Erkek arkadaşıyla fotoğraf paylaşan Filistinli İsra, ailesi tarafından darp edilerek öldürülmüş

21 yaşındaki İsra Garib (Facebook)
21 yaşındaki İsra Garib (Facebook)
TT

Erkek arkadaşıyla fotoğraf paylaşan Filistinli İsra, ailesi tarafından darp edilerek öldürülmüş

21 yaşındaki İsra Garib (Facebook)
21 yaşındaki İsra Garib (Facebook)

21 yaşındaki İsra Garib, 22 Ağustos’ta Filistin Beytüllahim kentinde sebebi bilinmeyen bir şekilde öldürüldü.
İsra’nın eniştesi ve abisi, genç kızın kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini söylemişti. Daha sonra ifadeyi değiştirip, İsra’nın evin balkonundan düşerek öldüğünü iddia etmişti.
Eniştesi Mustafa Safi, gelen baskılar üzerine bir açıklama daha yapmış ve İsra’ya “cin musallat olduğunu” öne sürmüştü.
Filistinli kızın kendisiyle evlenmek isteyen bir gençle fotoğraf paylaştığı için abisi ve eniştesi tarafından darp edilerek öldürüldüğü bilgisi sonrası sosyal medyadan tepki yağdı. Ancak Filistinli makamlar, olayın soruşturulduğunu söyleyerek aile fertlerinden herhangi birini gözaltına almamıştı.

İsra Garib (Facebook)
Filistin Başsavcılığı, İsra’nın ölümünden 20 gün sonra adli tıp raporunu açıkladı.
Raporda İsra’nın göğüs, kafa ve vücudunun farklı yerlerine darbe aldığı ve hayatını kaybettiği belirtildi.
Adli tıp raporunun ardından İsra’yı öldürmekle suçlanan eniştesi Mustafa Safi, kardeşi Ahmet Garib ve babası B. Garib tutuklandı.
İsra’nın ölüm sebebinin evin balkonundan düşmesinden kaynaklanmadığını belirten Filistin Başsavcısı Ekrem Hatip, Ramallah’ta yaptığı açıklamada, genç kızın darp ve şiddetten kaynaklanan şiddetli solunum yetmezliğinden öldüğünü söyledi. 
Genç kızın evde eniştesi ve abisi tarafından sık sık şiddete uğradığını, ancak korktuğu için bunu polise bildirmediğini ifade etti.
Ailesi tarafından işkenceye maruz kalmış
Hatip, “İsra Garib’in sık sık psikolojik baskıya ve fiziksel şiddete maruz kaldığını ve ailesinin bazı üyeleri tarafından darp edildiğini soruşturmalar sonucunda kanıtladık” dedi.
Adli tıp raporunda, genç kızın darp kaynaklı gözünün morardığı, göğüs kafesinde kırılma olduğu, kafasında kırıklar olduğu bilgisi yer aldı.
Raporda İsra’nın herhangi bir kalp rahatsızlığı geçirmediği belirtiliyor. Ailesi, ilk açıklamasında İsra’nın kalp krizi geçirdiğini söylemişti.
İsra’nın ölümü sonrası Twitter’da birçok kullanıcı “Hepimiz İsra’yız” etiketi açarak tepki göstermişti. Filistinli kadın hakları örgütleri ve hukukçular, genç kızın ailesi ve akrabaları tarafından işkenceye uğradığını ve olayın soruşturulması gerektiğini belirtmişti. 
Sosyal medyada yayınlanan bir görüntüde, 9 Ağustos’ta omurgasında kırık olduğu şikayetiyle hastaneye gelen İsra’nın çığlık attığı görüldü.
İnsan hakları savunucuları, bu görüntünün İsra’nın erkek kardeşi ve eniştesi tarafından işkenceye uğradığının kanıtı olduğunu ifade etmişti.
İsra’yı öldürmekle suçlanan eniştesi Muhammed Safi, daha önce kişisel Facebook hesabından yaptığı açıklamada, kendilerini cinayetle suçlayan kişileri “hesaba çekmekle” tehdit etmiş ve İsra’ya kendisine aşık olan bir cinin musallat olduğunu öne sürmüştü. İsra’nın hastanedeki çığlıklarını ise buna delil olarak göstermişti.
Kadına yönelik şiddeti kınayan Filistinli Kadınların Gelişimi ve Bilgilendirilmesi Derneği, “Kadınları aile şiddetinden koruman için yasa düzenlemesi” çağrısı yapmıştı.
Filistin polisi tarafından yayınlanan resmi istatistiklere göre, 2018’de Batı Şeria’da 12’si “namus cinayeti” olmak üzere 24 kadın cinayeti işlendi.



Uzayda miso yapan bilim insanları, ilginç bir tatla karşılaştı

Bilim insanları uzay misosu (ortada) daha uzun bir yol kat ettiği için renginin koyu olduğunu söylüyor (Maggie Coblentz)
Bilim insanları uzay misosu (ortada) daha uzun bir yol kat ettiği için renginin koyu olduğunu söylüyor (Maggie Coblentz)
TT

Uzayda miso yapan bilim insanları, ilginç bir tatla karşılaştı

Bilim insanları uzay misosu (ortada) daha uzun bir yol kat ettiği için renginin koyu olduğunu söylüyor (Maggie Coblentz)
Bilim insanları uzay misosu (ortada) daha uzun bir yol kat ettiği için renginin koyu olduğunu söylüyor (Maggie Coblentz)

Uzayda miso yapan bilim insanları, bu yiyeceğin tadının Dünya'dakinden farklı olduğunu keşfetti. Yeni çalışma, astronotların yemek seçeneklerini genişletmenin yanı sıra uzayda yaşam ihtimaline de ışık tutuyor.

Japon mutfağının vazgeçilmezlerinden miso; haşlanmış soya fasulyesi, tuz, pirinç veya arpa gibi tahıllar ve koji mantarıyla yapılıyor. Koji, misonun fermantasyonunu sağlıyor. 

ABD ve Danimarka'dan araştırmacılar, ilk kez yapıldığı tahmin edilen bir deneyle bu yiyecek uzayda hazırlanınca neler olduğunu analiz etti. 

Bilim insanları üç ayrı miso karışımı hazırlayarak birini Massachusetts eyaletinin Cambridge kentine, diğerini Danimarka'nın başkenti Kopenhag'a ve sonuncuyu da alçak Dünya yörüngesindeki Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) gönderdi.

UUİ ve Cambridge'deki karışımlar sıcaklık, nem, basınç, ışık ve radyasyonu takip eden özel bir kapta 30 gün boyunca fermantasyona bırakıldı. Kopenhag'taki fermantasyon ise sıradan bir kapta gerçekleşti.

30 günün ardından "uzay misosu" Dünya'ya gönderildi ve bilim insanları üç yiyeceği test etti.

Bulguları hakemli dergi iScience'ta 2 Nisan'da yayımlanan çalışmaya göre uzayda yapılan miso daha cevizimsi ve kavruk bir tada sahipti. Bu yiyecekte ayrıca bazı bakteri türleri daha fazlaydı ve bir bakteri sadece bu misoda saptandı.

Bilim insanları uzaydaki mikro yerçekimi ve yüksek radyasyon gibi koşulların, mikroorganizmaların büyümesini, metabolizmasını ve böylece fermantasyon sürecini etkileyebileceğini söylüyor.

Tat farklılığının da muhtemelen UUİ'deki yüksek sıcaklıklar sonucu ortaya çıkan ve fermantasyon sürecini hızlandıran pirazin bileşikleriyle ilişkili olduğu tahmin ediliyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Maggie Coblentz, yazarları arasında yer aldığı çalışma hakkında "UUİ'deki fermantasyon, mikrobiyal ölçekte yaşayan bir sistemin mikrobiyal topluluğunun çeşitliliği sayesinde nasıl gelişebileceğini gösteriyor ve uzayda yaşamın var olma potansiyelini vurguluyor" diyor:

UUİ genellikle steril bir ortam olarak görülse de araştırmamız, mikropların ve insan dışı yaşamın uzayda da var olabileceğini göstererek bitkileri ve mikropları kendi gezegenlerinden çıkarıp dünya dışı ortamlara taşımakla ilgili önemli biyoetik soruları gündeme getiriyor.

Çalışma, organizmaların uzayın farklı yerlerinde nasıl değişebileceğini göstermenin yanı sıra astronotların menüsünü zenginleştirme imkanı sunuyor.

Danimarka Teknik Üniversitesi'nden makalenin bir diğer yazarı Joshua Evans "Özellikle gelecekteki uzun süreli uzay görevlerinde astronotların refahını ve performansını artırabilir" diye açıklıyor:

Daha geniş anlamda, yeni aşçılık biçimlerini teşvik edebilir ve alan büyüdükçe uzay araştırmalarında aşçılık ve kültürel temsili genişletip çeşitlendirebilir.

Independent Türkçe, Science Alert, CNN, iScience