Honda e’nin seri üretim versiyonu ilk kez görücüye çıktı

Honda e’nin seri üretim versiyonu ilk kez görücüye çıktı
TT

Honda e’nin seri üretim versiyonu ilk kez görücüye çıktı

Honda e’nin seri üretim versiyonu ilk kez görücüye çıktı

Honda, 2019 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda yeni nesil elektrikli aracı olan Honda e'nin seri üretim versiyonunu sergiledi.
Honda, 2019 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda elektrikli araç stratejisi kapsamında elektrikli ve hibrit araçlarını sergiledi. Honda e’nin seri üretim versiyonu ilk kez görücüye çıktı. 2020 Yaz aylarında piyasaya çıkması beklenen araç 29 bin 470’dan başlayan fiyatlarla Almanya’da satışa sunulacak.
Daha önce şarj ve enerji yönetimi çözümleri ile enerji yönetimi konusunda da çalışmalar yaptığını paylaşan marka, geliştirdiği teknoloji ile sadece kendine ait park yeri olan kullanıcılar için değil aynı zamanda caddelere park eden, kentsel alanlarda yaşayan kullanıcılar için de şarj çözümleri sunacağını da açıkladı. Fuarın bir diğer sergilenen aracı Jazz’ın Avrupa’da artık sadece hibrit olarak sunulacağı aktarılırken, gelişen enerji yönetimi teknolojileri hakkında bilgi verildi. 2020 yılından itibaren ilk enerji yönetimi hizmetini devreye sokacak. Elektrikli vizyon stratejisi kapsamında geliştirilen diğer modeller de fuarda sergilendi.
Ayrıca Honda, Frankfurt Otomobil Fuarında 2020 yılında Honda e'nin pazara sunulmasıyla birlikte ilk ticari enerji hizmetini de pazara süreceğini açıkladı. Hizmetin ticarileşmesi için öncelikli pazar olarak İngiltere ve Almanya ele alınırken, Avrupa pazarındaki diğer ülkeler bunu takip edecek.
Honda Motor Europe COO ve Başkanı Katsushi Inoue yapmış olduğu değerlendirmede, "Yeni Honda e’nin dünya tanıtımı ile geleceğe yönelik elektrikli araç vizyonumuz adına çok önemli bir adım attık. Bu, sadece markamızın geliştirebileceği tarzda benzersiz bir elektrikli araç ve olağanüstü dinamik bir sürüş performansı dışında tamamen yeni bağlantı çözümleri de kullanıma sunuyor” dedi.
Honda Motor Europe Kıdemli Başkan Yardımcısı Tom Gardner de fuarda aynı zamanda yeni nesil Jazz’ın da tanıtımını da yaptıklarını söyleyerek, "Bu model artık Avrupa pazarında sadece hibrit seçeneğiyle satılacak" dedi.
Fuarda verilen bilgiler şöyle:
Honda Power Charger
Elektrikli araçlarını sokak dışı bir alanda şarj etmeyi tercih eden kullanıcılar için marka, optimum alternatif akım şarjı sağlayan Power Charger seçeneğini sunacak. Sistem, maksimum 7,4 kW (tek fazlı güç kaynağı) veya 22 kW (üç fazlı güç kaynağı) çıkışa sahip olan duvardan veya şarj sütunundan şarj edilebilen bir şarj sisteminden oluşuyor. Söz konusu şarj seçeneği Honda e kullanıcısına, standart bir duvar prizinden 32 amperlik bir besleme söz konusu olduğu varsayılacak olursa sadece 4,1 saatte bataryaları yüzde 100 kapasiteye şarj etme olanağını sunacak.
Ubitricity ortaklığında kentsel şarj çözümü
Honda, elektrikli araç sürücülerinin en büyük sorunlarından biri olan ücretlendirme altyapısının eksikliğinden hareketle, şarj konusunda uzman ubitricity işbirliği ile kullanıcıların kentlerin sokaklarında şarj olanaklarına erişim sağlayan bir çözüm geliştirdi. Bu teknoloji sokak lambası direklerine şarj noktası bağlanmasına izin verirken, mobil bir ölçüm cihazı ve akıllı bir kablo farklı tedarikçilerde aboneliğe gerek olmadan şarj maliyetini düşürmeye yardımcı olacak.
Honda Power Manager prototipi
Honda Power Manager prototipinin de elektrikli araçları akıllı bir güç şebekesine iki yönlü bağlayan bir sistem sunduğu sergilendi. Söz konusu 'araçtan şebekeye' teknolojisi, enerji talebi ve arzını akıllıca dengelemek ve yenilenebilir kaynakları daha iyi kullanmak için elektrikli araçlar ve şebeke arasında elektriğin toplanmasını ve dağıtılmasını sağlayacak.
Söz konusu şarj fonksiyonlarının geliştirilmesi, elektrikli araçları mevcut elektrik şebekeleri ile daha da bütünleştirecek. Böylece araç bataryasında depolanan enerji evi beslemek veya yüksek talep dönemlerinde enerji şebekesini beslemek için kullanılabilecek. Araç bataryası talebin düşük olduğu zamanlarda yeniden doldurulabilecek. Honda, bu teknolojiyi çift yönlü şarj uzmanı EVTEC ile geliştirdi. Bu teknolojinin testleri 2020 yılının başlarında satışa sunulmadan önce kapsamlı bir şekilde yapılacak. Honda standında gösterilen akıllı şebeke sisteminin, gelecekte yenilenebilir kaynakları tarafından üretilen enerjinin verimli bir şekilde depolanmasının, tekrar eve geri aktarılmasını veya şebekeye geri satılmasının mümkün olduğunu gözler önüne serecek ve gelecekte elektrikli araç sahipleri için yeni gelir fırsatları sunacak. Londra'daki bir pilot uygulamada EVTEC deneme üniteleri yerel yönetimlerce kullanıyor. Bu pilot uygulamada elektrik enerjisi, elektrikli araçları şarj etmek, binalara elektrik aktarmak ve gerektiğinde elektriği şebekeye geri satmak için kullanılabiliyor.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?