Yeni Sudan'da İslamcılar için fırsatlar var mı?

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir ve Sudan dini lideri Hasan et-Turabi (AFP)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir ve Sudan dini lideri Hasan et-Turabi (AFP)
TT

Yeni Sudan'da İslamcılar için fırsatlar var mı?

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir ve Sudan dini lideri Hasan et-Turabi (AFP)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir ve Sudan dini lideri Hasan et-Turabi (AFP)

Emani et-Tavil 
Sudanlı İslamcılar, bütün Arap dünyasında başkaları için mevcut olmayan bir fırsata sahiplerdi. Fakat Sudan devletinin bütün eklemlerine hâkim olmalarını mümkün kılacak uzun iktidar dönemlerinde siyasi projelerini gerçekleştirmekte başarısız oldular. Bulundukları dini pozisyondan ve ahlaki seviyeden sert bir şekilde düştüler. En göze çarpan unvanları ise muhtemelen devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in başkanlık konutunda ele geçirilen çeşitli para birimlerden yüksek meblağda nakit paranın bulunmasıydı. Bu, Sudan halkının camilerde onlara karşı gösterdiği tepkiyi ve onları minberlerden men etmelerini haklı kılar.
Sudan’ın içerisinde bulunduğu şu karmaşık sahnede, İslamcıların devrimci hareket ile olan etkileşiminin doğası hakkında birtakım sorular sorabilir. Onlar bir adamın çevresinde mi toplandılar? Ya da göreceli olsa da tutumlarında farklılıklar mevcut mu? Son olarak Sudan’daki siyasi akıbetleri ne olacak?
Öncelikle, Sudanlı İslamcıların dört hareket düzeyi arasında ayrım yapmalıyız. Bunlardan ilki, Ulusal İslami Cephe ve onların siyasi elitleridir. İkincisi, programlı suikast derecesine varacak şiddet eylemeleri gerçekleştiren cephenin gizli organizasyonudur. Bu, Sudan’ın ilk başkan yardımcısı olarak görev yapan Ali Osman Taha’nın varlığını ve hazır olduğunu açıkladığı organizasyondur. Üçüncü seviyede ise 2016 yılına kadar Turabi’nin liderliğini yaptığı Halk Kongresi Partisi ve Turabi’nin öğrencilerinden olan Gazi Selahaddin’in liderliğini yaptığı Reform Hareketi’dir. Gazi Selahaddin, rejim karşıtı protestolarda 200 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından 2013 yılında iktidardaki Ulusal Kongre Partisi'nden ayrıldı.
Öte yandan selefi gruplar ise Sudan dini haritasının yaklaşık yüzde 10’unu ellerinde bulunduruyorlar. Onlar, el-Cezire Eyaleti’nde yer alan Ebu Kuta, Sudan’ın doğusunda bulunan el-Fao, Damazin ve Kosti'nin yanı sıra bazı küçük yerler gibi uzak ve sınırlı bir alanı ellerinde bulunduruyorlar. Yakın zamana kadar Sudan selefiliği, Ensâr-i Sünne Cemaati ile sınırlıydı. Fakat Arap Afganları dalgasının ardından durum değişti. Usame bin Ladin’in de aralarında bulunduğu bu gruplar, 90’lı yılların başlarında el-Beşir’in açık kapı politikasıyla Sudan’a geldiler.
Elbette, Sudanlı İslamcıların dört düzeyi arasındaki bu ayrım, aralarında herhangi bir etkileşim olmadığı anlamına gelmiyor. Bunlar arasındaki etkileşimler, her bir tarafın diğerine karşı tutumunun netleşmesine ve Sudan'daki mevcut siyasi denklemin oluşmasına katkıda bulundu.
İslamcılar ve Sudan Devrimi
Ulusal İslami Cephe’ye bağlı olan gizli organizasyon, Sudanlı devrimcileri kuşatma girişimleri sırasında onlara karşı şiddet uyguladı. Cephe, bu yılın başından itibaren göstericilere karşı saldırılar gerçekleştirdi. Özellikle sol cenahtan olan bazı gençlere karşı sistematik suikastlar düzenledi. Ayrıca ordu komutanlığı çevresinde oturma eylemi gerçekleştiren göstericilere 7 Nisan gecesi saldırdılar. Bu organizasyon, 90'lı yılların başında, hareketin iktidarı elinde bulundurduğu dönemde faaliyetlerine başladı.
Ayrıca lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan bu organizasyon, büyük miktarda finansal destek alıyor ve güvenlik ve istihbarat makamını elinde bulunduran devlet liderleri tarafından denetleniyordu.
Ulusal Cephe’nin bu gizli organizasyonu, 1999'da Beşir ve Turabi arasında yaşanan bir anlaşmazlığın ardından bölündü. Organizasyon’un Beşir’e bağlı olan bölümü, güvenlik ve istihbarat servisinin bir parçası olarak resmiyet kazandı. Bu gizli askeri organizasyonun rolü, yakacak yardımının kaldırılmasını reddeden halkın 2013 yılının Eylül ayında gerçekleştirdiği gösterilerde daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Protestocularla karşı karşıya gelen organizasyon, kullandığı gerçek mermiler ile 200 Sudanlının hayatını kaybetmesine sebep oldu.
Her ne kadar devrimci hareketin başarılı olmasının ardından söz konusu organizasyonun unsurlarından bazılarının tutuklanması ve organizasyona ait silah deposunun ortaya çıkarılmasında başarılı olunsa da, İslamcıların siyasi kanadı halen Sudan arenasındaki etkinliğini sürdürüyor. Ayrıca devletin ekonomik ve bürokratik düzeylerdeki ağırlıklarını koruyor.
Sudanlı genç İslamcıların Sudan'daki siyasal İslam sahnesindeki yeni inkâr edilemez. 2016 yılına kadar Hasan el-Turabi’nin liderliğini yaptığı Halk Kongresi Partisi’ndeki gençler, devrimci harekete katıldılar ve rejimin onları bastırmaya çalıştığı dönemde kitlesel alaylara dahil oldular. Bu kadrolar Sudan devrimi öncesinde Ulusal Kongre Partisi ile olan ittifakın bozulmasını talep ettiler. Bu koalisyon, 2013 yılında Müslüman Kardeşler'in iktidardan uzaklaştırılmasının ardından Mısır'ın Sudan'daki İslamcılara karşı bir darbeye destek olacağı korkusuyla oluşturuldu. Öte yandan Halk Kongre Partisi ve Reform Hareketi, 19 Aralık 2018'de oluşturulan Özgürlük ve Değişim Koalisyonu’nda yer almadılar.
İslamcılar ve askeri konsey
Öte yandan Ulusal İslami Cephe ve onların iktidar partisi çevresindeki müttefikleri, büyük denklemde kendilerine bir yer edinmek, geleceğin bir parçası olarak cephenin politik ve ekonomik çıkarlarını korumak için net bir tutum benimsediler. Oturma eylemini kırma operasyonlarında başarısız olmalarının ardından Savunma Bakanı Avad bin Avf’a, Beşir’in istifasını ilan etmesini ve kendisinin oluşturulacak geçişi askeri konseyin başına geçmesini teklif ettiler. Attıkları bu adımda da başarısız oldular ve sahneye General Abdülfettah el-Burhan çıktı. Ancak bu geçici başarısızlık, askeri konseye, özgürlük ve değişim koalisyonu ile olan ilk anlaşmalarından geri çekilmeleri için baskı yapmalarını engellememiş olabilir. Askeri geçiş konseyi, yasama meclisinde özgürlük ve değişim koalisyonun yüzde 67’lik bir orana sahip olacağının kararlaştırıldığı anlaşmadan geri adım attı.
Sudan denklemindeki iç ve dış faktörler
Üç değişken, İslamcıların siyasi sahnedeki konumunun zayıflamasına neden oldu. Bu değişkenlerin ikisi yerel diğeri ise bölgesel niteliktedir. Bu iki yerel değişkenden ilki, İslamcıların oturma eyleminin kırılmasına yönelik gerçekleştirilen operasyonlara olan katkısı, ikincisi ise ordudaki unsurlarının askeri konseye karşı yapılan darbe girişimine olan katkılarıdır.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabi'dan çevirdiğini haberine göre değişkenlerden ilki, önümüzdeki zamanda soruşturmaların konusu olacak. Diğer yerel değişken ile ilgili olarak askeri konsey, iki kez kendisine karşı darbe girişimi gerçekleştirildiğini açıkladı. Bu girişimler gerek ordu gerekse de güvenlik birimlerindeki komutanların değiştirilmeleri ve görevden alınmalarıyla sonuçlandı. Temmuz ayındaki ikinci darbe girişiminin ardından ise Ulusal Kongre Partisi liderlerinden Emin Hasan Ömer ve Seyyid el-Hatib’in aralarında bulunduğu birçok İslamcı lider tutuklandı.
Söz konusu iki yerel değişkenin yanı sıra bölgesel nitelikli üçüncü bir değişken ile ilgili olarak şunlar ifade edilebilir:
“Ordu genel komutanlığı önünde gerçekleştirilen oturma eylemini kırma operasyonlarına eşlik eden cinayet ve tecavüzlerin ardından askeri konsey ile özgürlük ve değişim koalisyonu arasında derin bir çatlak oluştu. Bu durum, çatlağın onarılması amacıyla Afrika Birliği’nin (AfB) ve Etiyopya’nın harekete geçmesine zemin hazırladı. Nitekim çatlak, taraflar arasındaki müzakerelerin askıya alınmasına ve ülkedeki durumun kötüleşmesine yol açacak bir tehdidin ortaya çıkmasına neden oldu. Sudan, sahip olduğu jeopolitik konumu ile Nil Havzası, Kızıldeniz, Sahel ve Sahra bölgelerinin güvenliği hususunda oldukça kilit bir rol oynuyor.”
Genel olarak bölgedeki İslamcıların geleceği, sivil siyasal partilere dönüşme kabiliyetlerine bağlıdır. Ayrıca güç elde etme fikrinden de vazgeçmeliler. Tunus’taki Nahda Hareketi'nin deneyimi, söz konusu konsepte en yakın olanıdır. Sudan özelinde ise ülkenin siyasi sahnesine daimi bir katılım sağlanması ve bir dereceye kadar istikrar kazanılması için ilk adım olarak Ulusal İslami Cephe’nin feshedilmesi talep edilebilir. Öte yandan egemenlik konseyi dahilinde bulunan askeri bileşen ile sivil kanat arasındaki iç dengeler üzerine oynamak ve geçici hükümete baskı yapmak, Sudan’ın kısa vadede bedelini ödeyeceği bir duruma sebep olur. Orta vadede ise Sudan'daki siyasi İslam'ı sonunu getirir. Nitekim siyasal İslam, Sudan ve bölgenin politik tarihinin bir parçası olarak gerek teorik gerekse de pratik düzeyde güven kaybı yaşadı.



Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
TT

Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)

Bugün, Liamin Zerval’ın Cezayir’de Cumhurbaşkanlık seçimlerini kazanmasının 30. yıldönümü. 1991’de Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimlerin iptalinin ardından yaşanan krizin ardından, Zerval’ın sandığa gitme kararı Cezayir siyasetinde bir dönüm noktası oldu. O dönemde muhalifler, ordu destekli yönetimin halk desteğinden yoksun olduğunu belirtiyordu. Zerval ise bu argümanı ortadan kaldırdı.

Bu karar büyük bir risk içeriyordu. Kan gölüne dönen Cezayir’de silahlı gruplar oy kullanacakları tehdit ediyor, ana muhalefet partileri ise seçimleri boykot çağrısıyla sabote etmeye çalışıyordu. Buna rağmen Zerval meydan okudu. Cumhurbaşkanlığı kazan sürpriz olmasa da, halkın tehditlere rağmen sandığa gitmesi ve yüksek katılım sağlaması büyük bir sürprizdi. Bu, “terör korkusunu” yıkmak anlamına geliyordu.

Zerval, böylece Cezayir yönetimine bir tür “meşruiyet” kazandırarak terör dönemini sona ermeye başladı. Ertesi yıl düzenlenen parlamento seçimleriyle 1991’de iptal edilen seçimlerin etkisi tamamen silindi. Ordu, silahlı grupları yenilgiye uğrattı ve çoğu, Zerval’ın halefi Buteflika’nın 1999’da çıkardığı af yasasından yararlandı.

Bugün genç kuşaklar, 1990’ların kanlı dönemini ve Zerval’ın seçim zaferinin önemini hatırlamayabilir. “Şarku’l Avsat”, İngiltere Ulusal Arşivi’nden ortaya çıkan belgeler ışığında, 1995 Kasım’ında Zerval’ın zaferini mercek altına alıyor.

de
1995 Cezayir seçimlerinin sonuçlarına ilişkin İngiliz belgesinin bir kopyası (Şarku’l Avsat)

Gizli belgeler, Zerval’ın zaferinin Batı’da kafa karışıklığı yarattığını gösteriyor. Fransa, resmi olarak “tebrik” mesajı göndermekten kaçındı; İngiltere ise Kraliçe II. Elizabeth’in mesaj göndermesini uygun bulmadı, ancak Başbakan bir tebrik iletecekti.

17 Kasım 1995 tarihli bir İngiliz belgesine göre, Zerval oyların %61,34’ünü alarak kesin bir zafer kazandı. Belgede, üç yıldır süren terör ve baskıya rağmen katılımın %75 ile beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Katılım özellikle kadınlar ve gençler arasında yüksekti; bu da yönetim için açık bir mesaj taşıyordu: “Sessiz çoğunluk, laik bir devlette barış içinde yaşamak istiyor.”

Rakip aday Mahfuz Nahnah ise oyların yalnızca %25,38’ini alabildi; yani seçmenlerin büyük çoğunluğu İslami yönetimi reddetti. Ana muhalefet partilerinin boykot çağrısı işe yaramadı; aksine, rejim bu durumdan fayda sağladı. Seçimin meşruiyeti beklenenden daha güçlüydü ve boykot eden partiler uzlaşma mesajları verdi.

Seçimlerin güvenli ve düzenli geçmesi için geniş çaplı askeri ve polis önlemleri alındı. Bazıları seçimlere hile karıştırıldığını iddia etse de, belgeler sürecin dürüst ve şeffaf olduğunu, sonuçların teknik olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak analistler, Zerval’ın askeri desteğin gölgesinden çıkıp çıkamayacağı konusunda temkinliydi.

Belgeler göre , Zerval’ın hem diyalog hem de terörle mücadeleye dayalı ikili politikayı sürdüreceğini, ancak önceliğinin terörle mücadele olacak. 1996 parlamento seçimleri, boykot eden muhalefet için bir teşvik unsuru olabilirdi, ancak İslami Kurtuluş Cephesi’nin yeniden rehabilitasyonu uzak durdu. Uzun vadeli istikrar konusunda sosyal ve ekonomik sorunların çözülmemiş olması endişe yarattı.

Uluslararası tepkiler “temkinli iyimserlik” şeklindeydi. Avrupa Birliği, yüksek katılım ve şiddetsiz seçimlerden memnundu ve reform programlarına desteğini sürdürmeyi planlıyordu.

Fransa, resmi olarak ılımlı bir tepki verdi; Chirac mesaj gönderecek, ama “tebrik” kelimesini kullanmayacaktı. Özel olarak, Fransız hükümeti sonuçtan memnundu; yüksek katılım, İslami Kurtuluş Cephesi ve Sosyalist Güçler Cephesi’ni zayıflatmıştı.

İngiltere başbakanı tebrik mesajında siyasi diyaloğa başlama isteği ve İngiliz şirketlerinin (BP’nin milyar dolarlık ihaleye girmesi) çıkarlarına değindi. Kraliçe’nin mesaj göndermesi ise askeri rejimin sicili nedeniyle uygun görülmedi.

Zerval’ın 30 yıl önceki zaferi, Cezayir’de terör korkusunu aşan bir halk iradesinin simgesi olarak tarihe geçti.


Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
TT

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos, Sudan'daki savaşı ‘dünyanın en büyük insani krizi’ olarak tanımladı. Boulus, Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada diplomatik çabaların barışa doğru ilerleme sağlamasını umduğunu söyledi.

Sudan’da 2023 yılının nisan ayında Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.

HDK, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında, Sudan’ın Darfur bölgesinin batısında yer alan stratejik öneme sahip olan Faşir şehrini 18 ay süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Bu süreçte toplu katliamlar ve cinsel şiddet olayları yaşandığına dair haberler basına yansıdı.

dsfrg
Faşir’deki çatışmalardan kaçarak Tavile’deki bir mülteci kampına sığınan çocuklar, 3 Kasım 2025 (AP)

Boulos, Katar’ın başkenti Doha'da AFP’ye, Sudan'daki çatışmanın ‘günümüz dünyasındaki en büyük insani kriz ve en büyük insani felaket’ olduğunu söyledi.

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faşir’de özellikle son iki-üç hafta içinde yaşananları ve o videoları hepimiz gördük. O haberleri gördük. Bu zulümler kesinlikle kabul edilemez. Bu durum bir an önce sona ermeli.”

Washington, savaşan tarafları Sudan'da ateşkes ilan etmeye çağırdı.

Ordu yanlısı Sudan hükümeti, ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili toplantının ardından savaşa devam edeceğini açıkladı.

HDK ise arabulucuların insani ateşkes önerisini kabul ettiğini duyururken, savaşmaya devam ediyor.

ABD'nin Sudan'daki arabulucu ortaklarıyla birlikte her iki tarafı da ‘üç aylık insani ateşkes’ üzerinde anlaşmaya çağırdığını söyleyen Boulos, ‘ateşkesin tartışıldığı ve müzakere edilmek üzere olduğunu’ belirterek, Tarafları bu öneriyi kabul etmeye ve gecikmeksizin derhal uygulamaya koymaya çağırdıklarını söyledi.

xssadf
Faşir’deki HDK üyeleri (AFP)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, geçtiğimiz eylül ayında, önce insani yardım için ateşkes, ardından kalıcı ateşkes ve sivil yönetime geçiş için ortak bir bildiri yayınladı. Ancak bildiride savaşan tarafların hiçbirinin geçiş sürecine katılmayacağı belirtildi.

Boulos, ABD’nin ortaklarıyla birlikte, sivil yönetime geçiş de dahil olmak üzere daha geniş kapsamlı plan konusunda ‘önümüzdeki haftalarda bazı ilerlemeler kaydetmeyi’ umduğunu belirtti.

ABD’li yetkili, ‘en büyük önceliğin insani boyut ve insani ateşkes olmaya devam ettiğini’ vurguladı.


Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
TT

Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)

Irak’ta geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde sadece Basra'daki Fav-Zaho İttifakı adayının bir sandalye kazandığı muhalefet kanadındaki üç ittifakın ezici bir yenilgiye uğramasıyla yeni parlamentoda sivil güçlerin temsiliyeti tamamen ortadan kalktı.

Sivil ittifaklar arasında Bedil, Sivil Demokratik Hareket, Fav-Zako ve Medeniyyun yer alıyordu ve yaklaşık 389 aday vardı. Ancak bu adayların çoğu, ittifak liderlerinin ‘sıfır’ olarak nitelendirdiği sonuçlar aldı.

Adaylar, geleneksel partilerin sahip olduğu etki ve finansman ağlarının belirleyici bir rol oynadığını, sivil güçlerin ise iç çekişmelerden ve zayıf organizasyon ve finansmandan şikayet ettiğini söylediler. Ayrıca, destekçileri arasındaki güven eksikliği ve katılımın azalmasının kazanma şanslarını düşürdüğünü de eklediler.

Adaylar, yenilgilerinin ‘seçimler adaletsizliğin olması’, siyasi finansmanın denetlenmemesi ve nüfuzlu grupların seçmenler üzerinde baskı kurmasından kaynaklandığını söylediler.