Japonya ve Güney Kore arasında yeniden alevlenen krizin temelinde hangi sebepler yatıyor?

Tokyo’da bir kadın Japonya ve Güney Kore bayrakları önünde yürüdüğü esnada (Arşiv- AP)
Tokyo’da bir kadın Japonya ve Güney Kore bayrakları önünde yürüdüğü esnada (Arşiv- AP)
TT

Japonya ve Güney Kore arasında yeniden alevlenen krizin temelinde hangi sebepler yatıyor?

Tokyo’da bir kadın Japonya ve Güney Kore bayrakları önünde yürüdüğü esnada (Arşiv- AP)
Tokyo’da bir kadın Japonya ve Güney Kore bayrakları önünde yürüdüğü esnada (Arşiv- AP)

Güney Kore’nin, Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) gönderdiği mektupta, Japonya'nın imparatorluk dönemine ait Yükselen Güneş Bayrağı’nın 2020 Tokyo Olimpiyatları müsabakalarında kullanılmaması talebi, iki taraf arasındaki tarihi krizi yeniden alevlendirdi.
Güney Kore Kültür, Spor ve Turizm Bakanı Park Yang Woo, IOC’ye yazdığı mektupta, Avrupalılar için Nazilerin gamalı haç sembolü ne anlama geliyorsa, Yükselen Güneş Bayrağı'nın da Kore, Çin ve birçok Asya ülkesi aynı şeyleri çağrıştırdığını, tarihi acıları ve yaraları hatırlattığını ifade etti.
Japonya’nın 1910-1945 arasında Kore Yarımadası'nı sömürgeleştirmesi iki ülke ilişkilerine gölge düşürmüş, Güney Kore Yüksek Mahkemesi’nin geçen yılın sonuna doğru aldığı kararla iki ülke arasındaki kriz güvenlik ve ticari işbirliğine uzanmıştı. Söz konusu mahkeme kararında, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon firmalarca zorunlu işçi olarak çalıştırılan Güney Koreliler’e tazminat ödenmesi yönünde hüküm verilmişti. Japonya karara itiraz ederek, bu meselenin 1965 yılında ilişkilerin normalleşmesi adına yapılan anlaşmalarda çözüme kavuştuğunu belirtti. Güney Kore makamları bunun üzerine geçen ay Japonya ile istihbarat paylaşımını öngören anlaşmadan tek taraflı çekildiğini ilan etmiş ardından Japonya da Güney Kore’yi imtiyazlı ticaret statüsündeki ülkeler listesinden çıkardığını açıklamıştı.
İlişkilerdeki kriz aynı zamanda iki taraf arasındaki seyahati de vurdu. Nitekim bir Japon havayolu şirketi geçen hafta Güney Kore'ye yapılan bazı uçuşları durduracağını duyurmuştu.
Bu ayın başında Güney Kore’nin Japonya büyükelçiliğine Korelileri avlamakla tehdit eden bir mektup gönderilmesi tansiyonu yine tırmandırdı. Mektubun içinde mermiye bezeyen bir cismin de bulunduğu ve mektupta, "Bir tüfek buldum ve Korelileri avlıyorum" ifadelerinin yazdığı belirtilmişti.
Güney Kore'nin, 2. Dünya Savaşı'nda Japon ordusunun seks kölesi yaptığı kadınları temsil eden bir heykeli Busan kentindeki Japonya Konsolosluğu önüne yerleştirmesi Japonya'yı kızdırmış, Tokyo yönetimi, Güney Kore Büyükelçisi ve Konsolosunu geri çağırmıştı.
Sömürgecilik yılları
İki ülke arasında gelişen tüm bu çatışmaların temeli 1910 yılında atıldı.
Güney Kore ve Japonya arasında imzalanan ve Kore İmparatoru’nun tüm yetkilerinden feragat ettiğini belirten anlaşmanın ardından Japonya, 29 Ağustos 1910 yılında Güney Kore’yi ilhak etti. Kore’nin işgali 35 yıl sürdü. 2. Dünya Savaşında Japon İmparatoru’nun düşüşüyle beraber Kore toprakları uluslararası güçlere teslim edildi. Japonya, 1910’da ilk olarak Güney Kore'nin Dokdo adasını işgal etti. Bu dönemde Japon yöneticileri sömürge altındaki Korelilerin kültürünü yok etme hamlesinde bulunarak Japoncanın öğretilmesini zorunlu hale getirdi.
‘Teselli kadınları’
İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon askerlerin seks kölesi haline getirdiği Güney Koreli kadınlar iki ülke arasında yıllardır süregelen krizin kaynağıdır.
AFP’de yer alan habere göre, birçok tarihçi, bu hususta çoğu Kore’den olmak üzere Çin, Endonezya ve diğer Asya ülkelerinden 200 bin kadının Japon ordusu tarafından istismar edildiğine işaret ediyor.
Aralık 2015’te Japonya bu konuda bir adım atarak Güney Kore’den özür diledi ve iki taraf arasında yapılan anlaşması uyarınca Japon tarafı kurbanlar için oluşturulan Güney Kore idaresindeki devlet fonuna 1 milyar yen (7.5 milyon Euro) ödemeyi kabul etti. Ancak daha önce görevden alınan Eski Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye döneminde imzalanan anlaşma birçok çevrenin tepkisine neden oldu.
Güney Kore’nin mevcut Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in, seçim kampanyasında anlaşmayı yeniden gözden geçirecekleri vaadinde bulunmuş akabinde bu konunun incelemesi için özel bir ekip kurmuştu.
Ekibin daha sonra yayınladığı raporda, müzakerelerin kurbanların görüşlerine danışılmadan gerçekleştirildiği belirtildi.
Güney Kore Dışişleri Bakanlığı, anlaşmayı ‘incitici’ diye niteleyerek kurbanlardan özür diledi.
Güney Kore’nin yeni yönetimi Japonya ile anlaşmadan tahakkuk eden meblağın devamını istemediğini, bugüne dek alınanların olduğu gibi teslim edileceğini ve Japonların bu meseleyi maddi tazminatla çözdükleri fikrine kapılmamaları gerektiğini ifade etmişti.
Zorunlu işçi olarak çalıştırılan Güney Koreliler’in tazminatı
Güney Kore Yüksek Mahkemesi’nin geçen yılın sonuna doğru aldığı kararda, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon firmalarca zorunlu işçi olarak çalıştırılan Güney Koreliler’e tazminat ödenmesi yönünde hüküm verildi. Japonya karara itiraz ederek, bu meselenin 1965 yılında ilişkilerin normalleşmesi adına yapılan anlaşmalarda çözüme kavuştuğunu belirtti. Bu konuda ABD’nin de desteğini alan Japonya tarafı, iki taraf arasında imzalanan San Francisco Barış Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle ilişkilerin normalleştiğini ve tazminatların söz konusu olmadığını savunuyor.
Aralarında Japon hukukçularının da bulunduğu birçok hukuk insanı, devletlerarası imzalanan anlaşmaların bazı kişilerin tazminat talebini engelleyemeyeceğine dikkati çekiyor.
Güney Kore'deki iki mahkemenin verdiği karar da hukukçuların dediklerini teyit ediyor. Temmuz 2013’te Güney Kore'de bir alt mahkeme İkinci Dünya Savaşı döneminde 10 Güney Kore vatandaşını zorla çalıştırdığı gerekçesiyle Nippon Kok Kömürü ve Mühendislik Şirketi, Nippon Çelik Şirketi, Mitsubishi Ağır Sanayi Şirketi ve Sumitomo Metal Şirketi aleyhine tazminat davaları açtı. Güney Kore Yüksek Mahkemesi, 26 Temmuz tarihinde alt mahkemenin aldığı kararı onayarak 10 Güney Kore vatandaşını zorla çalıştırdığı gerekçesiyle söz konusu şirketleri tazminat ödemeye mahkum etti.
Güney Koreli tarihçilere göre, savaş döneminde yaklaşık yaklaşık 300 Japon şirketi 1.2 milyon Koreliyi işçi olarak çalışmaya zorladı.
Japonya Dışişleri Bakanı Taro Kono, Temmuz’da Güney Kore'ye iki ülke arasındaki ihtilafı çözmek üzere tarafsız bir ülkenin de dahil olacağı görüşme teklifinde bulunmuş, teklife cevap verilmesi için de bir gün süre tanımıştı. Seul hükümeti bu teklifi reddetti. Bunun üzerine Kono, Güney Kore'nin Tokyo Büyükelçisi Nam Gwan-pyo'yu Dışişleri Bakanlığına çağırdı.
Kono, Büyükelçi ile görüşmesinde Güney Kore ile 1965'te diplomatik ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen görüşmelerin ardından imzalanan anlaşmayla, bu ülkeye aktarılan hibe, bağış ve kredilerin "savaş tazminatı" niteliğinde olduğunu ve anlaşmayla tazminat konusunun kapandığını ileri sürdü.
1965 anlaşması
Güney Kore’nin eski askeri lideri General Park Chung-hee döneminde imzalanan 1965 anlaşması, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini öngörüyor. Bu anlaşmanın en önemli şartı Japonya’nın Kore’yi işgal yıllarında yaptığı eylemlerden dolayı özür dilemesi ve mağdurlara zararlarının tazmin edilmesiydi. Japonya bu uzlaşmanın savaş zamanı uygulamalarına dair tüm ekonomik hak iddialarını düşürdüğünü savunuyor.
Anlaşmanın imzalandığı dönemde Kore halkı büyük tepki göstermiş ve protesto gösterileri düzenlemişti. 1990’lı yıllarda ülkede yapılan reformlar sonucu vatandaşlar bir kez daha bu konuyla ilgili eleştirilerini yüksek sesle dillendirme imkanına kavuştu. Bu çerçevede bir grup Koreli vatandaş 1992’de Japonya büyükelçiliği önünde haftalık protesto eylemleri düzenliyordu.
2015’te yapılan bir anlaşmayla Japonya 1 milyar yen tazminat ödemeyi kabul etti. 2017’de göreve gelen Moon Jae-in ise konuyu yeniden gözden geçireceğini açıklayarak iki taraf arasındaki tansiyonu tırmandırdı.
Ticaret anlaşmazlığı
İki taraf arasındaki diplomatik anlaşmazlıklar doğal olarak ticari ilişkileri de etkiledi.
Japonya, temmuz başında aldığı kararla, Güney Kore'den florlanmış polimid, hidrojen florid ve resist maddelerinin ithalatının, bireysel izne bağlı hale getirileceğini bildirdi. Tokyo bundan önce de Güney Kore'ye satılan yüksek teknoloji malzemelerinin ihracat kontrollerinin sıkılaştırma kararı aldı.
Güney Koreli yetkililer, kısıtlamanın uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirterek, Japonya'yı Dünya Ticaret Örgütü'ne şikayet edeceklerini açıkladı.
Güney Kore Ticaret Bakanı Yoo Myunghee, Çarşamba günkü açıklamasında, Japonya'nın iletkenlerin ve dijital ekranların üretiminde kullanılan 3 maddenin Güney Kore'ye satışına kısıtlama getiren kararına karşı Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) başvurduklarını duyurdu.
İki ülke de, Kore’nin kurtuluşunun 70’inci yıldönümü ve Japonya ile ilişkilerin normalleşmesinin 50’inci yıldönümünü olan 2015 yılında tarihi meseleleri çözüme kavuşturma fırsatını kaçırdı.
İhtilaflı Liancourt Kayalıkları
Günye Kore ve Japonya arasındaki bir diğer tartışma konusu ise “Liancourt Kayalıkları” olarak da bilinen Japon Denizi’nde bulunan takımadalar. Güney Kore’nin "Dokdo", Japonların ise "Takeşima" olarak adlandırdıkları takımadalar uzun zamandır iki ülke arasında egemenlik tartışmalarına konu oluyor.
Bu bölgede doğalgaz rezervlerinin olduğu biliniyor. Güney Kore’ye bağlı sınır koruma birlikleri 1954’ten bu yana adalarda bulunuyor.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP