Cezayir'de halk hareketi Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot edecek

Başkent Cezayir’de geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen protesto gösterilerinden bir görüntü (AP)
Başkent Cezayir’de geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen protesto gösterilerinden bir görüntü (AP)
TT

Cezayir'de halk hareketi Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot edecek

Başkent Cezayir’de geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen protesto gösterilerinden bir görüntü (AP)
Başkent Cezayir’de geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen protesto gösterilerinden bir görüntü (AP)

Cezayir’deki halk hareketi eylemcileri, yıl sonunda yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday gösterme fikrine sıcak bakmazken, İslamcı muhalif parti Toplumsal Barış Hareketi (MSP) liderleri arasında da seçimlere katılım hususunda bölünme yaşanıyor. Ancak muhtemel olarak cumhurbaşkanlığı yarışına, Abdul Rezzak Makri’nin dahil olması bekleniyor. Seçimlerin gerçekleşmesini destekleyen piartiler, “32. Cuma Hareketi” arifesinde eylemcilere 22 Şubat’tan bu yana talep edilen seferberliğin sözcüsü olarak seçimlere aday gösterme çağrısında bulundu.
Ancak geçen cuma günü düzenlenen protesto gösterileri sırasında söz konusu çağrıya olumsuz yanıt verilirken, “eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika rejiminin ömrünü uzatmayı amaçladığı” gerekçesiyle ilkesel olarak seçimlerin boykot edileceği belirtildi. Ayaklanmanın başlarında, demokratik seçimlere aday olarak çok sayıda isim öne sürülmüştü. Ancak ordu liderliğinin seçimlerin düzenlenmesi karşısında eylemciler tarafından öne sürülen koşulları reddetmesi, partizan olmayan siyasi aktivistleri aday gösterme fikrinden uzaklaştırdı. Eylemciler tarafından ortaya koyulan ilk şart, anayasanın gözden geçirileceği ve seçim yasası gibi bazı yasaların derinlemesine değiştirileceği en az bir yıllık bir geçiş dönemi üzerinde anlaşma sağlamaktı.
Hareketin sembolleri tarafından önerilen isimler olarak Mustafa Buşaşi ve önde gelen aktivist Kerim Tabu, “ordunun moralini bozma”  suçlamasıyla (Genelkurmay Başkanı General Kayid Salih’e karşı kullanılan ifadeler kastediliyor) birkaç hafta önce hapis cezasına çarptırıldı. Hareket, başta seçim hususu olmak üzere iktidardan gelen her türlü çözümü reddederek, tavrını daha da belirginleştirdi. Öte yandan Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih, eylemcilere “Cezayir’in içerideki ve dışarıdaki düşmanlarından talimat alan bir grup” nitelemesiyle saldırıda bulundu.
MSP, 28 Eylül’de “12 Aralık’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım konusunda karar almak için” üyelerini bir araya topladı. Parti kaynaklarına göre toplantıda, “ilk olarak, parti lideri Abdurrezzak Makri’nin aday gösterilmesi olasılığı, ikinci olarak eski parti lideri Abdulmecid Munasara’nın şiddetle savunduğu bir öneri olarak boykot ve üçüncü olarak da parti üyelerine seçimler karşısında istedikleri pozisyonu seçme özgürlüğünü bırakma” çerçevesinde üç olasılık ortaya çıktı.
Kaynaklara göre dördüncü bir olasılık olarak da “muhalefet partileri arasında ordunun adayına karşı, mücadeleye katılan bir aday hususunda uzlaşı sağlama” ihtimali üzerinde durulabilir.
Milletvekili ve MSP liderlerinden Nasır Hamdaduş, söz konusu uzlaşı hususunda “Ulusal uzlaşı adayının sorunu, Barış Toplumu Hareketi’nin iradesine ve kanaatine değil, aksine yönetim ve muhalefet gibi diğer tarafların irade ve kanaatine bağlı olmasıdır. Herkes, kişisel adaylık ya da parti adaylığı için rekabet ediyormuş gibi görünüyor. Adaylık formlarını geri çekmek için koşuşturmaya girmemizin nedeni de budur” dedi.
“Ulusal uzlaşı, cumhurbaşkanlığı öncesinde veya sonrasında Cezayir açısından en iyi çözüm olmaya devam ediyor” diyen Hamdaduş, sözlerinin devamında ise “Çünkü basit ifadeyle, ne kadar güçlü ya da seçimleri kazanma şansı ne kadar yüksek olursa olsun, hiçbir parti veya cumhurbaşkanı, tek taraflı ya da bireysel şekilde ülke için siyasi bir sorumluluk alamaz. Bu durum, özellikle de Cezayir’in finansal, ekonomik ve toplumsal durumunun karmaşıklığı, bugün ve yarın ülkenin karşılaşacağı siyasal, kurumsal ve anayasal kriz göz önünde alındığında daha da belirginleşiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan İslamcı Adalet ve Kalkınma Cephesi’nin, parti lideri Şeyh Abdullah Cabullah’ı seçimlere aday göstermeyeceğine dair güçlü göstergeler bulunuyor. Parti kadroları, Genelkurmay Başkanının seçim tarihine karar vermesinden bu yana son derece tartışmalı olan bu meseleyle ilgili net bir tavır ortaya koymak için 28 Eylül’de bir toplantı düzenledi.



İsrail, Suriye ile "hafif normalleşme" konusunda istekli değil

İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Bental Dağı'ndaki (Tel el-Gharam) İsrail ordusuna ait bir gözlem noktasından, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerin yönlerini gösteren tabelada bu şehirlerin uzaklıkları listeleniyor (AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Bental Dağı'ndaki (Tel el-Gharam) İsrail ordusuna ait bir gözlem noktasından, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerin yönlerini gösteren tabelada bu şehirlerin uzaklıkları listeleniyor (AFP)
TT

İsrail, Suriye ile "hafif normalleşme" konusunda istekli değil

İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Bental Dağı'ndaki (Tel el-Gharam) İsrail ordusuna ait bir gözlem noktasından, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerin yönlerini gösteren tabelada bu şehirlerin uzaklıkları listeleniyor (AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Bental Dağı'ndaki (Tel el-Gharam) İsrail ordusuna ait bir gözlem noktasından, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerin yönlerini gösteren tabelada bu şehirlerin uzaklıkları listeleniyor (AFP)

İsrailli siyasi kaynaklar Şarku'l Avsat'a, İsrail ve Suriye arasındaki görüşmelerin pozisyonlar arasında büyük bir uçurum olduğunu ortaya koyduğunu ve Şam'ın Golan Tepeleri'nden tamamen çekilme fikrini kabul etmediği sürece, İsrail'in normalleşme konusunda istekli olmadığını açıkladı.

Kaynaklar, İsrail'in, Suriye'nin normalleşmenin Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra işgal ettiği bölgelerden çekilmesiyle sınırlı “hafif” olacağı yönündeki tutumunu reddettiğini ve bu bölgelerin büyük bir kısmında kalma karşılığında “derin normalleşme” istediğini söyledi. Kaynaklar, İsrail'in Şeyh Dağları'nın tepelerinde ve Golan Tepeleri'nin doğusunda işgal ettiği dokuz bölgede kalmakta ısrar ettiğini vurguladı.

İsrailli kaynaklar, Suriye hükümetinin bu aşamada, İsrail ile “karşılıklı saldırmazlık” garantisi veren ve 1974 Kuvvetler Ayrılığı Anlaşması ile İsrail'in bu anlaşmada onaylanan sınır hattına çekilmesini temel alan bir güvenlik anlaşmasıyla ilgilendiğini doğruladı.