Suriye İnsan Hakları Ağı: Ağustos ayında 267 sivil hayatını kaybetti

Suriye İnsan Hakları Ağı: Ağustos ayında 267 sivil hayatını kaybetti
TT

Suriye İnsan Hakları Ağı: Ağustos ayında 267 sivil hayatını kaybetti

Suriye İnsan Hakları Ağı: Ağustos ayında 267 sivil hayatını kaybetti

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Ağustos ayı boyunca Suriye’de yaşanan çatışmalar sonucu, aralarında 1 basın çalışanı ile sivil savunma ve sağlık ekiplerinden 5 personelin bulunduğu 267 sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Ayrıca 25 sivilin de işkence sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi.
SNHR, önceki gün yayınladığı raporda, Suriye rejim güçleri ve bağlı milisler tarafından işlenen öldürme suçunun sistematikleştiği ve geniş bir alana yayıldığına dikkat çekerek, birçok tarafın Suriye’deki çatışmalara dâhil olmasının nedeniyle hayatını kaybedenleri belgeleme sürecinin karmaşık bir hal aldığını kaydetti.
SNHR 2011’den bu yana mağdurların verilerini arşivlemek ve kategorilere ayırmak için karmaşık elektronik programlar oluşturarak, kurbanları cinsiyetine, öldürüldüğü bölgeye, bağlı olduğu valiliğe, hangi tarafın öldürdüğüne, bu taraflar arasında kıyaslama yapmasına ve hangi illerin en çok kayıp verdiği bilgisine ulaşmaya imkân tanıyacak dağılımlar yapmakta. Ayrıca rapor, kurbanların sayısını bağlı olduğu valiliğe göre değil öldürüldüğü yere göre sınıflamakta.
SNHR’nin raporunda, geçtiğimiz Ağustos ayında çatışmanın aktif temel aktörler tarafından öldürüldüğü belgelenen kurban sayısına yer veriliyor. Özellikle de kadın ve çocuk ile işkence sonucu hayatını kaybeden kurbanların yanı sıra sivil savunma ve sağlık ekipleri personellerinin ölümlerine odaklanılıyor. Aynı şekilde raporda çatışmanın ana aktörlerinin geçen ay işlediği katliamlara yer veriliyor.
Raporda, ölü sayısı dağılımı ana aktörlere göre yapıldı. Ortak saldırılar söz konusu olduğunda failin tespit edilememesi halinde ölü sayısı dağılımının çatışmanın ana aktörlerine göre yapılıyor. Rusya- Suriye ve Suriye-İran ya da Kürtlerin yönetimindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından düzenlenen saldırılar ise taraflardan biri üstlenene ya da her iki tarafın ortak olduğu kanıtlanana kadar Uluslararası Koalisyon'un ortak sorumluluğunda bulunur.
Raporda geçen Ağustos ayı boyunca 21’i kadın 72’si çocuk 267 sivilin hayatını kaybettiği kayıt altına alındı. Bunlardan 12’si kadın 36’sı çocuk 130 sivilin Suriye rejimi, 15’i çocuk 7’si kadın 60 sivilin de Rusya tarafından öldürüldüğü belirtildi. Raporda ayrıca 2 sivilin DEAŞ, 1 sivilin Heyet-i Tahrir'üş Şam, 4’ü çocuk 1’i kadın 9 sivilin SDG, 1 sivilin de muhalif güçler tarafından öldürüldüğü ifade edildi. Öte taraftan 1’i kadın 17’si çocuk 63 sivilin de diğer gruplarca öldürüldüğü bildirildi.
Rus güçlerinin düzenlediği saldırılarda sağlık ekiplerinden 2 personelin yaşamını yitirdiği belirtilen raporda, Sivil savunma ekiplerinden 3 personelden 1’inin Suriye rejim güçlerinin diğer 2’sinin de Rus güçlerin saldırıları sonucu hayatlarını kaybettiği bilgisine yer verildi.
Raporun aktardığına göre, 1 basın çalışanı da Heyet-i Tahrir'üş Şam hapishanesinde hayatını kaybetti.
SNHR’ye göre, geçen Ağustos’ta 7 kez katliam gerçekleşti. Raporda katliam kelimesinin kullanılmasına gerekçe olarak, bir saldırının tek seferde en az 5 kişinin hayatını kaybetmesine yol açması gösterildi. Bu tanıma göre geçen ay Suriye rejimi 3, Rus güçleri 3 ve diğer gruplarca 1 kez katliam gerçekleştirildi.



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.