Akdeniz'de 250 milyondan fazla insan 20 yıl içinde 'susuzluk' çekecek

Akdeniz'de 250 milyondan fazla insan 20 yıl içinde 'susuzluk' çekecek
TT

Akdeniz'de 250 milyondan fazla insan 20 yıl içinde 'susuzluk' çekecek

Akdeniz'de 250 milyondan fazla insan 20 yıl içinde 'susuzluk' çekecek

80 çevre bilimcisini içeren İklim ve Çevre Değişimi Hakkında Akdeniz Uzman Ağı (MedECC), tarafından yapılan bir araştırmaya göre Akdeniz'de 250 milyondan fazla insan, 20 yıl içinde ‘susuzluğa’ maruz kalacak.
Bölge ülkelerinin uygun iklim politikalarını benimsememesi halinde halklar arasında çatışmalar ve kitlesel göçler artacak.
Bu karamsar tahminler, iklim değişkenliğinin Akdeniz ülkeleri üzerindeki etkisine ilişkin çalışmanın bir parçasıydı.
MedECC tarafından yapılan araştırmada, uygun bölgesel politikaların yokluğu halinde iklim değişikliğinin beklenen etkileri, iklim, deniz seviyesi, su kaynakları, ekosistemler, gıda güvenliği, insan sağlığı ve insan güvenliği gibi 7 bölüme ayrıldı.
İklim
Çalışma, Akdeniz bölgesindeki sıcaklığın sanayi öncesi döneme göre 1,5 derece artış gösterdiğini ve dünya ortalamasından yüzde 20 daha hızlı arttığını doğruladı.
Bu artışı engellemek için başka bir önlem alınmadığı takdirde, bölgedeki sıcaklığın 2040 yılına kadar 2.2 derece artacağı, 2100 yılına kadar bazı güney bölgelerde muhtemelen 3,8 dereceyi aşabileceği sonucuna varıldı.
Deniz seviyesi
2050 yılına kadar, Akdeniz bölgesindeki bazı şehirlerin deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklı büyük zarar göreceği ve bunun da bölgede zaten kıt olan kaynaklar üzerindeki baskıyı artıracağı öngörüldü.
2100’de ise deniz seviyesindeki bir metreyi geçecek yükseliş, bölgedeki kıyı nüfusunun üçte birini etkileyecek ve yalnızca Kuzey Afrika’daki en az 37 milyon insanın geçimini tehdit edecek.
Su kaynakları
Çalışma, tatlı su mevcudiyetinin önümüzdeki yıllarda yüzde 15'e kadar azaltılacağını ve bunun da suyun kıt olduğu bölgelerde tarım ve insan kullanımında ciddi kısıtlamalara neden olacağını gösterdi.
Bu da 20 yılda 250 milyondan fazla insanın susuzluk çekmesine neden olacak. Bunun, halklar arasında çatışma ve kitlesel göç potansiyeli dahil geçim kaynakları üzerinde birçok olumsuz etkisi olması muhtemel.
Eko sistemler
Çevre bilimciler, bölge ekosistemlerinin iklim değişikliği ve kirlilik tehdidi altında olduğu konusunda uyardı.
Deniz suyunun asitlenmesi ve yükselen deniz sıcaklıkları, deniz canlılarının yüzde 41'inin kaybına, aşırı avlanma ise balık türlerinin yüzde 34'ünün kaybına neden oldu.
Artan sıcaklıklar, kuraklıklar ve doğadaki değişiklikler nedeniyle iklim değişikliğinden kaynaklanan büyük yangınlar, son yıllarda ormanlık alanları tahrip ederek, biyolojik çeşitliliğe ve karbondioksiti emme yeteneklerine zarar verdi.
Gıda güvenliği
Çalışma, gelecekteki nüfus artışı nedeniyle artacak gıda talebine dikkat çekerek, ekin, balık ve hayvancılık verimliliğinde beklenen düşüşün ardından gıda kıtlığı konusunda uyardı.  
İnsan sağlığı
Çalışmaya göre sıcaklığa bağlı özellikle çocuk, yaşlı ve fakirler gibi hassas popülasyonlar arasında hastalık ve ölümler daha yaygın hale gelecek.
Sağlıklı gıdalara erişimin bulunmamasının yanı sıra hava, toprak ve su kalitesinin bozulması, solunum ve kardiyovasküler hastalıkların yayılması yoluyla insan sağlığını olumsuz etkileyebilir.
İnsan güvenliği
Çalışma, sıcaklığın artmasıyla yaşlılar için sosyal destek sistemlerinin bozulacağı konusunda da uyardı.
Sınırlı kaynaklara (toprak, su ve yiyecek) ulaşmak için yapılacak çatışmalar, büyük ölçekli insan göçünün artmasına neden olabilir.



Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
TT

Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)

Sagir el-Haydari

Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun gerilediği ve Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerin kıtada nüfuz mücadelesine girdiği bir dönemde, Türk diplomasisi, çok sayıda silah kullanarak kaynak zengini Afrika kıtasında daha geniş kapsamlı bir varlık gösterme arayışında kararlılıkla ilerliyor.

Türkiye, son dönemde Afrika ülkelerine Bayraktar İHA'ları gibi Türk askeri teçhizatı tedarik ederek verimli askeri ortaklıklar kurmayı başardı. Ancak iş bununla da bitmiyor, Ankara’nın, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki ciddi krizlerin yatıştırılmasını sağlayan arabuluculukları da bulunuyor.

Bu çabaların bir parçası olarak geçtiğimiz günlerde düzenlenen Antalya Forumu'na, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud başta olmak üzere çok sayıda Afrikalı yetkili katıldı. Ne var ki Ankara'nın oynamaya başladığı ileri rollere rağmen Fransa gibi diğer güçlerin yerini alıp alamayacağı belirsiz.

Stratejik ortak

Aralık 2024'te Türkiye Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yapacağını duyurdu ve bu adım iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle sonuçlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Türkiye, Afrika'daki diplomatik varlığını önemli ölçüde pekiştirdi. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2002 yılında 12 olan büyükelçilik sayısı, 2022 yılında 44 büyükelçilik ve konsolosluğa yükseldi. Bu arada Ankara'daki Afrika diplomatik temsilcilikleri 2008'de 10 iken 2023'te 38'e çıktı.

Siyasi araştırmacı Taha Avdetoğlu, “Türkiye, Fransa gibi diğer sömürgeci ülkelerin aksine, Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı. Coğrafi konumu ve birçok alandaki uzmanlığından yararlanarak uzun vadeli ilişkiler geliştirdi, Afrika, Türkiye'nin jeostratejik çıkarları için önemli bir derinlik haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.

fdghyjukı
Türkiye Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı (Reuters)

Avdetoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'nin, askeri üs kurmuş olduğu Somali'de, enerji güvenliği ve petrol arama gibi birçok kanaldan nüfuzunu artırmaya çalıştığını da gözlemledik. Türkiye, Afrika'da nüfuzunu tesis etme konusunda zorlu meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin rolünden derinden rahatsız olan bir diğer büyük güç olan Fransa ile karşı karşıya geldi. Türkiye yumuşak diplomasiyle başarıya ulaştı, dolayısıyla özellikle kıtada elde edilen başarıların ışığında, Türk-Afrika ilişkilerinin Ankara'nın dış politikasında önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Bu sadece siyasi ve ekonomik yakınlaşmayla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda savunma sanayi gibi hassas ve önemli bir alanı da kapsayacak.”

Nitekim Türkiye, birçok Afrika ülkesine askeri teçhizat temin etti ve Bayraktar İHA'ları şu anda kıta semalarında uçuyor. Bu adımların, Fransa'nın kıtadan güçlerini ve askeri teçhizatını çekmek zorunda kalmasının neden olduğu zararı telafi etme amacı taşıdığı düşünülüyor.

Ekonomik iş birliği

Türkiye'nin Afrika'ya olan ilgisi yeni değil. Ankara, 2005 yılında Afrika Birliği'nde daimi gözlemci statüsü elde etti ve o tarihten bu yana zorlu Afrika denkleminde kendine yer edinmeye çalışıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, 2008'den bu yana yaklaşık 30 Afrika ülkesini ziyaret etti ve kobalt ve uranyum gibi değerli madenlere ev sahipliği yapan kaynak zengini bu ülkelere yatırımların yönlendirilmesini istedi.

Avdetoğlu şunu da söyledi: “Türkiye, ekonomik iş birliğiyle Afrika'da ilişkiler kurdu ve güçlendirdi. Son yıllarda enerji ve altyapı yatırımlarını artırarak geniş bir diplomatik rol üstlendi. Afrika ülkelerinde yeni konsolosluklar açıldı, önemli insani yardımlar sağlandı, güvenlik ve askeri iş birliği arttı. Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 3 milyar dolar seviyesinden 2023 yılında yaklaşık 35 milyar dolara yükseldi.”

Genişleyen nüfuz

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin ise, “Türkiye'nin Afrika'daki nüfuzu, birçok bölgesel güç gibi, giderek genişlemeye başladı. Ankara bu nüfuzu uzun yıllar boyunca burslar, yardımlar, yardım projeleri ve sivil toplumu destekleme yoluyla yumuşak diplomasiyi kullanarak oluşturdu” dedi.

Turşin, yumuşak diplomasinin Afrika'da Türkiye’nin nüfuzunu güçlendirme ve pekiştirmede başarılı olduğunu, son olarak Türkiye’nin, askeri ortaklıklardan yararlanarak Afrika ülkelerine Bayraktar gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye başladığını sözlerine ekledi.

Turşin’e göre “Türk stratejisi askeri ve ekonomik boyutlara dayandı ve genellikle yumuşak diplomasiyi kullandı. Ankara, pek çok uluslararası güçten farklı bölgesel yönelimlere sahip ve her zaman kendi çıkarlarını ve ortaklık kurduğu ülkelerin çıkarlarını ön planda tutuyor.”

Türkiye, Fransa'nın Burkina Faso, Nijer, Mali gibi ülkelerden çekilmesinden faydalanmaya çalışarak, bu ülkelere askeri teçhizat temin etmeyi teklif etti. Bayraktar İHA'ların teslim edildiği Mali gibi bunlardan bazılarıyla anlaşmalar yapılmış durumda.

Sınırlı güç ve kapasite

Erdoğan, son döneminde ülkesinin Afrika ile ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarma arzusunda olduğunu dile getirdi. Ancak Rusya ve Çin gibi diğer bölgesel güçlerin de aynı şeyi yapmaya çabaladığı bir ortamda Ankara'nın bunu başarabileceği belirsiz.

Türkiye'nin Afrika'da yaklaşık 71 askeri ataşesi bulunuyor ve askeri satışları, insansız hava araçları ve diğer ekipmanlarla birlikte yaklaşık 328 milyon dolara yükseldi.

Nijeryalı siyasi araştırmacı Muhammed Aval, “Türkiye'nin gücü ve kapasitesi, Rusya gibi doğrudan çatışmalara dahil olmuş diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı. Ancak Ankara'nın politikasının olumlu bir yönü de var; müdahalede bulunduğunda riskleri azaltması” dedi.

Aval, “Türkiye'nin ekonomik ve ticari alan ile sınırlı kalması, kendisi açısından olumlu bir nokta. Ancak askeri teçhizatını tanıtma hamlesi, ulusal güvenlikleri üzerindeki olumsuz etkilerinden zaten korkan diğer Afrika ülkelerinin öfkesini uyandırabilir” diye ekledi. “Özellikle Sahel bölgesinde yeni nesil yöneticilerin yükselişiyle birlikte Türkiye'nin Afrika'da yaşanan siyasal ve ekonomik değişimleri dikkatle ele alması gerektiğini” vurguladı.

.