Küresel ısınmadan havadaki karbondioksiti sıvı yakıta dönüştürerek kurtulabilir miyiz?

Rice Üniversitesi'nin buluşu pratik kullanım alanı bulursa enerji üretiminde devrim yaratabilir (Ted Reinhard / Adobe Stock)
Rice Üniversitesi'nin buluşu pratik kullanım alanı bulursa enerji üretiminde devrim yaratabilir (Ted Reinhard / Adobe Stock)
TT

Küresel ısınmadan havadaki karbondioksiti sıvı yakıta dönüştürerek kurtulabilir miyiz?

Rice Üniversitesi'nin buluşu pratik kullanım alanı bulursa enerji üretiminde devrim yaratabilir (Ted Reinhard / Adobe Stock)
Rice Üniversitesi'nin buluşu pratik kullanım alanı bulursa enerji üretiminde devrim yaratabilir (Ted Reinhard / Adobe Stock)

Atmosferdeki en yaygın sera gazı karbondioksit yenilenebilir elektrik enerjisi kullanan bir elektroliz cihazı (kimyasal tepkime gerçekleştirmek için kullanılan ve elektrik akımına dayanan bir cihaz kategorisi) sayesinde saf bir sıvı yakıta dönüştürülerek verimli ve çevre dostu biçimde yeniden kullanılabilir.
Rice Üniversitesi'nden kimya ve biyomolekül mühendisi Haotian Wang'ın laboratuvarında geliştirilen katalitik reaktörün hammaddesi karbondioksit ve ortaya çıkardıkları son prototip yüksek saflık ve yoğunluğa sahip formik asit üretebiliyor.
Independent Türkçe'nin haberine göre, formik asit kendine özel üretilen yakıt hücreleri sayesinde depolanabiliyor ve daha sonra kullanılabiliyor.
Wang'in açıklamasına göre kullanımdaki mevcut karbondioksitten formik asit üreten cihazlar fazladan masraf ve enerji kullanımı gerektiren saflaştırma işlemlerine ihtiyaç duyuyor. Saf formik asit çözeltilerinin doğrudan üretimi karbondioksit dönüştürme cihazlarının yaygınlaşmasına yardımcı olabilir.
Geliştirilen yeni yöntemin ayrıntıları, akademik bilim yayını Nature Energy'i de yayımlanan makalede paylaşıldı.
Rice Üniversitesi'nin Brown Mühendislik Fakültesi'ne ocak ayında katılan Wang ve ekibi, sera gazlarını kullanılabilir ürünlere dönüştüren teknolojiler üretmek için araştırma yapıyor. Yeni elektrokatalist cihaz, testlerde yaklaşık yüzde 42'ye varan enerji dönüşüm verimliliğine ulaştı. Bu sonuç üretilirken kullanılan elektrik enerjisinin yarısına yakınının yakıt hücrelerinde kullanılabilen formik asit olarak depolanabileceğini anlamına geliyor.
Wang şunları söylüyor: “Formik asit bir enerji taşıyıcısıdır. “Elektrik üretebilen ve (bu sırada) karbondioksit yayan bir yakıt hücresi yakıtıdır ve (karbondioksiti) yeniden toplayarak tekrar geri dönüştürebilirsiniz."
"Başka kimyasallarla birlikte bu (kimyasal) aynı zamanda kimya mühendisliği endüstrisinde kullanılan temel hammaddelerden biridir ve sıkıştırılması zor olan hidrojenle kıyaslağında aynı hacimdeki hidrojen gazına göre yaklaşık 1000 kat daha fazla enerji depolayabilir." “Bu şu anda hidrojen yakıt hücresi kullanan arabalar için başlıca zorluklardan biri budur."
Araştırmanın başyazarı ve Rice Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmacı olan Şuyan Şia'ya göre iki yeni gelişme bu cihazın yapımını mümkün kıldı. Bunlardan ilki sağlam ve iki boyutlu bizmut kristallerini geliştirmiş olması, ikincisiyse tepkimenin bir parçası olan tuz ihtiyacını oradan kaldıran katı hal elektrolitinin kullanılması.
Wang şöyle açıklıyor: "Bizmut, bakır, demir veya kobalt gibi yarı metallerle kıyaslandığında bizmut çok ağır atomlara sahiptir. “Özellikle tepkime koşullarında bizmutun hareketliliği çok daha düşük. Bu da katalizörün (kimyasal tepkimeleri hızlandıran ancak tepkimeye katılmayan maddeler) daha istikarlı olmasını sağlıyor." Wang reaktörün suyun katalizörle temas etmesinin engelleyecek şekilde tasarlandığını ve bunun da katalizörü korumaya yardım ettiğini belirtiyor.
Şia'nın geliştirdiği yeni bir yöntem katalizör olarak kullanılan nanomalzemeyi çok miktarda topluca üretebiliyor. Şia şunları dile getirdi: "Şu anda katalizörler miligram veya gram ölçeğinde üretiliyor. "Biz (katalizörleri) kilogram ölçeğinde üretebilen yeni bir yöntem geliştirdik. Bu bizim (geliştirdiğimiz) sürecin endüstri ölçeğinde kullanılabilmesini mümkün kılacak."
Sülfoonik asit lidandlarıyla kaplı polimer temelli katı elektrolit pozitif yüklerin (artı yüklü) iletilmesini sağlarken amino grupları negatif (eksi yüklü) iyonları iletiyor. Wang şunları söylüyor: “Genellikle karbondioksiti indirgemek için tuzlu su gibi sıvı elektrolitler kullanılır. “Elektriğin iletilmesini istiyorsunuz ancak saf suyun bir elektrolit olarak direnci çok yüksektir (yalıtkandır). (Bu nedenle) iyonların suda serbestçe hareket edebilmesi için sodyum klorür (sofra tuzu) veya potasyum bikarbonat gibi tuzlar eklemeniz gerekir.
"Ancak formik asiti bu şekilde üretirseniz tuzla karışmış olur." “Yöntemlerin çoğunda son üründen tuzu ayırmak zorunda kalırsınız ancak bu çok fazla enerji ve masrafa ihtiyaç duyar. Bu nedenle suda çözünmeyen polimerler ya da inorganik bileşiklerden üretilebilen ve protonları iletebilen katı elektrolitler kullandık ve tuzu devre dışı bırakma ihtiyacını ortadan kaldırdık."
Ürün haznesine akan suyun hızı çözeltinin yoğunluğunu belirliyor ve akış hızının değiştirmesi çözelti yoğunluğunun da kontrol edilmesini sağlıyor. Cihazın mevcut kurulumunda yavaş çıkış alınırsa ağırlık olarak yüzde 30 civarında formik asit içeren bir çözelti üretiyor. Araştırmacılar, gaz akışıyla çalışabilen ve gaz halinde saf formik asit çıkarabilen yeni nesil reaktörlerle daha yüksek yoğunluklara ulaşmayı hedefliyor.
Rice Üniversitesi'ndeki laboratuvar geliştirme sürecinde Brookhaven Ulusal Laboratuvarı'yla birlikte çalıştı. Yüklü parçacıkların hızlandırılarak yüksek seviyede X ışını üretebilen Brookhaven Ulusal Laboratuvarı'na bağlı Ulusal Sinkrotron Işık Kaynağı II'deki  İç Kabuk Spektroskopisi'nde (ISS) çalışan ve araştırmanın ortak yazarlarından Eli Stavitski, laboratuvarlarındaki X ışını soğurme spektrokopisi sayesinde operandodaki elektrokatalizörlerin elektron dizilimini kimyasal süreç sırasında görüntüleyebildiklerini söylüyor ve şunları ekliyor: “Bu çalışmada, bizmutun oksidasyonunun farklı potansiyellerdeki hallerini takip ettik ve karbondioksit indirgenmesi botunca katalizörün güncel durumunu aktif olarak belirleyebildik."
Laboratuvar mevcut reaktörü 100 saat boyunca aralıksız çalıştırarak formik asit üretti ve nanoölçekteki katalizörler de dahil olmak üzere reaktörün bileşenleri ihmal edilebilir düzeyde çözeltiye karıştı. Wang, reaktörün formik asitin yanı sıra asetik asit, etil alkol ve propil alkol gibi yakıtları üremek içinde kolayca yeniden ayarlanabileceğini öne sürüyor.
Wang şunları ekledi: “Büyük resme bakarsak karbondioksiti indirgemek hem küresel ısınma üzerindeki etkisi hem de çevre dostu kimyasal sentezler açısından çok önemli." "Eğer (kullanılan) elektrik güneş veya rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan gelirse, karbondioksiti daha fazlasını (atmosfere) salmadan önemli bir şeye dönüştürdüğümüz bir döngü kurabiliriz."



Asya devinin Manhattan Projesi: ABD çip tedarik zincirlerinden çıkarılacak

ABD ve Çin arasındaki yapay zeka yarışı her geçen gün kızışıyor (Reuters)
ABD ve Çin arasındaki yapay zeka yarışı her geçen gün kızışıyor (Reuters)
TT

Asya devinin Manhattan Projesi: ABD çip tedarik zincirlerinden çıkarılacak

ABD ve Çin arasındaki yapay zeka yarışı her geçen gün kızışıyor (Reuters)
ABD ve Çin arasındaki yapay zeka yarışı her geçen gün kızışıyor (Reuters)

Çin, ABD'nin uzun yıllardır engellemeye çalıştığı yarı iletken çip üretim makinesinin prototipini geliştirdi. 

Guangdong eyaletine bağlı Shenzhen'deki gizli bir laboratuvarda geliştirilen makine, Batı'nın askeri gücünün önemli bir parçasını oluşturan ileri düzey yarı iletken çipleri üreten makinenin prototipini tamamladı. 

Reuters'ın aktardığına göre bu yılın başlarında tamamlanan makine, Hollandalı yarı iletken çip devi ASML'nin eski mühendislerinden oluşan bir ekip tarafından geliştirildi. 

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklar, mühendislerin ASML patentli aşırı ultraviyole litografi (EUV) makinelerine tersine mühendislik uyguladığını söylüyor. 

EUV'ler saç telinden binlerce kat daha ince devrelerin silikon yongalara yerleştirilmesini sağlıyor. Genellikle devreler ne kadar küçük olursa çipler de o kadar güçlü oluyor. 

Kaynaklar, prototip makinenin çalıştığını ancak henüz çip üretilmediğini söylüyor. 

Analizde, Batı'nın tekelindeki bu teknolojinin Çin'in eline geçmesiyle Devlet Başkanı Şi Cinping'in yarı iletken çip üretiminde ülkenin kendine yeterlilik kazanması hedefine yaklaştığı belirtiliyor.

Çin Komünist Partisi'ne bağlı Merkez Bilim ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ding Şueşiang'ın liderliğinde 6 yıl önce başlatılan program, Pekin yönetiminin özellikle Washington'a karşı sürdürdüğü yapay zeka yarışında dışa bağlılığının ortadan kaldırılmasını amaçlıyor. 

Kaynaklar, ABD'nin II. Dünya Savaşı'nda atom bombası geliştirmek için başlattığı Manhattan Projesi'nin Çin versiyonu diye tanımlanan proje hakkında şunları söylüyor: 

Amaç, Çin'in sonunda tamamen Çin yapımı makinelerle ileri seviye çipler üretebilmesini sağlamak. Çin tedarik zincirlerinden ABD'yi tamamen çıkarmak istiyor.

Pekin yönetimi prototip makinede ilk çipi 2028'e kadar üretmeyi hedefliyor. Ancak uzmanlar bunun 2030'a kadar mümkün olmadığı görüşünü paylaşıyor.

Independent Türkçe, Reuters, Modern Diplomacy


Nvidia, İsrail'in kuzeyinde milyarlarca dolarlık yeni bir kampüs inşa etmeyi planlıyor

Nvidia logosu (Reuters)
Nvidia logosu (Reuters)
TT

Nvidia, İsrail'in kuzeyinde milyarlarca dolarlık yeni bir kampüs inşa etmeyi planlıyor

Nvidia logosu (Reuters)
Nvidia logosu (Reuters)

Amerikan teknoloji devi Nvidia bugün İsrail'in kuzeyinde büyük bir kampüs inşa etme planlarını resmi olarak açıkladı. Projenin, bölgedeki istihdam, konut ve kalkınma olanakları üzerinde geniş kapsamlı etkiler yaratması bekleniyor.

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, Kiryat Tivon’da kurulacak bu dev kampüs için yapılacak yatırımlar, önümüzdeki yıllarda birkaç milyar şekel seviyesinde olacak. İnşaat çalışmalarının 2027’de başlaması, ilk kullanımın ise 2031’de gerçekleşmesi öngörülüyor.

Piyasa değeri yaklaşık 4,3 trilyon dolar olan Nvidia, kampüsü yaklaşık 22 dönümlük bir alanda geliştirmeyi planlıyor. Projede 160 bin metrekarelik kapalı alan bulunacak ve uluslararası bir mimarlık ekibi, Kaliforniya’nın Santa Clara kentindeki şirketin dikkat çekici merkezinden esinlenerek tasarımı üstlenecek.

Kampüs; yeşil alanlar, bir ziyaretçi merkezi, kafeler ve restoranların yanı sıra laboratuvarlar ve ortak çalışma alanlarını da kapsayacak. Amaç, Nvidia içindeki inovasyonu teşvik etmenin yanı sıra girişimlerle ve diğer iş ortaklarıyla iş birliğini artırmak.

İsrail, Nvidia’nın ABD dışındaki en büyük ve en önemli geliştirme merkezi konumunda bulunuyor ve şirket, ülkedeki ileri teknoloji sektörünün en büyük işverenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Planlanan kampüs, şirketin Silikon Vadisi’ndeki genel merkezinden sonra ikinci en büyük tesis olacak ve 10 binden fazla çalışana ev sahipliği yapacak. Bu sayı, Nvidia’nın İsrail’deki mevcut çalışan sayısının yaklaşık iki katı ve dünya genelinde 38 ülkede çalışan iş gücünün üçte biri anlamına geliyor.

Kiryat Tivon’un batı kesiminde konumlanan alan, proje için düzenlenen rekabetçi bir seçimin ardından belirlendi. Seçime, Yukarı Celile’deki onlarca yerel yönetim katıldı; Yokneam, Hayfa, Migdal HaEmek, Afula, Harish ve Netanya gibi şehirler projeye ev sahipliği yapmak için yarıştı.

Nvidia’ya ait araziler, değeri onlarca milyon şekel olan alan için yüzde 51 indirimle tahsis edilecek. Gerekli onaylar, yabancı bir şirkete arazi satışı için İsrail yasaları çerçevesinde Savunma ve Dışişleri bakanlıkları tarafından zaten verildi. İlk aşamada Nvidia’nın, vergi ve geliştirme maliyetleri hariç olmak üzere, arazinin bir bölümü için yaklaşık 90 milyon şekel ödemesi bekleniyor.

Nvidia, küresel ölçekte yapay zekâ alanında öncü bir şirket olarak öne çıkıyor ve süper bilgisayar teknolojilerinde lider konumda bulunuyor. Bu başarıda, özellikle yapay zekâ uygulamaları geliştirmeye uygun paralel işlem kapasiteleri sayesinde grafik işleme birimlerini (GPU) üretmesi önemli rol oynuyor.

İsrail’deki faaliyetler, Nvidia’nın 2019’da Mellanox Technologies’i satın almasıyla başladı ve bu sayede sunucu çiftliklerinde işlemciler arasında olağanüstü bağlantı hızları sağlayan teknolojiler geliştirildi. Mellanox’un satın alınmasının ardından Nvidia, İsrail merkezli üç startup’ı daha bünyesine kattı. Şirketin İsrail’deki ofisleri Tel Hay, Yokneam, Raanana, Tel Aviv ve Beerşeba’da yer alıyor.

İsrail’deki geliştirme merkezi, Prof. Dr. Gal Chechik liderliğinde yapay zekâ araştırmaları yürüten bir ekibe ev sahipliği yapıyor. Ekip, üretken yapay zekâ, makine öğrenimi ve doğal dil işleme konularında çalışıyor. Diğer ekipler ise robotik, otonom araç sistemleri, sürüş yazılımları, siber güvenlik ve oyun performansının iyileştirilmesi alanlarına odaklanıyor. Yokneam’daki tesis, Nvidia’nın İsrail’deki ilk süper bilgisayarı Israel-1’i de barındırıyor.

Planlanan kampüsün yanı sıra Nvidia, Yokneam yakınlarındaki Mevo Carmel sanayi bölgesinde yaklaşık 30 bin metrekarelik alana sahip, İsrail ve Ortadoğu’nun en büyük veri merkezlerinden birinin inşasına da yakında başlayacak. Tesis, Israel-1’den daha gelişmiş yeni bir süper bilgisayara sahip olacak ve yalnızca şirketin Ar-Ge faaliyetleri için kullanılacak.

Kampüs ve veri merkezinin inşa edilmesi, bölgenin önemli bir teknoloji merkezi haline gelmesine katkı sağlayacak ve binlerce iş imkânı ile yüzlerce yeni şirketi çekecek. Bu istihdamın bir kısmı doğrudan Nvidia’ya ait olacak, diğer kısmı ise yeni tesislerin hizmet sağlayıcıları olarak faaliyet gösterecek.

Nvidia... İsrail'in güçlü destekçisi

Nvidia CEO’su Jensen Huang, Tayvan doğumlu ve dokuz yaşında ABD’ye göç etmiş bir girişimci olarak biliniyor ve İsrail’in en güçlü destekçilerinden biri olarak tanınıyor. Huang, şirketin İsrail’deki faaliyetlerini sürekli övüyor ve yatırımlarını sürdürmeye devam ediyor.

Huang, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “İsrail, dünyanın en parlak teknik zekâlarını barındırıyor. Burası Nvidia için ikinci vatan haline geldi. Yeni kampüsümüz, ekiplerimizin bir araya gelip iş birliği yapacağı, yenilikler geliştireceği ve yapay zekânın geleceğini inşa edeceği bir merkez olacak. Bu yatırım, İsrail’deki ailelerimize ve yapay zekâ çağındaki benzersiz katkılarına olan derin ve sürekli bağlılığımızı yansıtıyor” ifadelerini kullandı.

FRG
Nvidia CEO'su Jensen Huang (AFP)

Huang geçen hafta, 738 gün boyunca Hamas tarafından gözaltında tutulan İsrailli Nvidia çalışanı Avinatan Or’u şirketin Silikon Vadisi’ndeki genel merkezinde ağırladı. Or, o sırada ABD’de bulunan İsrail’deki Nvidia yetkilileri tarafından karşılandı.

Or’un dönüşünün ardından Huang, Nvidia çalışanlarına dünya çapında etkileyici bir mesaj göndererek Or’un annesi Ditza Or’un cesaretini övdü ve İsrail’deki Nvidia çalışanlarının Or ailesine esaret süresince verdikleri sürekli desteği takdir etti.

Bugün yapılan açıklama sonrası, Nvidia’nın Kıdemli Başkan Yardımcısı ve İsrail Geliştirme Merkezi Başkanı Amit Craig, “Nvidia’nın İsrail’deki büyümesi dikkat çekici oldu; bu, ekiplerimizin olağanüstü yetenekleri ve mühendislik mükemmeliyeti sayesinde gerçekleşti. Nvidia yönetimine, bu yeni büyüme aşamasında güven ve destekleri için minnettarız. Maliye Bakanlığı ve İsrail Arazi İdaresi’ne de ortaklıkları için teşekkür ediyoruz. Bu vizyonu gerçeğe dönüştürmeyi ve yapay zekâ geleceğini inşa etmeye devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

Kiryat Tivon Yerel Konseyi Başkanı Ido Greenblum ise projeyi ‘kuzey bölgesi için önemli bir proje’ olarak nitelendirdi. Greenblum, “Nvidia'nın bu bölgeyi seçmesinin doğru bir karar olacağına inanıyoruz. Şirkete güvenleri için teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.


James Webb'den şaşırtan keşif: Elmas yağan, limon biçimli gezegen

PSR J2322-2650b (solda), pulsarıyla (sağda) kütleçekim kilidi içinde olduğu için hep aynı tarafı pulsara bakıyor (NASA)
PSR J2322-2650b (solda), pulsarıyla (sağda) kütleçekim kilidi içinde olduğu için hep aynı tarafı pulsara bakıyor (NASA)
TT

James Webb'den şaşırtan keşif: Elmas yağan, limon biçimli gezegen

PSR J2322-2650b (solda), pulsarıyla (sağda) kütleçekim kilidi içinde olduğu için hep aynı tarafı pulsara bakıyor (NASA)
PSR J2322-2650b (solda), pulsarıyla (sağda) kütleçekim kilidi içinde olduğu için hep aynı tarafı pulsara bakıyor (NASA)

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nu (JWST) kullanan bilim insanları, bugüne kadar gördüklerine hiç benzemeyen bir atmosfere sahip bir gezegen keşfetti.

Şikago Üniversitesi'nden Michael Zhang ve ekibi, yaklaşık Jüpiter'in kütlesine sahip ancak tipik bir gaz devine pek benzemeyen bir ötegezegen buldu.

Şekli limona benzeyen PSR J2322-2650b adlı gezegen, bir pulsarın yörüngesinde dönüyor. Pulsarlar, tıpkı diğer nötron yıldızları gibi, büyük kütleli bir yıldızın yakıtını tüketip süpernova patlaması yaşamasının ardından meydana geliyor.

Bu patlamanın ardından geriye, Güneş'in 1-2 katı bir kütleye sahip ancak yaklaşık 20 kilometre çapı olan, son derece yoğun çekirdek kalıyor. Pulsarlar, son derece hızlı dönen nötron yıldızlarıdır.

Pulsarla arasında 1,6 milyon kilometre gibi kısa bir mesafe (karşılaştırmak gerekirse Dünya, Güneş'ten yaklaşık 100 kat daha uzakta) olan gezegen, bir turunu 7,8 saatte tamamlıyor. Bu yakınlıktan dolayı pulsarın kütleçekim kuvveti, gezegeni tuhaf bir limon şekline sokuyor.

Ancak yeni keşfedilen gezegenle ilgili ilginç olan şey, bir pulsarın etrafında dönmesi değil, daha önce görülmemiş bir atmosfer bileşimine sahip olması.

Araştırma ekibinden Peter Gao "Sonuçlar tam bir sürpriz oldu" diyor: 

Verileri aldıktan sonra hepimizin ortak tepkisi 'Bu da ne?' olmuştu. Beklediğimizden son derece farklıydı.

Sözkonusu pulsar büyük ölçüde gama ışını yayıyor ve JWST evreni kızılötesi ışıkta görmek üzere tasarlandığı için pulsar teleskobun görüşünü kapatmıyor. Bilim insanları bu sayede PSR J2322-2650b'yi rahatça gözlemleme imkanı buldu.

Bulguları hakemli dergi The Astrophysical Journal Letters'ta dün (16 Aralık) yayımlanan çalışmaya göre gezegenin atmosferi büyük ölçüde helyum ve karbondan meydana geliyor. Araştırmacılar gökcismini kaplayan karbon bulutlarının, yoğunlaşarak elmas oluşturduğunu tahmin ediyor.

Bugüne kadar incelenen yaklaşık 150 ötegezegen atmosferinden hiçbirinde tespit edilebilir seviyede moleküler karbon bulunmamıştı.

Zhang, "Bu, daha önce kimsenin görmediği yeni bir gezegen atmosferi türü" diyerek ekliyor:

Su, metan ve karbondioksit gibi bir ötegezegen üzerinde görmeyi beklediğimiz normal moleküller yerine, moleküler karbon, özellikle de C3 ve C2 gördük.

Karadul sistemi mi?

Araştırmacılar bu kadar yüksek oranda karbon içeren bir bileşimin nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışıyor. 

Gezegendeki sıcaklıklar 2 bin 40'la 650 derece arasında değişiyor. NASA'ya göre bu sıcaklıklarda moleküler karbon normalde diğer atom türleriyle bağlanır ve ancak gezegenin atmosferinde neredeyse hiç oksijen veya azot yoksa baskın hale gelir.

Pulsar ve ötegezegen ikilisi, bilim insanları tarafından bir tür "karadul sistemi" olarak değerlendiriliyor. Bu nadir sistemler, hızlı dönen bir pulsarın küçük, düşük kütleli bir yıldızla eşleşmesiyle meydana geliyor.

Bu sistemlerde küçük yoldaştan gelen madde, pulsara akarak zamanla onun daha hızlı dönmesine ve güçlü bir rüzgar oluşturmasına yol açıyor. Bu rüzgar ve radyasyon daha sonra daha küçük olan yoldaş yıldızı bombardımana tutarak ondan yavaş yavaş madde koparıyor. 

Karadul sisteminde pulsar, adını aldığı örümcek gibi, talihsiz eşini yavaş yavaş tüketiyor.

Bilim insanları sözkonusu ikilinin tipik bir karadul sistemi olmadığını ancak buna benzediğini düşünüyor. Ayrıca PSR J2322-2650b resmen yıldız değil, ötegezegen sınıfında yer alıyor.

Zhang, "Bu şey normal bir gezegen gibi mi oluştu? Hayır çünkü bileşimi tamamen farklı" diyerek ekliyor:

Acaba 'normal' karadul sistemleri gibi bir yıldızın dış kabuğunun soyulması sonucu mu oluştu? Muhtemelen hayır çünkü nükleer fizik saf karbon üretmiyor.

 Bilim insanları, bu tuhaf gökcisminin nasıl oluştuğunu ve atmosferinin neden bu kadar sıradışı olduğunu anlamak için çalışmalarını sürdürüyor.

Independent Türkçe, Space.com, Interesting Engineering, NASA, The Astrophysical Journal Letters