Uzun süren omuz ağrılarına dikkat

Uzun süren omuz ağrılarına dikkat
TT

Uzun süren omuz ağrılarına dikkat

Uzun süren omuz ağrılarına dikkat

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Burak Önvural, günlük yaşam aktivitelerini kolaylaştıran omuzların vücudun önemli bir parçası olduğunu belirterek, “Ancak omuzlarda geçmeyen ve inatçı ağrılar hayatı çekilmez hale getirebiliyor.Kronik omuz ağrıları sosyal yaşamı olumsuz yönde etkiliyor.Bu nedenle göz ardı edilmeden tedavi edilmesi gerekiyor” dedi.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Burak Önvural, kronik omuz ağrıları ve tedavileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Omuzların vücudun en hareketli eklemlerinden birisi olduğunu anlatan Dr. Burak Önvural, “Hareketlilik omzumuzun kolayca sakatlanmasına da bir sebep oluşturur. Bu problemler omuzu başın üzerine kaldırma durumunda ya da ani bir zorlanma sonucunda tekrarlayabileceği gibi zaman içinde siz fark etmeden de oluşabilir. Omuzda ağrı oluşturabilecek bir çok farklı hastalık olabilir.
Bütün hastalar sıklıkla aynı rahatsızlığı yaşadığını düşünüyor ancak ağrının yeri ve şeklinin farklılıklar gösterebiliyor.Omuz ekleminin yaşa bağlı ya da daha önceden geçirilmiş kazalara bağlı kireçlenmesi, şeker hastalığına bağlı omuz ekleminde donma, omuzun sıkışma sendromu, omuz rotator kaf (omuzu hareket ettiren kaslar) yırtıkları ve tendon iltihaplanmaları bu ağrı sebeplerinin en sık görülenleridir.
Hastalık her yaşta sık görülebilmekle birlikte 50 yaş üstü kadınlarda ve genç yaş grubu spor yapan erkeklerde daha sık görülebiliyor.
Tedavi için öncelikle rahatsızlığın tam sebebinin anlaşılması gerekiyor.Bu sebeple tedavi yöntemine karar vermeden önce kullanılabilecek farklı tanı testleri vardır. Bu testler omuz ile ilgili rahatsızlığın tanısı ve sonradan verilecek tedavi için doktora ışık tutar. Bazı hastalıklarda sadece ilaç tedavisi yeterli olurken çoğu kez fizik tedavi ve gerektiğinde cerrahi girişim uygulanabilir. Bu testlerin bir avantajı da herhangi bir olası cerrahi işlem sırasında doktorun hangi bölgeye odaklanması gerektiğini göstermesidir. Bu testler uygulanmadan kesinlikle tedaviye başlanamaz. Omuz ağrısı ile ilgili görsel sonucu Son yıllarda cerrahi yöntemlerin gelişmesiyle birlikte artık çoğu omuz hastalığı kapalı (Artroskopik) cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Bu yöntem o kadar gelişmiştir ki artık neredeyse 10 hastadan sadece birine açık cerrahi uygulanmaktadır. Artroskopi (küçük bir cilt kesisiyle yapılan cerrahi bir teknik) doktorunuzun bir kamera sistemi sayesinde ekleminizin içini görmesini sağlayan cerrahi bir yöntemdir. Her türlü eklem probleminin nedenini göstermede kullanılır. Aynı zamanda hem tanı hem de tedavi olanağı sağlar. Cilt kesileri çok küçük ve dar olduğu için buna bağlı olarak artroskopi sonrası yara iyileşmesi ve ağrı bir o kadar da az olacaktır.Görüldüğü gibi omuzu ilgilendiren hastalıklar birden fazla olduğu gibi bu hastalıkların tedavileri de birden fazladır. Önemli olan uygun hastaya uygun tedavi yöntemini vermektir. Eğer istirahat ile 1 aydan uzun süren omuz ağrınız oluyorsa mutlaka doktorunuza başvurun çünkü geçmeyen omuz ağrısı diye bir şey yoktur, tedavi edilemeyen omuz ağrısı vardır.” diye konuştu.



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe