Cezayirli kadınlar, cumhurbaşkanı olmak istemiyor mu?

Bir sokaktaki ulusal bayrağa sarılı 2 Cezayirli kadın (AFP)
Bir sokaktaki ulusal bayrağa sarılı 2 Cezayirli kadın (AFP)
TT

Cezayirli kadınlar, cumhurbaşkanı olmak istemiyor mu?

Bir sokaktaki ulusal bayrağa sarılı 2 Cezayirli kadın (AFP)
Bir sokaktaki ulusal bayrağa sarılı 2 Cezayirli kadın (AFP)

Atıf Katadra
Cezayir’deki Aralık ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacaklarını  açıklayan 100 kişilik listede yalnızca 4 Cezayirli kadının ismi bulunuyor.
Aday listesinde yer alan kadınların sayısının düşük olması, kadınların siyasi hayata katılımını teşvik eden yasalara aykırı bir durum olarak yorumlandı.
Bağımsız Seçim Otoritesi’nden bir medya sorumlusu olan Ali Zira, Independent Arabia’dan Atıf Katadre’ye yaptığı açıklamada, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan kadınları ve seçimlere kaç kişinin aday olduğunu belirtti.
Söz konusu dört kadın adaydan hiçbirinin, bir siyasi partiye mensup olmadığı ifade edildi.
Luisa Hanun istisna
İşçi Partisi Genel Sekreteri Luisa Hanun, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin son turlarında art arda 3 defa yer alan kadın figürlerden biri. İlk kez eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın ikinci döneme hazırlandığı 2004 yılında Cezayir’deki cumhurbaşkanlığı yarışına katıldı.
Hanun, daha sonra 2009 ve 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yer aldı. Bu tarihler, Buteflika’nın Ekim 2008’de cumhurbaşkanlığı görev süresine dair kısıtlamaları kaldırarak ülkenin anayasasında değişiklik yapmasının ardından üçüncü ve dördüncü cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdüğü tarih.
Cezayir arenasında Zubeyde Asul ile Adalet ve Beyan Partisi Genel Başkanı Naime Salihi başta olmak üzere, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini reddeden ve mevcut anayasa metninin dışındaki seçenekleri savunan kadınların önderlik ettiği bazı partiler bulunuyor. Naime Salihi, henüz cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin herhangi bir pozisyon ortaya koymadı.
Buteflika… Kadınlarla anlaşma
Buteflika’nın kadınların siyasi hayatta yer almasına verdiği önem, kadınların cumhurbaşkanlığı yarışında hak sahibi olduklarını belirtmek için yükselttikleri sesi de yansıtıyordu. Nitekim Buteflika’nın yönetimde olduğu 20 yıllık dönem, kadın hakları aktivistleri tarafından “önemli bir süreç” olarak nitelendirildi. Öyle ki Buteflika, 2006 yılında aile hukukunu yeniden ele alarak, kadınların siyasi hayata katılımı ve boşanan kadınlara tazminat ödenmesi hususlarında yeni bir yasa çıkarmıştı.
Eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika tarafından 2011 yılında ortaya koyulan “acil” siyasi reform paketi kapsamında kadınların parti listelerine alınması teşvik edilerek siyasi hayata katılmasını sağlayan yeni bir yasa hazırlanmasına karar verildi. O dönemde Arap Baharı’ndan kaçmak için bir manevra olarak görülen bu reform paketi, kadın adayların, toplam aday sayısının yüzde 30’undan az olmamasını zorunlu kılıyordu.
Bugüne kadar yürürlükte olan yasaya aykırı davrananlar, iki cinsiyeti eşit gören anayasa maddesinin aksine kadınları, “yetersiz bir unsur” olarak nitelendirirken, onlara parlamento ve seçilmiş konseylerde yalnızca yüzde 30’luk bir kota veriyor. Cezayir’in çoğu vilayetindeki siyasi prosedürlerin “aşiret ve kabile” mantığına dayandırılması ise çok sayıda partinin, bünyesinde kadınları barındırmasını zorlaştırıyor.
Eleştirilere rağmen Buteflika’nın yasası, uluslararası açıdan da kabul görürken Cezayir, kadınlara parlamento üyeliği hakkı veren Arap ülkelerinde önemli adımlar atılmasını sağladı. Öyle ki kadınlar, 2012 yılındaki parlamento seçimlerinde 462 sandalyeden 146’sını kazandı.
Partilerde sorun
Cezayir Kadınlar Birliği Genel Sekreteri Nuriye Hafsi, sorunun yasada değil partilerde olduğunu dile getirdi. Partilerin, iç faaliyetlerde kadınları cesaretlendirmemesinin asıl sorun olduğunu söyleyen Hafsi, “Yürürlükteki yasa, parlamentodaki seçilmiş konseyler, belediyeler, vilayet meclisleriyle ilgilidir, bu süreçte kadınlar için bir kota uygulanması mantıklı olmadığı için liderlikleri ilgilendirmez” dedi.
Öte yandan siyasi sosyolog Dr. Muhammed Tayyibi ise “Cezayirli kadınların bıkkınlığı, kadınları yarım insan olarak gören eski toplumsal geleneklerden kaynaklanıyor. Cezayir’deki kadınların siyasi tecrübesi, derin değil aksine moderndir. Şu ana kadar elde edilenler tatmin edicidir. Ancak yasal, ahlaki ve toplumsal açıdan incelenmeye ihtiyaçları var” ifadelerini kullandı.
Birçok parti, kadınların siyasi hayata katılımını teşvik eden yasayı, “kadınları erkeklerle rekabet edebilecek kadar yetenekli olmayan “engelli” bir unsur olarak sınıflandırmış haksız bir yasa olarak görüyor. Bu bağlamda Barış Derneği Hareketi’nin eski başkanı Ebu Cerra Sultani, sorunun, siyasi olmaktan ziyade toplumsal olduğunu belirtti. Sultani ayrıca, sürecin yasallaştırılması için harekete geçmeden önce ilk olarak kadınların siyasi hayata katılımı için toplumsal adımların gerektiğini vurguladı.



Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.


Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)

İsrail ordusu bugün Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas militanını hedef aldığını açıkladı.

İsrail ordusu, Shin Bet güvenlik servisiyle birlikte yaptığı ortak açıklamada, “Kısa bir süre önce, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Şin Bet, Gazze Şehri bölgesinde üst düzey bir Hamas teröristini hedef aldı. Son birkaç aydır Hamas'ın yeteneklerini ve silah üretim kapasitesini yeniden inşa etmek için çalışıyordu” ifadeleri yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail haber sitesi Ynet’ten aktardığına göre operasyonun hedefinde, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları Komutanı Raid Saad vardı.

Filistin Enformasyon Merkezi ise Gazze şehrinin batısındaki Nablusi Kavşağı yakınlarında sivil bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört kişinin öldüğünü duyurdu.

El-Aksa TV daha önce Gazze şehrinin güneybatısında patlamalar duyulduğunu bildirmişti.