2020 Amerikan başkanlık yarışı bir seçim mi yoksa referandum mu?

ABD Başkanı Donald Trump, konuşma yaparken (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, konuşma yaparken (Reuters)
TT

2020 Amerikan başkanlık yarışı bir seçim mi yoksa referandum mu?

ABD Başkanı Donald Trump, konuşma yaparken (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, konuşma yaparken (Reuters)

*Mısır eski Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi
Dünya, her dört senede bir yapılan ABD başkanlık seçimlerini yoğun bir ilgi ile takip ediyor. Bu ilginin kaynağı, ABD’nin siyasi ve ekonomik gücü ile uluslararası ve bölgesel olayların bazen de ülkelerin iç işleri üzerinde başka herhangi bir devletin etkisi ve imkânlarını aşacak şekildeki etkinliğidir. Bu yabancı takip, çoğu zaman iki yılda bir yapılan Kongre seçimlerine de ilgi duyuyor. Zira Kongre de ABD Başkanı’nın siyasi eğilimi ve hareket özgürlüğü üzerinde etkili.
ABD başkanlık seçim kampanyası yaklaşık iki yıl sürüyor. Sonuca, seçmenlerden en fazla oyu alan aday ile bu oyların farklı eyaletlere, eyalet temsilcilerinin oylarına uyarlanacak şekilde dağılımı arasında oluşan bir denklemle belirlenen karmaşık bir sistem hükmediyor.
ABD’deki siyasi liderler tarafından yalnızca yoğun nüfuslu toplulukları değil tüm ABD’yi temsil edecek sonucu elde etmek için kurulan Seçim Meclisi ile belirleyici karar, bu kurulda yer alan topluluk temsilcilerine bırakılıyor. Amerikan Devleti’nin kuruluş aşamasında bu temsilcilerin en bilge ve tecrübeli kişiler olması varsayılmış ve seçmenlerin zorlu koşullar ile halkçı akımlardan etkilenmesinden sakınılmıştır. Nitekim son başkanlık seçimlerinde seçmenlerden yaklaşık 3 milyon oy fazla almasına rağmen Demokrat aday Clinton’a karşı Trump’ı tercih eden de bu Seçim Meclisi olmuştur.
ABD siyaset sahnesinin kontrolünü uzun bir süredir başlıca iki parti paylaşıyor: Cumhuriyetçiler ve Demokratlar. Bu iki parti, sürekli olarak Kongre’de çoğunluğu ya da Başkanlık koltuğunu elde ediyor. Pek çok teşkilât sıkıntısı, kadrolardan ya da siyasi bağlantı ağlarından talep edilen büyük kaynaklar ya da ciddi seçim rekabeti için maddi kaynaklar hesaba katıldığında iş daha da zorlaşıyor ve Bill Clinton ile Baba George Bush’a karşı yarışan milyarder Ross Perot gibi güçlü bağımsız adayların bile şansı azalıyor.
Cumhuriyetçi Parti, pazar ekonomilerine daha yoğun bir şekilde bağlı olması ve resmî müdahaleyi sınırlaması ile tanınırken Demokrat Parti’nin, sosyal hizmetleri hükümetin sağlaması gerektiği düşüncesine daha bağlı olduğu kabul ediliyor. Bunlar, tarih boyunca iki tarafın adaylarının genel olarak sözünü verdiği tutum ve yönelimlerdir.
Seçmen eğilimlerinin, seçimler boyunca etkilenmesi ve çoğunluğun seçim sürecine eşlik eden koşullara göre git-gel yapması oldukça normal. ABD’nin Vietnam gibi savaşlara katılımı veya ABD’de 60’lardaki ırkçılık karşıtlığı gibi toplumsal gerilimlerin varlığı ya da zorlu ekonomik koşullar, Kuveyt’i Kurtarma Koalisyonunu yönetmedeki başarısına rağmen Baba George Bush’un ikinci başkanlık dönemi için verdiği yarışı, Bill Clinton’a kaybetti.
Seçim sürecinde adayın kişisel ve çekici etkisini göz ardı etmek yanlış olur. Çekici genç adam John Kennedy’nin, kendisinden daha tecrübeli olan Başkan Yardımcısı Nixon’a üstün gelerek başkanlığını kazanmasındaki en önemli sebeplerden biri bu etkiydi. Daha derinlikli düşünceye sahip olan John Kerry’ye başkanlık yarışını, Amerikan orta sınıfının eğilimlerine ve yüreğine daha yakın olan Oğul George Bush lehine kaybettiren de buydu. Aynı şekilde Oğul Bush ile geçen iki dönemin ardından Amerikan toplumunda uyanan ‘değişiklik’ arzusu ve Barack Obama’nın şahsi cazibesi, seçimlerde Obama’yı tercih edilir kılan en önemli etkenlerdendi. Hâlbuki rakibi John McCain, önde gelen bir Senato üyesiydi ve Vietnam Savaşı sırasındaki kahramanca askerî tutumları ile tanınıyordu.
Bir sonraki ABD başkanlık yarışında bir kez daha Donald Trump’ın veya Demokrat Parti adayının üstünlüğünü belirlemede hesaba katılacak daha pek çok şey var. Ancak şurası açık ki kişisel etken, önceki herhangi bir dönemden çok daha fazla dikkate alınacak ve böylece parti tutumlarının aleyhine bile olsa adayların seçim kampanyalarında yoğun bir kişiselleştirmeye tanık olacağız. Yani kampanya ve rekabet sürecinde Başkan Donald Trump’ın şahsına ve mizacına, onun veya rakiplerinin siyasetinden çok daha fazla odaklanılacak.
Bu, Trump’ın söylemlerinde belirgin bir hal almaya başladı. Kendisi, adaylığının reklamını yapmak için kampanyaya kişisel bir karakter veren ilk kişi. Nitekim partisinin politikalarına odaklanmadan kendisini gelenekselin dışında bir lider olarak öne çıkarıyor ve geleneksel Amerikan siyaset kurumlarının komplosuna maruz kaldığını defalarca dile getiriyor. Bununla birlikte rakiplerinin olumsuz kişisel özellikleri üzerinde durmaktan da çekinmiyor. O kadar ki bu durum, onun ortaya sürdüğü politikaların çok ötesine geçiyor. Eski Başkan Yardımcısı hakkında yaptığı ‘tembel ve sıkıcı’ nitelemesi buna örnek olarak gösterilebilir.
Diğer yandan Demokrat aday seçiminin ilk aşamasında yapılan parti tartışmalarında Demokrat adaylar da kişisel saldırılara başvurarak Trump’ın, “ahlakı Amerika’nın şahsiyetine ve mesajına hükmeden genel ilkelerle uyuşmayan ve kötü bir karakter” olduğunun altını çizdiler. Aralarından hiç de azımsanmayacak kadarı, Demokrat Parti’nin geleneksel tutumlarından uzak durmak zorunda kalsalar da önceliğin Trump’ı yenmeye verilmesi gerektiğini tekrar edip durdu. Demokrat Parti’nin seçim kampanyasını kişiselleştirmeyi sürdürmesi ve Başkan Trump’ın olumsuz kişilik özelliklerine ışık tutması bekleniyor. Özellikle de seçmenleri çekecek bir parti mesajının ya da dikkat çekici bir Demokrat adayın olmadığı bir durumda.
Demokrat Parti, Trump’ın açıklamalarını en çok eleştiren ve onun politikalarından olumsuz yönde en çok etkilenen kesimi yani Latin kökenli Amerikalıları hedefliyor. Son yıllarda seçim listelerinde en hızlı yükselen bu topluluğun yanı sıra Afrika asıllı Amerikalılara da ilgi gösteriliyor.
Bir sonraki ABD başkanlık seçim yılının, tüm adayların Amerikan sahnesindeki öfkeli topluluklara karşı verdiği yoğun bir mücadele ile dolu ve mayınlı geçmesini bekliyorum. Geleneksel ABD kurumlarına karşı duyulan öfke mi ABD toplumuna baskın gelip Trump’ın kazanmasını sağlayacak yoksa Trump’ın katı ve sıra dışı tutum ve güdülerine karşı duyulan öfke mi etkin olup seçimi Demokrat adayın lehine sonuçlandıracak? Bence belirleyici etken bu olacaktır. Bununla beraber seçmenin, iki partiden biri ile ya da seçimlerin son aşamasında başlıca iki adayın bazı politikaları ile ilişkisinin etkisi de göz ardı edilemez.
Benim öngörüme göre başkanlık seçim kampanyası boyunca eşi görülmemiş bir kişiselleştirmeye tanık olacağız ve ‘seçimler’ ilk defa, bir aday olan Donald Trump’a yönelik doğrudan bir referanduma pratikte daha yakın olacak.
*Nebil Fehmi'nin Independet Arabia’da yayınlanan makalesi



Trump, Washington'da saldırıya uğrayan iki Ulusal Muhafız’dan birinin öldüğünü duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump, Washington'da saldırıya uğrayan iki Ulusal Muhafız’dan birinin öldüğünü duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün yaptığı açıklamada, bir gün önce Beyaz Saray yakınlarında vurularak yaralanan iki Ulusal Muhafız askerinden biri olan Sarah Beckstrom'un öldüğünü, diğer askerin ise "yaşam mücadelesi verdiğini" söyledi.

Beyaz Saray yakınlarındaki silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bulunan Ulusal Muhafızlar, (AFP)Beyaz Saray yakınlarındaki silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bulunan Ulusal Muhafızlar, (AFP)

Trump, Florida'daki Mar-a-Lago tatil beldesinde yaptığı konuşmada, Şükran Günü tatili dolayısıyla ABD askerleriyle görüntülü görüşme yapmadan kısa bir süre önce Beckstrom'un ölüm haberini aldığını söyledi.


Trump, Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarını "çok yakında" karadan operasyonların başlayacağını söyledi

Başkan Donald Trump, Şükran Günü'nde Mar-a-Lago tatil beldesinden orduya video bağlantısıyla konuşurken bir fotoğraf tutuyor (AP)
Başkan Donald Trump, Şükran Günü'nde Mar-a-Lago tatil beldesinden orduya video bağlantısıyla konuşurken bir fotoğraf tutuyor (AP)
TT

Trump, Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarını "çok yakında" karadan operasyonların başlayacağını söyledi

Başkan Donald Trump, Şükran Günü'nde Mar-a-Lago tatil beldesinden orduya video bağlantısıyla konuşurken bir fotoğraf tutuyor (AP)
Başkan Donald Trump, Şükran Günü'nde Mar-a-Lago tatil beldesinden orduya video bağlantısıyla konuşurken bir fotoğraf tutuyor (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, Washington ile Karakas arasındaki ilişkilerin giderek gerginleşmesiyle birlikte, ABD'nin sadece denizde değil, "çok yakında" kara operasyonlarıyla da Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarını hedef almaya başlayacağını duyurdu.

ABD Başkanı, Şükran Günü'nde silahlı kuvvetlere yaptığı televizyon konuşmasında, "Muhtemelen insanların artık uyuşturucuyu deniz yoluyla taşımak istemediğini fark etmişsinizdir. Kara yoluyla da bunu yapmalarını engellemeye başlayacağız" dedi. "Kara yolu daha kolay, ancak bu çok yakında başlayacak" ifadesini kullandı.


Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
TT

Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)

Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırlanan "barış planına” yönelik gizli görüşmelerin basına sızdırılması üzerine ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a tepki yağdı.  

ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg, Witkoff'un Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov'la14 Ekim'de, Uşakov'un da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uluslararası ekonomik işbirliğinden sorumlu özel temsilcisi Kiril Dmitriyev'le 29 Ekim'de yaptığı telefon görüşmelerinin dökümlerine ulaştı.

Yazılı dökümlere göre 14 Ekim'deki görüşmede Witkoff, Ukrayna savaşına dair barış planı üzerinde birlikte çalışılmasını istiyor ve Putin'in plan hakkında "Trump'la görüşürken neler yapması gerektiği” hakkında tavsiye veriyor. 

Witkoff görüşmede Putin'in Trump'ı Gazze'deki barış mutabakatı için tebrik etmesini, Rusya'nın anlaşmayı desteklediğini ve ABD Başkanı'na "bir barış adamı olarak saygı duyduğunu" söylemesini öneriyor. Uşakov'un da buna katıldığı aktarılıyor. 

Kayıtların sızdırılmasının ardından ABD'de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kanattan Witkoff'a sert tepkiler geldi.

Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Ted Lieu, "Steve Witkoff'un Rusya değil ABD adına çalışması gerekiyor” diyerek, Trump'ın temsilcisini "hain” diye niteledi.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Don Bacon da Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasında Witkoff'un çabalarına güvenilemeyeceğini belirterek, temsilcinin görevden alınmasını istedi. 

Trump ise Witkoff'a yöneltilen eleştirilerin haksız olduğunu savunarak, "Onun bu planı Ukrayna'ya satması gerekiyor. Bir pazarlıkçının görevi budur” dedi.

Diğer yandan Dmitriyev ve Uşakov arasındaki görüşmedeyse Moskova'nın herhangi bir barış teklifinde taleplerini ne kadar güçlü şekilde dile getirmesi gerektiği ele alındı. 

Uşakov, Witkoff'la görüşmesinin sızdırılmasının "kabul edilemez” olduğunu söyledi. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Dmitriyev ise Uşakov'la görüşmesine dair yayımlanan bilgilerin "sahte” olduğunu iddia etti. 

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, bilgi sızıntısının görüşmeleri sabote etmek amacıyla yapıldığını savunarak bunu "hibrit savaş” diye niteledi. 

Kaydı kimin sızdırdığı henüz tespit edilemedi. Uşakov, bunu Avrupa ülkelerinin sızdırmış olabileceğini ima ederken, Wall Street Journal'a konuşan Avrupalı diplomatlarsa olayın ardında Kremlin'in olabileceğini ileri sürüyor. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, Wall Street Journal