Bir CIA ajanının gözünden Kral Hüseyin: Komplocularını affetmek kralların şanındandır!

Jack O’Connell ‘King’s Counsel’ (Kral’ın Danışmanı) adlı kitabında savaş, casusluk ve diplomasiyle ilgili anılarını anlatıyor (Independent Arabia)
Jack O’Connell ‘King’s Counsel’ (Kral’ın Danışmanı) adlı kitabında savaş, casusluk ve diplomasiyle ilgili anılarını anlatıyor (Independent Arabia)
TT

Bir CIA ajanının gözünden Kral Hüseyin: Komplocularını affetmek kralların şanındandır!

Jack O’Connell ‘King’s Counsel’ (Kral’ın Danışmanı) adlı kitabında savaş, casusluk ve diplomasiyle ilgili anılarını anlatıyor (Independent Arabia)
Jack O’Connell ‘King’s Counsel’ (Kral’ın Danışmanı) adlı kitabında savaş, casusluk ve diplomasiyle ilgili anılarını anlatıyor (Independent Arabia)

ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) Ürdün’deki üssünün başında olan Jack O’Connell’ın Ortadoğu'daki savaş, casusluk ve diplomasiyle ilgili hatırlarını kaleme aldığı ilginç kitabını daha da değerli kılan onun CIA’deki ‘fiili görevinin sona ermesinin’ ardından merhum Ürdün Kralı Hüseyin'in danışmanlığını yaptığını belirtmesiydi.
O’Connell, kitabına 1958 yılında Kral Hüseyin’le olan görüşmesini anlatarak başlıyor. Görüşmede, yaklaşık 22 Ürdün subayının genç Kral’a karşı kurduğu komployla ilgili ayrıntılı bir rapor sunduğunu aktaran ve o dönem CIA ajanı olan O’Connell, bunun Kral’ın tahttan indirilmesine yönelik bir komplo olabileceği ve konunun ciddiyeti açısından Kral’a istihbarat şefiyle iletişim kurarak bilgi alıp almayacağını sorduğunu aktarıyor. Kral, O’Connell’a kendisini şok eden bir cevap veriyor: “Bana bak! İstihbarat biriminin başı benim.” O’Connell sonunda 22 subayın mahkemeye çıkarıldığını ve bu subaylardan bazılarının Kral’ın politikası ve yüceliği sayesinde affedilerek evlerine döndüklerini de ekliyor.
Anılarını anlatırken Mısırlılar ve Ürdünlüler arasındaki ilişkilerde bir noktada çöküş yaşandığını belirten O’Connell şöyle devam ediyor;
“Mısır ile Ürdün arasındaki ilişkiler kesildikten sonra Mısırlılar Amman büyükelçiliğini boşalttılar ve ABD istihbaratı, büyükelçiliğe dinleme cihazları yerleştirdi. Ancak Mısırlılar geri döndüğünde, beklentilerin aksine başka bir binaya taşındılar. Böylece eski büyükelçilik binası tüm dinleme cihazlarıyla birlikte bomboş kaldı.”
Mısır-Ürdün ilişkileri ve ABD istihbaratının takibi hakkında bilgiler veren yazar, CIA’in dönemin Mısır lideri Cemal Abdunnasır ile Suriye yönetimi arasındaki bir telefon görüşmesini dinlediğini de ekliyor. 1967 savaşında yaşanan olaylara değinen O’Connell, 4 Haziran 1967’de saat 19:00’da ABD’nin Amman Büyükelçiliği’ndeki ofisinde bulunduğu sırada büyükelçilikteki askeri ataşe yardımcısının aniden kapıyı açıp “Jack, bana kalırsa savaşa giriyoruz” dediğini aktarıyor.
Jack O'Connell, bunun üzerinde nerede olduğunu öğrenmek ve ataşe yardımcısından duyduğu bu bilgiyi aktarmak için Kral Hüseyin’le derhal iletişime geçtiğini, Kral’ın da derhal iki acil mesaj göndererek Abdunnasır'ı yaklaşmakta olan bir saldırı olduğu konusunda uyardığını anlatıyor. Kitabında artık savaş çarkının dönmeye başladığını ifade eden yazar, ABD istihbaratının Abdunnasır ile Kral Hüseyin arasındaki görüşmelerin dökümünü içeren ve iki liderin ABD ve İngiltere'nin bu ani saldırıya karıştıkları konusunda hemfikir olduklarının anlaşıldığı bir rapor elde edebildiğini belirtiyor.
Bundan sonra anlatısına 1960’ların sonlarına atlayarak devam eden yazar, Ürdün’ün ABD’den gelişmiş silah almak istediğini ve ABD’nin Amman Büyükelçiliği’nin de bunu stratejik bir bakış açısıyla desteklediğini ifade ediyor. Büyükelçiliğin yalnızca Ürdün'ün bir krizle karşı karşıya olmadığı, ABD’nin de bu talebe karşılık vermemesi halinde stratejik bir müttefikini kaybedeceği konusunda uyardığını kaydeden yazar, Büyükelçiliğin tüm baskılarına rağmen Washington’dan Amman’ın talebine yanıt gelmediğini aktarıyor.
ABD’nin Ürdün’ün talebini yanıtsız bırakmasından kısa bir süre sonra Kral Hüseyin'in büyük bir silah anlaşması yapmak üzere üst düzey bir Sovyet askeri heyetini gizlice Amman'a davet ettiğini öğrendiklerini belirten O'Connell şöyle devam ediyor;
“ABD'nin Amman Büyükelçisi, Ürdün'ün ABD’nin müttefiki olarak kalacağını vurgulamak üzere derhal Kral'la görüşmeye giderek Kral’dan sabırlı olmasını istedi. Kral’a ABD silahlarının geleceğini söyleyen Büyükelçi’nin Ürdün Başbakanı’ndan Rus Büyükelçiliği’ne askeri heyetin ziyaretinin ertelenmesi talebinde bulunmasını istedi.”
İstihbarat servislerinin 1960’lar ve 1970’lerde her buldukları yere gizlice dinleme cihazları koyma konusunda takıntılı olduğunu söyleyen yazar, gece yarısı bir meslektaşıyla yürürken başlarına gelen bir olayı şöyle aktarıyor;
“Yapım aşamasındaki iki katlı bir evin önünden geçiyorduk. Bu eve yakında Sovyet istihbaratından bir ajanın, yaşlı bir korumayla birlikte taşınacağını biliyorduk. Bir şekilde gizlice binaya girdik. Pencere çerçevelerinden birine bir dinleme cihazı yerleştirdik. Ancak, cihazdan gelen sesleri dinleyen teknisyenler dışarıdan gelen yüksek ses nedeniyle evdeki sesleri iyi duyamıyorlardı. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral Hüseyin beni arayarak bana, ‘Bunu gerçekten yaptın mı?’ diye sordu. Ben de, ‘Evet efendim’ diye cevap verdim.”
Mayıs 1969’da aldığı bir telefon çağrısında Kral’ın kendisiyle birlikte Akabe'ye gelmesini istediğini belirten O'Connell bundan sonrasını şöyle anlatıyor;
“Bana Marjane Adası’nda İsraillilerle buluşacaklarını söyledi. Ancak yanında gitmeyeceğimi ve onları uzaktan takip edeceğimi, iletişim için bana bir telsiz verileceğini belirtti. Gece saat 1’e kadar kum tepelerinde Kral’ın dönüş yapmasını bekledim.”
Öte yandan yazar kitabında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in barış sürecini başlatmanın bir yolu olarak 1973 savaşını kışkırttığını söylüyor.
Kral Hüseyin ile Saddam Hüseyin arasındaki ilişkiyle ilgili olarak ise O'Connell Kral'ın Bağdat’a yaptığı ziyaretler sırasında Saddam Hüseyin’in Kral’ı, 1958 yılındaki askeri darbe ile tahttan indirilen kuzeni Kral Faysal’ın mezarına çelenk bırakması için götürdüğünü aktarıyor.
Kral Hüseyin’in kendisine bu önemli ziyaretlerden bahsettiğini söyleyen yazar şöyle devam ediyor;
“Kral Hüseyin bana, Saddam’ın ABD’nin Ortadoğu’daki adamının yerini geçmek ve ABD’li büyük şirketlerle ilişkiler kurmak istediğini söyledi.”
Kral Hüseyin’in, savaştan kaçınmak ve Saddam'ı Kuveyt'ten çıkarılmadan önce gönüllü olarak çekilmeye ikna etmek için elinden geleni yaptığını kaydeden yazar, Saddam'ın uyarısıyla dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin’in, Filistin lideri Yaser Arafat'la ABD’de el sıkıştığını, Kral Hüseyin’le barış sağladığını ve Saddam’la barış yapmanın İsrail'in stratejik çıkarlarına uygun olduğu sonucuna vardığını belirtti.
Kral Hüseyin’in hastalığı ve tedavisinin ardından Ürdün’e dönüşünden sonra yaşadıklarını paylaşan yazar, Kral Hüseyin’in uçağının soğuk ve yağışlı bir sabah havaalanına inişini ve Kral’ı son kez gördüğü yaşamla ölüm arasındaki halini aktarıyor.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Jack O'Connell hayatının Kral Hüseyin’le geçen dönemini Kral’ın sadece iki gün sonra 7 Şubat 1999’da saat 11:43’te Kral Hüseyin Tıp Merkezi’ndeki vefatıyla sonlandırıyor.



Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
TT

Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)

Hamas, Halil el-Hayye liderliğindeki bir heyetin dün İstanbul'da Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile bir araya gelerek Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının uygulanmasındaki gelişmeleri görüştüğünü duyurdu.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, toplantıda İsrail'in Gazze anlaşmasını ‘ihlal’ ettiği konuların ele alındığı belirtildi. Bu ihlaller arasında İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelere yönelik bombardıman ve ateş açma, Refah Sınır Kapısı dahil geçişlerin kapatılması ve yardım, tıbbi malzeme ve altyapı yeniden inşa ihtiyaçlarının girişinin engellenmesi yer alıyor.

Açıklamada, el-Hayye'nin Kalın’a Mısır'ın başkenti Kahire'de düzenlenen Filistinli grupların son toplantıları hakkında bilgi verdiği ve ‘arabuluculara ve ilgili tüm uluslararası taraflara, İsrail'in Filistinli mahkûmlara yönelik korkunç ihlallerini durdurmaları için baskı yapma’ gereğini vurguladığı belirtildi.

Geçtiğimiz ay Kahire'de bir araya gelen Filistinli gruplar, Gazze'nin yönetimini Gazze Şeridi'nden bağımsız uzmanlardan oluşan geçici bir Filistin komitesine devretme ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının finansmanı ve uygulanmasını denetlemek üzere uluslararası bir komite kurma konusunda anlaşmaya vardıklarını açıklarken, ‘Filistin siyasi sisteminin birliği ve bağımsız ulusal karar alma mekanizmasının’ önemini vurguladılar.

Gazze Şeridi'nde güvenlik ve istikrarı sağlamak için gerekli tüm önlemleri almayı kabul eden gruplar ayrıca, ateşkesi izlemek üzere kurulacak geçici uluslararası güç hakkında bir Birleşmiş Milletler (BM) kararı alınmasının önemini vurguladı.


Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
TT

Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)

Mısır, Gazze Şeridi'ndeki savaş ve her iki tarafın da anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki suçlamalar nedeniyle Kahire ile Tel Aviv arasında gerginliklerin yaşandığı bir dönemde, İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati salı akşamı bir televizyon röportajında şunları söyledi: “Mısır her zaman önemli bir ülkedir ve taahhütlerine saygı duyar. İsrail dahil herhangi bir ülkeyle barış antlaşması imzalarsa, karşı taraf antlaşmaya uyduğu sürece antlaşmayı ihlal etmez.”

İsrail ile ilişkilerin ‘Gazze savaşı nedeniyle ciddi şekilde gerginleştiğini ve bunun iletişime yansımaları olduğunu’ ifade eden Abdulati, ‘ilişkilerin yönetimi, düzeyleri ve karşılıklı ilişkiler ile barış antlaşması arasında fark olduğunu’ vurguladı. Abdulati, “Antlaşma yürürlükte ve her iki ülke için bağlayıcı; her iki ülke de antlaşma kapsamındaki taahhütlerine saygı duyuyor” dedi.

SDFRG
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

İsrail'in Philadelphia Koridoru ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasıyla iki ülke arasındaki gerginlik arttı.

Gerginlik, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin, 1979'da imzalanan anlaşmadan bu yana ilk kez İsrail'e atıfta bulunarak ‘düşman’ kelimesini kullanıp İsrail hükümetinin politikalarının mevcut barış anlaşmalarını tehdit ettiğini söylemesiyle geçtiğimiz eylül ayında zirveye ulaştı.

Aynı sıralarda Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetiminden Mısır'a baskı yapmasını ve Sina Yarımadası'ndaki askeri yığınaklaşmayı azaltmasını istedi. Axios internet sitesine göre Netanyahu, “Bunlar Mısır'ın barış anlaşmasını ciddi şekilde ihlal etmesidir” dedi.

Abdulati, son açıklamalarında Mısır'ın ‘Amerikan tarafına, Mısır'ın anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki iddiaların yalan olduğunu ve böyle bir şeyin hiç yaşanmadığını bildirmek istediğini’ belirtti.

Kahire'nin uluslararası hukuka veya ikili anlaşmalara bağlılığını sorgulamayı kabul etmediğini vurguladı. Bazı medya veya siyasi raporlarda ortaya atılan iddiaların ‘Mısır'ın imajını ve dengeli bölgesel rolünü çarpıtmayı amaçladığını’ ifade etti.

Güven verici mesajlar

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışma Kurulu Başkanı Abdulmunim Said, İsrail'in ordunun Sina Yarımadası'ndaki konumuna ilişkin iddiaları ışığında, Mısır'ın İsrail'e barışa bağlı olduğunu gösteren güven verici mesajlar göndermeye çalıştığını söyledi.

Said, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sisi ve Dışişleri Bakanı’nın son zamanlarda gönderdiği mesajların anlaşmaya bağlılığı teyit ettiğini bildirdi.

SDFRGT
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısı sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

Sisi, Ekim 1973 savaşını anma konuşmasında Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasını överek, bunu ‘taklit edilmesi gereken tarihi bir model’ olarak nitelendirdi. Sisi, “Mısır'ın İsrail ile barış deneyimi sadece bir anlaşma değil, istikrarı pekiştiren adil bir barışın kurulmasıydı” dedi.

Said, Mısır'ın ‘İsrail ile barışı destekleyen bir ülke olarak kendini göstermeye çalıştığını ve bölgede devam eden diğer çatışmalara da barış getirmeye çalıştığını, bunun da Mısır'a bölgede daha önemli roller kazandırdığını’ düşünüyor, ancak aynı zamanda ‘İsrail ile iş birliğinin bir gereklilik olmaya devam edeceğini’ vurguluyor.

Said, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde İsrail'in savaşını durdurma rolü ile İsrail ile çatışmayı tırmandırmaya ve mevcut barışı aşmaya çalışanlar arasında bir denge kurmaya çalıştığını söyledi. Said, “Mısır'ın İsrail ile ilişkileri, Filistin devleti kurulana kadar sınırlı kalacak. Daha fazla güvenlik iş birliği ve Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ın İsrail'e yaptığı ziyaretler gibi tekrarlanan ziyaretler şeklinde olacak” ifadelerini kullandı.

Raşad'ın geçen ayki ziyareti sırasında İsrail Başbakanlığı yaptığı açıklamada, iki tarafın ‘İsrail-Mısır ilişkileri, iki ülke arasındaki barışın güçlendirilmesi ve bir dizi diğer bölgesel konuyu’ da görüştüğünü belirtti.

Barışın geleceği

Geçtiğimiz eylül ayında Doha'da düzenlenen Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde Mısır Cumhurbaşkanı İsrail halkına hitaben şunları söyledi: “İsrail'in ihlalleri barışın geleceğini baltalıyor, sizin güvenliğinizi ve bölgedeki tüm halkların güvenliğini tehdit ediyor, yeni barış anlaşmaları için her türlü fırsatın önünü kesiyor ve hatta Arap ülkeleriyle mevcut barış anlaşmalarını bozuyor.”

CDFG
Mısır-İsrail sınırının bir bölümü (Reuters)

Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi Danışmanı Tümgeneral Muhammed el-Gabari'ye göre Mısır, son zamanlarda bağlı kaldığı ilkeleri teyit ederek Gazze'de ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı ve sınırda ortaya çıkan sorunları, yerinden edilmeyi reddeden ve barışı koruyan tutarlı bir yaklaşımla ele aldı.

El-Gabari, “İsrail sürekli gerginliği artırmasına rağmen, şu ana kadar Mısır'ın vizyonu galip geldi” dedi.

El-Gabari, “Barış anlaşmasının iptal edilmesi sadece Mısır ve İsrail için değil, bölgedeki güvenlik ve istikrar için de bir tehdit oluşturuyor. Mısır'ın anlaşmaya bağlı kalma konusundaki ısrarı, anlaşmayı sürekli ihlal etmekle tehdit eden İsrail üzerinde baskı oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

Abdulmunim Said, “İsrail medyasında Mısır'a yönelik gerilimin son zamanlarda azaldığına inanılıyor; eskiden Mısır'ın barış anlaşmasını ihlal etmesine odaklanan birçok makale, artık anlaşmanın istikrarının öneminden bahsediyor” dedi.


ABD’de gıda yardım programlarının askıya alınmasıyla birlikte aileler gıda bankalarına ve yakınlarına yöneldi

Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
TT

ABD’de gıda yardım programlarının askıya alınmasıyla birlikte aileler gıda bankalarına ve yakınlarına yöneldi

Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)

Maryland eyaletinin Montgomery County bölgesinde yaşayan Dalitia Chung, kasım ayı gıda yardımının gecikeceğini öğrendiğinde, kendisi ve çocuğunu besleyebilmek için geniş ailesiyle yemek ve market alışverişini paylaşmak üzere hemen bir plan yaptı.

Ancak Silver Spring'deki Manna Food Center gıda bankasından bir sepet dolusu gıda yardımı aldıktan sonra, bu yardıma sonsuza kadar güvenemeyeceğini anlayan Chung, “İki hafta içinde (yardım) almazsam, (başka) seçenekler arayacağım” dedi.

Chung, ABD tarihinin en uzun süren hükümet kapanması nedeniyle, gıda kuponu olarak da bilinen Ek Beslenme Yardım Programı'ndan (Supplemental Nutrition Assistance Program/SNAP) yardım almakta gecikme yaşayan yaklaşık 42 milyon Amerikalıdan sadece biri.

Kasım ayının başı çoğu kişi için SNAP’ın 60 yıllık tarihinde ilk kez gıda yardımı programının askıya alınmasıyla birlikte kafa karışıklığı, endişe ve zorlu seçimler yapılmasını gerektirdi. Başkan Donald Trump'ın yönetimi, bu ay kısmi yardım sağlamak için federal mahkeme kararını uygulayacağını açıkladı, ancak SNAP’tan yararlanan kişilere fonların ulaşmasının haftalar sürebileceği konusunda uyardı.

SNAP yararlanıcıları aynı zamanda sınırlı bütçelerini dikkatli bir şekilde yönetiyor, gıda bankalarına başvuruyor ve bu zorlu dönemi atlatmak için bazı şeylerden fedakarlık ediyorlar. Oklahoma, Tulsa'dan 47 yaşındaki Amanda Traster, gıda satın almak için para biriktirebilmek amacıyla aylık tedavi masraflarının sadece yarısını ödediğini söyledi.

Müşterilerin ziyaret edebilecekleri sayıya sık sık kısıtlamalar getiren belirli mağazalardan aldığı gıda teslimat tarihlerini takip etmek için ikinci bir takvim tutan Traster, artık her öğünde daha az yediğini ve elinden geldiğince tasarruf ettiğini belirterek “Şu anda durum çok kaotik” diye ekledi.

ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre SNAP yardımlarından yararlanan ailelerin yaklaşık yüzde 80'inde bir çocuk, bir yaşlı veya engelli bir kişi bulunuyor. Programdan yararlanabilmek için, yararlanıcıların gelirlerinin ulusal yoksulluk sınırının yüzde 130'unun altında olması gerekiyor. Bu sınır, birçok bölgede tek kişilik haneler için aylık bin 632 dolar, iki kişilik haneler için ise 2 bin 215 dolar.