Dünyanın en yaşanabilir şehirleri belli oldu

İlk sıradaki Viyana'yı Melburn ve Sidney takip ediyor (Reuters)
İlk sıradaki Viyana'yı Melburn ve Sidney takip ediyor (Reuters)
TT

Dünyanın en yaşanabilir şehirleri belli oldu

İlk sıradaki Viyana'yı Melburn ve Sidney takip ediyor (Reuters)
İlk sıradaki Viyana'yı Melburn ve Sidney takip ediyor (Reuters)

Viyana üst üste ikinci kez dünyanın en yaşanılası şehri seçildi.
The Economist'in İstihbarat Birimi (EIU) tarafından hazırlanan yaşanabilirlik endeksinde, Avusturya'nın başkenti tüm kategorilerde neredeyse tam puan aldı.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, Avrupa ilk 20'de yer alan 8 kentiyle iyi bir performans sergilerken, Avustralya ve Kanada'dan 3'er şehir de ilk 10'a girdi. İlk 10'da Japonya'dan da iki şehir yer aldı.
Paris'in 25. sırada yer bulabildiği listede Londra 48. sıraya yerleşirken, New York da 58. oldu.
Dünya genelinde 140 şehri değerlendiren endeks genel bir puan elde etmek amacıyla istikrar, sağlık, kültür ve çevre, eğitim ve altyapı olmak üzere 5 kategoride derecelendirme yapıyor.
Viyana'yı Avustralya'dan Melburn ve Sidney, Japonya'dan Osaka ve Kanada'dan da Calgary takip ediyor.
Spektrumun diğer ucundaysa Suriye'nin başkenti Şam 100 üzerinden sadece 30,7 puan alarak en az yaşanılası şehir oldu.
Şam'ı Nijerya'dan Lagos, Bangladeş'ten Dakka ve Libya'dan Trablus izledi.
En çok gelişme gösteren şehirlerin de sıralandığı raporda bu kategoride Rusya'dan Moskova, Sırbistan'dan Belgrad, Vietnam'dan Hanoi ve Ukrayna'dan Kiev yer alıyor.
Son 5 yılda yaşanabilirliği en çok düşen şehirler arasındaysa ABD'den Detroit'le Venezuela'dan Karakas bulunuyor.
İklim değişikliğinin yaşanabilirliği ilk kez etkilediğini belirten raporda, "İklim değişikliğinin etkilerine en çok maruz kalan, gelişmekte olan piyasalardaki birçok şehrin puanı düştü" ifadeleri yer alıyor. Bunlar arasında Hindistan'ın kötü hava kalitesinden muzdarip kenti Yeni Delhi'yle Mısır'dan Kahire ve Bangladeş'ten Dakka bulunuyor.
Raporda ayrıca şu ifadeler yer alıyor:
İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik toplu bir küresel çabanın olmayışı, bu puanlarda aşağı yönlü revizyon riskini doğuruyor. Bu da eğitim ve altyapı gibi diğer kategorilerde yükseliş trendinde olan gelişmelerin baskılanması tehdidini yaratıyor.
EIU'nun küresel tahmin direktörü Agathe Demarais, şu sonuçlara dikkat çekti:
Batı Avrupa ve Kuzey Amerika dünyadaki en yaşanabilir bölgeler olmaya devam ediyor ve bu bölgelerdeki şehirler genel sıralamadaki iyi konumlarını koruyor." Batı Avrupa, en çok puan alan şehir olan Viyana'nın yanı sıra ilk 30 şehirden 16'sını ve 80 ya da üstü puan alan 68 şehirden 26'sını bünyesinde bulunduruyor. (...) Genel olarak, Kuzey Avrupa'daki şehirler daha yüksek puan alırken, Güney Avrupa şehirleri yüksek suç oranları ve biraz daha zayıf altyapı puanları sebebiyle kıyasen daha zayıf puanlara sahip. (...) Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'nın bölgesel ortalama puanları 90'ı geçiyor, bu oran en yakın bölgesel ortalamaya sahip Asya ve Avustralasya'nın (73) epey üzerinde.
En yaşanılası 10 şehir:
1- Viyana, Avusturya
2- Melburn, Avustralya
3- Sidney, Avustralya
4- Osaka, Japonya
5- Calgary, Kanada
6- Vancouver, Kanada
7- Toronto, Kanada
8- Tokyo, Japonya
9- Kopenhag, Danimarka
10- Adelaide, Avustralya
En az yaşanılası 10 şehir:
1- Şam, Suriye
2- Lagos, Nijerya
3- Dakka, Bangladeş
4- Trablus, Libya
5- Karaçi, Pakistan
6- Port Moresby, Papua Yeni Gine
7- Harare, Zimbabve
8- Duala, Kamerun
9- Cezayir, Cezayir
10- Karakas, Venezuela



Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?
TT

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorların asteroit çarpmasından önce çöküşe geçtiği teorisinin doğru olmadığı öne sürüldü.

Milyonlarca yıl boyunca yeryüzüne hükmeden dinozorların soyu, 66 milyon yıl önce Dünya'ya çarpan bir göktaşının etkisiyle tükenmişti. 

Bugüne kadar bulunan bazı fosiller, dinozorların bu olaydan önce sayı ve çeşitlilik açısından gerilediğine işaret ediyordu. Özellikle göktaşından önceki yıllarda fosil sayısının azalması bu teoriyi destekliyordu. Bazı bilim insanları, asteroit gezegene çarpmasa bile bu sürüngelerin yok olma sürecine girdiğine inanıyordu. 

University College London'dan paleontolog Chris Dean "Dinozorların asteroit çarpmadan önce de yok olmaya mahkum olup olmadığı 30 yılı aşkın süredir tartışılan bir konu" diyor.

Dean ve ekip arkadaşları bu soruya yanıt bulmak için 66 milyon ila 84 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış 4 dinozor türüne ait 8 binden fazla fosili inceledi. 

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de dün (8 Nisan) yayımlanan çalışmada dinozor çeşitliliğinin yaklaşık 76 milyon yıl önce zirveye ulaştığı ve ardından kitlesel yok oluşa kadar azaldığı bulundu. Bu eğilim, dinozorların soyu tükenmeden önceki 6 milyon yılda daha belirgindi. 

Ancak araştırmacılar, paleontologların asteroit çarpmasından önceki yıllarda ne kadar araziye erişebildiğini ve bu bölgelerde kaç kazı çalışması yapıldığını hesaplayınca, bilim insanlarının elinde pek örnek olmadığını tespit etti. Ekip, bu döneme ait jeolojik kayıtların açığa çıkmadığını veya üstünün bitki örtüsüyle kaplı olduğunu buldu.

Ayrıca çevresel koşullar veya diğer faktörlerin bu düşüşü açıklayamadığını söylüyorlar. Geliştirdikleri modellere göre dinozorların sayısı, göktaşı çarpmasına kadar stabildi. 

Bilim insanlarına göre dinozorlar kitlesel yok oluştan önce muhtemelen çökmeye başlamamıştı. Bu izlenimin, döneme ait fosillerin iyi korunmamış ya da bulunmasının zor olmasından kaynaklandığını düşünüyorlar. 

Makalenin bir diğer yazarı Alfio Alessandro Chiarenza, "Dinozorlar muhtemelen kaçınılmaz bir yok oluşa mahkum değildi" diyerek ekliyor: 

Eğer o asteroit olmasaydı, hâlâ bu gezegeni memeliler, kertenkeleler ve hayatta kalan torunları olan kuşlarla paylaşıyor olabilirlerdi.

Diğer yandan bazı bilim insanları yeni çalışmanın, dinozorların türlerinin azalmaya başladığı teorisini çürütmediğini savunuyor.

Reading Üniversitesi'nden Manabu Sakamoto'nun araştırmasına göre dinozorların yaşadığı 175 milyon yıl boyunca, yeni dinozor türlerinin ortaya çıkma hızı genel olarak yavaşlamıştı ve yeni türlerinin gelişmesinden çok daha fazla sayıda türün nesli tükeniyordu. 

Sakamoto, yeni araştırma mevcut fosillerde sapma olduğunu öne sürmesine karşın dinozor çeşitliliğindeki bu uzun vadeli düşüşün geçerliliğini koruduğunu söylüyor: 

Bu iki durum aynı anda geçerli olabilir.

Independent Türkçe, Live Science, New Scientist, Current Biology