Taliban kurbanı Afganlar: Barış ölenleri geri getirmeyecek

Abdurrahman Mubarez'in karısı, yedi çocuğu ve dört akrabası, geçen eylül ayında düzenlenen ABD hava saldırısında öldürüldü. (New York Times)
Abdurrahman Mubarez'in karısı, yedi çocuğu ve dört akrabası, geçen eylül ayında düzenlenen ABD hava saldırısında öldürüldü. (New York Times)
TT

Taliban kurbanı Afganlar: Barış ölenleri geri getirmeyecek

Abdurrahman Mubarez'in karısı, yedi çocuğu ve dört akrabası, geçen eylül ayında düzenlenen ABD hava saldırısında öldürüldü. (New York Times)
Abdurrahman Mubarez'in karısı, yedi çocuğu ve dört akrabası, geçen eylül ayında düzenlenen ABD hava saldırısında öldürüldü. (New York Times)

ABD Başkanı Donald Trump, ABD ile Taliban arasında Afganistan’da yaklaşık yirmi yıldır devam eden kanlı savaşın sona ermesine yardımcı olabilecek geçici bir anlaşmaya varılmak üzereyken müzakereleri durdurmaya karar verdi.
Afganların birçoğu, yıllardır süren savaşın sebep olduğu kıyıma son vermeyi planlayan anlaşmanın uygulanabilirliğine itibar etmiyor.
ABD ile Taliban arasındaki anlaşma, isyancılarla Afgan yetkililer arasında ülkenin siyasi geleceği konusunda doğrudan müzakere yolunu açmış olsa da Afgan halkı, ABD güçlerinin geri çekilmesinin ardından Taliban’ın son 18 yılda temel özgürlükleri, en önemlisi kadın hakları ve basın özgürlüğü hususundaki baskıcı politikasından korkuyor.
Geçtiğimiz yıllarda birçok çatışmada mağdur olan insanların durumu, duyguları ve korkuları ortaya çıkan tablonun son derece kaygı verici olduğunu gözler önüne seriyor.
Acı dolu hikâyeler
Taliban bölgesinde yaşayan Mubarez'in karısı, yedi çocuğu ve dört akrabası geçen eylül ayında Vardak'taki bir ABD hava saldırısında öldürüldü. Kılıç ustası olan Mubarez söz konusu faciadan bu yana vaktinin çoğunu Afganistan'ın başkenti Kabil'de adalet arayarak geçiriyor.
Mubarez, yaşadıkları sebebiyle her şeyden sıkıldığını ve kendisini çok yorgun hissettiğini belirttiği açıklamasında şunları söyledi:
“Vardak’a gidip mezarlarını ziyaret etmeliyim. Bir kişiyi değil, ailemin 12 üyesini kaybettim. Dört kızım, üç oğlum, karım ve dört akrabam. Evimin ABD’liler tarafından bombalandığı günde her şeyimi kaybettim. Taliban'ı asla affedemem. Ancak barış anlaşması sağlanır ve kan dökülmesi durdurulabilirse o zaman durumu kabul edebilirim. Diğer ailelerin de aynı acıları yaşamasını görmek istemem. ABD’lilere, Taliban'a ve hükümete giderek adalet arıyorum. Bir sorumlu olmalı. Ailemi öldürenler cezalandırılmalı. Köy halkım için endişeliyim. Kolay hedefler. ABD, Taliban ve hükümet; herkes onları koyun gibi öldürüyor. Bizim tek yardımcımız Allah. Dindar bir kişi olmasaydım halim nasıl olurdu, nasıl bu acıya sabredebilirdim bilemiyorum. Allah’tan bana ve Afgan halkına barışı görmeyi nasip etmesi için dua ediyorum.”
Diğer bir trajedi
Afgan radyosunda çalışan gazeteci Bayan Kakar'ın kocası Sabaun Kakar, bombalı bir saldırıda diğer sekiz gazeteciyle birlikte öldürüldü. Kakar ailesinin bir oğulları vardı ve Bayan Kakar ikinci oğullarına hamileydi.
Bayan Kakar, trajediden sonraki hayatını şu cümlelerle anlattı:
“Hayatım şimdi zorluklarla dolu. Anne ve baba rolünü oynamalı ve çocuklarım için güçlü kalmalıyım. Ülkeyi terk ettim, geri dönmek istemiyorum. Orada hiçbir şeyim yok. Acımı gizlemeliyim ve çocukların önünde gülümsemeye devam etmeliyim. Bu, çok fazla enerji gerektiren çok acı verici bir görev. Gelecek bana gri görünüyor. Afganistan da çalışan ve ailenin geçimini tek başına sağlayan birçok kadın var. Taliban geri dönerse yeni kurallar koyacak ve kadınlar barış sürecinin kurbanları olacak. Zihinsel olarak dingin olduğumda ülke için barış arzusu hissediyorum. Diğer kadınların yaşadıklarını düşünmek istemiyorum. Ama bazen çok üzgün ve depresyonda hissettiğimde barışı önemsemediğimi düşünüyorum. Sahip olduğum her şeyi kaybettim. Barış ailemi geri getirmeyecek.''
“Her şeyimizi kaybettik”
Afganistan'ın merkezindeki tozlu bir köyden gelen, yüksek lisans için Japonya'ya gitmek üzere olan Rıza çalıştığı Maden Bakanlığı servisini hedef alan patlamada öldürülen Necibe El Hüseyni ile nişanlanmanın arifesindeydi. Rıza, yaşadıklarını unutamadığını söylüyor:
“Olanları unutamam ve Taliban’ı asla affedemem. Necibe’m vefat ettiğinde, kendimi kaybettim. Çok üzüldüm. Yaşadığım acının üstesinden gelmek benim için çok zordu.  Barışa gelince… Sanırım her şeyimizi kaybettik. Taliban ülkeye dönerse 2001'de olduğu gibi her şeye yeniden başlamak zorunda kalırız. Bu çok korkutucu. Duyduğum her patlamada Necibe'yi hatırlıyorum. Kız kardeşini, erkek kardeşini, babasını, annesini ve eşini kaybeden herkesi düşünüyorum.”
“Savaş hayatımı mahvetti”
Zindani’nin babası ABD’nin hava saldırısında, kız kardeşi de Taliban tarafından yol kenarında düzenlenen bombalı saldırıda öldürüldü. Kendisi de genç yaşta kör oldu. Geçen yıl, barışı sağlama hareketi tarafından düzenlenen yürüyüşe katıldı. Zindani yaşantısını şu sözlerle aktarıyor:
"Savaş hayatımı mahvetti: Babam ve ailemin diğer üyeleri öldürüldü. Kör oldum. Taraflar barış konusunda ciddi olsaydı şimdiye dek sesimiz duyulurdu. Bu savaşın bitmesinin ardından başka bir savaşın başlamasından korkuyoruz. İki taraf da açık ve şeffaf olmazsa bu anlaşma herhangi bir fayda sağlamayacaktır.”
“Barışı konuşmanın ne anlamı var?”
Çocuk felci kurbanlarından olan Musazai, Taliban tarafından Afganistan’daki Amerikan Üniversitesi'ne düzenlenen saldırıda yaralandı. Söz konusu Saldırıda en az 12 kişi öldü.
Musazai’nin barışın sağlanacağına dair umudu yok:
“Ülkede barışı sağlamak oldukça zor. Çünkü Afgan hükümeti, Taliban ile ABD arasında gerçekleşecek müzakerelere asla katılmayacağını duyurdu. Yine de Taliban ve Afgan hükümeti bir anlaşmaya varırsa bu kabul edilebilir olacaktır. Şimdi her gün bombalamalara şahit oluyoruz. Böyle bir ortamda barışı konuşmanın ne anlamı var? Taliban barış istiyorsa neden bizi bombalıyorsunuz? Taliban topluma katılırsa ve barış sağlanırsa onları ülkenin ve hükümetin bir parçası olarak kabul edeceğim. Ama yaptıklarını asla unutamam. Üniversiteme saldırdılar, beni bacaklarımdan vurdular ve öldüğümü iddia ettiler. Onları kabul edeceğim çünkü daha iyi bir gelecek istiyorum. İntikam almayı düşünmüyorum. Eğer Taliban ülkeye dönerse Afgan kadınların maruz kalacağı baskıdan endişeliyim."



Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.


Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
TT

Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Tayvan'ın bağımsızlığına her şekilde karşı olduğunu ve adayı Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

Rusya merkezli haber ajansı TASS’a konuşan Lavrov, Japonya’nın artan askeri eğilimlerine atıfla, Japonya'yı ‘askerileşme’ olarak nitelendirdiği eğilimini ‘dikkatlice düşünmeye’ çağırdı.

Öte yandan Lavrov, Ukrayna'da konuşlandırılan herhangi bir Avrupa askeri birliğinin Rusya ordusu için meşru hedef haline geleceğini vurguladı.

Lavrov ayrıca, kanıt sunmadan, Avrupalı politikacıları Kiev ile ilişkilerinde ‘açgözlü’ şekilde hareket etmekle ve Ukrayna halkının ve kendi ülkelerinin halklarının çıkarlarını göz ardı etmekle suçladı.


Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
TT

Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)

ABD'nin perşembe günü Nijerya'da DEAŞ’a karşı düzenlediği füze saldırılarının ayrıntıları ve terör örgütlerinin kalelerinin kuzeydoğuda yoğunlaşmasına rağmen ülkenin kuzeybatısında bulunan Sokoto şehrinin seçilme nedenleri hala belirsizliğini koruyor.

Bu gizem, ABD ve Nijerya'nın de hedefin DEAŞ olduğu konusunda anlaşmaya varmış olmalarına rağmen açıklamaları arasındaki tutarsızlığın yanında saldırılar sırasında kimlerin veya nelerin vurulduğu konusunda ayrıntıları açıklamamış olmaları nedeniyle daha da artıyor.

Bu gerçekleri açıklığa kavuşturmak amacıyla, Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun Sözcüsü Daniel Bwala, dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, ABD’nin perşembe günü Nijerya'da gerçekleştirdiği hava saldırılarının, ‘Lakurawa’ adlı yerel bir terör örgütü ve ‘otoyol soyguncusu’ çetelerle iş birliği yapmak üzere Sahel bölgesinden gelen DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Bwala, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“DEAŞ, Lakowara ve çetelere ekipman ve eğitim sağlayarak onlara yardım etmek için Sahel bölgesinden geçmenin bir yolunu buldu.”

Nijerya Enformasyon ve Kültür Bakanı Muhammed İdris, cuma akşamı yaptığı açıklamada saldırıların Sahel koridoru üzerinden Nijerya'ya sızmaya çalışan DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Lakowara Grubu

Nijerya gazetesi Premium Times tarafından yayınlanan bir haberde, Sokoto’nun terör örgütlerinden çok çete faaliyetleri ve haydutluktan şikayetçi olduğu belirtildi. Haberde, ABD tarafından düzenlenen hava saldırılarının, yerel liderlerin 2017 yılında haydutlukla mücadele çerçevesinde kurdukları Lakowara Grubu'nu hedef aldığına dikkat çekildi.

adre
ABD Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 25 Aralık'ta belirsiz bir konumda bir askeri gemiden füze fırlatıldığını gösteren videodan alınan bir görüntü (Reuters)

Gazete, haberini New York'taki West Point Askeri Akademisi'ne bağlı bir araştırma ve akademik merkez olan West Point Terörle Mücadele Merkezi (CTC) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir araştırmaya dayandırdı. Araştırma, Lakowara üyelerinin Mali'den geldiğini doğruladı. Çalışmada, yerel liderlerin gruba mali destek, sığır ve silah şeklinde lojistik destek sağlayarak grubun büyümesine katkıda bulundukları açıklandı. Aynı kaynak, o dönemde Nijerya polisinin silahlı grubu önemsiz göstererek, üyelerini hayvanları için su aramak üzere göç etmiş ‘şiddet kullanmayan çobanlar’ olarak tanımladığını belirtti. Ancak grup, kısa sürede bölgede kendi kanunlarını uygulamaya başladı ve borçlarını ödemeyi reddeden yerel bir lideri öldürdü.

Lakowara, Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede, alkol tüketimini ve müzik dinlemeyi yasakladı, yerel çobanlara vergi uyguladı ve ardından Nijer sınırındaki ordu mevzilerine silahlı saldırılar düzenleyerek Nijer ve Nijerya’nın 2018 yılında silahlı gruba karşı ortak devriye gezileri başlatmasına neden oldu.

Nijer'de 2023 yılında gerçekleşen askeri darbe sonucu Nijerya sınırındaki ortak devriyelerin sona ermesinin ardından Lakorawa, daha cesur hale geldi, faaliyetlerini Kibi şehrine doğru genişletti. Burada polis karakollarına ve yerel kurumlara saldırılar düzenledi.

DAEŞ ve El Kaide ile bağlantıları

Bu silahlı grubun oluşturduğu tehlikeye rağmen, dış bağlantıları konusunda hala büyük bir belirsizlik var. Birçok uzman bu grubu bir grup paralı asker ve hayduttan ibaret olarak görse de DAEŞ ve El Kaide ile olan ilişkisi konusunda fikir ayrılıkları hakim.

West Point Merkezi’nden Mortala Rufai, James Barnett ve Abdulaziz Abdulaziz tarafından yürütülen bir araştırma, Lakowara'nın El Kaide ile, özellikle de Mali merkezli İslam ve Müslümanları Destekleme Grubu (Cemaat Nusret el-İslam vel Müslimin/JNIM) ile bağlantılı olduğunu doğruladı.

Ancak Barnett, son araştırmasında Lakowara’nın artık DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır.

Sahel bölgesindeki terörist ittifakların çakışması nedeniyle, Lakowara’nın bazı orijinal üyelerinin Ensar’ul-İslam ve Müslümanlarla bağlantılı olabileceğini, ancak bugün DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle daha yakından bağlantılı olduklarını açıkladı.

Öte yandan Afrika’da İyi Yönetişim Vakfı'nda araştırmacı olan Malik Samuel, sosyal medya platformu X'te Lakorawa’nın El Kaide’ye daha yakın olduğunu iddia ederek JNIM’e atıfla “DEAŞ ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir kanıt görmedim” ifadelerini kullandı.

Çelişkiler ve şüpheler

Amerikalılar ve Nijeryalılar DEAŞ’ı hedef aldıklarından bahsetmelerine rağmen, ABD saldırılarının hedef aldığı bölgedeki bazı yerel sakinler şaşkınlıklarını dile getirdi. AFP'ye konuşan bölge sakinlerinden Haruna Kalh, “Şaşırdık çünkü bu bölge hiçbir zaman silahlı grupların kalesi olmamıştı” dedi.

d8
ABD’nin Oufa köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından meydana gelen hasar, 27 Aralık 2025 (AFP)

Diğerler bölge sakinleri ise ABD’nin hava saldırılarında fırlattığı füzelerin boş tarlalara düştüğünü, can kaybına yol açmadığını ve füze enkazının zarar verdiği Jabo köyünün saldırılarından kısmen etkilendiği söyledi. Militanların son saldırısının iki yıl önce gerçekleştiğini belirttiler.

Nijerya televizyonunda yayınlanan görüntülerde, tarım arazisi gibi görünen bir alanda yanmış metal parçaları görüldü.

d
Jabo köyünde ABD'nin saldırı düzenlediği bölgeye toplanan köylüler 26 Aralık 2025 (Reuters)

Öte yandan Nijerya, hava saldırılarının ‘terör yuvalarını’ hedef aldığını açıkladı.

Açıklamada, hedef alınan bölgelerin ‘Nijerya'ya sızan yabancı DEAŞ üyelerinin toplanma ve hareket noktası olarak kullanıldığı’ belirtildi.

Ancak Nijeryalı analistlerden bazıları, hava saldırılarının Sokoto şehrini hedef almasını şaşırtıcı bulduklarını ifade ettiler. Boko Haram'ın aktif olduğu kuzeybatıda Nijer ve Kano, kuzeydoğuda Borno gibi diğer eyaletlerin çok daha yüksek düzeyde şiddet olaylarına tanık olduğunun altını çizerek Nijerya hükümeti tarafından yapılan dikkate açıklamayı sorguladılar.

Sokoto'nun önemi

Güvenlik analisti Mustafa Gimbo, hava saldırılarının hedefi olarak Sokoto'nun seçilmesinin ‘oldukça tartışmalı’ olduğunu söyledi.

Gimbo, nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu şehirde neredeyse hiç bulunmayan Hıristiyanları hedef alan terör saldırılarından ziyade haydutluk vakalarının yaşandığını vurguladı.

Bu eyaletin ülkedeki terör yuvası olmadığını belirten Gimbo, daha çok ‘Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölge, ‘Sokoto Halifeliği'nin tarihi merkezi ve Nijerya'daki İslam'ın manevi merkezi’ olduğunu düşündüğünü belirtti.

Sokoto Halifeliği, 1804 yılında kurulan, Batı Afrika'da oldukça etkili bir siyasi ve dini oluşumdu. 19’uncu yüzyıl boyunca, yüzölçümü ve etkisi bakımından Afrika'nın en büyük imparatorluklarından biri haline geldi. Halifeliğin gücü, 20’nci yüzyılın başlarına kadar devam etti, ancak 1903 yılında İngilizlerin Nijerya'nın kuzeyini kolonileştirmesinin ardından fiilen yıkıldı. Sokoto Halifeliğinin dini ve siyasi mirası, kuzey Nijerya ve Batı Afrika'daki Müslümanlar arasında hala varlığını sürdürürken büyük bir sembolik önem taşıyor.

yu7
ABD’nin hava saldırısının Oufa köyünde neden olduğu yıkım, 27 Aralık 2025 (AFP)

Nijerya gazeteleri, ABD Ordusundan emekli subay Pesh Johnson'ın, özellikle Sokoto eyaletinin son zamanlarda Amerikalıların zihninde Hıristiyanlara yönelik saldırıların yuvası olarak anılmaya başladığını söylediği açıklamalarına yer verdi.

Johnson, söz konusu açıklamalarda şunları söyledi:

“Sorun aslında daha karmaşık. Nijerya'nın kuzeyinde şeriat hukuku sorunu da var. Ne yazık ki, Sokoto’da 2022 yılında Deborah Samuel adlı genç bir kadının sınıf arkadaşları tarafından güpegündüz taşlanarak öldürüldüğünü gördük.”

Deborah Samuel, WhatsApp'ta dolaşan ses kayıtlarında İslam dinine hakaret etmekle suçlanmıştı.

Johnson, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar, bu masum genç kadının öldürülmesinden sorumlu olanların hiçbiri adalete teslim edilmedi. Bunlar, Amerikalıların takip ettiği konulardan bazıları ve bu yüzden olanları dini zulüm olarak nitelendiriyorlar.”

Öte yandan Nijeryalılar bu olayı özellikle ABD Başkanı Donald Trump saldırıyı kasıtlı olarak Hıristiyanların Noel kutlamalarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde planlamasından ötürü ABD'nin saldırılarıyla ilişkilendirdi.

Nijerya Dışişleri Bakanı Yusuf Tuggar, ABD Başkanı Trump’ın saldırıyı duyururken ‘öncelikle masum Hıristiyanları hedef alan ve acımasızca öldüren DEAŞ’lı terörist pislikleri’ hedef aldığını söylemesine rağmen, ABD’nin düzenlediği hava saldırılarını ‘dini bir anlam taşıdığı’ tezini şiddetle reddetti.