Ömer el-Beşir’in duruşmasında bir tanık: Paraların bulunduğu odanın anahtarı başkanın elindeydihttps://turkish.aawsat.com/home/article/1892626/%C3%B6mer-el-be%C5%9Fir%E2%80%99-duru%C5%9Fmas%C4%B1nda-bir-tan%C4%B1k-paralar%C4%B1n-bulundu%C4%9Fu-odan%C4%B1n-anahtar%C4%B1
Ömer el-Beşir’in duruşmasında bir tanık: Paraların bulunduğu odanın anahtarı başkanın elindeydi
Ömer el-Beşir’in geçen haftaki mahkeme duruşmasından bir kare (AFP)
Hartum/Şarku’l Avsat
TT
TT
Ömer el-Beşir’in duruşmasında bir tanık: Paraların bulunduğu odanın anahtarı başkanın elindeydi
Ömer el-Beşir’in geçen haftaki mahkeme duruşmasından bir kare (AFP)
Sudan’ın devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in başkanlık konutunda çok miktarda döviz ve Sudan lirasının ele geçirilmesiyle ilgili devam eden duruşmada, Beşir’in savunma ekibinin tanıklarını dinlendi. Mahkeme, Uluslararası Afrika Üniversitesi’nde muhasebeci olarak çalışan savunma tanığını sorguladı. Beşir’in ofisinin müdürü olan bir diğer sanık ise el-Beşir’in kendisine teslim ettiği fonları bazı taraflara bağışladığı iddiası kapsamında, bu paraların ilgili yerlere ulaştırılması konusunda oynadığı rol itibariyle sorgulandı.
Beşir’in Ofis Müdürü Yasir Beşir, söz konusu paraların Beytu’l-Diyafe’de başkanlık ofisine bağlı bir odada bulunduğunu ve odanın anahtarının ise devlet başkanının elinde bulunduğunu söyledi. Bu paranın bir kısmının kendisine teslim edildiğini ifade eden Yasir Beşir, kendisinden bazı devlet kurumlarına, özel kurumlara ve kişilere bunları dağıtmasının talep edildiğini belirtti. Ayrıca Yasir Beşir, eski devlet bakanının bu anahtarları sakladığını kaydetti. Öte yandan tanık, farklı taraflara teslim etmesi emredilen 10 milyon euroyu aşan tutarın teslimine ilişkin belgeler sundu. Bu belgelerde, Hızlı Destek Güçleri için 5 milyon euro, Savunma Bakanlığı’na 4 milyon euro ve Askeri Sanayileşme Kurumu için 200 bin euro bağış yapıldığı belirtiliyor.
Beşir, 1981 tarihli Döviz Kanunu'nun 5 ve 9. maddeleri, 1989 tarihli Haksız Kazanç Kanunu’nun 6’ıncı maddesi ve 2019 tarihli Acil Durum Yönetmeliği’nin 2 ve 7’inci maddeleri kapsamında yargılanıyor. İlk tanık, üniversitesine destek amacıyla başkanlıktan 4 milyon euro tutarında bir yardım aldığını ve bu parayı Omdurman Ulusal Bankası'ndaki üniversite hesaplarına yatırdığını söyledi. Tanık, hesaplardaki tutarlar için makbuz sundu, ancak iddia makamı buna itiraz edip fonları talep etti.
Savunma ekibi, tanık olan başkanlık ofisinin eski müdürü Hatem Hasan Bakhit’in hastalık dolayısıyla duruşmada bulunmamasından dolayı özür diledi ve kendisinin tutuklanmaya karşı korunması talebinde bulundu. Ayrıca tanığın, sadece bir önceki duruşmada isminin geçmesinden dolayı dört gün boyunca gözaltında tutulduğunu ve bu sırada maruz kaldığı sert bir soruşturma dolayısıyla hastalandığını belirtti.
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, siyah ve metal bir kafesin içerisinden sanıkların ifadelerini dinledi. Duruşmaya bu ayın 14’nde devam edilmesine karar verildi. Ömer el-Beşir, duruşma sırasında konuşmasa da bir hafta önce kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmişti.
Savunmanın ikinci tanığı Abdulmunim Muhammed ise Beşir’in ofisinden kendi kurumu için bir miktar para aldığını ifade ederek, “Müdür yardımcısından 4 milyon euro aldım. Bunun başkanlıktan olduğunu söyledi” dedi.
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ çabalarını engelleyen 3 unsur
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Kısmi ateşkes müzakerelerinin duraklamasının ardından, Gazze Şeridi krizini çözmek için ‘kapsamlı bir anlaşmaya’ varma çabaları giderek artıyor. Bu müzakereler, ABD ve İsrail'in temmuz ayı sonlarında Doha'da Hamas ile yaşanan anlaşmazlıkların ardından yaklaşık üç hafta süren görüşmelerden çekilmesi sonrası sekteye uğradı.
Kısmi müzakereleri engelleyen önceki anlaşmazlıklar, Hamas'ın silahsızlanmayı kabul etmemesi ve İsrail'in savaşın kesin olarak sona ermesine dair garantiler olmaması nedeniyle, Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmeyi kabul etmemesinden kaynaklanıyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, Washington'un Binyamin Netanyahu hükümeti ile son zamanlarda yürüttüğü kapsamlı anlaşma çabalarının önünde bazı engeller olacak.
Monte Carlo Doualiya’nin (MCD) dün bildirdiğine göre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump arasında görüşmeler devam ediyor ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmaya varılması için çalışmalar sürüyor.’
Söz konusu anlaşma, ‘tek bir takas işlemiyle tüm İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını, Hamas'ın silahsızlandırılmasını ve ABD liderliğinde Gazze Şeridi'ne uluslararası kontrolün getirilmesini’ içeriyor. Şayet Hamas bu teklifi reddederse, ABD, İsrail'e Gazze Şeridi'ne kapsamlı bir saldırı düzenlemesi için yeşil ışık yakacak.
Bu, Washington ve İsrail'in istişare için geri çekilmesinin ardından kısmi ateşkes müzakerelerinin durma noktasına gelmesi üzerine İsrail medyasında bu yeni gidişatla ilgili haberlerin çıkmasıyla eş zamanlı olarak geldi. İsrail'in Kanal 14 televizyonu, siyasi bir kaynağın şu ifadelerini aktardı: “İsrail ve ABD, gidişatlarını değiştirmeleri gerektiğini fark etmeye başladılar: Bazı esirlerin serbest bırakılması için bir anlaşma peşinde koşmak yerine, tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılmasını içeren bir plana yöneldiler.”
Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Hamas'ın elinde tutulan esirlerin ailelerine, İsrail hükümeti ile Gazze Şeridi'ndeki savaşı fiilen sona erdirecek bir plan üzerinde çalıştığını bildirdi.
Witkoff'un perşembe günü İsrail'e varmasından bu yana ‘kapsamlı bir anlaşma’ yönündeki bu yeni eğilim giderek güçleniyor. Witkoff'un Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından üst düzey bir İsrailli yetkili, “İsrail ve Washington arasında, bazı esirlerin serbest bırakılması planından tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılması planına geçilmesi gerektiği konusunda mutabakat sağlandı” dedi.
Bu koşullar ışığında Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, kısmi ateşkesin önündeki engellerin, çözülmemiş olduğu için kapsamlı bir anlaşma çabalarında da tekrarlanacağını düşünüyor. Bunların başında İsrail'in Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep etmesi ve Hamas'ın İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini ve esirlerin teslim edilmesinden önce savaşın kesin olarak durdurulacağına dair garantiler talep etmesi geliyor. Hasan, Filistinli tarafın kendi gerekçeleri olduğunu ve İsrail'in bunları reddetmesinin güvensizlik uçurumunu daha da derinleştirdiği değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı'na düzenlediği hava saldırısı sonucu yıkılan binanın enkazını inceleyen insanlar (AFP)
Filistinli siyasi analist Nehru Cumhur, Reha Ahmed Hasan ile aynı görüşte. Bu engellerin Gazze savaşının başından beri var olduğunu ve değişmediğini vurgulayan Cumhur, İsrail'in, savaşta gerçekleştiremediği halde Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep ederek, müzakere masasında teslim şartları dayatmaya çalıştığını ve bunun kısmi ya da kapsamlı herhangi bir anlaşmayı engellediğini ve müzakereleri bozduğunu ifade etti.
Hamas aylardır kapsamlı bir anlaşma çağrısında bulunuyor. Ancak hareket cumartesi günü yaptığı basın açıklamasında, silahlarını teslim etmeyeceğini yineledi. Hamas tarafından cumartesi günü yayınlanan açıklamada, “Bazı medya kuruluşlarının Witkoff'un sözlerini aktararak, hareketin silahlarını teslim etmeye hazır olduğunu yayınladığı haberlere ilişkin olarak, işgal devam ettiği sürece direniş ve silahların ulusal ve yasal bir hak olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Bu, sözleşmeler ve uluslararası normlarla onaylanmıştır. Başta başkenti Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması olmak üzere ulusal haklarımızın tamamı geri kazanılmadan, bu haklardan vazgeçilemez” denildi.
Bu yeni süreç, İsrail sokaklarında bir kargaşanın ve üç video yayınlandıktan sonra tüm esirlerin bir an önce serbest bırakılması için bir anlaşmaya varılması talebinin ortaya çıkmasıyla eş zamanlı olarak meydana geldi. Hamas ve İslami Cihad hareketleri, Evyatar David ve Rom Braslavsky adlı iki esirin videolarını yayınladı. Videoda çok zayıf olduğu görülen esirlerden biri, kürekle tünelin zeminini kazarken ‘kendi mezarını kazdığını’ söylüyor. Bu olay, İsrail içinde ve dışında öfkeli tepkilere neden oldu.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas dün, ‘İsrailli esirlerin korkunç görüntülerini’ kınayarak, Gazze Şeridi'ndeki tüm esirlerin ‘derhal’ serbest bırakılmasını talep etti. Kallas, “Hamas silahlarını bırakmalı” dedi. İsrail gazeteleri ise dün manşetlerinde esirlerin durumuna yer verdi. Haaretz gazetesi, “Netanyahu esirleri kurtarmak için acele etmiyor” diye yazdı.
Bu yeni girişimlere ve ateşkes müzakerelerinin çıkmaza girmesine rağmen, Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü yetkililerinin açıklamasına göre, İsrail ordusunun dünkü saldırıları sonucu en az 26 Filistinli hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı. Bunların 14'ü yardım dağıtım merkezlerinin yakınında öldürüldü.
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise dün düzenlediği basın toplantısında, Gazze Şeridi'ndeki insani ve tıbbi durumun ‘felaket’ olduğunu belirterek, uluslararası toplumun bu durumdan utanması gerektiğini ifade etti.
Yardım kamyonlarının Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne girdiği bölgeden dönerken tahta bir palet taşıyan Filistinli bir genç kız (AFP)
Abdulati dün, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'ndeki insani felaketi ve bölgedeki sistematik açlık politikası karşısında bununla mücadele etmenin önemini ele aldı. Abdulati, Türk mevkidaşına Mısır'ın, Katar ve ABD ile iş birliği içinde ateşkesin yeniden sağlanması için gösterdiği çabaları, insani, tıbbi ve barınma yardımlarının ulaştırılması için sürdürdüğü gayretleri ve yardım kamyonu sayısının artırılması için baskı yapmaya devam etmenin önemini aktardı.
Reha Ahmed Hasan, Washington'un İsrail'e engellerini ve katliamlarını durdurması için açık bir baskı uygulamadığı takdirde tarafların kapsamlı bir anlaşmaya varmasını beklemiyor. Filistin devleti kurulmadan önce Hamas'ın silahsızlandırılmasından bahsetmenin herhangi bir anlaşmaya yol açmayacağını ve anlaşmazlığı daha da artıracağını belirten Hasan, net ve gerçekçi bir yol izlemek için çözümlerin makul bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.
Hasan, Washington’un taraflı tutumu nedeniyle durumun belirsiz olduğunu, ABD'nin mantıklı çözümler için herhangi bir baskı uygulamadığını ve kendisini krizin bir tarafı haline getirerek sonraki görüşmeleri zorlaştırdığını ifade etti.
Nehru Cumhur, kapsamlı bir anlaşmadan söz edilmesinin, direnişin esirlerin durumunu kamuoyuna açıklamasından sonra, sadece baskıyı azaltmak amacıyla gerçekleştiğini düşünüyor. Cumhur, İsrail'in kapsamlı bir anlaşmaya varmayacağını, İsrail halkının öfkesini yatıştırmak için kısmi bir anlaşmayı kabul etmeye geri döneceğini değerlendiriyor.
Cumhur, Netanyahu iktidarda olduğu sürece kapsamlı bir anlaşmanın çok uzak olduğunu vurgulayarak, İsrail'in Washington ile koordineli olarak Filistinlileri yerinden etmek için planlar yaptığını ve ortaya atılan planların, Gazze Şeridi halkını zorla yerinden etme planını tasarlamak için yapılan manevralar ve oyunlardan ibaret olduğu değerlendirmesinde bulundu.