En ünlü İsrail casusu Netflix dizisinde

Casus dizisinde Sacha Baron Cohen’in bir sahnesi (New York Times)
Casus dizisinde Sacha Baron Cohen’in bir sahnesi (New York Times)
TT

En ünlü İsrail casusu Netflix dizisinde

Casus dizisinde Sacha Baron Cohen’in bir sahnesi (New York Times)
Casus dizisinde Sacha Baron Cohen’in bir sahnesi (New York Times)

İngiliz komedyen Sacha Baron Cohen'in karakterini ve ona 'Ali G' ve 'Borat' gibi komedyen unvanını kazandıran ünlü eserlerini hayal etmek çok kolay. Ancak Netflix tarafından üretilen ve Eli Cohen'in yaşam hikâyesini anlatan 'Casus' dizisinde etkili ve dramatik bir rol oynadığını hayal etmek zor.
İsrailli yapımcı Gideon Rav tarafından kaleme alınan ve 6 bölümden oluşan yeni dizi, seyircisiyle buluştu.
İngiliz aktör Sacha Baron Cohen, 1960 yılların başında Mossad istihbarat servisine hizmet eden İsrail casusu Eli Cohen'in ilginç ve gerçek hikâyesini oynamakta.
Eli Cohen, Suriyeli büyük iş adamı Kemal Emin Sabit karakteriyle Suriye askeri planları hakkında birçok bilgi topladı.
Ünlü komedyen Sacha Baron Cohen’in en meşhur üç filminin ( Da Ali G, Borat ve Brüno) yanı sıra İsrail casus Eli Cohen’in Suriye’deki Casusluk hikâyesini canlandırmasıyla oyunculuk kariyerinde yeni bir başarı elde etmişti.
Sasha Baron Cohen yakın tarihli bir röportajda, “Eli Cohen'i, dizinin senaryosunda tanıdım ve karakterim hakkında bilmediğim en aşırı tarafı temsil ettiğini hissettim” dedi. Ve dizide canlandırdığım Eli Cohen, 20. yüzyılın en büyük gerçek hayat oyuncusuydu. Çünkü çalışmalarının doğası gereği riskleri çok yüksekti ve başarısızlığı nedeniyle hapis ya da idam ile cezalandırılacak idi” diye ifade etti. Ayrıca telefon ile yapılan bir röportajda Yahudi aktör Sasha Baron Cohen, daha farklı rollerde oynamak istediğini belirtti.
Cohen, röportajda, dünyayı “oynadığı karakterlerin gözüyle görmeye” çalıştığını ifade etti. Ve “Eli Cohen’in, Nazi kamplarında Yahudi soydaşlarına karşı işlenen korkunç vahşetlerin ardından 15 yıl sonra Mossad'a katıldığına inanıyorum dedi. Ardından, Avrupa'daki üç Yahudi'den ikisi bu uygulamalarda hayatını kaybetti. Bu hatıralar, İsrail istihbaratının gizli çalışmalarına katılan her yeni şahsın kafasında ve yaşamları için tazeydi bu sebeple aileleri için hayatlarını tehlikeye atıyorlardı” diye ifade etti.
İngiliz aktör, Eli Cohen karakterini anlamak ve gerçek sebeplerini öğrenmek için İsrail tarihini okuduğunda gördüklerini: “O zamanlar Mossad adamları Şam'ın içine yüksek seviye bir ajan koymazlarsa İsrail'in yok olacağını düşünüyorlardı. Eli Cohen’in Suriye’de İsrail’e sağladığı istihbarat, 1967 Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in kazanması üzerinde en büyük etkiye sahip olduğuna inanan birçok askeri tarihçi var.” diye aktardı.
İngiliz aktör, Yahudi rolleriyle ilgili kendisine sorulan soruya cevaben: Sinema yönetmeni Steven Spielberg ile sosyal ve politik aktivist Abbie Hoffman karakteri üzerinde çalışıyordum. Şuanda yapımcı Aaron Sorkin’in çektiği bir film üzerinde çalışıyorum” dedi.
İngiliz oyunca ayrıca, Sinemada, her zaman bir Yahudi rolü oynamak konusunda isteksiz oldum, çünkü Yahudi aktörün kalıbına dâhil olmak istemiyorum. Hollywood'da başka birçok Yahudi aktör var. Ancak bir takım insanlar anti-semtik figür olan “Borat’ı” oynadığım için bana Yahudi figürlerinin temsilcisi olarak bakıyorlardı. Ayrıca bana Eli Cohen'in yaşam öyküsünün farklı sürümleri de teklif edildi, ancak çeşitli nedenlerle yapımı gerçekleşmedi. Sonunda, birkaç yıl önce Eli Cohen'in hayat senaryosunu Gideon Rav tarafından okudum. Ve tamamen bitirene kadar onu bırakmadım. Sonra oyunculuk hayatımda Yahudi ya da İsrailli isimleri oynamaya yönelik olumsuz yaklaşımımdan vazgeçmeye karar verdim. ” ifadelerini kullandı.
Komedi elbiselerinden çıkıp drama elbisesi giymek için harcadığı zaman ve çaba kendisine sorulduğunda:
Bruno'nun filminin sonunda kafesin içinde bir öldürme sahnesi vardı. Avukatımla rolüm ile ilgili tutuklanma sebebiyle bir takım yasal gereklilikler hakkında istişare ettim. Bu şartlardan biri, eyaletler arası sınırı geçerken şiddet veya isyan kışkırtmamam gerektiğiydi ve isyanlar federal bir suç sayılıyordu.
Ne yazık ki, sahnenin ortasında, halktan herhangi biriyle mücadele etmek için bir meydan okuma ilan ettim. Avukatın yapmamı yasakladığı şey tamda bu idi. Bazıları şartlı tahliye ile hapisten yeni serbest bırakılan ve bazıları başında Nazi gamalı haç dövmesi taşıyan yaklaşık 10.000 köylüden oluşan bir izleyici kitlesi vardı. Sonra asi köylülerden biri doğrudan benimle savaşmak için kafese girdi…
Bu zorluğun açıklanması, o anda attığım en ahmakça adımlardan biriydi. Ama tam olarak demek istediğim buydu. Hareket eden karakterdi, Sasha Baron Cohen değil. Diğer bir deyişle, bir aptal gibi davranıyordum! Tamamen itici.



Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe
TT

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Bozcaada, yazın son günlerinde cazın büyüsüne ve festival coşkusuna teslim olmaya hazırlanıyor. Bu yıl festival programının en parlak yıldızlarından biri Fransa'dan geliyor: Electro Deluxe. 25 yıla yaklaşan kariyerini hâlâ ilk günkü enerjiyle sürdüren grup, son albümleri NEXT'le çıktıkları yolculuğun mühim bir durağı için Bozcaada Caz Festivali sahnesinde olacak.

Vokaldeki James Copley'yle, grubun Türkiye'deki hayranları arasında heyecan yaratan konser öncesi sohbet etme fırsatı bulduk. Röportajımızı yaptığımız günlerde grup yıllık yaz molasında. "Hepimizin aileleri var ve bu zaman dilimi, geri çekilip yeniden şarj olduğumuz, onlarla yeniden bağ kurduğumuz dönem" diyor Copley. Şu sıralar, İbiza'da ailesi ve yakın dostlarıyla güneşin tadını çıkarıyor: 

Bu molalar müziğin kendisi kadar önemli. Nefes alıyor, ilham topluyor ve sahneye taze bir enerjiyle dönüyoruz.

Electro Deluxe'ün sahnedeki bitmeyen enerjisi düşünüldüğünde bu cümle o kadar şey anlatıyor ki...

25 yıllık yolculuk

Electro Deluxe'ün müziği yıllar içinde elektronik caz füzyonundan daha organik soul-funk tınılarına evrildi. Bu değişim, bilinçli bir stratejiden çok, grubun yaşamla birlikte olgunlaşmasının doğal bir sonucu. "Her albümümüz, o dönemde yaşadığımız duyguların bir yansıması oldu. Ama kalbimiz hep groove'la attı" diyor Copley ve ekliyor: 

Sahnede samimiyeti korumak bizim için değişmeyen tek şey.

Grup, yaratıcılık enerjisini korumak için özel formüllere başvurmuyor. Copley, bunu "Neden nefes alıyorsun?" sorusuna benzetiyor: 

Bazı şeylerin cevabı olmaz, onlar sadece vardır işte... Bizim için müzik yapmak da öyle. Enerji, onu sürdürmeye çalıştığımız için değil, içimizden geldiği için akıyor. Biz buyuz...

Copley'nin gruba katılması, önemli bir dönemeç olmuş. Öncesinde her albümde farklı şarkıcılar, rap'çiler ve konuk sanatçılarla çalışan Electro Deluxe, onun gelişiyle daha bütünlüklü bir yola girmiş. "Bana kendi dokunuşumu katmam için alan açtılar. O bağ, müziğimizi kendiliğinden yeni bir yöne taşıdı" diye anlatıyor.

Bu organik değişim, grubun sahneye bakışında da belirgin. Stüdyodaki her düzenleme, her deneme, aslında sahnede yaşanacak o an için. "Sahne, müziğimizin nefes aldığı yer" diyor Copley: 

Ne trend kovaladık ne de birilerine yaranmaya çalıştık. 25 yılda bizimle birlikte büyüyen, her değişimimizi kucaklayan bir topluluğumuz var. O bağ, enerjimizi hep diri tutuyor.

Pandemiden sonra daha yüksek voltaj

Electro Deluxe, yüksek enerjili canlı performanslarıyla tanınıyor. Onları daha önce sahnede izleme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Performanslarını tarif etmek gerekirse... Belki de sadece "Sahne alev alıyor" demeli ve sözü Copley'ye bırakmalıyım. "Keşke size turnelere zihinsel ve fiziksel olarak hazırlanmak için ciddi bir antrenman sürecinden geçtiğimizi söyleyebilsem..." diyerek başlıyor söze: 

Bu bir noktada doğru ama sahneye getirdiğimiz enerji tek başımıza yarattığımız bir şey değil. Bu, bir dans partneriyle dans etmek gibi; ateşin malzemelerini biz getiriyoruz ama alevi büyüten seyirci.

Pandemi sonrası konserler daha da yoğun geçmeye başlamış, sahnedeki enerji de başka bir boyuta taşınmış. Copley, bunun nedenini izleyicide gördüğü "özgürlük ve ifade açlığı"na bağlıyor:

İnsanlar üzerlerine boca edilen olumsuzluğu silkip atmak istiyor. Bu açlık, konserlerimizin enerjisini başka bir seviyeye taşıdı. Biz sahneye açık yürekle, savunmasız ve tamamen kendimiz olarak çıkıyoruz. Bu, seyirciye de aynı şekilde davranma izni veriyor. Bir kez bu bağ kurulduğunda, gerisi sihir oluyor.

Türkiye'nin yeri çok başka

Türkiye, grup için her zaman özel bir yer olmuş. İlk turnelerinde beklenenin ötesinde bir ilgiyle karşılaşmışlar: Kapalı gişe konserler, parçalara kelimesi kelimesine eşlik eden dinleyiciler hatta henüz yayımlanmamış şarkılara bile hakim bir kitle...

"İstanbul'da bir restorana girdiğimizde müziğimiz çalıyordu, üstelik bizim orada olduğumuzu bile bilmiyorlardı. Arnaud'yu yolda durdurup imza isteyenler oldu. O saf güzellik, o yoğun sevgi... Bizi sonsuza kadar etkiledi" diye hatırlıyor Copley.

Fransız seyircisiyle kıyasladığında Türk dinleyicisinin farkını da şöyle anlatıyor:

Fransa'da konserler bazen yavaş yavaş açılan bir diyalog gibi ilerler. Ama Türkiye'de ilk andan itibaren herkes bizimleydi: Hazır, açık ve anın içinde.

"Groove'un kitabını yazmak"

Electro Deluxe için Türkiye nasıl özel bir yere sahipse, buradaki müzikseverler için de onların yeri ayrı. Hayranlar, grubu överken abartıya kaçmayan ama ışıl ışıl methiyeler düzüyor. Hak vermemek elde değil.

dfgty
James Copley (en arkada) "Stevie Wonder ya da Herbie Hancock’la çalışmak hepimizin rüyası" diyor (Electro Deluxe)

Hatta kimi dinleyiciler, onların "groove'un kitabını yazdığını" söylüyor. Bu yorumu Copley'ye aktardığımda yüzündeki ifade değişiyor; belli ki derinden etkileniyor. Kısa bir sessizlik oluyor, sanki o anın tadını çıkarıyor. Ardından, kelimelerini özenle seçerek konuşmaya başlıyor:

Biz Fransız bir grubuz, İngilizce söylüyoruz ama groove tüm sınırları ve dilleri aşıyor. Türk izleyicisi bize sevgisini tüm açık yüreklilikleriyle veriyor. Evimizden çok uzakta, kelimeler olmadan aynı dili konuşuyoruz. Bu, bize verilen en büyük hediye.

Bozcaada'ya sürprizlerle geliyorlar

Copley, Bozcaada Caz Festivali konseri için çok fazla detay vermese de şunu vurguluyor:

Bir şey beklemeyin. Açık bir kalp ve zihinle gelin, gerçek sihir o zaman olur. Sürprizler elbette olacak; sizi ansızın yakalayan, harekete geçiren, belki biraz da utandıran anlar...

Electro Deluxe'ün etkileyici sahne performanslarından biri de Big Band formatıyla yaptıkları konserler. Copley, daha kalabalık bir orkestrayla çalışmanın hem zorluk hem de özgürlük getirdiğini söylüyor:

Böylesine güçlü bir ekip sahnede olduğunda şarkıları olduğu gibi çalamazsınız, tamamen yeniden düşünmeniz gerekir. Herkesin parlaması için alan açarken o durdurulamaz funk gücünü de korumak zorundasınız. Doğru yaptığınızda ise sadece 'daha büyük' olmaz, bambaşka bir seviyeye çıkar.

Electro Deluxe'ün müziğini şekillendiren etkiler saymakla bitmiyor. 5 üyenin farklı müzik geçmişleri, kültürel referansları ve yaşam deneyimleri, ortaya benzersiz bir karışım çıkarıyor. Copley'ye göre grubun büyüsünün altında, her parçayı birlikte yazmaları yatıyor. Ona göre, müziklerinin lezzetini veren işte bu çeşitlilik. "Sayısız sanatçı, müzisyen, filozof, dost, aile üyesi ve yaşam deneyimi bizi şekillendirmiş olabilir ama günün sonunda ortaya çıkan şey bir Electro Deluxe şarkısı oluyor" diyor. Miles Davis'in sözünü hatırlatıyor Copley: 

Yaratıcılık, kaynaklarını ne kadar iyi sakladığındır.

Gelecek planları konusunda kesin bir takvimleri yok. "Bizim için tek zaman 'şimdi'" diyor Copley ve ekliyor: 

Büyük planlar yapmıyoruz; müziğin, groove'un ve hayatın bizi götürdüğü yere gidiyoruz. Gelecek, o an kim olduğumuzdan doğacak. Hep olduğu gibi...

"Türkiye'ye dönmek, eski bir sevgiliyle buluşmak gibi"

Copley ve arkadaşları Türkiye'deki müzikseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyor. Türk hayranlarına mesajını ise duygusal bir benzetmeyle veriyorlar:

Türkiye'ye dönmek, uzun zamandır görmediğimiz eski bir sevgiliyle kavuşmak gibi... Heyecan, biraz gerginlik ve bolca mutluluk var. Çok uzun zaman oldu ama tekrar buluştuğumuzda ortaya gerçekten çok güzel bir şey çıkacak. O muhteşem enerjiyi yeniden hissetmek ve birlikte müzik dolu bir gece paylaşmak için sabırsızlanıyoruz.

Electro Deluxe, 6 Eylül akşamı Bozcaada Caz Festivali sahnesinde olacak. Eğer siz de groove'un kalbinin nasıl attığına şahit olmak istiyorsanız, James Copley'nin dediği gibi yüreğinizi açın ve kendinizi adanın rüzgarı eşliğinde ritme bırakmaya hazırlayın. Ya da sadece orada olun yeter, nasılsa gerisini Electro Deluxe halleder.

Independent Türkçe