Suriye lirasının değer kaybı Şam ekonomisini felç ediyor

Uluslararası Şam Fuarı'na gelen bir ziyaretçi, fuar alanında selfie çekiyor. (Reuters)
Uluslararası Şam Fuarı'na gelen bir ziyaretçi, fuar alanında selfie çekiyor. (Reuters)
TT

Suriye lirasının değer kaybı Şam ekonomisini felç ediyor

Uluslararası Şam Fuarı'na gelen bir ziyaretçi, fuar alanında selfie çekiyor. (Reuters)
Uluslararası Şam Fuarı'na gelen bir ziyaretçi, fuar alanında selfie çekiyor. (Reuters)

Suriye'nin Esed rejimi kontrolündeki bölgelerinde artan hayat pahalılığı atmosferinde yaklaşık 3,7 milyon öğrenci yeni eğitim-öğretim yılına başladı. Esed rejimine bağlı 12 bin 700 okul bulunuyor.
Suriye lirasındaki (SYP) keskin değer düşüşü yaklaşık bir ay önce başladı, 1 ABD doları (USD), 1 Eylül itibariyle Şam piyasalarında 640 SYP döviz kuruna tekabül etmekte.
Şam rejimine bağlı Eğitim Bakanlığı Matbaa Müdürlüğü'nün açıklamasında: “Kâğıt fiyatları önceki değerinden on kat daha yüksek, bu sebeple ders kitaplarının da fiyatı yükselmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Suriye'de ücretsiz eğitim politikası nedeniyle kitapların sembolik bir fiyatla güvence altına alınması gerekiyor. Ancak, yeni fiyatlar ilköğretim kitapları için 5.000 SYP ve hazırlık aşaması için 7.000 SYP arasında değişmekte. Kitabın fiyatı, sayfa sayısına ve kâğıdın kalitesine bağlı olarak farklılık göstermekte. Bu durum, Esed rejimi bölgelerinde yaşayan halkın düşük alım gücüne kıyasla çok yüksek kalmakta.
Okul kıyafetleri, ayakkabı ve kırtasiye malzemelerinin satışındaki yaşanan hareketlilik sebebiyle Suriye'deki en önemli ticaret dönemlerinden biri olan okul dönemi, yüksek maliyetler nedeniyle piyasaları felç etti.
Aylık maaşı yaklaşık 45 bin SYP olan devlet memuru Muhammed, hazırlık ve lise seviyelerinde, dört çocuğun ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamak için 50 bin SYP olan (yaklaşık 100 USD) kırtasiye kredisinden faydalandığını söyledi.
Şam Uluslararası Fuarı sönük geçiyor
Resmi medyayı takip eden Suriyelilerin çoğunluğu, Şam Uluslararası Fuarı'nın 61. oturumunu "Arap ve yabancı şirketleri cezbeden bir zafer" olarak görüyorlar. Ancak Şam tüccarları "ekranlardaki zafer gerçekleri yansıtmıyor" diyor. 2019'un sermaye piyasaları için en kötüsü olduğunu, satışların geçen yıla oranla yüzde 50'den fazla azaldığını vurgulayan iş çevreleri  "Savaşın en kötü yıllarında bile pazar daha iyiydi" yorumu yapıyor.
Rejimin merkezi Şam piyasaları ve ekonominin başkenti olan Halep, dolar kurundaki yükseliş ülke tarihinin en büyük krizine yol açıyor. İş çevrelerine yüklenen vergi ve gümrük yükümlülüklerine bağlı olarak tüm malzemeleri kapsayan yüksek fiyat artışı krizi sivillere yansıtıyor.
Ekonomik çevrelerce en endişe verici olan, altın piyasasındaki rekor yükselişler. Öyle ki  21 ayar altının gram fiyatı 26 bin 500 SYP'ye ulaşmakta. Kaynaklar, Şarku'l Avsat’a "Hükümetin kontrolsüz icraatları piyasaları durgunluğa ve kaosa doğru sürüklüyor bu durumda SYP'nin değerine olumsuz yansıyor" değerlendirmesinde bulundu. 500 den fazla kuyumcu ve imalat atölyesi olduğunu aktaran kaynaklar, binden fazla ailenin geçim kapısı olduğunu hatırlattı.
Uzmanlara göre, altın piyasası döviz kuru üzerindeki en önemli etkenlerden biri. “Altın fiyatlarındaki son yükseliş, talebi % 10'dan daha düşük bir seviyeye düşürdü. İnsanlar paralarını döviz ile biriktirme eğilimindeydiler, dolayısıyla dolara olan talep arttı, SYP'nin değeri düştü.
Beklentilerin aksine, yerel piyasaya döviz akışı sağlayan Şam Uluslararası Fuarı dahi SYP'nin değeri düzeltemedi. Dolar açılışının ilk beş gününde 618'den 640 SYP'ye yükseldi.
Ülke dışından gelen iş insanlarının çeşitli alanlardaki yatırım vaatleri de her geçen daha da kötüye giden ekonomik çöküş sebebiyle gerçekleşemiyor.
Ekonomik krizin çöküşe dönüşmesinin sebeplerinden biri de Esed güçlerinin Hama ve İdlib kırsalında sürdürdüğü askeri saldırılar. Çatışmaların sürmesi SYP'nin değer kaybını hızlandıran etkenler arasında.  



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe