Türk operasyonu, 16 soruyu ve en önemlisi 'Arap normalleşmesini' gündeme getirdi

10 Ekim’de Suriye sınırına yakın Türk askerler ve araçlar (EPA)
10 Ekim’de Suriye sınırına yakın Türk askerler ve araçlar (EPA)
TT

Türk operasyonu, 16 soruyu ve en önemlisi 'Arap normalleşmesini' gündeme getirdi

10 Ekim’de Suriye sınırına yakın Türk askerler ve araçlar (EPA)
10 Ekim’de Suriye sınırına yakın Türk askerler ve araçlar (EPA)

“ABD Başkanı Donald Trump’ın bir tweeti veya konuşması, ABD’nin Suriye’nin doğusundaki varlığının kaderini belirleyecek.” ABD’li tüm yetkililer bunu biliyor. Yetkililer ayrıca, Trump’ın kapalı oturumlardaki görüşmeler sırasında Avrupa ülkelerini ve diğer ülkeleri, DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyon kapsamında kuvvetlerin, Fırat’ın doğusuna konuşlandırılmasına ikna etmeyi amaçladığını söylüyor.
Tüm ülkelerin, Trump’ın kısmen geri çekilme kararına şaşırdığı doğru değil. Belki de danışmanları, müttefik ülkeler veya bazı taraflar, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin ve tweetlerinin içeriğinden geri çekilmesine” şaşırmış olabilir.
Kararın kendisi hususunda değil, ABD’nin geri çekilme tarihi ve boyutu hususunda bir anlaşmazlık yaşanıyor. Şarku’l Avsat’ın haberine göre, şüphe yok ki Trump’ın kararı, kâğıtları karıştırdı ve şu 16 soruyu gündeme getirdi;
1- “Güvenli Bölge”:
Türkiye, Suriye sınırında 32 km derinliğinde ve 460 km genişliğinde bir alan istediğini açıkladı. Bu talep kapsamında ilk olarak Kürt Halkını Koruma Birlikleri’nin (YPG), ağır silahların uzaklaştırılması ve ABD üslerinin sökülmesi, ikinci olarak ise Suriyeli mültecilerin Ankara’ya bağlı grupların himayesinde bu bölgelere dönmesi gerekiyor. ABD, Kürtlerle “güvenlik mekanizması” hakkında 14 km derinlikte, Tel Abyad ve Resulayn arasında 70- 80 km genişliğinde bir anlaşma önerisinde bulundu. ABD’nin 2 üssü sökmesi sonrasında Tel Abyad ve Resulayn arasında Türkiye operasyonu başladı. Ama Türk bombardımanı, 30 km derinliğe ulaştı ve Kamışlı sınırına kadar uzandı. Bu hususta şu soru ortaya çıktı; Mevcut Türk harekâtının derinliği nedir? ABD açısından kabul edilebilir ve Trump’ın “yönetiminin izin verdiği” sınır ne kadar?
2- ABD varlığı: ABD, bölgede 5 askeri üs, büyük bir havaalanı ve çok sayıda mobil kontrol noktası kurdu. ABD birliklerinin sayısı ise 2 binden 500’e düşürüldü. İngiltere, Fransa ve diğer ülkeler, Trump’ın bu yılın başlarında aldığı kararın ardından geri çekilen ABD kuvvetlerini telafi etti. Özel kuvvetler ve Suriyeli savaşçıları içeren Suriye-Ürdün-Irak sınırının köşesinde ise El-Tanf Üssü bulunuyor. Peki, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton başta olmak üzere Trump yönetiminin, El-Tanf Üssü’nü oluşturması ve İran’ın nüfuzuna karşı varlık göstermesi ışığında ABD’nin geri çekilmesi, Türkiye sınırına yakın noktalardan mı yoksa güneye doğru uzanan noktalardan mı olacak?
3- Suriye Demokratik Güçleri (SDG): ABD, YPG’yi ana dayanak olarak gören Arap- Kürt koalisyonu kurma çabalarına öncülük etti. Bu koalisyon, istikrar ve sınır kontrolü sağlamak için 60 bin savaşçıyı ve yerel polisi (kümülatif tahmin 100 bin) içeriyor. Türk operasyonu, “SDG’deki” Arap ve Kürt bileşenler içerisinde var olan dengeye nasıl yansıyacak? Deyrizor ve Rakka gibi Arap çoğunluğa sahip şehirlerdeki askeri meclislerin akıbeti ne olacak?
4- DEAŞ: Birkaç gün önce ABD’li askeri yetkililer ve araştırmacılar, geçtiğimiz Mart ayında Suriye ve Irak’ta hezimete uğrayan DEAŞ’ın yeniden canlanabileceği uyarısında bulundu. SDG’nin cezaevlerinde ve mülteci kamplarında binlerce DEAŞ’a mensup unsur ve aile bulunuyor. Trump, İngiltere merkezli “Beatles” örgütündeki DEAŞ unsurlarının ABD’nin elinde bulunduğunu ve Suriye dışına nakledildiğini açıkladı. Kürtler ise Türk saldırısının DEAŞ’ı yeniden canlanmasına yol açabileceği uyarısı yaptı. Türkiye ise söz konusu meseleyle ilgilenme taahhüdünde bulundu. Peki, operasyon, DEAŞ’ın yeniden canlanmasında neden olur mu?
5- Arap Kabileler: Suriye’nin kuzeydoğusundaki Arap kabilelerinin, Şam, Ankara, YPG veya Arap ülkelerine bağlılıkları bulunuyor. Bazı kabileler, bağlılıklarını Fırat’ın doğusundaki güç dengesine ve egemen tarafa göre değiştirdi. Şam’a desteklerini, Özgür Suriye Ordusu’na, Nusra’ya, DEAŞ’a veya YPG’ye çevirdiler. Kürt Özerk Yönetimi de kabile büyüklerinden oluşan bir konsey kurdu. Türk operasyonu sonrasında bazı kabilelerin bağlılıklarında değişme olacak mı? Bölgesel kutuplaşmanın değişimi çerçevesinde durum nasıl olacak?
6- Kürt- Kürt İlişkileri: Başta Türkiye’ye yakın olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi olmak üzere diğer tarafların nüfuzunu azaltması karşısında PKK’ya yakınlıklarıyla bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve YPG’nin nüfuzu güçleniyor. Bu durum toplumsal, ekonomik açıdan ve altyapı açısından belirgin. İki Kürt tarafın içsel farklılıklar ve bölgesel ret ile çarpışan anlaşmaları sonuçlandırması yönünde Fransa önderliğinde girişimler ortaya koyuldu. Kürt tarafına yapılan Türk askeri harekâtı karşısında dengeler nasıl değişecek?
7- Petrol, Gaz ve Servet: Fırat’ın doğusu, Suriye petrolünün yüzde 90’ını (2011’den önce 380 bin varildi) ve Suriye gazının yarısını barındırıyor. Verilere göre SDG, Irak Kürdistan’ına günlük, 50 bin ila 60 bin varil, Suriye hükümeti bölgelerine ise 25 bin varil petrol ihraç ediyor. SDG’nin kuyular üzerindeki kontrolünü hafifletmeye başladıkları da bildirildi. Büyük olasılıkla askeri durumdaki gelişmeler uyarınca oyuncular arasındaki müzakere noktaları dâhilinde olacaklar.
8- Özerk Yönetimin Geleceği: Son 7 yılda kontrol altındaki bölgelere ilişkin Kürt liderlerin algıları, Rojava’dan (Kürdistan’ın batısı) Suriye birliği kapsamındaki özerk yönetime ve Kuzey Federasyonu’na kaydı. Yönetimler ve oluşumlar, konuşmalarda ayrılıkçı boyuta değinmeyen bileşenlere odaklanarak Arap, Kürt ve Asur bileşenleri arasında entegrasyon ve denge kurmaya çalıştı. Kürler, yeniden yapılanma ve istikrar için müttefiklerinden destek aldı. Türk operasyonları karşısında kurumlar ve meclisler istikrarlı mı kalacak? Fonun akıbeti ne olacak?
9- Şam ile Müzakereler: 2011 yılı başlarında Şam, ülkenin doğusunda bulunan Kürtleri tarafsızlaştırmaya çalıştı. Bu durum, PYD’nin ve YPG’nin nüfuzunu artırmaya yardımcı oldu. Bu nüfuz, Şam’ın etki ve beklentileri ile DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyonun ortaya çıkmasıyla arttı. SDG’nin diyalog veya müzakereyi durdurmasını isteyene kadar ABD, Kürtler ve Şam arasında açık bir hat vardı. Şam ve Kürtler arasında arabuluculuk yapan Rusya, “Şam ve yerel yönetim arasında âdemi merkeziyetçilik sağlarken, Kürtler özerklik istiyor” hususunda bir anlaşmazlığa maruz kaldı. Şam ve Moskova’nın Kürtlere şunu söylemesi ise muhtemel; “ABD’nin sizi terk edeceğini söylemedik mi?” Dışişleri Bakanı Yardımcısı Faysal el-Mikdad, 10 Ekim’de diyaloğu reddetti ve Kürtleri “ihanetle” suçladı.
10- Adana Anlaşması: Şam ve Ankara, Ekim 1998’de bu anlaşmayı imzaladı. Anlaşma, Suriye’nin kuzeyinde 5 km derinliğindeki PKK’ya atıfla Türkiye ordusuna “teröristleri avlama” izni veriyor. Dikkat çekici kısım ise, Türkiye’nin geçtiğimiz Çarşamba günü Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) gönderdiği mektupta, yeni saldırının Suriye Arap Cumhuriyeti ile imzalanan Adana Anlaşması uyarınca gerçekleştiği ifade edildi. Rusya, Şam ile Ankara arasındaki müzakere ve normalleşme aracılığıyla Adana Anlaşmasını geliştirmeyi teklif mi edecek ve böylece Türk saldırısının derinliği, Türkiye- Suriye sınır şeridini kapsaması şartıyla 32 km’den az mı olacak? Peki, hükümet güçlerinin İdlib ve kuzeye girmesi ne anlama geliyor? Erdoğan, batıdaki Lazkiye kırsalından yaklaşık 900 km doğudaki Dicle Nehri’ne ve 32 km’ye uzanan “güvenli bölge” arzusunu dile getirmişti.
11- İdlib Ateşkesi: Analistler, Suriye’nin kuzeydoğu ve kuzeybatısındaki gelişmeleri her zaman birbirine bağladı. Türkiye, Rusya ile Astana süreci ve ABD ile güvenli bölge müzakereleri arasında bir denge kuruyordu. Rusya, Fırat’ın doğusunda taviz vermesi için İdlib'de Türkiye’ye baskı yapıyordu. Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki saldırısı, İdlib’deki çatışmasızlık alanlarının geleceğine nasıl yansıyacak? Moskova, İdlib düğümüne bir çözüm bulmak için Ankara’ya ek olarak bir son tarih vermişti. Bu mühlet devam edecek mi yoksa Şam bu süreyi, ‘arabulucu Rusya, Suriye’nin kuzeydoğu ve kuzeybatısını kapsayan anlaşmaları sonuçlandırmak için müdahale edene kadar’ Han Şeyhun’un kuzeyine ilerlemek için mi kullanacak?
12- Menbiç Anlaşması: Washington ve Ankara, YPG’nin ihracı ve ortak devriyelerin seyri de dâhil, Fırat Nehri’nin batısındaki ve Halep’in kuzeyindeki Menbiç hususunda bir “eylem haritasına” ulaştı. Ama YPG’nin ve Sivil Konsey’in varlığına dair anlaşmazlık iki ülke arasında sürekli devam etti. Koalisyon kapsamındaki Fransız üssünün yanı sıra İran milislerine yakın Suriye hükümetine bağlı Rus ve diğer devriyeler Menbiç’te gerçekleştirildi. O halde temas hatlarının akıbeti nedir?
13- Bölgesel Rol: 1990’ların ikinci yarısında ABD’nin Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bir bölge oluşturması sonrasında Irak Kürdistan’ında kalkınma görüldü. Türkiye, Suriye ve İran, diğer meselelere dair farklılıklara rağmen Kürt varlığının ortak bir eylem noktası olarak gelişmesini önlemek için üçlü işbirliği platformu oluşturdu. Bu durum şu anda da bir anlamda tekrarlanıyor mu? Aleni ifadelerden uzak şekilde üç ülkenin ulusal güvenliğe tehdit olarak gördüğü Suriye Kürtleri varlığı karşısında Suriye- İran ve Türkiye bir mi oldu?
14- Arap Normalleşmesi: Washington, yılın başlarında elçilikler açarak ve Arap Birliği aracılığıyla kolektif olarak ikili Arap normalleşme sürecini durdurdu. Ancak Arapların “Suriye egemenliği ve birliğine” dair Türk hamlesini kınama boyutu dikkatleri çekti. Rusya, “Arap normalleşmesini” ilerletmek ve Suriye’nin Arap Birliği içerisine yeniden alınmasını sağlamak için Anayasa Komisyonu’nun oluşumunu kullanmak istedi. Cumartesi günü yapılacak Arap Bakanlar toplantısı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bölgeye ziyareti öncesinde ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un bölge ziyareti sonrasında, hatta özellikle de Arap liderler arasındaki kınama ifadeleri ve telefon görüşmelerinin ardından Suriye’nin birliğe üyeliğini yeniden canlandırmak için bir başlangıç mı olacak?
15- Anayasa Komisyonu: BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Anayasa Komisyonu’nu oluşturmayı başarmasından ve 30 Mayıs’ta Cenevre’de ilk toplantıyı düzenleme hazırlıkları başladıktan sonra olumlu bir atmosfer vardı. Pedersen, önümüzdeki Pazartesi günü Avrupalı Bakanlar Toplantısı’na katıldıktan sonra Şam’ı ziyaret edecek. Şam, Türk harekâtının ortasında siyasi sürece katılmayı kabul edecek mi? Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, Pedersen’den BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in saldırıya karşı sert bir duruş sergilemesini talep edecek mi? Türkiye (Rusya ve İran’ın yanı sıra Astana sürecinin garantörlerinden biri) mevcut siyasi süreçle ilgilenmeye devam edecek mi? BM’yi Anayasa Komisyonu’nda SDG’deki müttefiklerini temsil etmeye zorlamayan ABD, Anayasa Komisyonu toplantısına nasıl bakacak?
16- “Çekişmeyi Önlenme” Notası: Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında ABD ve Rusya, bir taraftan Washington önderliğindeki koalisyon uçakları, diğer taraftan da Moskova uçakları arasındaki çekişmeyi önlemek için ortak bir kanıya vardı. Fırat Nehri, taraflar arasında bir temas hattı olarak tanımlandı. Şam’ın müttefikleri, birkaç kez El-Tanf’a yaklaşmaya çalışan İran’a bağlı örgütleri ve Fırat’ın doğusuna sızmaya çalışan Rusya'nın gizli Wagner kuvvetlerini bombalayan Washington’u test etmeye çalıştı. Aynı şekilde İsrail de Deyrizor kırsalında İran’a bağlı mevziileri bombaladı.
Türk savaş uçakları, şu anda Suriye topraklarını bombalıyor. Bu durum, ABD’nin bunu yapmaya izin verdiği anlamına geliyor. Aynı şekilde bu, “çekişmeyi önleme” notasının akıbetinin ve bölgesel- uluslararası askeri düzenlemelerin askeri operasyon devam ederken müzakere masasına koyulacağını gösteriyor.



Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
TT

Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)

Savaş ve barış arasında, kavramların farklılaştığı ve kuralların karmaşıklaştığı ‘gri bölge’ olarak anılan belirsiz bir bölge var. Bu bölge, bir ülkenin bir başka ülkeye zarar veren faaliyetlerde bulunduğu yeri temsil ediyor. Öte yandan bu faaliyetler, savaş eylemleri olarak kabul edilse de yasal açıdan savaş eylemleri değildir.
Eski bir İngiliz ordu mensubu olan Albay Richard Kemp tarafından hazırlanan ve ABD merkezli Gatestone Enstitüsü tarafından yayımlanan bir raporda, demokratik ülkelerin gri bölgedeki otoriter devletlerin ve terör örgütlerinin eylemlerine ilişkin tutumları ve bunlarla nasıl mücadele edebileceklerine dair bir incelemeye yer verildi.
İngiltere Kabine Ofisi'nde uluslararası terörle mücadele ekibinin başkanı olarak görev yapan Kemp, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, bu ay geçici ulusal güvenlik strateji belgesini yayınladığını, aynı şekilde Atlantik Okyanusu’nun karşısında İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, Parlamento’ya entegre bir güvenlik, savunma, kalkınma ve dış politika belgesi sunduğunu söyledi. Biden ve Johnson, söz konusu belgelerde gri bölgedeki giderek artan zorluklarla ilgili endişelerini dile getirirken bunlara daha etkili bir şekilde yanıt vermek için önlemler alma sözü verdiler. Rapor, gri alanın, ülkeler arasındaki normal jeopolitik rekabetin dışında kalan, ancak silahlı çatışma düzeyine ulaşmayan zorlayıcı eylemlerin yer aldığı barış ve savaş arasındaki yer olduğuna dikkati çekti. Gri bölgedeki eylemler, genellikle teröristler dahil olmak üzere vekiller kullanan ülkeler ve terör örgütlerinin kendileri tarafından gerçekleştiriliyor. Gri bölgenin kuralları genellikle agresif, belirsiz, inkar edilebilir ve görünmezdir. Hedef ülkelere zarar vermeyi, onları zorlamayı ve etkilemeyi veya istikrarlarını bozmayı ya da uluslararası statükoya zarar vermeyi amaçlar. Bir yandan büyük bir askeri müdahaleden kaçınırken diğer yandan gerilimi daha da artırma tehdidiyle hedef ülkeyi yıldırmaya ve caydırmaya çalışırlar.
Albay Kemp, Alman Haber Ajansı’nda (DPA) yer alan analizinde, gri bölgenin yeni bir fenomen olmadığını, aksine dünya genelinde en baskın çatışma biçimi olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra küreselleşme ve teknolojinin, bu tür eylemlerin sıklığını, etkililiğini ve ortaya çıkma hızını artırdığına işaret eden Albay Kemp, ABD ve İngiltere'nin de bu durumun farkında olduklarını vurguladı. Albay Kemp, siber alan, uzay, internet, sosyal medya, dijital propaganda ve insansız hava araçları (İHA) gibi giderek daha güçlü hale gelen ‘gri savaş’ araçlarını kullanan daha fazla aktörün devreye girdiğine dikkati çekti. Bu aktörlere verilen örnekler arasında Rusya’nın 2018 yılında Birleşik Krallık'ta bir kişiyi sinir gazı ile öldürme girişimi, Kırım'ın ilhakı, Avrupa parlamentosu seçimlerine müdahale çabaları, Çin'in Güney ve Doğu Çin denizlerindeki tartışmalı adalar üzerinde egemenlik ilan etme taktikleri ve eylemleri, Hindistan'a karşı Ladakh bölgesindeki askeri saldırısı, Hong Kong'a yönelik şiddetli baskısı ve İran’ın Ortadoğu, Güney Amerika, ABD, Avrupa ve diğer yerlerde tekrarlanan terörist saldırıları, uluslararası tankerlere el koyma ve saldırıda bulunma ve vekilleri aracılığıyla Irak’taki ABD’ye ait tesislere füze saldırıları düzenlemesi de yer alıyor. Batılı ülkelerin elinde, kendilerini veya müttefiklerini hedef alan ve çok taraflı koordinasyonu daha etkin bir şekilde kullanan gri bölge eylemlerine karşılık vermek için birçok proaktif ve reaktif seçenek bulunuyor. Amaç, caydırıcılığın yanı sıra topyekün bir çatışmaya yol açabilecek gerilimleri önlemektir. Seçenekler, diplomasi, basın, ekonomi ve askeri olmak üzere dört kategoriye ayrılır.
Söz konusu gri bölge eylemlerine askeri olarak karşılık verme kategorisi, NATO güçlerinin, Rusya'nın saldırı olasılığına karşı Litvanya'da konuşlandırılması ve İngiliz Kraliyet Donanmasına ait uçak gemilerinin Güney Çin Denizi'ndeki seyrüsefer özgürlüğünün sağlanması için devriye gezmeleri gibi sembolik güç gösterilerinin yanı sıra sınırlı konvansiyonel savaş, gizli operasyonlar, siber saldırılar ve casusluk gibi seçenekleri barındırıyor. 
Bu seçeneklerin her biri, gri bölge eylemlerine karşı son derece önemli olabilir, ancak önemli politik riskleri de beraberinde getirmektedir. ABD’nin 2020’de İran'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi hedef alan füze saldırısı, bunun en büyük örneğidir. Süleymani, diğer kötü niyetli faaliyetlerin yanı sıra, uzun yıllar ABD’yi ve müttefiklerini hedef alan saldırıları organize eden ve gri bölgenin önde gelen isimlerinden biriydi. Demokratik ülkelerin gerilim yaşama korkusu, gri bölgede askeri seçeneklerin kullanımı konusunda büyük kısıtlamalara yol açarken bu durum İran gibi otoriter ülkeler tarafından sömürülüyor. Oysa verilecek karşılık dikkatli bir şekilde hesaplandığı takdirde Başkan Biden’ın uyardığı türden bir tırmanma pek olası değildir. Gri bölge eylemlerinin asıl amacı, ABD ve müttefikleri ile topyekun bir çatışmaya girmekten kaçınmaktır.
Kemp, Batılı güçler tarafından yürütülen tüm askeri operasyonların, hükümetlerin askeri operasyonların yürütülmesinin veya kanunları uygulama prosedürlerinin belirli operasyonlarda geçerli olup olmadığına dair net bir karar almasıyla gri bölge de dahil olmak üzere iç ve uluslararası hukuka uygun olarak yürütülmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak yasalara bağlı olmak, askeri operasyonun siyasi açıdan zarar vermeyeceğini garanti etmez. Özellikle de operasyon ters giderse bu kaçınılmaz olur ve oldukça risklidir. Bazı durumlarda, dolaylı bir yaklaşım benimsenmesi ve gri bölgede başka bir ülkedeki bir düşmana ve onu harekete geçiren davadan farklı bir davaya karşı askeri bir operasyon düzenlenmesi gerektiğinden durum daha da karmaşık bir hale alır.
Eğer siyasi çıkarlar çok yüksekse, gri bölgedeki askeri operasyona karşılık vermek gerekir mi? İngiltere Başbakanı Johnson’ın Parlamento’ya sunduğu belgede, “Ülkeleri cezalandırılma ihtimalleri olduğunu belirterek, bu eylemleri yapanları açığa çıkararak, bunları kimin işlediğini açıklayarak ve buna göre cevap vererek düşmanca eylemlerinden caydırmaya çalışacağız. Caydırıcılık tek başına askeri bir seçenek anlamına gelmez. Mümkün olduğunda, yaptırımların uygulanması için diplomasi ve basın yolunun kullanılması ve ekonomik tedbirler alınması tercih edilir. Ancak bazen aynı şekilde yanıt vermek gerekebilir. Askeri seçeneği kullanmak isteyen gri bölge muhalifleri de gerçek bir askeri tehditle karşı karşıya kalmalıdır” ifadeleri yer aldı.
Albay Kemp raporunda “Liberal demokrasilerin gri bölgede çalışmak istediklerinden ne kadar eminiz?” diye soruyor. İngiltere, on yılı aşkın bir süredir İran’ın askeri mühimmatlarını kullanan vekil güçler, Irak'ta İngiliz (ve Amerikan) askerlerini öldürüldüğünde ve sakat bıraktığında dahi gri bölgede herhangi bir askeri operasyon düşünmedi. Her şey ortada olmasına rağmen İran’a düşmanlık bile beslemedi.  Bunun yerine diplomatik çabalara dayandı ve cinayetler devam etti” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bu zayıf tutumun sonuçları, İran'ın devam eden gri bölge saldırılarında görülmeye devam ediyor. Eğer bu zayıflığın nedeni, -askerleri öldürülen ülkelerin- siyasi liderlerinin o dönemdeki gerilim yaşama korkusu ve siyasi yankılarsa, bugün özellikle çok yüksek bir risk taşımıyorsa gri bölgede askeri operasyonlar düzenlemeyi ciddi olarak düşünme ihtimalleri nedir?