Lübnanlı muhalif lider Cemayel: Hükümeti Hizbullah yönetiyor

Sami el-Cemayel
Sami el-Cemayel
TT

Lübnanlı muhalif lider Cemayel: Hükümeti Hizbullah yönetiyor

Sami el-Cemayel
Sami el-Cemayel

Maruni Hristiyan tabanlı Lübnan Ketaib Partisi Genel Başkanı Sami el-Cemayel Şarku'l Avsat'a konuştu. Lübnan yönetiminin faaliyetleri konusunda uyarıda bulundu. Durumun devam etmesi halinde çöküş yaşanacağını söyleyen Cemayel, mevcut durumdaki en tehlikeli şeyin yetkililerin değişim amacıyla hiçbir şey yapmamaları olduğunu ve ülkenin, bir uzman hükümet tarafından kurtarılması gerektiğini ifade etti.
Ketaib lideri, eski müttefikleri (Sünni) Müstakbel lideri Başbakan Saad Hariri, (Dürzi) İlerici Sosyalist Partisi Genel Başkanı Velid Canbolad ve (Maruni) Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca’yı da ülkeyi, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı liderliğe getiren ve Lübnan adına kararları (Şii) Hizbullah’a bırakan “felaket çözüme” dahil etmekle suçladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Cemayel, Hükümetin Hizbullah’ın etkisi altında olduğunu ve onun politikasını uyguladığını vurgulayarak, uluslararası platformlarda da Hizbullah'ın politikalarını savunduğunu ifade etti. “Bize göre şekline açıkça Hizbullah’ın karar verdiği ve Hizbullah’ın stratejik kararlarının döndüğü bir hükümete herhangi bir meşruiyet vermemeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Ulusal birlik hükümeti olarak alınan hükümet kararlarını umursamadığımız için bu tür bir hükümetin altında olamayız” diyen Sami Cemayel, mevcut hükümetin kötü faaliyetlerde bulunduğuna dikkati çekti.
Cemayel, “2015-2016 yılları arasında oluşturulan siyasi çözüm nedeniyle Hizbullah'ın nüfuzu artmış, Lübnan "Direniş Ekseni"ne yönlendirilmiştir. Ülke böylece bölgesel bir çatışmaya sokuldu, istemedikleri bir sistemin parçası yapıldı. Gerçekleri bilmek isteyen kişiler var ama gerçek zaten açık. Lübnan Cumhurbaşkanı, ülke tarihinde ilk kez ABD’yi veya Arap ülkeleri temsilcilerini kabul etmedi. Bu tehlikeli bir durum. Yani bir biz eksene bağlandık” şeklinde konuştu.
Ketaib Partisi Genel Başkanı Cemayel sözlerinin devamında ise şunları söyledi:
“Lübnan topraklarından Arap ülkelerine, dünyaya ve Lübnan’ın tarihi açıdan tüm dostlarına yöneltilen tüm zorluklar karşısında hükümetin sessiz kalması, bu durumda hükümetin suçlu olduğu anlamına geliyor. O halde sahte bir tanık ve Lübnan’ı bu konuma sürükleyen hükümetin bir parçası olmamalıyız. Bu durum, bir şekilde ekonomik ve mali düzeyde başarısızlığa yol açar. Geçmişte yardımlara ve bize açık pazarlara güveniyorduk, ancak şu an yaptırımlar, kısıtlamalar, anormal finansal hareketler ve anormal nakit hareketleri mevcut. Lübnan, Suriye’ye doğru bir yakıt koridoru olarak kullanılıyor. Lübnan’ın bugünkü pozisyonu geçmişe nazaran farklıdır. Bu nedenle bu sorumluluk, bugün var olan herkesindir.”
Ulusal Birlik Hükümeti’nin bu hükümetten çekilmesi gerektiğini söyleyen Cemayel, ülke politikalarından memnun olmayan tüm taraflara da bu hususta çağrı yaparak, “Hükümet içerisinde yer almaları, ülkenin ve halkının haklarına karşı bir hata işledikleri anlamına gelir” dedi.
Sami el-Cemayel, ülkenin mevcut krizden çıkması için Ketaib tarafından hazırlanan “yol haritasına” da değinirken, reformlar yaparak bu haritayı uygulamaları gerektiğine dikkati çekti. Ancak mevcut hükümetin bunu başaramayacağına inandığını söyleyen Cemayel, “Hükümet, öncelikle acizliğini itiraf etmeli, ardından istifa sorumluluğunu üstlenmelidir. Mevcut hükümetin yerine getiremeyeceği bu reformları gerçekleştirebilecek bir uzman hükümet oluşturulmalıdır. Değişim vaktinin geldiğine inanıyoruz. Çünkü ekonomik durumu değiştirebilecek, iyileştirebilecek ve geliştirebilecek, aynı zamanda Lübnan’ı ileriye ve güvenli bir hale getirebilecek bazı reformlar bulunuyor. Adımlar Lübnan’ın kara, deniz ve hava sınırlarını kontrol etmekle başlar. Ama mevcut hükümet bu kararı alamıyor. Bu adımlar, kaçakçılığı önlemek, meşru ve resmi bir pazara paralel bir pazar kurulmasını engellemek için meşru geçişler üzerindeki kontrolünü artırarak gerçekleşir” değerlendirmesinde bulundu.
Cemayel, Ketaib Partisi’nin ikinci önlem olarak, “Lübnan yönetiminin ekonomi ve kamu maliyesi üzerindeki en büyük ağırlığı oluşturan tüm sahte faaliyetlerden temizlenmesi gerektiğini söyleyerek, “20 yıldır çözülmeye çalışılan elektrik meselesinin yanı sıra maaş alan, ama işe gelmeyen kayıtlı on binlerce hayali personel mevcut” dedi.
Lübnan Ketaib Partisi lideri Sami Cemayel, “Bugün sorun, neyin gerekli olduğunun bilinip, ama bunu yapma iradesine sahip olamamaktan kaynaklanıyor. Talep edilen hususlarda bir fikir birliği bile var. Bize sunulan hiçbir şey uygulanmadı. Bunların yanı sıra Lübnan’ın yanında olan ve bunu dillendirmeyen dostlarımızın desteğini kaybettik. Lübnan, her gün onlara hakaret etmeye ve onları tehdit etmeye devam ediyor. İronik olarak bir yandan tüm dünyayı birleştirmek istiyor, bir yandan da onları tehdit ediyor ve ardından, bu dünyadan kendisine para vermesini istiyor” şeklinde konuştu.
Cemayel ayrıca, “Uçurumun kenarına ulaştığımıza ve henüz frene basma kararı almadığımıza inanıyorum. Henüz bir reform adımı da yok. Hatta bana göre, reform yapılamayacağını vurgulayan tehlikeli bir durum başladı. Bu durum, hükümet ekiplerinin çalışmaya odaklanmadığını, aksine öteki tarafa sorumluluk atmaya odaklandığını gösteriyor” dedi.
Seçeneklerin reform, yönetimi terk etme ve işleri başkasına devretme olarak sınırlı olduğunu söyleyen Sami Cemayel, “Gerekli olan şey, bunu yapamadıklarını ve kendilerinden başkalarının bunu yapabileceklerini söylemeleridir. Kimseyle bağlantısı olmayan bir gruba ülkeyi kurtarma fırsatı verelim. Kimse kazanmasın ve kimse başarısız olmasın” dedi. Yetkili, bir uzmanlar hükümetinin yardım sürecini hızlandırmak için Lübnan’ı bölgedeki çatışmalardan uzaklaştırabileceğini, Arap dünyası ve uluslararası toplumla ilişki kurabileceğini belirterek, “İlk seçeneği (reform) uygulamak isteseler uygularlardı. Bu yüzden bugün ikinci seçeneğe odaklanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ketaib lideri, hükümeti devirme seçeneğinin şu an masada olmadığını, ancak zamanla durumun daha da kötüleşmesi ve insanların daha fazla acı çekmesi halinde devrim yapılabileceğini söyleyerek, “Ancak bu, hemen gerçekleşecek bir süreç değil. Krizin başındayız, ortasında veya sonunda değil. İşler, gelecekte daha fazla acı verecek. İnsanları korkutmak istemem ama bu rakamlar net. Bugün devlet, Ekim ayı istihkaklarını ödeyebilirse bu mucize olacak. Ödenecek maaşlar, işletme giderleri, devlet aidatları, borç ve faizler var. Peki hepsini nasıl ödeyebilecekler?” dedi.
Lübnan’ın büyük bir sorun yaşayacağını söyleyen Sami Cemayel, sözlerinin devamında ise şunları söyledi:
“Çöküş süreci düzeltilmeye çalışılmıyor. 6 milyar dolarlık bir bütçe açığı var, ekonomi kalıcı olarak donmuş halde. Bu yüzden devletin gelirleri azalacak. Devlet gelirlerindeki azalmayla açık büyüyecek. Bu durum da devletin finansman ihtiyacının artacağı ve daha büyük bir borçlanmaya gireceği anlamına geliyor”.
Cemayel, Hizbullah’ın devleti kontrol ettiğini yineleyerek, çöküşü önlemeye çalışmadığını, çünkü önceliğinin Lübnan olmadığını vurguladı. Lübnan meselesinin, Hizbullah’ın önem verdiği meselelerinin çok küçük bir parçası olduğunu belirten Sami Cemayel, “Suriye, Irak, ABD’nin İran yaptırımları ve Yemen meseleleri onun için daha öncelikli” dedi.
Cemayel ayrıca, “Hizbullah’ın, stratejik çıkarının İran olduğu açık. Ama camiamız buna inanmak istemiyor. Birçok kesim, kendilerine ve başkalarına yalan söyleyerek yaşıyor. Ancak Hizbullah’a uluslararası kararları teslim ettiklerini inkar etmiyorlar” ifadelerini kullandı.
Ketaib Partisi Genel Sekreteri, “Cumhurbaşkanı'nı Hükümeti dengelemesi için seçtik. Cumhurbaşkanı, 8 Mart İttifakı'ndan oldu. Bu yüzden çoğunluk da 8 Mart’tan oluştu ve 30 kişiden 18’i bu bloktan geldi. Bu durum, seçim yasasına yansıdı. Mişel Avn ile istedikleri yasayı yürürlüğe koydular. Yasa, Müstakbel, İSP ve Lübnan Kuvvetleri tarafından reddedildi. Bu seçim yasası, Hizbullah’ın büyük çoğunluğuna sahip olduğu Temsilciler Meclisi’yle ortaya koyuldu. Hizbullah’ın 128 müttefiki arasından 72 milletvekili mecliste. Ayrıca 18 veya 19 müttefik bakan var ve Cumhurbaşkanı da Hizbullah’ın müttefiki. Buna rağmen bize yönetimin Hizbullah ile bir ilgisi olmadığını söylüyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Ketaib’in 14 Mart Bloğu’ndaki eski ortak 3 partiyle (Müstakbel, Lübnan Kuvvetleri ve İSP) sorununun, sorumlu oldukları “çözüm” ile başladığını ifade eden Cemayel, “Stratejik seçenekler hususunda onlarla temel anlaşmazlıklarımız var. Çünkü ülkeyi tehlikeli bir yere getirdiler” dedi. Sami Cemayel, eski Hariri hükümetindeki Ketaib bakanlarının istifa kararının ve mevcut hükümete katılmamalarının isabetli bir karar olduğunu söyleyerek, “Yönetim dışındaki varlığımız, daha yararlı” şeklinde konuştu.
Cemayel, “Yönetim sizi yansıtmadığında iki seçeneğiniz vardır; ayrılırsınız ya da kalırsınız ve yanlışa ortak olursunuz. Bu, bizim kabul etmediğimiz bir durumdu. Hükümetten ayrıldığımızda, görüşümüzü ifade etme hususunda daha fazla rahatlık hissettik. Artık bakanlık dayanışmasına sahip değiliz ve taleplerimizi kısıtlama olmadan dile getiriyoruz” açıklamasında bulundu.
Hizbullah etkin Ketaib muhalefette
Mecliste 3 sandalyesi bulunan Lübnan Ketaib Partisi ise muhalefette kalmayı tercih ederken, 14 Mart Bloku'na yakınlığıyla bilinen Dürzi İlerlemeci Sosyalist Partisi de yeni kabinede 2 bakanlık aldı. İran ve Suriye destekli 8 Mart Bloku'nu oluşturan Hizbullah ve müttefikleri ise 18 bakanlıkla yeni hükümette temsil hakkı elde etti.
Lübnan Bakanlar Kurulundan geçen kararların artık Hizbullah ve müttefiklerinin onayından da geçmesi gerekiyor. Çünkü Bakanlar Kuruluna sunulan herhangi bir taslağın karara bağlanmasının önüne geçilmesi için üçte birden fazla çoğunluğun buna karşı çıkması gerekiyor.
Bu bağlamda Hizbullah ve müttefikleri Bakanlar Kurulunda elde ettikleri 18 bakanlıkla istedikleri karara onay verme veya reddetme sayısına kavuşurken, Başbakan Hariri ve müttefikleri ise buna karşı koyacak 11 bakanlık sayısına sahip olamadı.
Parlamento ve Bakanlar Kurulunda çoğunluğa sahip olmadan önce Lübnan'da istediğini dayatabilen Hizbullah, bundan sonra farklı bir güce kavuşmuş oldu. Bu da Lübnan halkının endişelenmesine neden oluyor.



Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
TT

Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre bu sabah Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail güçleri tarafından bir Filistin vatandaşı öldürüldü.

Filistin Enformasyon Merkezi, yerel kaynaklara dayanarak, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye el-Nazla'da 18 yaşında bir gencin İsrail ordusunun ateşiyle öldürüldüğünü bildirdi.

Merkez ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Han Yunus'un doğusuna ve Refah'ın doğusuna hava saldırıları düzenlediğini ve bombalama sonucu patlamalar duyulduğunu belirtti. Ayrıca, İsrail güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki binalarda yıkım operasyonları gerçekleştirdiğini de ifade etti.

Kaynaklar, "İsrail savaş uçaklarının bu sabah Refah'ın doğusuna, Han Yunus'a ve Gazze şehrine daha fazla hava saldırısı düzenlediğini" bildirdi.

Merkeze göre, "İsrail güçleri, 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam ediyor ve bunun sonucunda yaklaşık 390 şehit ve 1000 yaralı var."

Diğer yandan Başkan Trump'ın Gazze'deki iki yıllık çatışmayı sona erdirme planının bir sonraki aşamasına geçmek için görüşmeler devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası "barış konseyi" tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimini öngörüyor. Bu gücün oluşumu ve yetki alanı konusundaki müzakereler zorlu geçti.


Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
TT

Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu ve Şeba Çiftlikleri sınır bölgesi üzerindeki anlaşmazlığın çözümünün daha sonraki bir aşamaya ertelenebileceğini duyurdu.

Bir basın heyetiyle yaptığı görüşme sırasında yöneltilen bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “Fransa bize Suriye ile olan sınırın haritalarını verdi ve onlar karar verdiklerinde sınırı belirlemeye hazırız. Lübnan komitesi hazır. Deniz sınırının belirlenmesi için bir komite ve kara sınırının belirlenmesi için başka bir komite kurabiliriz.” Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile ilişkiler yavaş ama iyileşiyor ve en iyisini umuyoruz.”

İsrail ile müzakereler konusunda ise Avn şunları söyledi: “Topraklarımızı işgal eden, her gün bizi hedef alan ve oğullarımızı esir tutan bir güç var. Bunu müzakereden başka nasıl çözebiliriz?” “Herhangi bir ordu savaşa girdiğinde ve çıkmaza girdiğinde, müzakere seçeneği değerlendirilir” ifadelerini kullandı.

Lübnan heyetine Mekanizma Komitesi başkanlığına Büyükelçi Simon Karam'ı seçtiğini açıkladı; bunun nedeninin "kendisinin daha önce Amerika Birleşik Devletleri'nde büyükelçilik yapmış ve Madrid'deki önceki müzakerelere katılmış olması" olduğunu belirtti.

Amerikan elçisi Tom Barrack'ın son açıklamalarına ilişkin olarak Avn, "bu açıklamalar tüm Lübnanlılar tarafından reddedilmektedir" dedi.

Bazı milletvekillerinin Kıbrıs ile deniz sınırlarının belirlenme yönteminden duydukları memnuniyetsizliğe ilişkin olarak, “2011 yılında Cumhurbaşkanı (Necib) Mikati hükümeti sınır belirleme kurallarını koydu ve biz de bu kuralları onayladık. Bu anlaşmanın Meclise gitmesinin gerekli olup olmadığı konusunda Yasama ve Konular Kurulu'na danıştık ve cevap hayır oldu” şeklinde açıklama yaptı.

Bir soruya cevaben, “Kutsal Baba'nın (Papa'nın) altı ay önceki seçiminden bu yana ilk ziyareti ve Güvenlik Konseyi üyelerinin ziyareti, (Mekanizma) Komitesine bir sivilin atanmasıyla eş zamanlı olarak geldi ve bunların hepsi olumlu işaretlerdir” dedi.

Hannibal Kaddafi'nin serbest bırakılmasının ardından Libya ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi hakkındaki bir soruya cevaben Cumhurbaşkanı Avn, “İmam Musa el-Sadr'ın kaybolması meselesi çözülmelidir. Bu meşru bir meseledir ve Lübnan halkı onun ve iki arkadaşının akıbetini bilme hakkına sahiptir” ifadesini kullandı.

ABD'nin Lübnan ordusuna yaptığı yardımla ilgili olarak, "birkaç yardım programı var" diyen Avn, "Önemli olan, ilk defa resmi bir kararda Lübnan ordusuna yardım etmenin gerekliliğinden bahsedilmesi ve bunun bizim için olumlu ve temel bir gelişme olmasıdır" şeklinde konuştu.

Bir soruya cevaben, Hizbullah milletvekillerinden oluşan bir grubun, cumhurbaşkanı seçilmeden önce partiye silahsızlanmadan bahsetmeyen bir savunma stratejisi konusunda söz verdiğine dair iddialarını ve medyada bu sözle ilgili olarak imzaladığı bir belgenin varlığına dair çıkan haberleri yalanlayarak, "Eğer varsa, şimdi yayınlasınlar" dedi.


Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir askeri ekip, Yemen'in geçici başkenti Aden'e, Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı güçlerin Hadramut ve Al-Mahra vilayetlerinden çekilmesi ve meşru yönetimi destekleyen Suudi liderliğindeki koalisyonun doğrudan gözetimi altında önceki konumlarına geri dönmeleri için yürütme mekanizmalarını kurmayı amaçlayan acil bir görevle geldi.

Ekip ayrıca, statüko öncesine dönüşü sağlamak amacıyla koordineli prosedürlere göre, bölgelerin "Vatan Kalkanı" güçlerine devredilmesi için düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Bu adım, Suudi Arabistan'ın Doğu Yemen'deki gerilimi sona erdirmek için yoğun çabalarının ve koalisyon liderliğinin Hadramut'taki Güney Geçiş Konseyi'nin tek taraflı eylemlerini reddetmesinin bir devamı niteliğinde. Koalisyon liderliği bu eylemleri, zorla yeni bir gerçeklik dayatma veya vilayeti barış ve istikrarı tehdit eden iç çatışmalara sürükleme girişimi olarak değerlendirmektedir.

Şarku’l Avsat'a konuşan özel kaynaklara göre askeri birliğin gelişi, Riyad'ın Yemen'deki meşru kurumlar içinde güvensizlik ortamı yaratacak veya bölünmeyi derinleştirecek adımları reddetme tutumunu güçlendiriyor.