Sadr, Sistani'ye meydan okuyor, İran ise beklemede

Irak Parlamentosu’ndaki ‘Sairun Bloğu’nun lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
Irak Parlamentosu’ndaki ‘Sairun Bloğu’nun lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
TT

Sadr, Sistani'ye meydan okuyor, İran ise beklemede

Irak Parlamentosu’ndaki ‘Sairun Bloğu’nun lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
Irak Parlamentosu’ndaki ‘Sairun Bloğu’nun lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)

Hasan Fahs*
Necef’te bulunan en büyük Şii otorite  Ayetullahuzma Ali Sistani’nin, halkın protesto gösterilerinin ardında Irak sokaklarında meydana gelen kriz karşısındaki tutumunu açıkladı.
Sistani; reform, yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluk yapanların yargılanmasını talep ediyor. Dini mercinin bu tutumu, Irak'taki bazı siyasi partilerin, özellikle de Sadr Hareketinin lideri Mukteda es-Sadr'ın beklentilerini karşılamadı.
Sairun ittifakının lideri ve mevcut hükümetteki en büyük bloğa sahip olan Mukteda es-Sadr aynı zamanda Irak siyasetine yön veren en etkili kişi olarak kabul edilmektedir.
Adil Abdulmehdi’nin krize ve protestocuların taleplerinin karşılanması şeklindeki çözüm önerilerine yönelik, perşembe ve cuma gecesi, yaptığı konuşmadan bir gün önce Irak’ta en üst Şii otoritenin konuyla ilgili benimseyeceği tutum hakkında bir takım tahminlerde bulunuldu.
Sistani’nin konu ile ilgili yaptığı açıklamalar, Irak’taki bazı siyasi blokların duymak istediği dibi değildi. Dini merciin, reform ve hesap verilebilirlik konusunda sınıfta kalan, hükümette üslendiği rolü yerine getirmek yerine yalnıza birtakım basit kararlar alan Abdulmehdi’yi istifaya zorlaması bekleniyordu.
Reform politikalarının başarılı olup olmamasına bakılmaksızın Abdulmehdi, halkın önceden beri biriken ve kronik hale gelen taleplerini karşılama ve siyasi tabakaya yönelik itirazlarını dikkate alma noktasında başarısız oldu.
Abdulmehdi, yaptığı bir konuşmasında eleştiri oklarını mevcut siyasi sürece ortak olan diğer siyasi partilere yöneltti. Kendisinin bu duruma düşmesinde diğer siyasi partilerin kilit rol oynadığını belirtti.
Abdulmehdi başbakanlık koltuğuna oturduğu andan itibaren koalisyon ilkesine göre hareket edildi.
Abdulmehdi parlamentodaki uzlaşının sonucu olarak iktidara gelse de kendisinin Meclis’te bağımsız bir nüfuzu bulunmuyor.
Irak’ta protesto gösterileri ile başlayan krizin patlak vermesinin ardından Abdulmehdi, krizi parlamentoya taşıyarak anlaşmanın ortadan kaldırılması yönünde hareket etmek istedi.
Abdulmehdi, ülkedeki toplumsal ve güvenlik alanındaki gerilemenin sorumluluğunu parlamentodaki siyasi bloklara yüklüyor. Abdulmehdi, parlamentodaki siyasi bloklardan kabinesini tamamlaması için olağanüstü yetkiler istedi. Bu, Abdulmehdi’nin, parlamentoyu oluşturan siyasi bloklar arasındaki eşitlik anlayışından uzak, yeni temellere dayanan ve hegemonyasını hakim kılmasını sağlayacak bir hükümet kurmasına yol açabilir.
Konuşmasında, uluslararası ve bölgesel ilişkilerde elde ettiği başarılardan ve Irak'ı tekrar uluslararası arenada etkin kılmak için hükümetiyle birlikte yürüttüğü çabalardan bahsetti. Başarı elde etmekten aciz olmadığını, dış siyasetteki başarısının bunun bir kanıtı olduğunu söyledi.
Abdulmehdi, parlamentoyu oluşturan siyasi blokların Sistani tarafından dolaylı olarak suçlanmasının ardından güçlü görünmeye çalıştı. Abdulmehdi’nin konumu Sistani’nin aynı yönde bir tutum benimsemesi sonucu daha da güçlendi.
Dini otorite, meclisteki siyasi blokları engelleme politikası yerine hükümetin ve kurumlarının işini yapması, halkın haklı taleplerinin yerine getirebilmesi için yardımcı olmaları konusunda çağrıda bulundu. Sistani, “Söz konusu siyasi bloklar, yargıyı ele geçirip cezai uygulamaların gerçekleştirilmesini engellemek suretiyle, yolsuzluğa bulaşanların cezalandırılması ve halkın gasp edilen mallarının geri alınmasının önüne geçiyor” dedi.
Abdulmehdi ve Sistani’nin açıklamalarındaki bu uyum Sairun bloğu gibi bazı siyasi blokları kışkırttı ve Abdulmehdi'ye ve parlamentoya karşı tansiyonun yükselmesine sebep oldu. Söz konusu siyasi bloklar güçlerinin yetersiz olduğu ve durumu dini otoritenin aleyhine çeviremeyeceklerini bildiği için Sistani ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçındı. Haşdi Şabi’yi temsil eden “Fetih” bloğu da fırtınaya karşı direnemeyip Sistani’nin açıklamalarına bağlılığını ilan etti. Dini mercinin taleplerini yerine getirme ve bu doğrultuda yapılması gerekenleri yapma konusunda bağlılığını dile getiren Fetih bloğu, Başbakanın çağrılarına da uyacaklarını belirtti.
Mukteda es-Sadr'ın liderliğini yaptığı Sadr hareketi başkent Bağdat’taki ve diğer şehirlerdeki gösterilere alenen katıldığını açıklamasa da gösterilere katılan en geniş çaplı gösterici kitlesi attıkları sloganlarla Sadr hareketine mensup olduklarını ortaya koyuyorlardı. Sadr hareketinin tutumunu açıkça ortaya koymaması, olayların sonucunu bekleme seçeneğini tercih etmesi sebebiyledir. Dini otoritenin Abdulmehdi'ye dolaylı şekilde destek vermesi, Mukteda es-Sadr'ı doğrudan tutumunu açıklama seçeneğine itebilir. Abdulmehdi, parlamentodan koalisyondan uzak tek başına hükümet kurabileceği yetkiler istedi. Bu, parlamentodaki bloklar arasında pozitif yankıların bulunması durumunda gerçekleşebilir. Abdulmehdi’nin çağrısına sadece Hamis el-Hancer liderliğindeki Ulusal Eksen İttifakı yanıt verdi. Bu durum parlamentonun çalışmalarını durdurabilir ve yeni bir erken seçime gidilmesine neden olabilir. Böyle olması halinde Abdulmehdi’nin hükümeti iş çevirme hükümetine dönüşebilir. Bu adım da eğer istenen sonuçları vermezse Sadr, kendisini hükümeti istifaya çağırıp erken seçim çağrısı yapma seçeneği ile karşı karşıya bulacak. Mukteda es-Sadr'ı bu duruma düşüren sebep; Ayetullahuzma Sistani’nin, seçimlerin yapılmasının zorluğu ve parlamento ve hükümetin feshedilmesi gibi durumlar sebebiyle Irak’ın anayasal bir boşluk haline doğru savrulmasını engellemek amacıyla çaba göstermesidir. Dolayısıyla yeni bir hükümet kurmak zor olabilir ve sokağın öfkesi patlayabilir. Bu da Irak’ın yeni bir savaşa girmesine ve kalan topraklarının ve kurumlarının yıkılmasına neden olabilir.
Sadr’ın, tansiyonu yükseltme seçeneğine başvurması İran tarafı için bir endişe kaynağı haline gelebilir. İran, protesto gösterileri başladığından beri iki görüşü benimsedi.
Birincisi; göstericilerin talepleri onlar için doğal bir haktır, hükümet ve siyasi bloklar bu talepleri stratejik bir plan doğrultusunda yerine getirmelidir.
İkincisi; talimatlarını ABD ve İngiltere büyük elçiliklerinden ve özellikle Riyad ve Abu Dabi olmak üzere çeşitli Arap başkentlerinden alan Iraklı sivil ve laik güçlerin Tahran'ın müttefiklerine karşı komplo kurduğuna inanmak.
Söz konusu başkentler, İran’a düşman olan bir rejim ve otoriteyi iş başına getirmek ve ABD programının uygulanması için mevcut siyasi sürece darbe indirmek istiyorlar.
Tahran’ı en çok korkutan durum Irak’ta askerin tekrar iktidarı ele geçirmesi. Bu, İran rejiminin hiçbir şekilde kabul edemediği bir durum. İran, 2003'te, güneybatı sınırındaki ABD varlığı sebebiyle doğrudan bir tehdit hissetti. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi ABD’nin Irak’taki varlığı karşısında sessiz kalınmasında bir etkendi. Aynı şekilde ABD varlığına karşı mücadele için yapılan planların hedefine ulaşamaması ve başarısız olması da Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından kaynaklanıyor. Necef’teki dini merciin tutumu yönetimin yeniden militarize edilmesi yönündeki çabaların başarısız kılınmasını ve Tahran’a yönelik yeniden bir tehdit ve meydan okumayı içeriyor.
Sistani’nin tutumunun ardından, Abdulmehdi’nin takındığı tutumun sert olduğu ve istifa seçeneğinin söz konusu dahi olmayacağı görülüyor. İran, Kudüs Gücü vasıtasıyla, kendisine tabi olan kuvvetleri ve grupları Abdulmehdi ile tam bir işbirliği yapmaya zorlayacak. Bu adım İran’ın durumu kontrol altına almasında yardımcı olacak.
Bu bağlamda ortaya şöyle bir soru çıkıyor; Daha birkaç gün önce İran'ı ziyaret eden ve Tahran rejimi lideri Ali Hamaney ile görüşen Mukteda es-Sadr, hükümetin istifasını ve parlamentonun feshedilmesini nasıl isteyebilecek?
Bu durum Irak hükümetinin istikrarını isteyen İranlılara yönelik açık bir meydan okuma olarak görülebilir.
Irak’ın istikrarı, Washington ile mücadele döneminde olan Tahran’ın bu merhaleyi aşmasına imkan verebilir. Abdulmehdi’ye karşı sert bir tutum benimseyen Sadr’ın İran’dan karşı tepkiler almaması, Necef’teki dini otorite ile karşı karşıya kalması pahasına değişim seçeneğine gitmesine yol açabilir mi?
Independent Arabi'da yayınlanan makale*



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.