliyor. Bugün, Liberman ile Gantz ve Lapid arasında resmî bir artı oy anlaşması imzalandı. Yani Lapid ve Gantz liderliğinde sol bir hükümet görmek isteyenler, Liberman lehine oy kullansın. Likud Partisi, benim başkanlığımda tek başına sol bir hükümet kurulmasını önleyecek kadar büyüktür.” 
Netanyahu, arkasındaki halk desteğinin azalması ve Liberman’ın Ruslar arasındaki gücünden korkmasından dolayı Ukrayna’ya yöneldi. İsrail solu konusunda gözdağı verme yaklaşımına ise devam etti. Bu iki isim seçim kampanyaları sırasında ‘teslim politikası’ benimsenmesi iddiasında birleşti. Şöyle ki Netanyahu, Liberman’ın zayıf olduğunu ve Gantz karşısında teslim olduğunu düşünürken Liberman, Başbakan’ın zayıf olduğunu ve “Gazze terörü” karşısında teslim olduğu görüşünde. 
Liberman’nın partisi, Netanyahu’nun saldırısına şu açıklamayla cevap verdi:
“Gazze Şeridi’nden gelen teröre teslim olmaya ve Hamas hareketini korumak için vergi ödemeye karar veren herkes, bu rezalet ve İsrail’in cevabının yoğun bir şekilde aşağılanması karşısında sessiz kalanlardır. Sağ adına konuşma hakları yoktur ve İsrail’deki ulusal kampın bir parçası değillerdir.” 
Ukrayna Yahudilerine hizmet
Netanyahu, Ukrayna’da oldukça sıkıntı çektiklerini iddia ettiği Ukrayna Yahudilerine ilgi ve sevgisini göstererek İsrail’e göç eden ve parlamento seçimlerine katılacak olan Ukraynalı Yahudilere hitap etmeye çalıştı.
Bu doğrultuda Ukrayna'nın Yahudi Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile tarım, turizm, emeklilik ve eğitim alanlarında anlaşmalar imzalamak için çabaladı. Netanyahu, Ukraynalı Yahudi çocukların Ukrayna’daki anaokullarında ve okullarda eğitim görmesine izin verilmesi konusunda henüz görüş birliğine varılmayan bir anlaşmayı uygulamaya istekli olduğunu da ortaya koydu.
Netanyahu, Ukraynalı Yahudiler ile dindar Yahudiler arasında Tel Aviv’e birden fazla başarı ile dönmek istedi ve Ukrayna Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasını büyük bir başarı ve İsrail’in uluslararası konumu açısından oldukça önemli bir mesele olarak ön plana çıkardı. AB’nin Kudüs’ü tanımayı reddettiği ve Ukrayna’nın AB’ye kabul edilmeyi gerçekten önemsediği bir düzlemde Netanyahu’nun bu çabalarının başarılı olmayacağı öngörülmekle birlikte Başbakan, konuyu ve talebini sanki bir başarı gerçekleştirmiş gibi sundu.
Ukrayna Yahudilerine yönelik ilgisi bununla da sınırlı kalmayan Netanyahu, Kiev’e yönelerek Yahudi topluluğun sorumluları ile bir araya geldi. Rus Yahudilerine destek ve ilgi gösterdiğine dair tabloyu tamamlamak içinse Babi Yar’da, Yahudi kıyımının yapıldığı yerdeki anma törenlerine katıldığına dair görüntüler sundu.
Beklentiler
İsrail’deki Ukraynalı Yahudiler, daha önce Sovyetler Birliği’nden birkaç göç dalgası yoluyla gelen göçmenlerin üçte birinden fazlasını oluşturuyor ve oy hakkına sahip olan Rus göçmenler arasında yüksek bir oranı temsil ediyor. Bu durum, adaylar arasında bu kesime yönelik rekabeti güçlendiriyor. Netanyahu’yu seçimlere bir aydan az bir zaman kalmışken Ukrayna'yı ziyaret etmeye iten şey de bu. Moldova doğumlu Liberman, son seçimlerden sonra Netanyahu’yu bir hükümet koalisyonu oluşturamamasından sorumlu tutmasından bu yana Likud Partisi yönetimi, Rus oy sahiplerini Netanyahu’ya destek vermeye yönlendirmek için büyük çaba sarf etti. Siyasi uzmanlar, bu ziyaretin genel olarak Sovyet, özelde Ukrayna Yahudileri arasında Netanyahu’ya bir fayda sağlayıp sağlamayacağı konusunda farklı görüşler ileri sürüyor.
Jeostrateji Profesörü Avinoam Idan’a göre Netanyahu’nun çabalarının başarılı olduğunun ilk göstergesi, karşılanmasında en üst düzeyde ağırlanmasıdır. Netanyahu’nun Devlet Başkanı tarafından karşılanması, seçimlerden önce harika bir resim sunmaktadır. Zira Ukrayna asıllı İsraillilerin oranı da oldukça yüksek. Kiev’de bilhassa Yahudi bir lider tarafından karşılanması, bu önemli seçmen kitlesinin gözünde Netanyahu’nun konumunu pekiştirebilir.
Bu öngörülerle birlikte bilindiği üzere Rusça konuşan İsrailli pek çok gencin, ailelerinin seneler önce terk ettiği ülke ile duygusal bağları bulunmuyor.
Netanyahu, Sovyetler Birliği’nden gelmiş olan göçmenlere emeklilik maaşı zammı gibi ek ayrıcalıklar sunduğunu ilan ederse yaşlı göçmenlerden puan alabilir.
Bu görüşe karşılık Rusça konuşan İsraillilerden olan ve ismini vermek istemeyen kıdemli bir siyaset analizcisi Netanyahu’nun Ukrayna’ya gitmekle bir oy bile kazanabileceğini düşünmek ‘ahmaklıktır’ dedi. Analist, konuya dair şu değerlendirmede bulundu:
“Doğrudur.. Zelenskiy gerek yerli Yahudiler gerekse de Ukraynalı göçmenler arasında büyük bir halk desteğine sahip. Ama ben zannetmiyorum ki Kiev ziyareti kime oy verileceği konusunda insanların görüşlerini değiştirsin. İsrailliler, eski Sovyetler Birliği’ne özlem duysalar da nostaljik duygularla değil çıkarlarına göre oy kullanırlar. Ukraynalı olmak isteselerdi Ukrayna’da kalırlardı. Netanyahu’ya göçmenlerin oyunu kazanmak için Ukrayna’ya gitmesini kim tavsiye ettiyse akılsızdır.”



Bağımsız bir Filistin devleti hayali ‘son savaşlar’ karşısında sallanırken Batı Şeria Abbas'ın girişimleri ile Netanyahu'nun ‘Fethistan ve Hamasistan’a geçit vermeyecekleri’ açıklaması arasında bekleyişte

Batı Şeria'da güneş binaların ardında batarken (AFP)
Batı Şeria'da güneş binaların ardında batarken (AFP)
TT

Bağımsız bir Filistin devleti hayali ‘son savaşlar’ karşısında sallanırken Batı Şeria Abbas'ın girişimleri ile Netanyahu'nun ‘Fethistan ve Hamasistan’a geçit vermeyecekleri’ açıklaması arasında bekleyişte

Batı Şeria'da güneş binaların ardında batarken (AFP)
Batı Şeria'da güneş binaların ardında batarken (AFP)

İsrail'in İran'a karşı yürüttüğü savaş, tıpkı 7 Ekim 2023’teki gibi ‘hayal edilemez’ bir saldırıyla başladı ve daha önce ‘imkânsız’ olan çok sayıda misillemeyi ve çatışmayı beraberinde getirdi. Gazze'den Lübnan'a ve İran'a uzanan kanlı, maliyetli ve yıpratıcı olan bu savaşın ardından, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması konusunda başka bir savaşın da kesinlikle devam edeceğine şüphe yok.

İsrail’in Gazze Şeridi'ne karşı başlattığı saldırının, sadece bölgeyi değil tüm dünyayı açık bir çatışmaya sürükledikten sonra, Gazze'de sona ermeyeceği ilk andan itibaren belliydi. Dünyayı, İsraillileri, Filistinlileri ve her şeyi eşit ölçüde değiştiren tarihi bir dönüm noktası oldu. Dünyadaki değişikliğin başında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının ve 7 Ekim gibi senaryoların tekrarlanmasını önlemek için bunu uluslararası bir ihtiyaç haline getirilmesinin gerektiği yönündeki düşünceleri teşvik etmek geliyor. Filistinliler bugün bu durumu, arzu ettikleri bağımsız devlete giden siyasi süreci ilerletmek umuduyla mümkün olan her şekilde kullanmaya çalışıyorlar.

Ancak mesele mantık, dilekler veya haklarla ilgili değil, işgalci ve birçok cephede ‘galip’ olan İsrail'in tepkisiyle ilgili. Bu arada İsrail de değişti ve tüm bölgenin çehresini değiştirdi. Hatta Filistinlilerin tamamını ortadan kaldırmayı düşünmeye başladı, onlara bir devlet veya herhangi bir isimle bir varlık vermeyi ise asla aklından geçirmiyor.  Mahmud Derviş'in bir zamanlar söylediği gibi: “Devrim ne kadar geniş. Ne kadar dar yolculuk. Fikir ne kadar büyük. Ne kadar küçük devlet!”

Abbas'ın mektupları

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail-İran savaşının sona erdiğini açıklamasının ardından fazla beklemeden, bölgedeki savaşın sona ermesinin başlangıcı olmasını istediği bu anı fırsat bilerek ona bir mektup gönderdi. Abbas, mektubunda ‘kapsamlı bir barış anlaşmasına varmak için İsrail ile derhal müzakerelere başlamaya hazır olduğunu’ belirtti.

dfrgty
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve ABD Başkanı Donald Trump, 2017 yılında Beyaz Saray'da bir araya geldiler (Filistin Devlet Başkanı'nın Facebook sayfası)

Trump'ı açıkça ikna etmeye çalışan Abbas, mektubunda şöyle yazdı:

Sizinle birlikte, imkansız gibi görünen; Filistin'in tanınması, özgür, egemen ve güvenli olması, İsrail'in tanınması ve güvenli olması, bölgenin barış, refah ve bütünlük içinde olmasını sağlamayı başarabiliriz.

Trump'ın Gazze Şeridi dahil olmak üzere bölgedeki savaşların durdurulması konusundaki ‘cesur’ tutumunu vurgulayan Abbas, Trump’a hitaben “Sizin temsil ettiğiniz irade ve liderlik olursa adalet sağlanabilir” dedi.

Abbas, Trump'ın bölgedeki doğrudan müdahalesini yoğunlaştırmasının ardından bu hassas dönemde mektubunun öneminin farkındaydı ve doğal olarak Trump’ı daha büyük bir müdahaleye çekmeyi umuyordu.

Filistin Yönetimi'nden kaynaklar, Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın ABD Başkanı Trump'ın barış sürecine doğrudan müdahale etmesini umduğunu ve Trump'ın İran ve Ukrayna'da yaptığı gibi Gazze Şeridi’ndeki savaşa da müdahale etmesi halinde bir fırsatın ortaya çıkabileceğini düşündüğünü söyledi.

Abbas, Trump'ın dünyada İsrail'e baskı yapabilecek tek kişi olduğunu çok iyi biliyor. Bu yüzden onu İran'a karşı savaşı bir tweetle sonlandırmaya cesaretlendirmeye çalıştı. Ardından İsrail uçaklarını Tahran'a yönelik büyük bir saldırıyı iptal etmeye zorladı ve daha sonra Gazze konusunda olası bir anlaşma olduğunu açıkladı.

Abbas, Trump'ın kendini savaşları sona erdiren adam olarak gösterme tutkusunun, kalıcı barışın sağlanması ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla bağlantılı daha büyük bir başarıyla taçlandırılması gerektiğine inanıyor. Bu amaç doğrultusunda Arap ve Avrupa ülkelerinin liderleriyle birlikte çalışıyor.

Filistin Yönetimi’nden bir yetkili, Trump'ı ikna etme çabasının, Arap ve Avrupa ülkeleriyle ortak bir vizyon çerçevesinde yürütüldüğünü söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, “İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırısından kısa bir süre sonra başlayan ve halen devam eden, devletin ilerlemesini sağlamak için yapılan çalışmalar var. Bunlar arasında, savaş sonrası döneme ve beklenen barış konferansının başlatılmasına hazır olmak için iktidarda geniş çaplı reformlar da yer alıyor. Tabii ki Trump'ı bu fikri benimsemeye ikna etmek de bunlardan biri” diye konuştu.

Abbas, Trump'tan Uluslararası Barış Konferansı düzenlenmeden önce müdahale etmesini istemişti. Konferansın düzenleyicileri, diğer ülkeleri nihayetinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açacak bir sürecin başlangıcı olması beklenen Filistin devletini tanımaya ikna etmeyi umuyorlar.

Yeniden yapılandırma

Abbas, bu yıl Filistin Yönetimi'nde 32 yıl önce kurulduğundan bu yana en büyük değişiklikleri yaptı ve Fetih Hareketi liderlerinden Hüseyin Şeyh'i yardımcısı olarak atadı. 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden savaşın tüm dengeleri alt üst etmesinden sonra gerçekleşen bu atama, boş kalan bir makama yapılan bir atama değildi.

Şu an 90 yaşında olan Abbas'ın bir başkan yardımcı ataması, Filistin Yönetimi’nin gerçekten değiştiğine ve yeniliklere hazırlandığına dair en açık mesajdı.

yu
Nablus'taki çatışmaların ardından dinlenen Filistinli güvenlik güçleri (Reuters)

Şeyh, iktidar içinde bazı büyük değişikliklerin yapılmasının ardından göreve geldi. Abbas, geçtiğimiz yıl hükümetini görevden aldı ve Başbakan Muhammed Mustafa liderliğinde yeni bir hükümet kurdu. Abbas, Şeyh'in başkan yardımcısı olarak atanmasından önce güvenlik teşkilatlarının neredeyse tüm liderlerini görevden aldı ve en önemli teşkilatların başına yeni başkanlar atadı. Bu kez atananların çoğu cumhurbaşkanının özel muhafızlarından oluşuyordu.

Abbas bununla yetinmedi, yüzlerce tuğgeneral rütbeli subayı görevden aldı ve başkanlık kararnamesiyle emekliye ayırdı. Kararın metninde, Filistinli güvenlik güçlerinin insan kaynaklarının, güvenlik kurumlarının geliştirilmesi ve çalışmalarına uygun şekilde yeniden yapılandırılmasının amaçlandığı belirtildi.

Bunun yanında Abbas, ABD ve İsrail'in protestoları üzerine silahlı unsurlara ve esirlere maaş ödeme sistemini değiştirdi.

Filistin Yönetimi'nden bir kaynak, tüm bu değişikliklerin ve şu anda devam eden reform kampanyasının, yeni bir döneme hazırlık olarak yönetimin yenilenmesi ve değişmesi için uygun zeminin hazırlanmasına yönelik olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, “Dünyaya, otoritenin Gazze bölgesini devralmaya hazır olduğunu söylemek istiyoruz. Dahası, Filistin devleti için de hazırız” ifadelerini kullandı.

İsrail'in kesin reddi

Ancak planlar, toplantılar ve konferanslar devletin hayallerini gerçekleştirmek için yeterli mi?

Filistinli yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, Gazze’de savaşın başlamasından bu yana bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına dair artan tartışmaların böyle bir devletin kurulmasını gerçekten sağlayamayacağını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan İbrahim, şunları söyledi:

“Bu sadece bir terim olarak kalacak. İsrail'de bu fikre en ufak bir kabul yok, hatta eski ABD Başkanı Joe Biden'ın hükümeti bile yeterince ciddi değildi, Trump hükümeti ne kadar ciddi olabilir ki? Trump ve Netanyahu'nun gündemi açık: Gazze'de bir çözüm bulunarak Arap dünyasıyla normalleşme anlaşmalarının kapsamı genişletilecek ve ABD, Batı Şeria'nın bazı bölgelerinde İsrail'in egemenliğini tanıyacak. Bundan ötesini göremiyorum.”

İsrail, bağımsız bir Filistin devleti hakkında herhangi bir müzakerede bulunmayı reddediyor. Aynı zamanda Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi'nin yönetimini yeniden devralmasına bile karşı çıkmaya devam ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’nin ‘ne Fetihistan (Fetih Hareketi) ne de Hamasistan (Hamas Hareketi) olmasına izin vereceklerini’ söylemeye devam ederek uzun süreli bir askeri yönetimin önünü açıyor.

Netanyahu’nun bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını reddetmesini 7 Ekim saldırısıyla gerekçelendirmesi dikkat çekici bir çelişki. Netanyahu, Filistinliler devlet kurarsa 7 Ekim saldırısının tekrar edeceğini, çünkü El Fetih ile Hamas arasında hiçbir fark olmadığını söylüyor.

Daha önce yaptığı bir açıklamada bağımsız bir Filistin devleti kurulması fikrini ‘saçma’ olarak nitelendiren Netanyahu, İsrail şehirlerinden sadece birkaç dakika uzaklıkta kurulacak bir Filistin devletinin ‘İran terörünün kalesine dönüşeceğini’ öne sürerek “Gerçeklikten kopuk hayaller yüzünden bekamızı tehlikeye atmayacağız” diye eklemişti.

Netanyahu, yabancı ülkelerin liderlerinin bağımsız bir Filistin devletinin kurulması taleplerine açıkça karşı çıkıyordu. Hatta kendisi ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, Filistin devletini tanıma niyetini açıklayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u sert bir şekilde eleştirerek “Eğer bunu çok istiyorsan, git ve Fransa'nın geniş topraklarında Filistin devletini kur” dediler.

İsrailli yetkililerin, Macron'a verdiği bu yanıt, Tel Aviv'in bağımsız bir Filistin devleti kurulması fikrini reddetme konusunda ne kadar ileri gidebileceğini, gerekirse ABD Başkanı Donald Trump da dahil olmak üzere tüm dünyaya düşmanlık besleyebileceğini gösteriyor.

İsrail'in Macron'a verdiği yanıt, Tel Aviv'in devlet fikrini reddetme konusunda ne kadar ileri gidebileceğini, gerekirse ABD Başkanı Donald Trump da dahil olmak üzere tüm dünyaya düşmanlık besleyebileceğini gösteriyor.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Netanyahu'nun önümüzdeki pazartesi günü Washington'a yapacağı ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada, “İsrail düşmanlarına topraklarının hiçbir parçasını teslim etmeyecek” diyerek İsrail'in bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına ilişkin tutumunu açıkladı.

Smotrich, X platformunda, ‘Filistin Yönetimi'ndeki sahte reformlar ve diğer yalanların’ kisvesi altında İsrail devletinin ‘ülkenin bölünmesini, düşmana toprak vermeyi ve varlığını ve geleceğini tehdit eden bir terörist devletin kurulmasını’ asla kabul etmeyeceğini açıkça belirten bir paylaşımda bulundu.

fghyju
Benny Gantz ve Binyamin Netanyahu (Arşiv - DPA)

Smotrich, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz zaten (merhum Filistin lideri Yaser) Arafat'ın İngilizce olarak barış konuşmaları yaparken, Arapça olarak teröristleri İsrail şehirlerinde kendilerini havaya uçurmaya teşvik ettiği bir korku filmindeydik. Sadece bir aptal aynı hatayı tekrar tekrar yapar ve her seferinde farklı bir sonuç bekler. Benim de üyesi olduğum İsrail hükümeti, bize çok kanlı bir bedel ödeten tarihi zaferleri boşa harcamayacak ve kimseye boyun eğmeyecektir. Aksine, Tanrı’nın yardımıyla ve askerlerimizin kahramanlığıyla son yirmi ayda inşa ettiğimiz askeri ve güvenlik gücünü, ulusal onur ve gurur duygusuyla ve bize yakın kalmak isteyen komşularımızla ve onlara sunabileceğimiz muazzam katkıyla geleceğimizi tehlikeye atacak kibirli talepler olmadan siyasi ve ekonomik güce dönüştüreceğiz.”

Smotrich, şüpheyi kesin olarak giderme çabasıyla sözlerine şöyle devam etti: Başbakan Netanyahu’yu çok iyi tanıyorum. O büyük bir devlet adamı ve bu basit analizi anlar. Bağımsız bir Filistin devleti kurulması fikrine şiddetle karşı olduğunu biliyorum ve savaşın kazanımlarından vazgeçip terörizmi ödüllendirmeyi asla kabul etmeyeceğinden eminim” şeklinde konuştu.

İran'dan sonra sıraki Batı Şeria mı?

İsrail, bu fikri reddetmekle ve dünyayı yeni bir 7 Ekim saldırısını önlemek için kurulmasını istedikleri bağımsız bir Filistin devletine karşı korkutmakla yetinmeyip onlara yeni bir 7 Ekim yaşatacağını söyleyerek ‘Filistin’in varlığını’ zayıflatmaya çalışıyor.

Smotrich'ten sonra İsrail’deki koalisyon hükümetinin ikinci en güçlü ismi olan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, İran'dan sonra Filistin Yönetimi’ne de darbe vurmak istediğini gizlemedi.

gthy
İşgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kentinde, oyuncak bir silah  taşıyan İsrailli bir çocuk, Mart 2025 (AFP)

Ben-Gvir, şunları söyledi: 

“Şu anda geri dönüşü olmayan bir ivme içindeyiz. İran'ın başı dertte ve ölümcül bir darbe aldı. Bu, Batı Şeria'daki düşmanlarımıza da bir darbe indirmek için bir fırsat. Aralarında bir fark yok, ikisi de Yahudi halkını yok etme gündemine sahip.”

İsrail haber kanalı i24NEWS’e göre İsrail, İran'dan sonra savaşı Batı Şeria'ya taşımayı, Batı Şeria'daki silahlı unsurları hava saldırıları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) vurmayı, ‘terörist’ olarak nitelendirdiği kişileri ölüm cezasına çarptırmayı ve Filistin Yönetimi'ne uygulanan yaptırımları genişleterek faaliyetlerini durdurup tamamen felç etmeyi planlıyor.

Filistin Yönetimi’nin bugün kuruluşundan bu yana en zor dönemini yaşadığını herkes biliyor. Zayıf ve iflas etmiş durumda ve açıkça dağıtılma tehdidi altında.

İsrail uzmanı Kerim Asakira, bağımsız bir devlet kurulması fikrinin bugün İsrail'de tartışılmasının mümkün ve gerçekçi olmadığını vurguladı.

Asakira, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“7 Ekim'den sonra bu mümkün ve gerçekçi olmaktan çıktı. 7 Ekim, genel olarak İsrail'in düşünce yapısını etkiledi ve çoğu İsraillinin Filistinlilerle olan çatışmaya bakışını kökten değiştirdi. Netanyahu ve sağcı hükümeti, Filistin devletini İsrail'in varlığını tehdit eden bir unsur olarak görüyorlar, çünkü Filistin’in herhangi bir varlığının İsrail'i ortadan kaldırmaya ve yok etmeye çalışacağına inanıyorlar. Bu yüzden İsrail, Filistin Yönetimi'ne karşı yavaş ölüm taktiğini kullanıyor ve zayıflamış olsa da Filistin'in yeryüzündeki son sembolü olarak ortadan kaldırmaya çalışıyor”.

78
Batı Şeria'daki Tulkerim Mülteci Kampı’nda mahallelerinin yıkılacağı tehdidiyle kurtarabildikleri eşyaları taşıyan Filistinliler (Reuters)

Asakira, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bence, 7 Ekim'den sonra İsrail'in İran'la bağlantılı eksenleri yok etme, Suriye ve Hizbullah'ı boyun eğdirme ve İran'ın nükleer projesini ortadan kaldırma yönünde ilerlemesi, İsrail'in Filistin devletini tanımak için acele etmesine neden olmayacak, aksine, Batı Şeria'yı ilhak etmek ve belki de nüfusunun bir kısmını sürgün etmek İsrail'in bir sonraki planı olacak.”

Batı Şeria'daki Filistinliler bugün fırtınanın ortasında olduklarını biliyorlar, ancak umutlarını kaybetmiyorlar.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu Üyesi Vasil Ebu Yusuf, Filistinlilerin bugün ‘zaferin kaçınılmazlığı’ üzerine bahis oynadıklarını söyledi.

Ebu Yusuf, değerlendirmesinde, “Tarihi hakkımıza ve dünyanın tek bir ilkeye, yani bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediğine dair mutlak inancımıza güveniyoruz. Kimse bunu engelleyemez. Sonunda zaferin bizim olacağını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Filistinliler, dışarıdan devrim, içeriden devrim, gerilla savaşı ve hedefli operasyonlar, taş atılan ayaklanmalardan silahlı ayaklanmalara kadar gerçekten her şeyi denediler. Barış anlaşmaları yapmayı ve zeytin dalları uzatmayı da denediler. Filistinliler gerçekten her şeyi denediler: dışarıdan devrim, içeriden devrim, gerilla savaşı ve hedefli operasyonlar, taşlı ayaklanmalardan silahlı ayaklanmalara kadar birbirini izleyen ayaklanmalar. Barış anlaşmalarını ve zeytin dallarını da denediler. Sonra tavizler verdiler. Öyle ki Mahmud Abbas bir keresinde “Biz onlara razı olduk, ama onlar bize razı olmadı” ifadelerini kullandı.