Lübnan: Avn’ın Şam ile müzakere etme talebi göz ardı ediliyor

26 Eylül’de düzenlenen Lübnan Bakanlar Kurulu toplantısı (Dalati ve Nahra)
26 Eylül’de düzenlenen Lübnan Bakanlar Kurulu toplantısı (Dalati ve Nahra)
TT

Lübnan: Avn’ın Şam ile müzakere etme talebi göz ardı ediliyor

26 Eylül’de düzenlenen Lübnan Bakanlar Kurulu toplantısı (Dalati ve Nahra)
26 Eylül’de düzenlenen Lübnan Bakanlar Kurulu toplantısı (Dalati ve Nahra)

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın Birleşmiş Milletler’de (BM) yaptığı konuşması sırasında yerinden edilmişlerin ülkelerine geri dönüşlerini sağlamak için Esed rejimiyle doğrudan müzakere etme hususundaki göndermeleri Lübnan siyasi topluluğu açısından şaşırtıcı değildi.
Avn, Suriye rejimiyle müzakere etme istediğini daha önce de birçok vesileyle, özellikle de yerinden edilmişlerin geri dönüşü amacıyla Rusya tarafından ortaya koyulan bir girişimin ardından dile getirmişti. Bu çerçevede bir bakanlık kaynağı, Avn’ın uluslararası topluma, yerinden edilmişlerin ekonomik, finansal ve güvenlik durumlarına odaklanarak, benzeri görülmemiş bir şekilde hitap ettiğine dikkati çekerek, Lübnan Cumhurbaşkanının bu tavrının “Lübnan’ın mültecilerin yükünü taşıyamadığı için bir çözüme ihtiyaç duyduğunu” gösterdiğini vurguladı.
Kaynak, Cumhurbaşkanı'nın New York’taki Lübnan heyetinin başında olmasının, en büyük krizlerden biri olarak Suriyeli yerinden edilmişler krizine ışık tutmak açısından gerekli olduğunu belirtti. Kaynak ayrıca, Avn’ın uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirmesi çağrısı yaparak, yerinden edilmişlerin ülkelerine geri dönmeleri amacıyla bir plan geliştirilmesini talep ettiğini söyledi.
Bakanlık kaynağı, Mişel Avn’ın Suriye rejimiyle doğrudan müzakere etme talebinin, ister devlet içinde ister dışarıda olsun, Beşşar Esed’in muhaliflerine karşı olmak anlamına gelmediğini de ifade etti. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, “Esed’in Lübnan’daki düşmanları, yerinden edilmişlerin geri dönüşü meselesini Suriye’de siyasi bir çözüm anlayışına bağlayamaz. Eğer Avn, Suriyeli mevkidaşını mültecilerin geri dönüşüne ikna etmeyi başarırsa, tüm siyasi oluşumlar onu memnuniyetle karşılayacak ve ona bu başarıdan ötürü borçlanacak” dedi.
“Uluslararası toplumun onları geri döndürme hususunda kendi bakış açısına sahip olmadıkları göz önüne alındığında Cumhurbaşkanıyla müzakere etme talebine dair şu an tartışmaya girmek için bir gerekçe yok” diyen bakanlık kaynağı, “Sadece müzakere ilkesine dair bir tartışmaya sürüklenmek, muhalefetin, Lübnan kamuoyuna mültecilerin geri dönüşlerini istemediklerini gösterecek” ifadelerini kullandı.
Söz konusu kaynak ayrıca, “Avn’ın bakanlık ekibi, Suriyeli üst düzey mültecilerle temaslarını kesmezken ve Lübnan’da İran’ın desteklediği direniş eksenini temsil eden grupla görüşmeyi sürdürürken, müzakereyi ne engelliyor? Lübnan Mültecilerden Sorumlu Devlet Bakanı Salih el-Garib’in de bu amaçla Şam’ı tekrar tekrar ziyaret ettiği, ancak mültecilerin geri dönüşlerini organize etmek için bir anlayışa ulaşamadığı biliniyor” değerlendirmesinde bulundu. Kaynak, Lübnan Cumhurbaşkanlığının Suriye rejimiyle müzakere etmeye yönelmesinin “Emniyet Müdürü Binbaşı Abbas İbrahim’in Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ofisiyle koordineli olarak bu hususta oynadığı role alternatif bir seçenek” olup olmadığına da değindi.
Bu bağlamda “Binbaşı İbrahim, on binlerce mültecinin ülkelerine geri iadesinde başarı kaydetti. Bu iade, kadınlar, çocuklar ve yaşlılarla sınırlıydı. Gençleri kapsamada sınırlı ve sembolik bir düzeyde kaldı” dedi.
Bununla birlikte ülkelerine geri dönenlerin sayısında hala bir çelişki mevcut. Zira Cumhurbaşkanı, BM forumunda bu sayının 370 bine ulaştığını belirtirken, Özgür Yurtsever Hareket lideri ve Dışişleri Bakanı Cibran Basil ise Washington’da resmi olmayan toplantıları sırasında 200 bin mültecinin iade edildiğini söyledi.
Bakanlık kaynaklarına göre geri iade edilen Suriyelilerin sayısındaki bu tutarsızlık, Suriye’deki güvenlik hizmetlerinin,’ geri dönmek isteyenlerin isimlerini incelemek üzere Lübnan güvenliği tarafından sunulan listeleri’ ele alma yöntemini de gözler önüne seriyor. Öyle ki Suriyeli yetkililer, yerinden edilmişleri ilk olarak “geri dönüşlerine hemen izin verilenler”, ikinci olarak “bir sonraki duyuruya kadar geri dönüşleri yasaklananlar” ve üçüncü olarak da “isimleri doğrulana kadar geri dönüşleri askıya alınanlar” olmak üzere 3 grupla inceliyor.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Avn’ın yerinden edilmişlerin geri dönüşü için müzakere talebinin arka planında Lübnanlı tarafların tavırları, “Bakanlar Kurulu’nun durumu ele almak üzere Suriye’den bir bakanlık komitesiyle bir bakanlık konseyi oluşturarak, müzakere ilkesini geliştirmeyi” kabul edecekleri anlamına gelmiyor.
Öte yandan Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bir bakanlık konseyi oluşturma meselesi “henüz masada değil”. Aynı şekilde bu hususla Binbaşı İbrahim’in ilgilendiği göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı da ne Bakanlar Kurulu’nda ne de başka bir alanda böyle bir meseleye değinmedi. Kaynaklar ise yaptıkları açıklamada, “Yerinden edilenlerin iadesi için Rusya girişimini desteklemiş ve bu yolda rol oynamış olan ilk isim Başbakan Saad Hariri, müzakere düzeyine geçiş hususunda tereddütlü” dedi. Hariri’nin bu tavrının, Lübnan Demokrat Parti ve Lübnan Demokratik Buluşma tarafından da desteklendiğini söyleyen kaynaklar, “Böyle bir fikrin konuşulması, yerinden edilmişlerin geri dönüşünden memnun görünmeyen Esed rejimiyle ilişkilerin normalleşmesinin koşulsuz olarak kabul edildiği anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Aynı kaynaklar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Moskova’da düzenlenen zirvenin ardından Avn’ın gösterdiği iyimserliğe rağmen, Rusya girişiminin donmasına neden olan durgunluğun ardındaki nedenlere de değindi. Rusya girişiminin iki duruma dayandığını söyleyen kaynaklar, duraksamanın ilk olarak Moskova’nın yerinden edilmişlerin geri dönüşü için toplumsal ve ekonomik koşulların sağlanması çağrısına Şam’ın cevap vermemesiyle ilgili olduğunu belirtti.
Kaynaklar, ikinci olarak da Suriye’yi yeniden yapılandırma projesine başlayarak, siyasi bir çözümün geliştirilmesinden önce uluslararası toplumun cevap vermemesinden kaynaklandığını ifade etti.
Bu çerçevede Beyrut’taki bazı resmi kaynaklar, Moskova’dan girişimin yeniden canlanması için acil bir hareketlilik beklese de Rusya girişiminin karşısında artık, birçok çıkmaz bulunuyor. Bu nedenle Suriye rejimi, gençlerin büyük çoğunluğunun şehir ve köylerine girişlerini engelleyen güvenlik yasasını uygulamaya devam ettiği sürece Avn’ın Şam ile müzakere etme talebi de medya söylemleri bağlamında kalacak gibi görünüyor.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.