Suriye Dışişleri Bakanı'ndan güvenli bölge açıklaması

Halep’te yıkılmış binaların molozlarını temizleyen gönüllüleri izleyen Suriyeli bir asker (AP)
Halep’te yıkılmış binaların molozlarını temizleyen gönüllüleri izleyen Suriyeli bir asker (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı'ndan güvenli bölge açıklaması

Halep’te yıkılmış binaların molozlarını temizleyen gönüllüleri izleyen Suriyeli bir asker (AP)
Halep’te yıkılmış binaların molozlarını temizleyen gönüllüleri izleyen Suriyeli bir asker (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Türkiye hükümetine yönelik açıklamalarda bulundu. Muallim, Türkiye’yi ‘Astana Görüşmeleri’ ve ‘Soçi Anlaşması’ kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemek ve Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib bölgesinde Heyet-i Tahriru'ş Şam’ı (HTŞ)  desteklemeye devam etmekle suçladı.
New York’ta dün, Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sırasında konuşan Muallim, İdlib bölgesinin yabancı uyruklu teröristlerinin bir araya geldiği dünyanın en yoğun toplanma yeri haline geldiğini söyleyerek, “Hangi devlet, böyle bir durum karşısında, halkını koruma ve bölgeyi terörden arındırma hakkı ve görevinden vazgeçer?” dedi.
Suriye'nin resmi haber ajansı SANA’nın haberine göre Muallim, rejim güçlerinin Rusya'nın desteğiyle İdlib'in güney ve Hama’nın kuzey kırsalındaki terör unsurlarının kamplarına yönelik gerçekleştirdiği operasyona dikkati çekerek, Suriye’nin İdlib’deki durumu çözmek için olumlu girişimlerde bulunduğunu ve terörün yok edilmesine katkıda bulunacağını umduğu ilgili taraflara gerekenden daha fazla süre verildiğini kaydetti.
Muallim açıklamalarını şöyle sürdürdü;
“Türk hükümeti, Astana Görüşmeleri ve Soçi Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmedi. Bununla birlikte İdlib’in büyük bir kısmını kontrol altında tutan HTŞ terör örgütünü de desteklemeye devam etti. Batı ülkeleri de İdlib’deki terör örgütlerinin korunmasını destekliyor.”
Muallim, ayrıca ABD ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde askeri varlıklarını sürdürmeleri ve Suriye topraklarında ‘güvenli bölge’ olarak adlandırılan bir anlaşma ilan etmelerinin BM Anlaşması’na aykırı olduğunu söyledi. SANA’nın haberine göre Muallim, “Suriye devletinin rızası olmadan Suriye topraklarına yayılan yabancı kuvvetler, işgal gücüdür. Bu güçlerin varlığını ortadan kaldırmak için uluslararası hukuk çerçevesinde harekete geçme hakkına sahibiz” ifadelerini kullandı. Ayrıca Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı da sert eleştirilerde bulunan Muallim, SDG’yi, ABD desteğiyle Haseki, Rakka, Deyr-i Zor ve Halep’te yaşayanlara karşı cezai ve baskıcı uygulamalarda bulunmakla suçladı.
Suriye Anayasa Komisyonu’nun oluşumuna ilişkin ilkelere de değinen Muallim, sürecin, Suriye yönetimi ve halkı tarafından yönetilmesi ve sahiplenilmesi gerektiği ve Suriye'nin kendi geleceğini dışarıdan müdahale olmadan belirleme hakkına sahip olması konusunda BM Suriye Özel Temsilcisi (Geir Pedersen) ile tamamen aynı fikirde olduğunu belirtti. Muallim, ayrıca komisyon çalışmaları ve önerileri için herhangi bir önkoşul getirilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmeleriyle ilgili olarak ise Muallim şöyle devam etti;
“Tüm Suriyeli mültecilerin gönüllü olarak ve güvenli bir şekilde ülkelerine dönmeleri için kapılar açık. Geri dönmek isteyenlere bir devlet olarak, ihtiyaç duyulan tüm tesisleri temin ediyoruz.  Terörden kurtarılan bölgelerin hizmet tesisleri ve altyapısını yeniden inşa ediyoruz. Ancak Batı ülkeleri ve mülteci barındıran bazı ülkeler, Suriyeli mültecilerin geri dönüşlerine engel oluyor.”
Bununla birlikte Muallim, ABD’nin sorumsuz eylemleri karşısında Suriye'nin İran'la tam bir dayanışma içerisinde olduğunu bir kez daha yineledi.
Mısır Dışişleri Bakanı, BM Suriye Özel Temsilcisi ile görüştü
Öte yandan dün, New York'taki 74. BM Genel Kurul toplantıları oturum aralarında BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen ile bir araya gelen ve burada açıklamalarda bulunan Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, Suriye'deki terörist ve aşırılık yanlısı örgütlerle mücadele etmenin ve başta İdlib olmak üzere yabancı savaşçıların bulunduğu bölgelerden sızıntılar olma riskini ele almanın önemini vurguladı. Şükri, ayrıca Suriye'deki terörist gruplara finans sağlayan ve destekleyen bazı bölge ülkelerinin hesap vermelerinin sağlanmasının önemine dikkati çekti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız görüşmeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Şükri görüşmede, Suriye’deki son gelişmeleri gözden geçirerek, Mısır'ın Suriye krizi çözümünün yanı sıra ülkedeki güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarına dair her türlü desteği vermek istediğini iletti” dedi.
Şükri, ayrıca Mısır'ın BM Özel Temsilcisi’nin bu konudaki sürekli ve takdire şayan çabalarının bir sonucu olarak Anayasa Komisyonu’nun oluşturulduğuna dair yakın zamanda yapılan duyuruyu memnuniyetle karşıladığını da ifade etti. Komisyon’un kısa sürede çalışmaya başlamasının önemini vurgulayan Şükri, bununla birlikte 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı (BMGK) uyarınca Suriye'de siyasi bir çözüme yönelik çabaların da yoğunlaştırılması gerektiğini kaydetti.
Türkiye ve ABD’den 7’inci ortak hava devriyesi
Diğer yandan Türkiye ile ABD, dün, Fırat'ın doğusundaki ‘güvenli bölge’ uygulamaları kapsamında 7'nci kez ortak hava devriyesi gerçekleştirdi.
Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinden kalkan 2’si Türkiye ve 2’si ise ABD’ye ait toplam 4 helikopter, sınır hattında devriye gezdi. Devriye görevinin sona ermesinin ardından helikopterler Müşterek Operasyon Merkezi karargahına geri döndü.
Bununla birlikte Türkiye’den güvenli bölge ve Washington ile anlaşmaya varılan konulara ilişkin farklı açıklamalar geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Güvenli Bölge Anlaşması’nın programa uygun olduğunu açıklarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkesinin, ABD’liler ile yaşananlardan memnun olmadığını açıkladı.  New York'ta BM Genel Kurul toplantıları oturum aralarında açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, Türkiye'nin güvenli bölgedeki hedefinin terör örgütü olarak nitelendirdiği Kürtlerden oluşan Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) bölgeden çıkarılması olduğunu söyledi. Çavuşoğlu, ayrıca ABD'nin güvenli bölgenin oluşturulmasından sonra Suriye'ye dönmek isteyenlere yardım sağlaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
İlgili bağlamda ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından ‘Suriye'de Barışa Açılan Kapı’ başlıklı Uluslararası Suriye Konferansı gerçekleştirildi. Konferansta, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimi ile ilişkilerin yeniden başlatılması çağrısı yapılırken, Suriyeli mülteciler meselesi, Suriye'deki mevcut durum, İdlib'teki gelişmeler, çatışmayı sonlandırmanın siyasi yolları ve Türkiye’nin Suriye dosyasına yönelik politikası ele alındı. Konferansa 22 ülkeden diplomat, akademisyen, gazeteci ve uzman ile 30 Suriyeli ve yabancı sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.
CHP, konferansa Suriye rejimi ve bazı destekçilerinin yetkilileri ve temsilcilerinin yanı sıra Türkiye'deki Suriyeli muhalifleri Konferans’a davet etti. Bu arada Baas Partisi Ulusal Yönetim Üyesi Halef el-Miftah’ın da davetliler arasında olduğuna ilişkin haberlere rağmen Miftah Konferans’a katılmadı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise rejime yakın kişi veya temsilcilere Konferans’a katılmak üzere vize vermeyi reddetti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, konferansta yaptığı konuşmada, mevcut rejim yönetimi altında Suriye ile dostluk çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu, “Ben bir siyasi partinin başkanı olarak Suriye ile dostane ilişkilerimiz olsun istiyorum. Suriye ile uzun bir sınırımız var. Türkiye, Suriye’deki yangını söndürme imkanına ve iyi bir üne sahipti. Yanlış Suriye politikası ile komşu ülkelerdeki yangının büyümesine neden oldu. Suriye’de barışa giden en kestirme yol, Ankara ve Şam arasında bir yol kurulmasından geçiyor” şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ise Şam’dan gelmesi beklenen katılımcıların bir kısmının vize sorunları nedeniyle konferansa katılamadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın lideri olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Suriye politikalarını eleştiren Ağbaba, “AK Parti, CHP’nin tavsiyelerini dinlemiş olsaydı, Suriye'deki kurumsal yapılar çökmez ve şu anki mevcut duruma gelmezdik” ifadelerini kullandı. Yanlış politikaların yol açtığı yıkımın Suriye ile barış içinde yaşama olasılığını engellemeyeceğine dikkati çeken Ağbaba, “Suriye'nin geleceğini yalnızca Suriye halkının belirleyebileceğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.
İstanbul Büyük Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Suriyeli mültecilerin bu savaşa inanmadıklarını belirterek, “Bazı karar vericiler ne yazık ki yangına körükle gitmeyi tercih etmektedir. Yanı başımızdaki bu dost ülkeden göç edenleri ülkemize almakla kalmadık, ne yazık ki birçoğunu kendi haline bıraktık. Suriyeli göçmenlerin çoğunun, ülkelerinde inanmadıkları bir savaşa katılmak yerine kendilerine bir gelecek kurmak için ülkemize sığındıklarının farkındayız. Onları suçlamak doğru olmaz” ifadelerini kullandı. Suriyelilerin dünyanın tüm ülkelerinde, özellikle de Avrupa'da nefretle karşılaştıklarını ve ülkesinin Suriyelileri kabul etmesi ve krizlerini çözmesi gerektiğine dikkati çeken İmamoğlu, Türkiye'deki Suriyelilerin insani durumunun kötü olduğunu ve bu konunun ele alınması gerektiğini vurguladı.



Gazze'de onlarca açlık çeken insan İsrail savaş makinesinin kurbanı

İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
TT

Gazze'de onlarca açlık çeken insan İsrail savaş makinesinin kurbanı

İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)

İsrail güçleri, ABD yardımlarının dağıtıldığı noktalara akın eden Filistinlileri ve yardım kamyonlarının giriş yollarını hedef almaya devam etti. Bu saldırılar, özellikle mart ayında ateşkesin bozulmasından sonra, mayıs ayı sonundan beri yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı.

Dün, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrinin güneyindeki Al-Tina Caddesi'nde Amerikan yardımlarının dağıtıldığı noktada toplanan 32 Filistinli öldürüldü. Yeni katliamda 100'den fazla kişi yaralandı. Bazıları ağır, diğerleri ise orta ve hafif yaralı. Dün Gazze'nin çeşitli bölgelerinde ölenlerin sayısı 70'e yükseldi.

Bölgeden Şarku’l Avsat’a konuşan bir görgü tanığı, İsrail tanklarının ateş açtığını, ardından küçük bir “quadcopter” insansız hava aracının yardım almak için gelen binlerce sivile doğrudan ateş açtığını söyledi.

Resim  Filistinliler, Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampındaki bir yardım dağıtım merkezine düzenlenen İsrail hava saldırısının kurbanlarını taşıyor (AFP)

Tanık, yaklaşık 300 metre mesafeden rekor hızla gelen başka bir İsrail tankının, gençlerin bulunduğu bölgeye yaklaştığını, bazılarının etrafını çevreledikten sonra geri çekildiğini, insansız hava araçlarının (İHA) garip sesler çıkardığını ve sakinlerden bölgeyi terk etmelerini ve bir daha geri dönmemelerini istediğini anlattı.

Cuma günü, Gazze'nin güney ve orta kesimlerinde yardım bekleyen 14 Filistinli, yardım dağıtım noktalarında veya yaklaşık bir haftadır fiilen giriş yapamayan yardım kamyonlarının giriş yollarında her gün meydana gelen olaylarda hayatını kaybetti. Bazı durumlarda, İsrail güçlerinin işlediği katliamlarda çok sayıda kişi öldürüldü.

891 kişi öldü

İsrail, önceki olaylarda yardım dağıtım noktalarında meydana gelen olaylarla ilgili soruşturma başlattığını iddia ederken, Hamas ise İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sınır kapılarını kapatarak, yardım ve mal girişini engellediğini ve açlık çeken sivilleri kasten hedef aldığını belirtiyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre dünkü olaydan önce, ABD kuruluşuna ait yardım dağıtım noktalarının açıldığı geçen mayıs sonundan bu yana 891 Filistinli öldürüldü, 5 bin 754'ten fazla kişi yaralandı.

CDF
Gazze Şeridi'ndeki gıda kıtlığı nedeniyle ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşayan Filistinli bir çocuk (EPA) 

Sağlık kaynaklara göre, kurbanların çoğu, tüm Gazze halkını etkisi altına alan gerçek bir kıtlık nedeniyle sağlık sorunları yaşayan ailelerine yardım ulaştırmak için yardım dağıtım merkezlerine gelen gençler ve genç erkekler.

Gazze Sağlık Bakanlığı, insani yardım arayanlara yönelik katliamların binlerce kişinin hayatını tehdit ettiğini belirterek, bölgenin, temel gıda maddelerinde ciddi kıtlık ve yaygın yetersiz beslenmeyle karşı karşıya olduğunu ve bu felaketin sonuçlarını tedavi edecek tıbbi imkanların tamamen yetersiz olduğunu açıkladı.

Bakanlık, sağlık ekiplerinin açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle ölüm oranlarında belirgin bir artış gözlemlediğini belirtti ve uluslararası toplumun sessizliğinin devam etmesi halinde, benzeri görülmemiş bir sağlık ve insani felaketin yaşanacağı uyarısında bulundu. Bakanlık uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler kurumları ve insan hakları örgütlerini bu katliamları durdurmak ve gıda, ilaç ve yakıtın güvenli ve düzenli bir şekilde ulaştırılması için insani koridorlar açmak üzere acil ve etkili adımlar atmaya çağırdı.

Sağlık Bakanlığı istatistikleri

Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçtiğimiz aylarda Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve kıtlık nedeniyle 70'ten fazla çocuk hayatını kaybetti. Son üç ayda insani krizlerin ikiye katlanmasıyla birlikte bu sayının belirgin bir artış gösterdiği belirtildi.

Son üç gün içinde, iki buçuk yaşından küçük 4 çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetti. Sonuncusu dün sabah, Gazze şehrinde yaşayan Cavid el-Enkar adlı çocuktu.

SCDFGRT
Gazzeliler, Han Yunus'taki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta yiyecek bulma zorluğunun yanı sıra su bulmakta da zorlanıyor (AP)

Saha'da İsrail, Gazze Şeridi'nde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını, evlerini ve çeşitli hedefleri bombalamaya devam ediyor. Dün yaklaşık 36 kişi öldü. Ölenler arasında, Hamas hükümetine bağlı Nusayrat Polis Merkezi müdürü Ömer Akl'ın ailesi de var. Akl'ın eşi ve tüm çocukları da öldü.

İsrail'in saldırılarında ölenlerin sayısı 7 Ekim 2023'ten bu yana 58 bin 765 kişiye, yaralıların sayısı ise 140 bin 485 kişiye yükseldi. İsrail'in geçen ocak ayında yürürlüğe giren ateşkesin ardından savaşı yeniden başlatması sonucu 18 Mart'tan bu yana ölenlerin sayısı 7 bin 938 kişi oldu.

90 hedef saldırıldı

İsrail ordusu dün öğleden sonra, hava kuvvetlerinin son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde 90 hedefi vurduğunu ve Gazze şehrinde kara operasyonlarını genişlettiğini açıkladı.

İsrail güçleri, özellikle Gazze ve Han Yunus şehirlerinin yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye el-Beled bölgesinde bombalama ve kara operasyonlarını genişletiyor. Bu bölgede ilk kez bu kadar kapsamlı bir kara operasyonu gerçekleştiriyorlar. Daha önce, şehrin bitişiğindeki Cibaliye mülteci kampında en az üç kez operasyon düzenlemişlerdi.

FGTHYU
Filistinliler Nuseyrat mülteci kampındaki bir dağıtım noktasında yiyecek bulmakta zorlanıyor (AFP)

İsrail, mevcut operasyonların amacının “Hamas”a askeri baskı uygulamak olduğunu söylerken, Gazze'deki siviller bu saldırıların bedelini ödüyor. Bu operasyonlar sonucunda hayatını kaybeden çocukların ve kadınların görüntüleri ortaya çıkarken, “Hamas” İsrail'i halkına karşı kasıtlı katliamlar yapmakla suçluyor.

İsrailli subaylar, Yedioth Ahronoth gazetesine, özellikle Doha'da devam eden müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda, operasyonlarını genişletmek için siyasi kadrodan onay beklediklerini söyledi. Gazze Şehri'nin orta ve batı kesimlerinde, çoğunluğu şehrin doğu kesiminden ve Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminden yerlerinden edilmiş yaklaşık 800 bin Filistinlinin yaşadığı bölgelerde operasyon planları olduğunu belirttiler.

Subaylar ayrıca, İsrail'in henüz kısmen girdiği Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat ve Deyr el-Belah bölgelerindeki kamplara düzenleme planları olduğunu da ifade etti.