IKBY Devlet Bakanı Maruf: “Biz Türkmenler hiçbir zaman adaletsizlik yapmadık"

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Bölge Devlet Bakanı Aydın Maruf (İHA)
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Bölge Devlet Bakanı Aydın Maruf (İHA)
TT

IKBY Devlet Bakanı Maruf: “Biz Türkmenler hiçbir zaman adaletsizlik yapmadık"

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Bölge Devlet Bakanı Aydın Maruf (İHA)
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Bölge Devlet Bakanı Aydın Maruf (İHA)

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Bölge Devlet Bakanı Aydın Maruf, “Biz Türkmenler orada yaşayan insanlara hiçbir zaman adaletsizlik yapmadık. Her zaman eşit ve adaletli bir şekilde siyaset yapıldı"dedi. 
Irak Türkmen Cephesi MKYK Üyesi, Bölge Devlet Bakanı Aydın Marufve beraberindeki heyet çeşitli ziyaretleri kapsamında Elazığ’a geldi. Kentte ziyaretlerde bulunan Bakan Maruf, Türk Ocakları Elazığ Şubesi tarafından düzenlenen ‘Irak Türklüğünün Var Olma Mücadelesi’ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Öğretmenevi konferans salonunda katılımcılara hitap eden Bakan Maruf, tarih boyunca Irak’ta yaşayan Türkmenlerin yaşadığı sorunlar hakkında bilgi verdi. 
"Biz hiç bir zaman adaletsizlik yapmadık" 
Selçuklu Devleti’nden Osmanlı dönemine kadar Irak’ta adaletli bir yönetimin olduğunu anımsatan Maruf, “Biz Türkmenler orada yaşayan insanlara hiçbir zaman adaletsizlik yapmadık. Her zaman eşit ve adaletli bir şekilde siyaset yapılmıştır. Birinci dünya savaşı ile başlayıp 1926’da Ankara Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu o bölgeden çekildikten sonra biz orada yalnız kaldık. 1926 yılından bugüne kadar yaklaşık 100 sene yalnız kaldık. Selçuklular döneminden Osmanlı dönemine kadar biz Irakta Türkler, Türkmenler tarafından 6 beylik devleti kuruldu. Şuanda halen Erbil, Musul ve Kerkük’te eserleri bulunuyor. Ama bir güne bir gün yaptığımız iktidarlık ve siyaset döneminde bizlerle yaşayan Arap, Kürt ve diğer etnik kökenli kardeşlerimize hiçbir zaman bir baskı oluşturmadık. Adaletli bir şekilde siyaset yapılmıştır. Ondan sonra 1926 yılında özellikle 2003 yılına kadar Irak’a özerk olarak gelen Acemler, hangi etnik gruba bağlı olduğu önemli değil, iktidarı ele geçirdiler. Türkmenlere baskı yaptılar. Türkmenleri siyasi denklem içerisinde uzaklaştırdılar. Osmanlı devleti oradan çekildikten sonra Türkmenler için karalı bir dönem başladı” dedi. 
“50’den fazla insanımız şehit edildi” 
Kerkük’te yapılan katliamı anımsatan Maruf, “1959 yılında kraliyet sona erdi, cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte Türkmenler Kerkük’te kutlama yapıyordu. Kraliyet döneminin üzerinden bir yıl geçmişti, birinci yıl kutlamasını yapacakları sabah kendilerine yapılacak olanlardan hiçbir haberi olmadan karşılarından arkalarından komünistler ve orada bulunan bazı etnik gruplar tarafından ne yazık ki insaniyet dışı bir şekilde insanımızı katlettiler. Bizim için önemli ve tarihi bir hadise. Bu saldırılar ve katliamlar hiçbir zaman bizleri yıpratmadı. Mücadelemize devam ettik. O dönemde Türkiye’nin de büyük bir tepkisi olmuştu. Bu hain saldırılara ve katliamlara karşı İstanbul ve Ankara’da yürüyüşler yapılmıştı. O dönemde 50’den fazla insanımız şehit edildi. Ama ne şekilde şehit edildi, insan bir kurşunla vurulur şehit olur ama insaniyet dışı bir şekilde katlettiler. O bizim için bir başlangıç ve milli mücadele dönemi olmuştu” ifadelerini kullandı. 



Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
TT

Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)

Mustafa Rüstem

Şam'dan Suveyda'ya uzanan yolda (120 kilometre), silahlı bir grup yolu taşlarla kapatıp sebze yüklü bir araca pusu kurdu. Sürücüyü rehin aldı, parasını gasp etti ve ardından gözleri bağlı olarak bilinmeyen bir yere götürdü. Serbest kalana kadar sürücünün gözleri bağlı kaldı. Daha sonra yoldan geçen biri onu bulup kurtararak hemen hastaneye kaldırdı.

Sebze taşıyan aracın sürücüsü Fadlallah Devara'nın karıştığı olay, bölge halkı arasında mezhep temelli bir çatışmaya yol açtı. Kendisine yakın gruplar baskı yapıp aracı geri almak için tekrar yolu kapatarak, rastgele yaklaşık sekiz sivili alıkoydular.

 Devam eden çatışmalar

Son gelişmeler, İç Güvenlik Güçleri ve Suriye Ordu birliklerinin son güvenlik gelişmeleri ve beraberindeki gerginliklere karşılık Suveyda'daki birkaç köye girdiğine işaret ediyor. Alınan bilgilere göre, bu güçler çatışmaları durdurmaya ve sivillerin hayatlarını korumaya çalışıyor. Aynı zamanda, hastaneler ve sağlık merkezleri, devam eden çatışmalar nedeniyle artan sayıda kurbanla dolup taşıyor.

Bu arada, önceki gece nispeten sakin geçen saatlerin ardından, aşiretler ve bölge sakinleri arasındaki çatışmalar dün yeniden alevlendi. Bu durum, Suriye hükümeti ile Suveyda'daki dini merciler ve toplumun ileri gelenleri arasında varılan anlaşmadan bu yana ilk kez yaşanan, benzeri görülmemiş bir yüksek gerilimin ortasında mezhepsel gerginlikleri körükledi. Birkaç ay önce Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçelerinde patlak veren mezhepsel çatışma sahnelerini yeniden canlandırdı.

Onurlu Adamlar Hareketi’nin Resmi Sözcüsü Basim Ebu Fahr, bir müzakere komitesinin kurulduğunu ve diyaloğun çok yakında gerçekleşebileceğini bildirdi. “Çatışmalar önemli ölçüde tırmanıyor, orta ve ağır silahların kullanıldığı şiddetli çatışmalar sonucunda her iki tarafta da esirler ve kayıplar var” diye ekledi.

"Olayların bu noktaya varmasına veya bu derece tırmanmasına izin vermek istemiyoruz, ancak hükümet buna yol açan hatalar yaptı. Çatışmaların tırmanmasından 15 gün önce halkın da yardımıyla Suveyda'da Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın çalışmalarını aktif hale getirmeyi kabul ettik. Ancak hükümetin bazı unsurları bölgeye sokmakta ısrar etmesi üzerine işler durma noktasına geldi” dedi.

Taraflara kendilerine hakim olma çağrıları

Ebu Fahr, güvenlik güçlerinin bölgeye girişi gelişmesi ile birlikte çatışmaların ikinci günü hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, koordinasyon yapmadan bölgeye girdiler. İki taraf arasında aşırı güç kullanımına gerek yoktu. Belki de çözüm geri çekilmektir, çünkü ordu masum sivillerin öldürülmesi, evlerin yakılması ve sınır köylerinden insanların topluca yerinden edilmesi de dahil olmak üzere büyük ihlaller gerçekleştirdi. Çözüm, ordunun geri çekilmesinde, müzakerelerde ve anlaşmalara uygun olarak devlet kurumlarının aktifleştirilmesinde yatıyor.”

Bu arada, Savunma Bakanlığı son güvenlik gelişmeleri hakkında bir açıklama yaparak, çatışmaları hızla bitirmek için askeri birliklerin konuşlandırıldığını vurguladı. Askerlerinin yasalara uygun olarak sivilleri koruma taahhüdünü yerine getirdiklerinin altını çizdi. Ayrıca tüm tarafları Savunma Bakanlığı ve İç Güvenlik Güçleri ile iş birliği yapmaya ve kendilerine hakim olmaya çağırdı.

Hükümete bağlı güvenlik güçleri ve askeri güçler, gözlemcilerin güvenlik boşluğu yaşayan bölgede kurumsal boşluk olarak tanımladıkları duruma son vermeye çalışıyor. Yerel halkın hükümet güçlerinin şehrin her yerine girip konuşlanmasına izin vermemesi sonucunda silahlı gruplar bölgedeki varlıklarını güçlendirdiler. Kaos, gruplardan birinin Suveyda Valisi Mustafa el-Bakur'u görevden almasına yol açacak kadar yayıldı.

Siyasi yazar Mahir Şerefeddin, dört bir yandan gelen büyük askeri saldırıyı “mezhepsel bir işgal” olarak nitelendirdi. X platformunda yaptığı bir paylaşımda, “Suriye’ye dair düşüncemiz bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Saldırganların genel güvenlik araçlarıyla Dürzileri en iğrenç mezhepsel tehditlerle tehdit ettiklerine, cezadan korkmadan yüzleri açık bir şekilde cesetleri çiğneyip tekmelediklerine dair dolaşımda olan görüntüler, 14 yıldır hayalini kurduğumuz bir devlet kurma yanılsamasının bitişidir” ifadelerini kullandı.

Silahsızlandırma

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba ise durumun öğleden sonra çözüleceğini ve kaçırılan kişilerin kurtarılmasının an meselesi olduğunu belirtti. El-Baba, yasadışı grupların tamamen silahsızlandırılması gerektiğini vurguladı.

Buna karşılık Dürzi Muvahid Müslümanların Ruhani Başkanlığı tarafından yapılan açıklama ile Suveyda'daki dini merciler ve topluluğun ileri gelenleri, Genel Güvenlik Güçleri de dahil olmak üzere herhangi bir tarafın bölgeye girişini reddetti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Şeyh el-Akl Hamud el-Hanevi, yayınladığı bir açıklama ile olayların ve tepkilerin tırmanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve “yaşananlar, yalnızca birliğimizin ve güvenliğimizin düşmanlarına hizmet ediyor ve toplumsal direncimizi zayıflatıyor. Aklın sesine başvurmanın gerekliliğini vurguluyor ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya, aşiretlerin asil ileri gelenlerine ve tüm vicdanlı insanlara özel bir çağrıda bulunuyoruz; fitneleri bastırmak, kötülükleri engellemek, onurumuzu korumak ve insanların mahremiyetini ve mal varlığını korumak için uyanık olalım.”

Suveyda'daki silahlı grupları tehdit eden savaşçılara dair videoların yayılması gibi, silahlı gruplar da esir alınan, araçlarına el konulan ve el-Kaide bayrağı taşıyan ordu personellerinin görüntülerini yayınladı. Son saatlerde, artan bu gerilimin sona ermesi çağrısında bulunan sesler yükseldi. Suriye'deki Dürzi sivilleri korumak için uluslararası topluma yapılan “Acil Çağrı” hashtagi, trend oldu. “Biz, insani vicdanının evlatları, Suriye'de Dürzi toplumuna mensup sivillere karşı işlenen ve hükümete bağlı ve radikal tekfirci gruplar tarafından desteklenen silahlı çetelerin de katıldığı acımasız ve organize saldırılar karşısında sesimizi yükseltiyoruz” denildi.

Suveyda şehri (Güney Suriye), rejimin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden önce bile devlet kontrolü dışındaydı. Barışçıl protestolara sahne oldu. Yıllar önce ordunun emirlerine boyun eğmedi ve güvenlik güçlerini şehirden çıkardı. 2011'de başlayan Suriye olaylarından ve ayaklanmadan, DEAŞ’ın ortaya çıkışına kadar kendisini izole etti. Şehir sakinleri, saldırılarını gerçekleştirmek için patlayıcı yüklü araçlar ve motosikletler kullanan radikal örgüte karşı şiddetli savaşlar verdi.

Cebel el-Arap halkı, Suriye savaşı sırasında radikal hareketlere karşı kendisini savunmak için silahlı gruplar oluşturdu. Bugün, yeni Suriye makamları silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik bir askeri gücün konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor. Şeyh el-Akl Hikmet el-Hicri tarafından temsil edilen dini mercii ise bunu reddediyor. Aynı zamanda kurtuluş operasyonundan bu yana Dürzilerin kamusal meselelerden dışlanmasına itiraz ediyor, ayrıca Şam ile Suveyda arasındaki yolun korunmasını ve orada güvenlik ve emniyetin sağlanmasını talep ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.